Vahyin Kutsadığı Şehir: Kudüs" Toplantısı
Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Selim Argun, İslam dünyasının farklı bölgelerinde, birlikte yaşamayı gayri İslami kabul eden, referansını dinden alan terör örgütleri bulunduğunu belirterek, "Bugün DEAŞ da birlikte yaşamaya karşı ve Müslüman coğrafyada yaşayan gayrimüslimleri öldürme...
Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Selim Argun, İslam dünyasının farklı bölgelerinde, birlikte yaşamayı gayri İslami kabul eden, referansını dinden alan terör örgütleri bulunduğunu belirterek, "Bugün DEAŞ da birlikte yaşamaya karşı ve Müslüman coğrafyada yaşayan gayrimüslimleri öldürme meşruiyetini de kendine görüyor. Bu da çarpık bir anlayış. Bizim Kudüs örneğindeki birlikte yaşama kültürümüzü hem gayrimüslimlere hem de bu hiçbir kökü kökeni olmayan terör örgütlerine ifade etmemiz lazım." dedi.
Diyanet İşleri Başkanlığı'nca düzenlenen ve dünyanın çeşitli bölgelerinden Müslüman ilim adamlarının katıldığı "Vahyin Kutsadığı Şehir: Kudüs" toplantısı, Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı Konferans Salonu'nda devam ediyor.
Toplantıda Argun, "Birlikte Yaşama Tecrübesi: Kudüs Örneği" başlıklı oturumun moderatörlüğünü yaptı.
Argun, Kudüs'teki birlikte yaşama örneğinin, bugün bütün dünyada insanlığın aradığı örnek bir birlikte yaşama şekli olmadığını belirterek, şunları söyledi:
"Sadece Batılılara, 'Bakın biz Kudüs'te yüzyıllarca Müslümanların idaresinde, Hristiyanlar ve Yahudilerle birlikte barış içinde yaşadık.' diyemeyiz. Çünkü bugün İslam dünyasının farklı bölgelerinde, birlikte yaşamayı gayri İslami olarak kabul eden, referansını dinden alan terör örgütleri de var. Bugün DEAŞ da birlikte yaşamaya karşı ve Müslüman coğrafyada yaşayan gayrimüslimleri öldürme meşruiyetini de kendine görüyor. Bu da çarpık bir anlayış. Bizim Kudüs örneğindeki birlikte yaşama kültürümüzü hem gayrimüslimlere hem de bu hiçbir kökü kökeni olmayan terör örgütlerine ifade etmemiz lazım."
Kudüs'ün, kudsiyeti kendinden mübarek, dünyada eşi benzeri olmayan bir şehir olduğunu aktaran Argun, "Bu şehir ve etrafı zor zamanlardan geçiyor. Ulemanın bulundukları coğrafyada üzerinde en çok durması gereken husus, bu zorlu süreçte medeniyet değerlerine olan öz güveni kaybetmeden atlatmak. Bu konuda gençlerimizin, insanımızın, erkek ve kadınların farkındalığını meydana getirmek, oralara sahip çıkmak gerekiyor." diye konuştu.
İsra ve Miraç'ın, hüzün yılından sonra bir teselli olarak Hazreti Muhammed'e bahşedildiğini belirten Argun, Kudüs davasına sahip çıkmanın süreklilik arz ettiğini sözlerine ekledi.
"İşgalciler Müslümanlar ile Hristiyanların arasını bozmaya çalışıyor"
Filistin Şeriat Mahkemesi Başkanı Mustafa Muhammed Abdurrahman Tavil, Mescid-i Aksa'nın, İslam'ın ve Hristiyanlığın mukaddes şehri olduğunu hatırlattı.
Oradaki İslam mukaddesatının Yahudileşmemesi için direniş gösteren Filistin halkına teşekkür eden Tavil, şehitlerin yolunda yürümeye devam ettiklerini dile getirdi.
Kudüs şehrinin, bağımsız Filistin Devleti'nin başkenti olacağını belirten Tavil, Filistin halkı olarak orada kalmaya devam edeceklerini söyledi.
Esirlerin işgal zindanlarında direnmeye devam ettiğini anlatan Tavil, sözlerine şöyle devam etti:
"İslam dini, sevgi, barış ve hoşgörü dinidir. Dinimiz faziletlere önem vermiş, hikmetle, güzellikle insanları çağırmayı öğütlemiştir. Kudüs-ü Şerif'te ve Filistin'de Hristiyanlar ile Müslümanların ne şekilde yaşadığı bellidir. Yüzlerce yıldır halk orada barış içinde yaşamaktadır. Biz bu bağ ile iftihar ediyoruz. Hristiyanların ve Müslümanların birlikte yaşama hadisesi tarih boyunca devam etmektedir. Oradaki Hristiyan topluluk, Arap topluluğundan parçalanamayacak bir topluluktur. Ama onlar da son 70 yıldır topraklarından çıkarılmaktadır. İşgalciler bugün Müslümanlar ile Hristiyanların arasını bozmaya çalışıyor. Beraberce bir yürüyüş içindeyiz. Oradaki işgalciler, Müslümanlar ile Hristiyanların arasını açamayacaklardır."
Kudüs şehrinin, peygamberlerin diyarı, medeniyetlerin yükseldiği bir şehir olduğunu dile getiren Tavil, "Burada yaşayan halk, sabah akşam Kudüs'ü Yahudileştirme mücadelesine maruz kalmaktadır. Vakıf eserleri yok edilmeye çalışılmaktadır. Irkçı bir duvarla bu eserlerin etrafı çevrilmeye çalışılmaktadır. Nüfus planlaması gibi çalışmalarla Hristiyan ve Müslüman nüfus azaltılmaya çalışılmaktadır. Bu bir medeniyet kıyımıdır. Mescid-i Aksa'nın altına çukurlar, tüneller açmakla büyük bir tehlikeye sokmaktadırlar bu eserleri. Bu eserler, İslam tarihi ve Hristiyanlık tarihi açısından önem taşımaktadır." diye konuştu.
İşgalci kuvvetlerin, ezanı durdurmaya bile teşebbüs ettiğini, kilise içindeki çanlara da engel olmaya çalıştığını aktaran Tavil, "Arap ve İslam şuurunun tekrar oraya dönmesi, canlandırılması gerekmektedir. Kudüs şehri her Müslüman ve Hristiyan için önemlidir. Bütün dünyanın bunu hatırlaması, büyük bir sorumluluk altında olduğunu bilmesi gerekir. Biz Filistin halkı olarak oradaki Arap ve İslam topraklarını korumak için mücadeleye devam ediyoruz." dedi.
ABD'nin, Kudüs'ü İsrail'in başkenti ilan etme kararının Filistin halkı ve değerleri için büyük bir suç olduğunu ifade eden Tavil, Orta Doğu'da, Batı sömürge projesinin devam ettirilmeye çalışıldığını dile getirdi.
"Birlikte yaşamayı temin etmelerinin mümkün olmadığını görüyoruz"
Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi Doğu ve Afrika Araştırmaları Enstitüsü Müdürü Doç. Dr. Enver Arpa, Kudüs'ün, üç din için de önemli bir şehir olduğunu, herkesin özellikle Yahudilerin buranın sahibi olduğunu iddia ettiğini söyledi.
Kudüs'te Yahudi yönetiminin 600 yıl, Hristiyan yönetimininin 423 yıl, Müslüman yönetiminin ise 1300 yıl olduğunu belirten Arpa, "Ama biz diyoruz ki; Müslümanların hakimiyet dönemi ne kadar çok olsa da üç dinin mensupları, kendi değerlerini burada yaşatabilir." diye konuştu.
Kudüs'te bulunan Hazreti Süleyman Tapınağı'nın Yahudiler için önemine değinen Arpa, "Yahudiler Roma işgali ile bu tapınağın yıkıldığını iddia ederek, bunu yeniden keşfetmek istediklerini belirtiyor. Tapınaktan geri kalan bölüm Ağlama Duvarı'dır ve önemli bir dini mekandır. Yahudiler, dini olarak da bu toprakların kendilerine ait olduğunu iddia etmektedir." dedi.
Arpa, Kudüs'ün Hristiyan dünyası açısından önemine değinerek, Hazreti İsa'nın bu bölgede doğduğunu, burada kutsal kabir, Kıyamet Kilisesi ve 40 Hristiyan tapınağının bulunduğunu anlattı.
Müslümanlar açısından ise öncelikle ilk kıble olması nedeniyle Kudüs'ün önemli olduğunu aktaran Arpa, bu kentin Miraç hadisesisinin mekanı olması nedeniyle de ayrı bir öneme sahip olduğunu söyledi.
Her üç din için de Kudüs'ün önemli olduğunu hatırlatan Arpa, konuşmasına şöyle devam etti:
"Peki burada bütün insanların kendi değerleri ile barış içinde yaşayabilecekleri bir ortamı sağlamak mümkün mü? Yahudilerin vadedilmiş toprak inancı, burada asla başkalarına müsaade etmeyecekleri prensibini ortaya koyuyor. Ancak Yahudilerin bu teorisi doğru değildir. Yahudiler burada barış içinde bir yaşam sunabilirler mi insanlığa? Gördük ki sunamıyorlar.
İsrail'in kuruluşundan sonra diğer din mensuplarının haklarını gasbettiler. Onların uygulamaları başkaları ile birlikte burada yaşama niyetlerinin olmadığını ortaya koyuyor. Bunu sadece Müslümanlara değil, Hristiyanlara da yapıyorlar. Hristiyanlara sınırlamalar koyuyorlar. Mescid-i Aksa'ya istedikleri zaman 'Sen girme' diyebiliyorlar. Bu siyonist devlet, zaten Filistin topraklarının büyük bölümünü işgal etti. BM kararlarına rağmen bundan vazgeçmediler. Yahudilerin burada birlikte yaşamayı temin etmelerinin mümkün olmadığını görüyoruz."
Kudüs'ün sahibinin Filistinliler olduğunu ifade eden Arpa, "Bu topraklara sahip olurlarsa, diğer dinlere mensup insanlara da kendi inançlarıyla yaşama ortamını yaratacaklardır. Bunun dışında orada barışı sağlayamayız. Temenni ediyoruz ki Kudüs, sahiplerine ait olsun. Kudüs, Filistin Devleti'nin başkenti olarak, güvenli bir ortam olarak tarihteki yerini alacaktır." değerlendirmesinde bulundu.
"Kudüs'ü, Filistin'in başkenti olarak tanıyoruz"
Endonezya Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Muhammed Lutfi Zuhdi, Kudüs'ü, Filistin'in başkenti olarak tanıdıklarını dile getirdi.
Filistin ve Endonezya arasındaki ilişkilerin hem halklar hem de hükümetler arasında oldukça gelişmiş olduğunu anlatan Zuhdi, Filistin'de bir zulüm olduğunda Endonezya'nın bu direnişe destek verdiğini belirtti.
Endonezya'nın, bin Filistinliyi meslek edindirme kurslarında meslek sahibi yaptığını, aynı zamanda fahri konsolos tayin ettiğini anlatan Zuhdi, büyükelçiliğin Kudüs'e taşınmasına izin verilmediğini çünkü Endonezya ve İsrail arasında diplomatik ilişki bulunmadığını söyledi.
Zuhdi, Kudüs'te beraber yaşamanın temellerini, İslam dininin attığını belirterek, bunu Müslümanlara hatırlatmak gerektiğinin önemine değindi.