Haberler
Kahramanmaraş'ta 4.1 şiddetinde deprem

6 Şubat depremlerinde ağır kayıplar veren ilimiz bir kez daha sallandı

Halep'te taarruz başlatan Esed karşıtı Heyet Tahrir Şam 32 bölgeyi ele geçirdi

Rejim karşıtı grup 32 bölgeyi ele geçirdi, 10 bin sivil evlerini terk etti

Kreş tartışmaları sorulunca İmamoğlu fena patladı: Cami yaptım imam vermediler

"Cami yaptım imam vermediler, karakol yaptım ortada polis yok"

Türkiye'yi sarsan 'sahte dolar skandalı' büyüyor

Piyasaları altüst eden olayda detaylar ortaya çıktı

Yalova'dan Mısır'daki tutuklulara mektup gönderdiler

Haberler
Güncelleme:
Haberler
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

İnsani Yardım Vakfı (İHH) Yalova Şubesi üyeleri İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin ilan edilişinin 71. yıl dönümü dolayısıyla bir basın açıklaması yaparak Mısır başta olmak üzere Ortadoğu'da ve Çin'de yaşanan insan hakları ihlallerine son verilmesini istedi.

İnsani Yardım Vakfı ( İhh ) Yalova Şubesi üyeleri İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin ilan edilişinin 71. yıl dönümü dolayısıyla bir basın açıklaması yaparak Mısır başta olmak üzere Ortadoğu'da ve Çin'de yaşanan insan hakları ihlallerine son verilmesini istedi. Açıklamanın ardından İHH üyeleri PTT'den Mısır'da tutuklu bulunan akademisyenlere mektup gönderdiler.

Yalova PTT Müdürlüğü önünde toplanan İHH üyeleri İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin kabul edilişinin 71. yıl dönümü dolayısıyla bir basın açıklaması yaptı. Açıklamada özellikle Mısır'da, Ortadoğu ülkelerinde ve Çin'de yaşanan insan hakları ihlallerine dikkat çekildi. Basın açıklamasını İHH Yalova İl Temsilcisi Dr. Sabri Kan okudu. İnsan hakları ihlallerinde yaşanan artışa batının duyarsız kaldığına dikkat çeken açıklamada şu sözlere yer verildi:

"Bugün, Dünya İnsan Hakları Günü. Temel hakları güvence altına almak üzere hazırlanan İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin ilan edilişi üzerinden 71 yıl geçti. Batının yol açtığı dünya savaşlarında milyonlarca sivilin hayatını kaybetmesinden sonra İkinci Dünya Savaşı ardından ilan edilen bildirgeyle, yaşam hakkı, eşitlik ilkesi, masumiyet karinesi ve daha birçok temel hak sıralanarak, bunların her koşulda dokunulmazlığı kabul edilmişti. Aradan geçen zamana rağmen, bugünkü küresel tablo göstermektedir ki, ihlallerin önlenmesi konusunda insanlık hala geçer not alamamıştır. Aksine, bugün uluslararası siyaset insan haklarını ve değerlerini bir kez daha yitirmiş görünmektedir. Üstelik temel haklar konusunda tüm insanlar eşit olduğu halde, birilerinin hayatı hala diğerlerinden daha değerli görülmektedir. Kendini tüm insani değerlerin merkezi olarak gören Batı; bugün yabancı düşmanlığı, Müslüman karşıtlığı ve nefret suçları girdabına girmişken, dünyanın diğer ülkelerde sivillere yönelik her türlü ihlal 'güvenlik' perdesi altında meşrulaştırılmaktadır. Bu ülkelerin başını yine Doğu Türkistan, Mısır, Suriye ve Filistin çekmiştir."

Açıklama şu şekilde devam etti: "1949 yılından bu yana Çin işgali altındaki Doğu Türkistan, her yıl sistematik olarak insan haklarının ayaklar altına alındığı bir hapishaneye dönüştürülmektedir. 5 Temmuz 2009 tarihinde gerçekleşen Urumçi katliamından bu yana her yıl daha da kötüleşen yaşam koşulları, etnik ve dini bir soykırıma dönüşmüştür. Ölüm, hapis, işkence ve zorla alıkoyma uygulamaları dünyadan gelen tüm tepkilere rağmen devam etmektedir. Kesin rakamlar tam olarak tespit edilemese de insan hakları kuruluşların tahminlerine göre son 10 yılda öldürülen Uygur sayısı 10 bini aşmış durumdadır. Bölgede halen 1 milyondan fazla Uygur 'eğitim kampı' adı altında kurulan toplama kamplarında tutulmakta, burada insanların inançlarına aykırı dahi olsa zorla ideolojik eğitimler verilmekte ve potansiyel tehdit olarak görülenler cezalandırılmaktadır. Son birkaç yıldır yapılan bir uygulama ile Uygurların evlerine yönelik zorunlu ziyaretler, gerekçesiz baskınlar ve Uygur-Çinli zorunlu akraba olma uygulamaları insanları ürkütmektedir. Toplama kamplarına alınmış olan aile bireyleri yerine Çinli insanlar yerleştirilmesi, Uygur toplumunun değerlerini tehdit eden bir uygulamaya dönüşmüş durumdadır. Çok sayıda Uygur aydını ve kanaat önderi haksız yere tutuklu bulunuyor. Bunların bir bölümü ya hapiste iken ya da bırakıldıktan hemen sonra hayatını kaybetmiştir. Sadece insanların yaşamına değil, kültürlerine yönelik ihlaller de dikkat çekmektedir. Birçoğu Uygur kültürünü ve dini eserlerini ihtiva eden 730 çeşit kitap ya yasaklanmış ya da yok edilmiştir. 100'den fazla web sitesi kapatılmış ve yöneticileri tutuklanmıştır.

Çin'deki zulmü aratmayan ihlallerin bir diğer adresi Mısır'daki Sisi diktatörlüğüdür. 2013 yılındaki darbenin ilk zamanlarındaki katliamlar zamanla azalsa da, siyasi muhaliflere yönelik kaçırma, gizli alıkonulma, işkence ve infaz gibi en ağır insan hakları ihlalleri sistematik olarak devam etmektedir. Mısır rejimi cezaevlerinde çoğu İhvan üyesi siyasi gruplardan tutuklu insan sayısının 40 binin üzerinde olduğu bilinmektedir. Yüzlerce kişiye idam cezası verilmiş ve maalesef bu idamların bir kısmı ailelere bile haber vermeden infaz edilmiştir. Seçilmiş cumhurbaşkanı Muhammed Mursi ise 7 yıllık işkence ve kötü muameleye daha fazla dayanamayarak bu yıl mahkemede duruşma esnasında hayatını kaybetmiştir.

Öte yandan, sınırımızın hemen karşı tarafında Suriye'de 2019 yılı aynı oranda kasvetli geçmiştir. Son bir yılda başta İdlip olmak üzere, değişik sivil yerleşim bölgelerine yönelik rejim saldırılarında en az 3 bini aşkın sivil hayatını kaybetmiştir. 2011'den beri çatışmalarda veya hapishanelerde bir şekilde öldürülen sivillerin sayısı yarım milyonu aşmıştır. Sivillere yönelik tehditler nedeniyle Suriye içinde 6 milyon sivil yaşadığı yeri terk etmek zorunda kalırken, 5 milyona yakın kişi ülke dışında mülteci konumuna düşürülmüştür. Halen 80 binden fazla insan kayıp olarak kayıtlara geçmiştir. Ülkede gizli ya da resmi onlarca hapishanede kaç kişinin tutulduğu tam olarak bilinmese de, tahminler 200 bine yakın olduğunu göstermektedir. Bu tutuklular içinde en az 7-10 bin arasında kadın olduğu tahmin edilmektedir. Tutuklu kadınların neredeyse tamamı, bir şekilde işkence, kötü muamele veya istismara maruz kalmıştır. Sürekli gözaltı ve salıvermeler nedeniyle sayı verilemese de, uluslararası kuruluşlara göre Suriye'de şu ana kadar 10 bine yakın kadın tecavüze uğramış ve bu tecavüzler sonucu da sayısı tahmin edilemeyen istenmeyen gebelik ve doğum vakası meydana gelmiştir.

İşgal altındaki Filistin'de 2019 yılı, onlarca insanın hayatını kaybettiği Gazze saldırıları ve Kudüs'teki yıkımlarla dikkat çekerken, Yemen, Irak ve Suudi Arabistan gibi ülkelerde 2019 yılı insan haklarının neredeyse rafa kaldırıldığı dönem oldu. İnsan Hakları Günü'nde dünyanın insan hakları karnesine bakıldığında özellikle Müslümanların yaşadığı bölgelerin insan eliyle üretilmiş felaketler azalmamış, aksine artmıştır. Bu gidişatı değiştirip karamsar tablodan kurtulmanın yolu, adil bir küresel düzen kurmaktan geçmektedir. Bunun için tüm mazlumların ortaklaştığı sivil dayanışma zamanı gelmiştir."

Açıklamanın ardından PTT Başmüdürlüğü'ne giren İHH üyeleri yazdıkları mektupları Mısır'da tutuklu bulunan akademisyenlere gönderdiler. - YALOVA

Kaynak: İhlas Haber Ajansı / Güncel
title