Ünal: "Ermenilerin Esas Peşinde Olduğu Husus Türkiye'den Toprak Talebi"
Denizli Pamukkale Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof.Dr. Mehmet Ali Ünal, Ermenilerin esas peşinde olduğu hususun, Ermeni soykırımını bütün ülkelerin ve Türkiye’nin kabul etmesi, Türkiye’den tazminat talebi ve toprak talebi olacağını söyledi.
Denizli Pamukkale Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof.Dr. Mehmet Ali Ünal, Ermenilerin esas peşinde olduğu hususun, Ermeni soykırımını bütün ülkelerin ve Türkiye'nin kabul etmesi, Türkiye'den tazminat talebi ve toprak talebi olacağını söyledi.
İlkadım Belediyesi tarafından düzenlenen "Tarihte Ermeniler ve Ermeni Meselesi" konulu 3. Uluslararası İlkadım Sempozyumu'na konuşmacı olarak katılan Denizli Pamukkale Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Ali Ünal, katılımcılara "Ermeni Propagandaları ve Türkiye" adlı bir sunum yaptı.
Ermeni meselesinin 100 yıldan beri Türkiye'yi meşgul eden bir hadise olduğunu belirten Pamukkale Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Ali Ünal, "Bu meselenin doğrudan doğruya şark meselesi ile alakası var. Bugünkü Ortadoğu, Balkanlar, Kafkaslar siyasi bakımdan dünyanın en karışık ve problemli yerleridir. Bu coğrafyada daha önce 400 yıl süren bir Pax Ottomana Osmanlı barışı var. Tarihçilerin birçoğu bu durumu tespit ediyorlar. Ne zaman Osmanlı kuvvetleri düşmüş bu bölgelerin hepsinde problemler çıkmaya başlamış. 19. yüzyıl bir diplomasi çağıdır. Osmanlı İmparatorluğu ayakta kalabilmek için mecburen diplomasiye başvurdu. Çünkü askeri gücünü kaybetmişti" dedi.
"ERMENİLER 1. DÜNYA SAVAŞI'NDA RUSLARIN TAHRİKİ İLE AYAKLANDI"
Ermenilerin 1. Dünya Savaşı'nda Rusların tahriki ile ayaklandığını ifade eden Ünal, "Ermeniler Berlin Anlaşması'nda meşhur 61. maddeye dayanarak, Ruslar ve İngilizlere güvenerek organize oldular. Çeşitli örgütler kurdular. Bunlar faaliyetlere başladılar. Faaliyetleri de 'bir yerde ayaklanma çıkaracaksın, devlet o ayaklanmayı bastıracak ve bütün dünyaya devlet şiddet uyguluyor' denecek. Zaten bunu bugün PKK terörü ile yaşıyoruz. Aynı şeyler 1890'larda oldu. İstanbul'da aynı şeyler yapılmaya başlandı. İki toplum arasında müthiş bir gerginlik oldu. Aynı şey 1. Dünya Savaşı içerisinde cereyan etti. Cephe gerisindeki Ermeniler, Rusların tahriki ile ayaklandılar. Zaten Ruslar, Ermenilerden gönüllü birlikler oluşturmuşlardı. Onun için tehcir uygulaması gündeme geldi. Şimdi Ermeniler tehciri bütün dünyaya 'Türkler soykırım yapıyor' sloganıyla duyurdular. Rakip devletler de bunu Türkler aleyhinde kullandılar. Tehcir sırasında gerçekten acı olaylar yaşandı. Ermeni toplumu hakikaten hak etmediği bir muameleye maruz kaldı. Ama bunu planlı bir soykırım olarak nitelendirmek mümkün değildir. O dönemde kim acı yaşamadı ki. Açlıktan ölen birçok insan var. Savaşın getirdiği birçok sebep olduğu olumsuz sonuçlar var. Sadece Ermeniler bu sorunları yaşamadı. Bugün tarihçiler tartışıyor, Suriye, Lübnan bölgesinde 200 bin kişinin açlıktan öldüğünü söylüyor. İttihat ve Terakki'nin yanlış uygulamalarından dolayı ocaklar mahvoldu. İttihat ve Terakki bu milletin arzu ederek iş başına gelen bir kadro değil, bir darbe ile işbaşına geldi. 1913 Babıali baskını ile de iktidara el koydular. Ondan sonra 1. Dünya Savaşı'na girişimiz Enver Paşa'nın, Napolyon olma sevdasına girdiği bir savaştır. Sonra da imparatorluk mağlup oldu. O kadronun yaptığı hatalar bütün millete mal edildi. O hataların faturasını şimdi bize ödetmeye çalışıyorlar" diye konuştu.
"ERMENİLER KADAR İYİ ÇALIŞMADIK, KULAĞIMIZIN ÜZERİNE YATTIK"
1914 yılından önce 100 binden fazla Ermeni'nin Amerika'ya göç ettiğini belirten Ünal, "Sistemli bir soykırım yaşanmadı. Bunların gündeme gelişi 1973 yılındadır. 70 yaşındaki bir Ermeni 2 Türk diplomatını Los Angeles'ta görüşmeye çağırtı ve orada tabanca ile vurup şehit etti. Peşinden Asala terörü dediğimiz Ermeni terörü başladı. Bütün televizyonlarda ve radyolarda '1915 yılında Türkler 1.5 milyon Ermeni'yi kesmişlerdi. Bugün de 1 Ermeni 2 Türkü vurdu' diye veriyorlardı. Yani gayet masumane ve vurması normal demeye getiriyorlardı. Asala terörü diplomatlarımızı hedef almaya başlamıştı. Sürekli bu şekilde yapıyorlardı. Ermeni propagandası 1915'ti ama 80 yıl boyunca Ermeniler boş durmamışlardı. Kendi tezleri lehine müthiş çalışmalar yapmışlar. Bir kütüphane dolusu araştırmalar yapmışlar. Bizim aklımıza 1973 yılından sonra geldi. Dışişleri'nin ilk açıklaması 'Bunlar Osmanlı İmparatorluğu zamanında cereyan etmiş olaylardır. Dolayısıyla bizi ilgilendirmez' diye açıklama yapmışlardı. Daha sonra bu açıklamayı çevirmek zorunda kaldılar. Ermeni terörü 1980 yılında bitti. Onlarca diplomatımızı, masum insanlarımızı katlettiler. Ne zamanki batıya zarar vermeye başladı, Fransa'da bir patlama olmuştu ve orada 5 Fransız ölmüştü. O zaman Batılı devletler kendilerine zarar verecek diyerek Asala terörünü hoş görmemeye başladılar ve terör bitti. Asala terörü bitti, 1984 yılında PKK terörü başladı. Kalkınan ve gelişen bir ülkeye çelme takmak için daima bir takım unsurlar olacaktır. Şunu kabul edelim ki, biz Ermeniler kadar iyi çalışmadık. Kulağımızın üzerine yattık. 1973'lerden sonra Türkiye'de Ermeniler propagandasına karşı 'bu işin hakikati nedir, araştıralım' şeklinde bir takım girişimler oldu ama çok iyi sonuçlar üretemedik. Kendilerini öyle bir inandırmışlar ki, hiçbir Batılı topluma siz Ermeni soykırımı olmadığını ikna edemezsiniz. Çünkü Batılılar psikolojik olarak Ermenilerin iddialarına inanmaya hazır durumdadır. Ermeniler Hristiyan bir toplumdur. Batı'ya da bu yüzden sempatik gelmektedir" şeklinde konuştu.
"ERMENİLERİN HEDEFİ TÜRKİYE'DEN TOPRAK TALEBİ OLACAKTIR"
Ermenilerin hakikat peşinde olmadıklarını, onların siyaset peşinde olduklarının altını çizen Ünal şunları söyledi: "Bunların temeldeki hareket noktaları siyasettir. Yani soykırımı bize kabullendirmek, esas itibariyle onlar için basit bir siyaset ama bizim için bunun yıkıcı sonuçları olacak. Türk milletini suçluluk kompleksine itecektir. Arzu edilen şey de budur zaten. 1915 yılında olan olaylar karşılıklı bir savaştır. Ermeni toplumu da zarar görmüştür. Ama Türk milleti daha çok zarar görmüştür, daha çok ızdırap çekmiştir. İşin gerçeği de budur. Ermenilerin esas peşinde olduğu husus, siyaset yani Ermeni soykırımını bütün ülkelerin ve Türkiye'nin kabul etmesi, peşinden tazminat talebi ve peşinden de toprak talebi gelecektir. Bizim bunlara karşı uyanık durmamız lazım. Türkiye'nin bu noktada sadece haklı olmaya ihtiyacı yok. Onun yanında güçlü olmaya da ihtiyacımız var. Çünkü karşınızdaki insanlar hakikat peşinde değiller. Bizim hakikat peşinde olmamız bir sonucu değiştirmeyecek. Hem hakikat peşinde olmamız hem de güçlü olmamız gerekir. Ermeni propagandalarını ancak bu şekilde önleyebiliriz." - SAMSUN