Haberler
Putin, açık açık tehdit etti: Sabrımız bir gün mutlaka tükenecek

Putin, ilk kez bu kadar açık tehdit etti! Sözleri yaklaşan savaşın habercisi

Türkiye'nin yanı başında şiddetli çatışma! Muhalifler adım adım ilerliyor

Türkiye'nin yanı başında şiddetli çatışma

Kırıkkale'de yere çöp atanlar güvenlik kameralarından tespit ediliyor

Bir ilde daha başladı! Caddede, sokakta kamera ile takip ediliyorlar

İstanbul'da sahte içkiden 2 kişi hayatını kaybetti

İstanbul'da kabus yeniden hortladı: 2 kişi öldü, sayının artmasından korkuluyor

Uluslararası Taşköprülüzade Sempozyumu"

Haberler
Haberler
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreter Yardımcısı ve Sözcüsü İbrahim Kalın, Türkiye'nin şu anda dünyaya bir ayna tuttuğunu belirterek, "Suriye mültecileri konusunda dünyaya bir ayna tutuyor, dünyanın mazlumlarına sahip çıkma konusunda dünyaya bir ayna tutuyor.

Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreter Yardımcısı ve Sözcüsü İbrahim Kalın, Türkiye'nin şu anda dünyaya bir ayna tuttuğunu belirterek, "Suriye mültecileri konusunda dünyaya bir ayna tutuyor, dünyanın mazlumlarına sahip çıkma konusunda dünyaya bir ayna tutuyor. Tabii Batılılar o aynada gördükleri şeyden çok rahatsız oluyorlar. Kendilerini düzeltmek yerine aynayı gösterene saldırıyorlar. Çünkü aynadan rahatsızlar, aynada görünen fotoğraf, iyi bir fotoğraf ya da görüntü değil." dedi.

Kalın, Osmanlı Devleti'nin ilk bilim tarihçisi ve ilk ansiklopedi yazarı Taşköprülüzade Ahmet Efendi'nin külliyatının ele alındığı, "Uluslararası Taşköprülüzade Sempozyumu"nun kapanış oturumuna katıldı.

Avrupa merkezci tarih perspektifinden kurtulmak için artık daha hızlı, kararlı, derinlikli adımlar atılması gerektiğini dile getiren Kalın, Avrupa merkezciliğin sadece bir siyasi ya da ekonomik konu olarak düşünülmemesi gerektiğini, sanattan edebiyata, estetikten kültüre, din anlayışından şiire kadar her alanda karşılarına çıkan temel bir sorun olduğunu ifade etti.

"Aslında Avrupa merkezcilik Batı'nın da aleyhine olan bir şey. Çünkü Avrupalı olmayan tüm toplumlarda Batı karşıtlığını körükleyen bir şey. Yani siz kendinizi evrenin merkezine koyduğunuzda 'iyinin, güzelin ve doğrunun standartı benim' dediğinizde kendinizin dışındaki tüm toplumları, birikimleri yok sayıyorsunuz. Bunun bir Batı karşıtlığı olarak gelmesi, gayet doğaldır ama bunun izlerini biz hala yaşıyoruz." değerlendirmesinde bulunan Kalın, 19. yüzyılda Avrupalıların Avrupa emperyalizmini meşrulaştırmak için "medenileştirme misyonu, vazifesi" şeklinde bir kavram uydurduklarını anlattı.

Kalın, "Avrupa merkezciliği bu geniş perspektiften değerlendirdiğimizde, bizim bunu aşma yönünde daha fazla gayret ve çaba sarf etmemiz gerekiyor. Bunun en önemli nirengi noktalarından bir tanesi de düşünce tarihi. Düşünce tarihimizde biz hala bu Avrupa merkezci bakış açısından bütünüyle kurtulamadığımız için bugüne kadar Taşköprülüzade gibi aslında bizim bugün teneffüs ettiğimiz Anadolu irfanının kodlarını yazmış düşünürler konusunda bile çok çok az çalışmalar var." diye konuştu.

Bu çalışmaların hız kazanmasının büyük önem arz ettiğini, daha öteye gidilmesi gerektiğini, bunun sadece yerel tarih perspektifinden de ele alınmasının büyük bir haksızlık olacağını vurgulayan Kalın, şöyle devam etti:

"Tam tersine bizim Taşköprülüzade gibi düşünürleri alıp 'Bugün dünyaya söyleyecek bir sözümüz var mıdır?' sorusuyla düşünmemiz lazım. Eğer bizim heybemiz doluysa, dünyaya söyleyecek sözümüz varsa, biz o zaman çıkarız pazar meydanına ve orada felsefeden sanata, kültürden diplomasiye, uluslararası ilişkilerden ekonomiye her alanda söyleyecek bir sözümüzün olduğunu da ispat ederiz. Buna her zamankinden fazla ihtiyaç var. Başta söylediğim bu sert siyasi, ekonomik sorunlar nedeniyle ki bunların çoğu İslam dünyasının başına örülen meseleler maalesef, bir kısmı kendi iç dinamiklerimizden kaynaklanıyor ama bir kısmı kesinlikle küresel sistemin başımıza bela ettiği konular. Bunlardan dolayı biz aslında dünyaya söyleyecek bir sözümüzün olduğunun bile farkında değiliz. Yüzlerce yıl boyunca, bin yıldan fazla bir süre boyunca insanların hayal dünyasını şekillendiren, zenginleştiren en güzel hikayeler bu topraklarda yazıldı. Oradan geriye o kadar az şey kaldı ki ama aslında yapmamız gereken hatırlamak, tezekkür etmek, düşünmek, bunları alıp tekrar bugüne getirmek. Bunu yaptığımızda bugün dünyaya söyleyecek sözümüzün olduğunu tekrar göreceğiz."

Kalın, bugün sadece görünen üzerine kurulu bir ontolojinin olduğunu, gerçekliğin, hakikatin sadece görünenden ibaret zannedildiğini dile getirerek, görünen, gerçekliğin olgusunun da beş duyuya indirgendiğini aktardı.

"Kendimize onların aynasından bakmaya çalışıyoruz"

İslam dünyasının büyük bir taarruz altında olduğuna, Batı medyasının şu anda İslam dünyasına öğrenilmiş cehalet perspektifiyle yaklaştığına dikkati çeken Kalın, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Mesele, maddi bilgi eksikliği sorunu değil. İletişimin bu kadar arttığı, anlık iletişim çağında herhalde İslam dünyasında ne oluyor, Müslüman toplumların nüansları nedir, farklı bölgeler arasındaki nüanslar nedir, bunları bilme konusunda her halde çok fazla bir sorun olmasa gerek ama adeta öğretilmiş bir cehaletle genellemelerin yapıldığını, genel geçer hükümlerin inşa edildiğini görüyoruz ve maalesef bizler de bunları satın alıp kendimize onların aynasından bakmaya çalışıyoruz. Temel problemimiz de bu aslında. Kimin aynasında kendimize bakıyoruz? Bu çok önemli. Aslında bizim dünyaya bir ayna tutmamız lazım. Bence Türkiye şu anda dünyaya bir ayna tutuyor. Suriye mültecileri konusunda dünyaya bir ayna tutuyor. Dünyanın mazlumlarına sahip çıkma konusunda dünyaya bir ayna tutuyor. Tabii Batılılar o aynada gördükleri şeyden çok rahatsız oluyorlar. Kendilerini düzeltmek yerine aynayı gösterene saldırıyorlar. Çünkü aynadan rahatsızlar, aynada görünen fotoğraf, iyi bir fotoğraf ya da görüntü değil. Fakat biz kendimizi hangi aynada görüyoruz acaba? Bize tutulan aynalar ne kadar gerçek? Bunları da bizim sorgulamamız lazım.

Düşünce tarihimize de maalesef bu gözle bakıyoruz. Yani düşünebiliyor musunuz, İstanbul'da bir sabah ezanını hayatında bir defa duymamış birisi, kalkıp İslam dünyası hakkında hükümler verebiliyor. Yunus Emre'nin bir dizesini Türkçe duymamış, anlamamış kişiler, Türkiye hakkında, Anadolu insanı hakkında ahkam kesebiliyor. Bir Anadolulu köylüsünün evine misafir olmak nedir, ekmeğini paylaşmak nedir bunu bilmemiş, tecrübe etmemiş insanlar, siyasiler, gazeteciler bizim hakkımızda, toplumlarımız, tarihimiz hakkında ahkam kesebiliyorlar. Hayatında bir defa ramazan iftarında bir Müslüman toplulukla bir araya gelip, bağdaş kurup oturup, lokmayı paylaşmamış kişiler, bizim toplumsal alışkanlıklarımız, teamüllerimiz, inançlarımız hakkında ahkam kesebiliyorlar. Bunun tersini bizim yaptığımız düşünün. Fransız, İngiliz toplumunun geleneklerini anlamadan, kavramadan onlar hakkında genel geçer hükümler verdiğimizi düşünün. Bunların ne bir akademik geçerliliği olur ne de bir toplumsal karşılığı olur. Bunları artık biz aşmak durumundayız."

Bunun en yoğun yaşandığı yerlerden birisinin düşünce tarihiyle ilgili olduğuna işaret eden Kalın, "Bu düşünce tarihini biz yeniden keşfedebildiğimiz, ortaya çıkartabildiğimiz oranda aslında kendimize güvenimiz artacak ve Hz. Mevlana'nın pergel sembolizminde ifade ettiği gibi pergelin iğnesini nereye batıracağımızı da işte o zaman doğru tespit edeceğiz. Onu tespit ettikten sonra zaten 72 alemi gezeriz, onda bir sorun yok. Önemli olan o merkezi, pergelin iğnesini nereye batıracağımızı doğru tespit edebilmek. Onu yaptıktan sonra köklerine bağlı ama dünyaya bir açık ufuk perspektifinden bakabilen bir entelektüel faaliyeti harekete geçirebiliriz ve bu sadece bizim düşünce dünyamıza bir katkı sağlamaz, aslında insanlığa bir katkı sağlar." değerlendirmesinde bulundu.

"Artık gerçekliği bir bütün olarak kavrayamıyoruz"

Bugün özellikle derinlikli düşüncenin, tüketim kültürünün renkli ışıkları içinde heba edildiği bir dönemden geçildiğini, buna direnmek, tam tersine kendi kültürlerini, irfanlarını yansıtan çalışmalarla, eserlerle tekrar bu zenginliği kazanmak gerektiğini aktaran Kalın, Taşköprülüzade Ahmet Efendi'nin düşüncelerinin daha fazla bilinmesi, eserlerinin yayımlanmasının bu anlamda ilim ve fikir dünyasına katkılar vereceğini düşündüğünü söyledi.

Kalın, gerçekliğin yerine taklidinin geçtiği, taklidinin adeta bir gerçek olarak algılandığı bir dünyada, bu düşünce derinliğini, metafiziği, ontolojiyi, epistemolojiyi içeren bir düşünce bütünlüğünün inşa edilmesinin sanattan siyasete, uluslararası ilişkilerden medyaya kadar her alanda önemli katkılar vereceğini aktararak, sözlerini şöyle tamamladı:

"Bunları hiçbir zaman sadece soyut, kavramsal konular olarak algılamamak gerekiyor diye düşünüyorum. Bu soyut denilen fikirlerin bizim hem düşünce hem de eylem dünyamıza ne kadar önemli katkılar verdiğini bizzat yaşayan, tecrübe eden birisiyim. Özellikle Taşköprülüzade'nin bir tarafta kelami, bir tarafta felsefi, irfani düşünceyi, bir tarafta da riyazi bilimleri meczederek ortaya çok önemli bir sentez çıkardığını hatırlamamız gerekiyor. Belki bugün bizim en çok ihtiyaç duyduğumuz şeylerden birisi de gerçekliğe bütüncül açıdan bakabilecek düşünce metodolojilerini yeniden inşa etmek. Çünkü zihnimizde her şeyi parçaladığımız için artık gerçekliği bir bütün olarak kavrayamıyoruz."

İlmi Etüdler Derneği (İLEM), İlim Sanat Tarih ve Edebiyat Vakfı (İSTEV) ve İstanbul Medeniyet Üniversitesi iş birliğiyle düzenlenen sempozyumda, Kalın'a hediye takdimi yapıldı.

Program, İbrahim Kalın'ın sempozyum ve çalışmalarda emeği geçenlere plaket vermesinin ardından, fotoğraf çekimiyle sona erdi.

(Bitti)

Kaynak: AA / Güncel
title