Velilere, 'Çocukların Kalbine Girme' Taktikleri
KAYSERİ Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler İl Müdürü Nevzat Özer, yeni eğitim yılında okul müdürlerine velilere ulaştırmaları için 'Çocukların kalbine girme taktikleri'ni içeren bir e-posta gönderdi.
KAYSERİ Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler İl Müdürü Nevzat Özer, yeni eğitim yılında okul müdürlerine velilere ulaştırmaları için 'Çocukların kalbine girme taktikleri'ni içeren bir e-posta gönderdi. "Çocuklar hayatımızın fotoğraflarıdır, nasıl poz verirsek öyle resim alırız" ifadelerini kullanan Özer, aileleri uyararak, "Neden soruları yerine, ne, nasıl sorularını sorun. 'Bunu neden yaptın, neden sinirlisin?' gibi sorular çocuklara yargılayıcı ve tehdit edici gelebilir. Bunun yerine 'Ne oldu, nasıl oldu?' gibi sorular yöneltin" dedi.
Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler İl Müdürü Nevzat Özer, Kayseri başta olmak üzere diğer bazı illerde görev yapan okul müdürlerine de gönderdiği e-postada, "Çocuklarla ebeveynler arasına teknolojik cihazlar girmişse ilişkileri tekrar gözden geçirmenin zamanıdır" dedi. Özer, "Çocuklar hayatımızın fotoğraflarıdır, nasıl poz verirsek öyle resim alırız" ifadelerini kullandı. Özer, okul müdürlerine, çocukların ailelere ulaştırmaları için gönderdiği e-postada şunları kaydetti:
"Çocukların ve Gençlerin Kalbine Girme Taktikleri… Anne ve babalarıyla fazlasıyla eşit mutlak özgürlük ve bolluk çağında yetişen, bireyselliğin ön planda olduğu, kendine sevdalı, sosyal rütbeyi önemseyen, isteklerinin bir an evvel olması için ana ve babasını peşinden koşturan, evlerin reisi olmuş, görülmemiş naz ve kapris içinde yetişen çocuklarımızı nasıl himaye edeceğiz, onlara nasıl anne ve babalık yapacağız? Bir hayli önemli bir sorun karsımızda çoktandır durmakta. Bunu irdelemek, sorunun kaynağını bulmak ve çözümler üretmek zorundayız. Bugün, çocuklarımızla aramız açılıyorsa, modernite adına onların özel yaşamlarına girmekte zorlanıyorsak, teknolojik cihazlar çocuklarımızı ve gençlerimizi emziriyor, avutuyorsa, elektronik bakıcılar devreye girmişse, tahammül sınırımız alarm veriyorsa, merhameti direğin tepesinden indirmeye başlamışsak, işte burada durun ve gözlerinizi kapatın. İki dakika düşünün. Oğlunuzu, eşinizi, kızınızı alın karşınıza. İlişkilerinizi tekrardan gözden geçirin, bakıma ve tamire alın… Asla geç kalmadık… Şimdi, son sığınak ve güçlü bir kale olan aileyi, ana ve babalığı yüceltmek zorundayız… Ebeveynlere sunacağımız önemli altın kurallar: Onlarla az konuşup çok anlama yoluna gidin. Anlamadan anlaşılmayı beklemeyin. Bunun yolunun da etkin ve kaliteli dinlemekten geçeceğini asla unutmayın. Söz verdiğiniz şeyleri muhakkak yapmaya çalışın. Onlar, asla söylenenleri unutmaz. Çocuklar, işaret parmağınızı değil ayak izlerinizi takip eder. Yani hareketler sözlerden daha yüksek sesle konuşur. Yaptıklarınız, eylemleriniz sözlerden daha etkilidir. Onlara dokunun, sıvazlayın, sarılın, temas kurun. Malum; Yüce Yaratıcı kollarımızı sarılmak için yaratmıştır… Bugün Avrupa'da birçok doktor reçetelerine ilaç yerine 'sabah 3 defa, öğle 3 defa, akşam 3 defa sevdiklerinize, çocuklarınıza sarılın' diye reçete belirtiyor. Neden soruları yerine, ne, nasıl sorularını sorun. 'Bunu neden yaptın, neden sinirlisin?' vb. sorular çocuklara yargılayıcı ve tehdit edici gelebilir. Bunun yerine 'Ne oldu, nasıl oldu?' gibi sorular sorarak onların duygu ve düşüncelerini öğrenerek, kendi çözüm yollarını üretmelerine, düşünce güçlerini geliştirmelerine yardımcı olun. Onları eleştirirken şahsını, kişiliğini değil; yapmış olduğu eylemi eleştirin. Yani 'sen aptalın tekisin' yerine, 'yapmış olduğun bu hareket doğru değildi' gibi. Överken de aynısını yapın. Çocuğunuzu başka çocuklarla kıyaslamayın. Her çocuk ayrı bir dünyaya sahiptir. Ayrı ayrı yetenekleri ayrı ayrı zekaları ve ayrı ayrı ruh yapıları vardır. Bu yüzden başka insanlarla olumsuz bir şekilde kıyaslanmak bırakın çocukları, büyük insanları bile üzer. Hatalarını yüzüne vurmak yerine onlara yakınlık gösterin. Dünyada hatasız iki insan vardır; biri ölmüştür diğeri daha doğmamıştır. Hataları yüze vurmak insanda direnç yaratıyor. Adeta arabanın vitesini geri almak gibi bir etki oluşturuyor. İşi, gücü, eşi, aşı belli zamanlarda askıya alın, onlarla gezin, tozun, uzanın, takla atın… 21'inci yüzyıl, bize ilişkinin değil işin öncelikli olduğunu telkin ediyor. Oysa çocukların anne ve babalarıyla çok yakın ilişkiye ihtiyaçları vardır. Anne ve baba olarak asla melek rolüne girmeyin. Çünkü siz de hata yapabilirsiniz. 'Her şeyin eksiksiz, hatasız ve kusursuz olsun' yolundaki saplantılarınızı pencereden aşağı atın. Peygamber Efendimizin güzel bir taktiğidir bu; 'Kimin evinde çocuğu varsa onunla çocuklaşsın' der. Çocuklarınızla çocuklaşmayı asla ihmal etmeyin. Okuldan gelince ilk sözünüz, dersten, nottan önce 'Bugün doya doya oynadın mı?' sorusu olsun… Oyun çocuklar için gıda gibi elzem bir ihtiyaçtır. Malum günümüz çocuğu beyaz betonlar arasına sıkışıp kalmıştır. Devasa enerjiler bir türlü atılamamaktadır. Düşüncelerini değiştirmeden asla davranışlarını değiştirmeye çalışmayın. Yani önce kalbini, gönlünü fethedin, davranışlar bu sayede kendiliğinden değişecektir. Çocuğunuza sevgiyi şartlı öğretirseniz o da sizi şartlı sever. Örnek: 'Seni severim eğer uslu çocuk olursan' sözünün geri dönüşü 'Ben de seni severim ama sen de benim istediklerimi yaparsan' olacaktır. İlginin dozajını iyi ayarlayın, aşırı ilgi, ilgisizlik kadar zararlıdır. Örnek: İlacın azı fayda vermez çoğu da zehirler. Unutmayın: Yüzyıllar öncesinde olduğu gibi modern çağda da insanların kalbine girmenin tek yolu, bir gülümseyişte, sıcak bir sözde, içtenlikte gizli. Çocuklar hayatımızın fotoğraflarıdır, nasıl poz verirsek öyle resim alırız."
- Kayseri