Usulsüz Dinleme" Davası
"Usulsüz dinleme" iddiası açılan davada, Emniyet Genel Müdürlüğü eski İstihbarat Daire Başkanı Ömer Altıparmak'ın da aralarında bulunduğu 5 sanık savunmasını yaptı.
"Usulsüz dinleme" iddiası açılan davada, Emniyet Genel Müdürlüğü eski İstihbarat Daire Başkanı Ömer Altıparmak'ın da aralarında bulunduğu 5 sanık savunmasını yaptı.
Altıparmak, Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen "usulsüz dinleme" iddialarına ilişkin açılan davada, çözüm sürecini eleştirdi.
Hakkındaki soruşturmanın ardından emekli olduğunu belirten Altıparmak, suç konusu hiçbir eylemi bulunmadığını iddia etti ve "17-25 Aralık operasyonları" sonrasında hedef seçildiğini ileri sürdü.
Altıparmak, "Benim emekli olmama neden olan husus, bu ihanet sürecini deşifre etmektir. Bu soruşturmalar beni susturmak, yıldırmak amaçlıdır. Soruşturmalar nedeniyle açığa alındım, silahım ve kimliğim alındı, koruma kararım kaldırıldı. Örgütlere 'Gelin, vurun bunu' dendi" görüşünü savundu.
"İstihbarat Daire Başkanlığı dönemindeki bütün dinlemelerin hakim kararıyla yapıldığını" öne süren Altıparmak, "Hiç yapmadığım ya da imzam bulunmadığı işlerle ilgili denetleme yapmamakla suçlanıyorum" dedi.
Başbakanlığı sırasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a, "Oslo sürecinde hakem devletlerin oynadığı rol" ve "Bir bürokratının, dönemin İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin'e kurduğu kumpasa" ilişkin notlar verdiğini ifade eden Altıparmak, "Çünkü bir bürokrat, dönemin İçişleri Bakanına kumpas kuruyordu. Bu dosyalar götürüldü, bunları yapanın eline verildi" dedi.
Altıparmak, Cevat Öneş'in haklarında şikayetçi olması için çağrıldığını da ileri sürdü.
Sanık Emniyet Müdürü Mehmet Erdil de suçlama konusu dönemde İstihbarat Daire Başkan Yardımcısı olduğunu belirterek, "Kimseden illegal talimat almadım, kimseye illegal talimat vermedim. Emniyet teşkilatının bir üyesiyim, başka hiçbir mensubiyetim yoktur" diye konuştu.
Müştekiler arasında yer alan, Gazeteci Ahmet Şık'ın eşi Yonca Verdioğlu Şık'ı tanımadığını, ona karşı sempatisi ya da husumeti olmadığını dile getiren Erdil, "Tamamen kurumsal işleyiş içinde şahısla ilgili mahkeme kararı alındığını, müfettiş soruşturması aşamasında öğrendim. Bu şahısla ilgili kimseden talimat almadım, kimseye talimat vermedim. Ancak ilgili şubesince görev gereği yapılmış çalışma varsa, evrakı kontrol ederek, görev gereği imzalamışımdır" iddiasında bulundu.
Sanıklardan Mehmet Selahaddin Dinçer de suçlama konusu dönemde İstihbarat Daire Başkan Yardımcısı olduğunu belirterek, "Buradaki hiç kimse, evraklarda ismi geçenleri tanımaz. İşlemler tamamen devletin menfaatlerini korumaya yöneliktir, kanun ve yönetmeliklere uygundur. Suçlamaları reddediyorum. Haberleşme ve kişisel verilerin gizliliği ihlal edilmemiştir" savunmasını yaptı.
Suçlama tarihinde İstihbarat Dairesi Başkan Yardımcısı olan sanık Tamer Bülent Demirel ise yaptıkları çalışmaların yasal sınırlar içinde olduğunu ve hakim onayına sunulduğunu iddia etti.
Demirel, Yonca Verdioğlu Şık'ın, Ahmet Şık'ın eşi olduğunu bilmediğini söyledi.
-"Suçlamaların anlamı yok"
Sanık Serkan Şahan, Yonca Verdioğlu Şık'ın dinlenmesine değinirken, "Yonca ile birlikte başka isimler de vardı. Türkiye'deki vakıflar ve yurtdışı kaynaklı bazı müesseselerle ilgili çalışma yapıyorduk. Yonca Şık ve beraberindeki belki 10 kişinin hepsiyle birlikte karar almışız. Yurtdışı menşeli kuruluşların, özellikle Alman vakıflarının PKK'ya para aktardığı iddiası basına yansımıştı. Analiz çalışmaları sonucunda, bu gerekçeler açıkça yazılarak, dinleme talebi hakim kararına sunuldu" diye konuştu.
Müşteki ve mağdurlardan, eski MHP Genel Sekreter Yardımcısı Mehmet Taytak ile MHP MYK Üyesi Erkan Bülent Haberal'ın dinlenmesinden bahseden Şahan, 2011'de ülkede "ciddi manada Türk-Kürt çatışması çıkarılmaya çalışıldığını" iddia etti.
Muğla, İnegöl, Dörtyol ve Kütahya'da olaylar çıktığını anlatan Şahan, İstihbarat Daire Başkanlığına "Türk İntikam Birliği Tugayı" ile ilgili bir ihbar geldiğini, ihbarda bazı kişilerin isimleri ve telefonlarına kadar bilgilere yer verildiğini ve provokasyondan bahsedildiğini belirtti.
Şahan, ihbarın analizinin sonucunda Taytak ve Haberal'ın dinlendiğini, ancak bir bilgi bulunamadığını anlattı.
Sanık avukatları, müvekkillerinin suçsuz olduğunu ileri sürerek beraatlerini talep etti.
Şikayetçi Ali Kılıç'ın avukatı Ergun Özer de müvekkilinin yasa dışı dinlendiğini savunarak, davaya katılmak istediklerini söyledi.
Özer, "Bir il başkanını dinleyebiliyorlar. Seçim zamanında müvekkilimin DHKP-C üyesi olarak dinlendiği ve bildiri dağıttığı belirtiliyor. Dünden bu yana dinlediğimiz hiç bir sanık hangi eylemlerinden bu dinlemeye gidildiğine dair hiç bir somut kriter belirtmemiştir. Burada bir siyasi amaçlı dinleme için mahkemeyi yanılttıkları açıktır. Mahkeme, hakim böyle bir şeyden sorumlu tutulamazlar. Tamamen siyasi amaçla dinlenmiş ve basına servis edilmiştir. Müvekkilim bu suçtan zarar görmüştür. Bir ilçede seçilmiş biri, bir cenazeye katılmış, ölen kişi hakkında da örgüt üyesi olduğuna dair bir mahkeme kararı yok. Şikayetçiyiz, davaya katılmak istiyoruz" diye konuştu.
-"İmralı tutanakları dosyaya konsun"
Bu sırada söz alan sanıklardan Uğur Eski, Ali Kılıç'ı 2011'de dinlemediklerini, dinlemede elde edilen bilgilerin daha sonra imha edildiğini, basına yansımasının mümkün olmadığını ileri sürdü.
Eski, "Bizim her hangi bir sızdırma yapmamız söz konusu değil. Çünkü o dönemde orada değildik. Başka bir şekilde sızmıştır. Biz 2013'de görevden ayrıldık. Basına yansıması da bu soruşturmalar başladıktan sonra olmuştur" dedi.
Sanıklardan Ömer Altıparmak, İmralı tutanaklarının dosyaya konmasını talep etti.
UYAP sisteminde sıkıntı yaşanması üzerine Mahkeme Başkanı Hüseyin Karamanoğlu, SEGBİS ile Silivri Cezaevinden davaya katılan sanık Erol Demir'e biraz beklemesini söyledi. Bunun üzerine Demir, "Arkadaşlara bir şeyler söylemek isterim" dedi.
Karamanoğlu, "Temenniler daha sonra. Sizi en azından televizyonda görüyorlar. Ziyarete gelirler, orada hasbıhal edersiniz" diye karşılık verdi.
Demir, "Arkadaşlarımız şanslı, en azından sizin gibi bağımsız bir mahkemede ve üyelerin huzurunda yargılanıyorlar. Benim hakkımda daha dava bile açılmadı. Açıldığında tahliye olacağım ümidini taşıyorum" ifadesini kullandı.
Karamanoğlu da herkesin bağımsız olduğunu söyleyerek, duruşmaya ara verdi.
Verilen aradan sonra kararı açıklayan mahkeme, şikayetçiler eski MHP Genel Sekreter Yardımcısı Mehmet Taytak, Ender Ethem Atay, Mustafa Boztepe, Erkan Haberal, Bülent Aydın, Ayşe Buğu Beyazıt, Recep Cengiz, Süleyman Gökhan Tanyer'in zorla getirilmesine karar verdi.
Bazı sanıklar hakkındaki imza atma şeklindeki adli kontrol kararını kaldıran mahkeme, sanıkların yurtdışı yasağının ise devamına hükmetti.
Emniyet Genel Müdürlüğüne müzekkere yazılarak iddianamede belirtilen usulsüz olarak alındığı iddia edilen dinleme kararlarında olan hedef şahıslar konusunda yapılan analiz çalışmalarının örneğini de isteyen mahkeme, dinlendiği iddia edilen kişilerle ilgili dinlemelere dayanak teşkil eden adli, idari soruşturma yapılıp yapılmadığın sorulmasına karar verdi.
Mahkeme, ayrıca Emniyet Genel Müdürlüğüne müzekkere yazılarak sanıklar hakkında 2014'den önce idari, adli yada terör örgütü ile ilişkisi olup olmadığına dair soruşturma yapılıp yapılmadığının, varsa belgelerin gönderilmesini isteyerek, duruşmayı erteledi.