Haberler
İsrail ile Lübnan arasındaki ateşkes için saat veren Biden'dan dikkat çeken Türkiye açıklaması

İsrail-Lübnan ateşkesi için saat veren Biden'dan dikkat çeken Türkiye açıklaması

Lübnan Başbakanı'ndan ateşkes sonrası kritik çağrı: Derhal uygulayın

Lübnan Başbakanı'ndan ateşkes sonrası kritik çağrı: Derhal uygulayın

Netanyahu ateşkesin ardında yatan sebebi açıkladı: İran tehdidine odaklanmak

Netanyahu ateşkesin ardında yatan sebebi açıkladı

BAE'de öldürülen İsrailli hahamın katilleri Türkiye'de yakalandı

BAE'de öldürülen İsrailli hahamın katilleri Türkiye'de yakalandı

Yaratıcı Yazarlık, Yazar Yaratır mı?

Yaratıcı Yazarlık, Yazar Yaratır mı?
Haberler
Güncelleme:
Haberler
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

SabitFikir dergisi, aralık sayısında yıllardır tartışma konusu olan 'yaratıcı yazarlık' mevhumunu ele alıyor.

İnternetin en çok okunan edebiyat eleştiri sitesi Sabitfikir.com'un matbu versiyonu olan SabitFikir dergisi, aralık sayısında yıllardır tartışma konusu olan 'yaratıcı yazarlık' mevhumunu ele alıyor. Burcu Arman imzalı dosya; yaratıcı yazarlığı, yazarlık eğitimi, yazarlığın doğası gibi kavramlar üzerinden ele alıyor.

SabitFikir'in aralık sayısı, Burcu Arman imzalı bir dosyayla açılıyor. "Yaratıcı yazarlık, yazar yaratır mı?" adlı dosya, yaratıcı yazarlığı, yazarlık eğitimi, yazarlığın doğası gibi kavramlar üzerinden ele alırken; yaratıcı yazarlık eğitimi veren yazarlar ve kurslara katılanların görüşlerine de başvuruyor. Murat Gülsoy, Semih Gümüş, Barbaros Altuğ ve Sema Kaygusuz'un aralarında olduğu isimlerin de yer aldığı dosya çalışmasında; Kurt Vonnegut, Umberto Eco, Neil Gaiman gibi yazarların yaratıcı yazarlık eğitimiyle ilgili görüşleri de var.

Dosya çalışmasının bir uzantısı olan Sokaktan bölümünde Özgün Uçar, yazarlığın öğrenilebilir veya öğretilebilir olup olmadığını 'sokaktaki insan'a soruyor. Aysu Önen'in hazırladığı ve Sedat Girgin'in çizdiği Kararsız Okur bölümü 'İçinizden Yazar Çıkar Mı?' başlığıyla, yine çok eğlendiriyor.

2012'nin 50 romanı bu sayıda SabitFikir bu ay bir büyük çalışmaya daha ev sahipliği yapıyor: 2012'nin öne çıkan 50 romanı listesi! Edebiyat ve kültür çevresinden 55 ismin seçtiği bu 50 romana bakarak, geride bıraktığımız yılın edebiyat sahnesini bir kez daha anımsayabilirsiniz. Bu özenli listenin ilk sıralarında Çıplak Deniz Çıplak Ada / Bir Ada Hikayesi ile Yaşar Kemal, Yedinci Gün ile İhsan Oktay Anar, Vergilius'un Ölümü ile Hermann Broch, 2666 ile Roberto Bolano ve 1Q84 ile Haruki Murakami var.

SabitFikir'in güvebilir kitap eleştirileri de bu ay dopdolu. J.R.R. Tolkien, Eduardo Galeano, Will Self, Perihan Mağden, Amin Maalouf, Didem Madak, Tuna Kiremitçi, Georges Simenon, Emrah Serbes, Şule Gürbüz, Dan Fante, Hermann Broch'un yapıtlarını; Oylum Yılmaz, Aycan Aşkım Saroğlu, Melisa Kesmez, Mert Tanaydın, Aysu Önen, Selçuk Uygur, Hayati Roman, küçük İskender, Aykut Ertuğrul, Ceyhan Usanmaz, A. Ömer Türkeş ve Nazan Maksudyan, cesur kitap eleştirisi arayanlar için aralık sayısında ele alıyor.

Bu sayıda, Ali Ağaoğlu için hazırlanan bir okuma listesinin ve Oya Baydar ile yapılan açlık oruçlarına ilişkin bir söyleşinin yanı sıra; Bir Zamanlar Osmanlı Kıyam dizisini Ayşe Çavdar'ın kaleminden okumak mümkün. Bu sayıyı okuyarak ayrıca, Jehan Barbur'un kendi el yazısı ile SabitFikir okurlarına önerdiği kitabın hangisi olduğunu ve uluslararası yayın piyasasını çalkayan Penguin - Random House birleşmesinin Türkiyeli yayıncılar tarafından nasıl yorumlandığını öğrenebilirsiniz.

SabitFikir, Idefix ve Prefix'le ücretsiz15.000 adet basılan SabitFikir'in dikkat çekici kapak illüstrasyonu, Kaan Bağcı'ya ait. İllüstrasyonlar bununla da kalmıyor. Okurlar sayfalarda gezinirken, çok sayıda genç illüstratörle karşılaşıyor.

Yayın yönetmenliğini Elif Bereketli'nin yaptığı SabitFikir, Idefix ve Prefix paketleriyle ücretsiz. SabitFikir'in içeriğini ve daha fazlasını www.sabitfikir.com adresinde bulmak mümkün.

Yaratıcı yazarlık,

yazar yaratır mı?

Umberto Eco, yazarların kendileri için yalnızca, ne alacaklarını hatırlamalarına yardım eden; işi bitince de atılan alışveriş listelerini yazdıklarını söyler. Haksız mı? Üstelik internet denilen bu gayya kuyusunda artık yalnızca yazarlar değil hepimiz birileri okusun diye yazıyoruz. Peki ama neden yazıyoruz? Belki bu dünya bizi kalabalıklaştırdığı kadar yalnızlaştırdığından. Belki, herkesin yazabileceğini fark ettiğimizden. Belki gözümüze gözümüze sokulan çoksatarlar yoluyla hem ünlü hem zengin olunabileceğini keşfettiğimizden. Ya da sadece basılı bir şeylere sahip olma fikrinden. Belki biri, ya da hiçbiri. Ama kesin olan bir şey varsa, o da yazmaya dair artan ilgi. Bu durumun izlerini, özellikle son on yılda hızla artan yaratıcı yazarlık furyasından da görmek mümkün.

Yazarlık cazip bir mertebe, tamam. Ama yazarlık öğrenilebilir mi? Bu, yaratıcı yazarlık kurslarının ABD'de 1950'li yıllardaki ilk çıkışından beri sorulan bir soru; emin olun yeni değil (en azından dünyanın geri kalanı için). Kurt Vonnegut, kendisine bu soruyu yönelten Times muhabirine şu cevabı verir: "Dinle, yaratıcı yazarlık kursları açılmadan çok önce yaratıcı yazarlık öğretmenleri vardı, isimleri o zaman da şimdi de aynı, onlara editör denir."

İşte o zaman da, şimdi de kendine iyi bir editör bulacak kadar şanslı olmayanlar, çözümü kurslarda ve kitaplarda arıyor. Ve doğal sürecinde, bu durumdan yeni bir sektör doğuveriyor. ABD'de yıllardır var, İngiltere'yse biraz daha zor ikna olmuş. Dünyanın Çin'den İsrail'e kadar birçok ülkesinde, ders olarak okutulur hale geldi bile. Bu ülkelerde üniversiteler öncülüğünde dersler verilirken, Türkiye'de yalnızca bazı bölümlerde ders olarak gösteriliyor. Lisans ya da yüksek lisans düzeyinde bu tarz bir eğitim henüz verilmiyor. Bu yüzden bazısı yine üniversite bünyesinde olan kurslar şimdilik başı çekiyor.

KURSLAR MUCİZE YARATMAZ

Dersler, kitapları olan yazar ve eleştirmenler tarafından veriliyor. Ama asıl soru hala geçerli: 'Yazarlık öğretilebilir mi?' O zaman öncelikle bir konuya açıklık getirelim. O kurslara birer 'mucize', kurs verenlere de 'büyücü' gözüyle bakıyorsanız veyahut özgeçmişinizde afili görünecek bir sertifika sahibi olmaksa derdiniz, şimdiden vazgeçin derim. Neil Gaiman yazar olmak için kurs sertifikasının (ki aslında soru ilgili okuldan mezun olmak üzerine) gerekli olup olmadığını soran bir okuyucusuna şöyle yanıt verir: "Gönderdiğiniz metni okuyan bir editör birinci sayfadan ikinciye geçemeyecek kadar sıkıldıysa, nereden mezun olduğunuza bakmaz."

Üzerimize düşen uyarıyı da yaptıktan sonra biz tekrar kurslara dönelim. Aynı zamanda yaratıcı yazarlık dersleri de veren eleştirmen Semih Gümüş, Yazar Olabilir miyim?/Yaratıcı Yazarlık Dersleri isimli kitabının hemen her bölümünde şu cümlenin altını çizer: "Hiç kuşku yok ki, yaratıcı yazarlık, bir ustadan öğrenilemeyeceği gibi, yaratıcı yazarlık okullarında ya da atölyelerinde de öğrenilemez." Peki o zaman kurslarda ne öğrenilir?: "Yaratıcı yazarlığa giden yollar, yordamlar öğrenilir; yeni bakış açıları edinilir; yararsız alışkanlıklar yerine doğru alışkanlıklar kazanılır; en önemlisi de doğru bir okuma biçiminin ne olduğu görülür," diye açıklıyor Gümüş.

Yazarlığın öğrenebilecek bir şey olmadığının altını çizen Asuman Kafaoğlu Büke de, bir önyargıyı daha hatırlatıyor: "Yaratıcı yazarlık atölyelerine katılanların çoğu amatör yazar, zaten bu kurslara 'yazar' olmak için gelmez." Kendi gözlemlerine göre çoğu katılımcı, iyi bir okur olabilmek için (ki bu konuyu daha sonra tekrar açacağız) bir kısmı da duygu ve düşüncelerinin dilsel ifadesini güçlendirmek için gidiyor kurslara. Başka ve aslında daha yaygın olduğunu düşündüğüm bir kanıysa şu: "Yine büyük bir çoğunluğu, geniş kitlelerin okuyacağı eser bırakmaktan çok, kendi yaşadığı bir olayı, aile tarihini, değişik bir deneyimi daha iyi anlatabilmek için katılır; amaçları kendi çevrelerinde ya da ailelerinde küçük bir okur kitlesidir." Optimist Yayınları'ndan çıkan Yaratıcı Yazarlık kitabında Stephen May bu konuyla ilgili ilginç bir bilgi verir:

İngiltere ve Galler'in 1901 yılına ait demografik bilgileri ilk kez 2002 yılında dijital ortama yüklenir ve ilk gün 50 milyon kişi ziyaret ettiği için internet sitesi çöker. Bu durumda insanın önce kişisel tarihine ve ailesine uzanması bir çözüm yolu (ve görünen o ki bunu düşünen yalnızca siz değilsiniz!). Cem Akaş, Mesele Dergisi için yazdığı bir makalede bunu 'Ben edebiyatı' olarak isimlendirir. Yalnızca yazarların değil eğitmenlerin de kendilerinden yola çıkarak hazırladıkları egzersizleri eleştirirken şöyle anlatır: "… Daha ironik olanı, sürekli kendini anlatma merakında olan ve sayıları her gün artan insanların, karşılarında sürekli onları merak eden ve sayıları artan insanlar bulacaklarını varsaymaları. Oysa böyle olmuyor; yalnızca yaratıcı yazı mezunları birbirlerinin yazdıklarını okusaydı bile olurdu, ama onlar da okumuyor." Akaş bu konuda yalnız değil. Barbaros Altuğ da kendini 'her olan bitenin iyi niyetli bir girişim olduğunu düşünmeyen fena insanlardanım' diye tanımlarken, atölyelerin artmasındaki temel nedenin son 15 yılda yazarlığın artık şöhret ve maddi imkanları da getiriyor olmasına bağlıyor. Altuğ'un sözlerinin devamı şöyle: "Elbette yetenek kursla bursla ortaya çıkmaz; yeteneğiniz ya vardır ya yoktur. Bugün Türkiye'de adını bildiğimiz saygın tek bir yazar bile böyle kurslardan çıkmadı. Ama bu çıkmayacak demek değil; çünkü bazen teşvik de yeteneği ortaya çıkarmada önemli rol oynar. Bu nedenle bu tür dersleri veren her kim ise katılanın da kendisi gibi bir yazar olduğu ya da olacağı gerçeğinden hareketle yola çıkarak, ona göre programını ve hatta görüşünü ayarlaması lazım gelir."

Kaynak: Bültenler / Güncel
title