Usulsüz Dinleme İddialarına İlişkin Dava
Emniyetteki "Paralel Devlet Yapılanması" iddialarına ilişkin, aralarında siyasetçi, gazeteci ve polis müdürlerinin de bulunduğu bazı kişilerin yasa dışı dinlendiği iddiasıyla haklarında dava açılan 54 sanığın yargılanmasına devam edildi.
Emniyetteki "Paralel Devlet Yapılanması" iddialarına ilişkin, aralarında siyasetçi, gazeteci ve polis müdürlerinin de bulunduğu bazı kişilerin yasa dışı dinlendiği iddiasıyla haklarında dava açılan 54 sanığın yargılanmasına devam edildi.
Ankara 8. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya tutuklu sanıklar Hami Güney, Hakan Kirpi, Mustafa Çelik, Muharrem Durmaz ve Selat Öztürk, tutuksuz sanıklar Adem Altunay, Fikret Özdemir, Metin Ugan, Bayram Vergili, Ahmet Coşaralp, Ali Temel, Aydın Altunkaya, Ayhan Akbulut, Emre Güneş, Erdem Arıbaş, Erhan Ülker, Mutlu Çil, Yaşar Yılmaz, Recep Şahin, Murat Akkul, Yusuf Dağdelen, Turgay Gökkoyun ve Özgür Öztürk, müştekiler ve tarafların avukatları katıldı.
Duruşmada müştekilerin ifadelerinin alınmasına başlandı.
Müşteki Ali Es, 37 yıl devlette görev yaptıktan sonra emekliye ayrıldığını söyledi. Telefonlarının dinlendiğini 2013'te öğrendiğini bildiren Es, "Bunca yıl devlete şerefle hizmet ettim. Herhangi bir suçum yoktu. Şikayetçiyim" dedi.
İhlas Medya Ankara Grup Başkanı Nuri Elibol da dinlendiğini kamuoyuna yansıyınca öğrendiğini bildirerek, "Manevi zararım oldu. Ben basın görevlisiyim. Suçum, günahım yokken, kaçakçı birisinin adıyla dinlenmişim" dedi.
Elibol, sanık avukatlarının soruları üzerine, "Detaylarını çok hatırlamıyorum. Kamuoyuna öyle bir olay yansıdı. Benim ismimin de telefon dinlemesinde geçtiğini öğrendim. Bir ay sonra emniyete davet edip, şikayetçi olup olmadığımı sordular. Şikayetçi olduğumu söyledim" diye konuştu.
Neden dinlenmiş olabileceğine ilişkin soruyu yanıtlarken Elibol, "Bence, irtibatta olduğum haber kaynaklarıyla bakanlar, başbakanlarla yaptığım görüşmelerim merak edildi" ifadesini kullandı.
Sanık avukatlarının bir başka sorusu üzerine Elibol, "Beni gazeteye haber yapanlardan ziyade ben, beni dinleyeni merak ettim ve gittim şikayette bulundum. Beni kim dinlediyse ondan şikayetçiyim" ifadesini kullandı.
-"Kritik görevlerde istemiyorlar"
Müşteki Emniyet Müdürü İbrahim Hakkı Seydioğulları, ilk dinlendiği tarihte Altındağ İlçe Emniyet Müdürü, dinlemenin sonlandığı tarihte de Polis Akademisinde öğretim görevlisi olduğunu bildirerek, sahte isimle dinlediğini kaydetti.
Seydioğulları, "Sanıklar beyanında telefonumun dinlenmediğini, klonlandığını söyledi. Telefonum klonlu değil. Ülkemiz, klonlu telefonların cirit attığı bir ülke değildir. Devlet bununla ilgili tedbir almaya başlamıştır. GSM işletmecilerine 'Klonlu telefonlara mesaj atın, uyarın' diye görev verildi. Bana kimse mesaj atmadı. Bu, telefonumun klonlanmadığını ispatlıyor" diye konuştu.
"Neden şahsım dinlendi? Bunu sanıklar söylemeli. Dinlemeyi yapanların, bir emniyet müdürünü dinlediklerini bilmeleri gerekir" diyen Seydioğulları, "Konuştuğum kişilere saygıyla Sayın Müdürüm, Sayın Savcım diye hitap ediyorum. Günde onlarca, yüzlerce kez telefonla konuşuyorum. Dinleyenler, büroya 'Bakın biz böyle birini dinliyoruz, böyle konuşmalar yapıyor' neden demedi?" diye sordu.
Seydioğulları, şunları kaydetti:
"Emniyet teşkilatının içinde devlet imkanlarını kullanan bir yapı vardı. Bunlar tüm birimlere sızmışlar. Açık kaynaklarda buna 'Paralel Devlet Yapılanması ve Fetullahçı Terör Örgütü' denmekte. Kendisi gibi düşünmeyen, tehlikeli ve uzlaşmaz gördükleri kişileri canından bezdirmek için her yola başvurdular. Açık kaynaklar, bunlarla ilgili haberlerle dolu. Şahsımla ilgili kullanabilecekleri bir bilgi için dinlenmişimdir. Örgüt karşısında duruş sergileyenleri kritik görevlerde istemiyorlar. Sanıkların cezalandırılmasını istiyorum. Fetullah Gülen hakkındaki şikayetim saklıdır."
Seydioğulları, başka illerdeki mahkemelerde görülen usulsüz dinleme davalarının birleştirilmesini talep etti.
-Avukatların soruları
Seydioğulları, söz konusu yapıdan ne zaman haberdar olduğu sorusuna, "1982'de Ankara Polis Kolejinde yeni filizlendiğini gördüm. Arkadaşlarım içinde onlarca kişi bu örgüte üye yapıldı, temin edildi" yanıtını verdi.
Seydioğulları'nın Avukatı Aysun Ulusoy Aktan da müvekkilinin 1982'den beri devlette olduğunu, birçok olaya şahitlik ettiğini anlatarak, "Verdiği ifade ne kadar detaylı olsa da bu aysbergin görülen kısmıdır. Terör örgütü tarafından dinlenmiştir" diye konuştu.
Bunun üzerine sanık avukatları, iddianamede "terör örgütünün" geçmediğini belirtti. Müşteki ve sanık avukatları arasında bir süre sözlü tartışma yaşandı.
Sanık avukatlarının, "Bugüne kadar devlet içindeki yapıyla ilgili suç duyurusunda bulundunuz mu?" sorusu üzerine Seydioğulları, "Bu, ifademin satır aralarında var, okumadınız mı? Savcılıkta benim ifadelerim var. Emniyet içinde bir yapılanma olduğu şikayetim de var. Danıştayda, Yargıtayda şikayetim var. İsim olarak vermemiş olabilirim. İsim olarak vermeyişim, bu isim 17 Aralık'tan sonra verildi. Bunu devlet bir örgüt olarak görmüyordu daha önce" yanıtını verdi.
Seydioğulları, "Altındağ gibi suç oranı yüksek bir ilçede sizin atanmanıza neden müsaade edildi?" sorusu üzerine, "Belli bir yapıya gelinceye kadar örgütün umurunda değil. Çalışacak adam aranıyor" dedi.
Seydioğulları, "Siz, Paralel Devlet Yapısı ile uyumlu değilsiniz. Neden Polis Akademisine gönderildiniz?" sorunu üzerine de "2009'da 2. sınıf emniyet müdürü olarak atandım. Temmuz 2013 sonuna kadar öğrencisiz öğretmendim. Ders verilmedi" ifadesini kullandı.
-Gazeteci Tolga Şardan
Milliyet gazetesi yazarı Tolga Şardan da beyanında yaklaşık 27 yıldır emniyet ile çalışan bir gazeteci olduğu, yasa dışı yollardan dinlendiğini söyledi.
Şardan, "Doğrudan kendi adıma olan telefon üzerinden dinleme gerçekleştirilmiştir. Büyük ihtimalle haber kaynaklarıma ulaşmaya çalışıldığı için dinlendim. Şahsıma yönelik yasa dışı suç işlendiği kanaatindeyim. Dinleme evrakında imzası bulanan herkesten şikayetçiyim. Siz bunları cezalandıracaksınız ama kendi vicdanlarında nasıl aklanacaklar, onu merak ediyorum" dedi.
Emniyeti takip eden bir gazeteci olduğundan sanıklardan bazılarını tanığını dile getiren Şardan, "Tolga Şardan'ın bir suçu varsa kulağından tutup içeri atmaları gerekir. Eğer gerçekten bunlar arkadaşım olmalarına rağmen telefonumun dinlendiğini söylerlerse vatan hainidir. Devlette işlerin nasıl yürüdüğünü biliriz. Ben bir hedef kişi olabilirim, varsa suçum mahkemede yargılanırım. 'Senin telefonunu dinliyoruz' diye onlardan bana en ufak bir şey gelmedi" ifadesini kullandı.
Şardan, telefonlarının dinlenmesi nedeniyle haber kaynaklarına ulaşmada zorlandığını ve mağduriyet yaşadığını kaydetti.
Müştekilerden Emniyet Müdürü Hüseyin Aşkın da "Paralel Devlet Yapılanmasına karşıyım. Bu yüzden dinlenmiş olabilirim. Telefonumun klonlandığını düşünmüyorum. Bizi sahte isimlerle inleyen herkesten şikayetçiyim" dedi.
Müştekilerden Polis Memuru Şakir Yılmaz, terör örgütü iddiasıyla telefonlarının dinlendiğini, mağdur olduğunu söyledi. Yılmaz, "Dinleyen, mahkeme kararını veren, haber yapan gazeteden şikayetçi oldum" ifadesini kullandı.
İfadesi alınan diğer müştekiler de sorumlulardan şikayetçi olduklarını ifade ettiler.
Mahkeme, tutuklu sanıkların tutukluluk hallerinin devamına karar vererek, müşteki beyanlarının alınması için duruşmayı erteledi.
-İddianame
İddianamede, Emniyet Genel Müdürlüğü Teftiş Kurulu Başkanlığının soruşturmalarında, Ankara Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şubesince 2009-2013 döneminde "usulsüz dinlemeler" yapıldığının belirlendiği aktarılarak, müştekilere yönelik, farklı isimlerle ve çıkar amaçlı suç örgütleriyle irtibatlandırılmak suretiyle dinleme kararı alındığı ve bu dinlemelerin arşiv kayıtlarına veri girişlerinin yapılmadığı ifade ediliyor.
Birçok polis memuru ile eski Anadolu Ajansı Haber Yayın Daire Başkanı Muzaffer Şahin, İhlas Medya Ankara Grup Başkanı Nuri Elibol, Milliyet gazetesi yazarı Tolga Şardan, eski ÖSYM Genel Sekreteri Mehmet Altunay ile bir MİT görevlisinin de arasında bulunduğu bazı kişileri, farklı adlar için alınan kararlarla usulsüz dinlendikleri kaydediliyor.
İddianamede sanıklardan, istihbarattan sorumlu eski Ankara Emniyet Müdür Yardımcısı Muharrem Durmaz, eski Ankara Emniyet Müdür Yardımcısı Hami Güney ile eski İstihbarat Şube Müdürü Zeki Güven'e "suç işlemek amacıyla örgüt kurmak ve yönetmek", emniyet mensubu 48 kişiye de "suç örgütüne üye olmak" suçlamaları yöneltiliyor.
Sanıkların tamamının "resmi belgede sahtecilik", "haberleşmenin gizliliğini ihlal", "özel hayatın gizliliğini ihlal", "kişisel verilerin kaydedilmesi" ve "iftira" suçlarından da cezalandırılmaları istenen iddianamede, TİB görevlileri Fikret Özdemir, Adem Altındağ ve Yaşar Yılmaz'ın da "suç örgütüne üye olmak" ve "görevi kötüye kullanmak" suçlarından cezalandırılmaları talep ediliyor.