Yargıtay'dan Basın Özgürlüğü Dersi
Aylin Sırıklı Dal - Yargıtay 3.Hukuk Dairesi, İzmir'de evinin balkonundan düşerek ölen üniversite öğrencisinin ölüm haberinde, 2 yıl önce denize çıplak girerken çekilmiş fotoğraflarını kullanan gazeteyi tazminata mahkum etti.
Aylin Sırıklı Dal - Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, İzmir'de evinin balkonundan düşerek ölen üniversite öğrencisinin ölüm haberinde, 2 yıl önce denize çıplak girerken çekilmiş fotoğraflarını kullanan gazeteyi tazminata mahkum etti.
Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü son sınıf öğrencisi Duygu Öztemir, 5'inci kattaki evinin balkonundan düşerek hayatını kaybetti.
Ölüm olayını haber yapan bir gazete, haberde, Öztemir'in 2 yıl önce İzmir Göztepe'de denize çıplak girerken çekilmiş fotoğraflarını kullanıldı.
Öztemir'in ailesi, ölüm haberini çıplak fotoğrafla basan gazeteye, kişilik haklarına saldırıda bulunulduğu gerekçesiyle 7 bin 500 lira manevi tazminat davası açtı.
İstanbul 3. Sulh Hukuk Mahkemesi, gazete yayınını davacıların onuruna ve kişilik haklarına saldırı niteliğinde görmeyerek, davayı reddetti.
Kararın temyiz edilmesi üzerine dosya Yargıtay 3. Hukuk Dairesi'ne geldi. Daire, yerel mahkemenin kararını oy birliğiyle bozdu.
-Gerekçe-
Basın özgürlüğünün irdelendiği kararın gerekçesinde, basın özgürlüğünün Anayasa'nın 28. maddesinde ve 187 sayılı Basın Yasası'nda düzenlendiği, düzenlemelerde, basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığının görüldüğü belirtildi.
Gerekçede, toplumun sağlıklı, mutlu ve güven içinde yaşayabilmesi için basına bu güvencenin sağlandığı vurgulanarak, bunun için de kişinin, dünyada, özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması gerektiği kaydedildi.
Basının, olayları izleme, araştırma, değerledirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme öğretme, aydınlatma, yönlendirme yetki ve sorumluluğuna sahip olduğu ifade edilen gerekçede, "Bu nedenle basının yayın yaparken, yaptığı yayından dolayı hukuka aykırılık teşkil edecek eylemi, genel olaylardaki hukuka aykırı eylemden farklılıklar taşır. Yapılan yayının hukuka aykırılık veya uygunluğu da bu farklılıklar gözetilerek belirlenmelidir" değerlendirmesi yapıldı.
Bu nedenle basının ayrı bir konumu bulunduğu kaydedilen gerekçede, şu tespitler yer aldı:
"Basının bu ayrıcalık taşıyan konumu ve özgürlüğü, tüm özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız değildir. Bundan dolayıdır ki, yayınlarında kişilik haklarına saygı göstermesi, gerek Anayasa'nın temel hak ve özgürlükler bölümünde yer alan gerekse Medeni Kanun'un 24 ve 25. maddelerinde ve özel yasalarda güvence altına alınmış bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerekecektir. Açıklanan bu yasal düzenlemelerden ve yargısal uygulamalardan da anlaşılacağı gibi, basının özgürlüğü ile kişilerin kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda somut olaydaki olgular itibarıyla koruma altına alınmış bulunan bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerekecektir. Bunun için temel ölçüt, kamu yararıdır. Yayın, salt toplumun yararı gözetilerek yapılmış olmalıdır. Toplumun çıkarı dışında hiçbir kişisel çıkar, gerçeklerin yanlış sunulmasına neden olmamalıdır. Haber olduğu biçimi ile verilmeli, kişisel katkı yer almamalıdır. Gerek yazılı gerek görsel basının bu işlevini yerine getirirken özellikle yayının gerçek olmasını, yayında kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli ve haber verilirken öz ile biçim arasındaki denge de korunmalıdır. Bu ilke ve kurallar gözetilmeden yapılan yayın hukuka aykırılığı oluşturur ve böylece kişilik hakları saldırıya uğramış olur."
-Basın objektif sınırlarda kalmalı-
Gerekçede, bu ilke ve kurallara uyulması durumunda ise yayınının Anayasa, Basın Yasası ve basının genel işlevi karşısında hukuka uygun olduğu, kişilik değerlerine saldırı teşkil etmediğinin kabul edilmesi gerektiği vurgulanan gerekçede, basının, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapması gerektiği de belirtildi.
Olay veya konuyla ilgili görünen, bilinen her şeyin araştırılması, incelenmesi ve olayların olduğu biçimiyle yayınlanması gerektiğine işaret edilen gerekçede, "Bu işlevi ile gerek yazılı gerekse görsel basın, somut gerçeği değil, o anda belirlenen, var olan ve orta düzeydeki kişilerce de yayının yapıldığı biçimi ile kabul edilen olguları yayınlamalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların ve olguların yayınından basın sorumlu tutulmamalıdır" ifadeleri yer aldı.
Dava konusu olayda, Duygu Öztemir'in balkondan düşerek ölüm haberini verirken, aynı şahsın ölümünden yaklaşık 2 yıl önceki denize çıplak girme görüntülerinin de birlikte habere konu edilmesinin, Öztemir'in annesi, babası ve kardeşi olan davacıların onuruna, kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğu belirtilen gerekçede, hakkaniyete uygun bir manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken, davanın reddine karar verilmesinin bozmayı gerektirdiğine dikkat çekildi.
İstanbul 3. Sulh Hukuk Mahkemesi, Yargıtay'ın gerekçeleri doğrultusunda yeniden karar verecek.
Yayıncı: Tolga Özgenç - ANKARA