Uludağ Ekonomi Zirvesi İkinci Gün (6)
"avrupa EKONOMİSİNİN YARINI" Avrupa Merkez Bankası eski Başkanı Jean Claude Trichet, 'Avrupa Ekonomisi'nin Yarını' başlığı altında konferans verdi.
"avrupa EKONOMİSİNİN YARINI"
Avrupa Merkez Bankası eski Başkanı Jean Claude Trichet, 'Avrupa Ekonomisi'nin Yarını' başlığı altında konferans verdi. Türkiye Merkez Bankası'nın yıldönümü kutlamasının yaklaştığını söyleyerek konuşmasına başlayan Trichet, "Bir önceki kutlamada yine Avrupa Merkez Bankasının yıldönümüyle aynı seneye denk gelmişti. Bu son derece önemli bir programdı benim için. Türkiye'nin ekonomik anlamda dünyanın en büyük gelişen pazarlarından birisi olmasına nispeten Merkez Bankasının da Avrupa Merkez Bankasıyla aynı dönemde yıldönümü olması büyük olay" dedi.
G 20 ailesinin bir ferdi olarak Türkiye'nin dönem başkanlığına da yükselmiş olduğunu bildiğini söyleyen Trichet, Lehman Brothers krizinin Amerika'da ve Avrupa'daki yansımalarını anlattı. Dünyanın görmüş olduğu en büyük mali krizlerden biri olduğunu ifade eden Trichet, "Birinci Dünya Savaşı'ndan bu yana en büyük krizlerden biriydi. Hem merkez bankaları için, hem de hükümetler için zorlayıcı bir süreç olmuştu. Bu krizden bahsetmişken, Avrupa bölgesinde krizin etkilerinden söz etmek gerekir. Bu kriz üç aşamada gerçekleşti. İlk safha içinde pazarların yeniden mali anlamda dengelenmesi gerekiyordu. Mortgage krizinin patlama gösterdiği ilk dönemde tüm pazarlarda sigorta poliçeleri çok farklı, radikal şekilde gerçekleşmek zorundaydı. Bu ilk aşamaydı" diye konuştu.
Lehman Brothers'ın daha sonra çöküşe geçtiğini ve krizin ikinci aşamasının başladığını ifade eden Trichet, "Bu krizde finans kuruluşlarının çöktüğünü gördük. Hızlı bir şekilde cesur kararlar almamız gerekti. Kartlardan yapılmış bir kule gibi çöküş gerçekleşmeye başladı. Bu kriz, Amerika'nın büyük buhranıyla karşılaştırılabilirdi. Diğer son derece ciddi ve önemli olan konu 2009 sonuna geldiğimizde birkaç reel ekonomi serbest düşüşün geçici bir geri dönüş olabileceğini düşündük. 2009'un üçüncü çeyreğine geldiğimizde ABD ve İngiltere gibi ülkeler ekonomik anlamda krizden çıkmaya başladığını düşünmeye başladı. 2010 yılının başlangıcında krizin üçüncü safhasına gelindi. Özel sektörde yaşayana kriz etkileri devlet sektöründe kendisini göstermeye başladı. İlk iki krizin merkez noktası ABD idi. Fakat üçüncü aşamanın merkezi Avrupa oldu. Bu krizin merkezinin uzaklaştırma görevi bana verilmişti. Bu bakış açısından baktığımızda benim aklıma gelen ilk gelen soru şu? Neden euro bölgesi, bu üçüncü aşamada krizin merkezinde yer aldı? Çünkü yatırımcılar, ekonomik aktörler, özel sektör krizden çıktıklarını düşünmeye başlamış ve devlet sektörüne güvenebiliri miyim diye düşünmeye başlamışlardı. Ne yazık ki devlet sektörü sıkıntılarla karşı karşıya kalmıştı" dedi. Avrupa'nın üçüncü aşama krizin merkez olmasının nedeni olarak 6 neden sayan Trichet şunları söyledi:
"İlk olarak kendi yönetişimizde istikrar ve güven yoktu. Avrupa Merkez Bankası Başkanı olarak atandığımda kabul etmiş olduğum büyüme paktını bazı ülkeler kabul etmedi. Örneğin Fransa, Almanya gibi. Anladığınız üzere ciddi anlamda bir uygulama ruhuna kavuşamadık. İkinci neden, rekabetçilik anlamında euro bölgesinde bir gelişme göremedik. Ekonomik sistemine çok güveniyordu şirketlerimiz. Bu nedenle girişimcilerin devreye girdiğini görmedik. Doğru kararlar aldığını görmedik. Çalışanlarını düşünmek durumundaydılar. Normal bir pazar ekonomisi, normal rekabetçiliğin işlevinin yitirilişini gördük. Üçüncü olarak bir bankacılık biriliğimiz yoktu. Kriz gerçekleştiğinde ne kadar önemli olduğunu gördük. Devletlerimizin kredi notlardan bankaların kredi derecelendirmelerinin ne kadar ilinti olduğunu anlayamamıştık. Bu dramatik kriz sırasında karşı karşıya kaldığımız sorun şöyle idi: Devletler genel anlamda korunma sağlayabilecek, bankaları koruyabilecek tek mekanizmalardı. Krizler döneminde hükümet ve hükümet başkanları finansal kuruluşlarımızın arkasındayız demeliler. Fransa ve Almanya'nın bunun söylediğini gördük. Fakat euro bölgesinin içindeki farklılar burada devreye girmeye başladı. Bir kısırdöngü içine girdik. Ülkenizin hazinesinin eğer bir güvenilir bir imzası varsa bankalarınız da güvencelerini koruyorsa, iyi bir ortam da faaliyet göstermek imkanı olacaktır. Fakat kredi derecesinin düşük olduğu alanlarda bankaların da kendilerini zor durumda bırakan bir sorunla karşı karşıya bırakan durumlar gördük. Kamu borcunu riskini de kamçılayan faktör oldu. Bankaların üstlerine çökmekte olan bu yük, bazı devletlerde sorunun boyutunu artırdı. Diğer sorun da kredi yönetimi aracımız yoktu. Aniden krizle karşı karşıya kaldığımızda bir araç oluşturmak zorunda kaldık. Amerika'da aynısını yaptı. ABD'de bir federal yapı olduğu için bir tek karar verme mekanizması var. AB'de tek bir elden çıkmadığını görüyorsunuz. Bu bizi yine zor duruma sokan bir durum oldu. Bu son derece zorlu vakit alan bir süreç oldu . Avrupa'daki sistem mekanizmasının yokluğu bu işi daha da kötüleştirdi. Beşinci neden hala daha tek pazar sistemi kurulmuş değildi. Altıncı sebep yapısal reformlar alanında Lizbon Programı ve 2020 programı devreye girmiş olsalar da uygulanma sürecinde değillerdi. Bu da kötü bir durumdu. 6 sebebi bir araya getirdiğiniz de neden olağanüstü zor bir durumda kaldığımız anlaşılabilir. Krizde yalnızca üç ülke sayabilirim IMF'e gitmek zorunda kalan. Euro bölgesinde krizden bahsederken aslında az ülkeden bahsediyoruz. Büyük çoğunluğu kendi başlarına olsalardı, bu krizden sıyrık almadan kurtulacaklarını biliyoruz."
Krize Asya'dan, ABD'den bakıldığında ne kadar dramatik etkilerinin olduğunu görmenin mümkün olduğunu ifade eden Trichet, kriz sürecinde Euro'nun uçup gideceğini düşünenlerin olduğunu belirtti. Bunun gazetelerde yazılan makalelerde dile getirilmiş bir iddia olduğunu söyleyen Trichet, "Euro ortadan kalkmadı. Bunun yanı sıra bu kadar kötü krizden dayanıklılığını kanıtlayarak çıktı. Euro'ya yönelik eleştirilere rağmen ne kadar güçlü bir para birimi olduğunu kanıtladı. Şu an için ise 19 devletimiz var. Gerçekçi bir yaklaşımla bakacak olursak, Euro bölgesinin direncini anlayabilirsiniz. Avrupa'da yapmakta olduğumuzun, 2'nci Dünya Savaşı'ndan beridir gerçekleştirilen çabaların sonucu olduğunu göreceksiniz. Bizim cesur olduğumuzu söylüyorlar. Aşırı değil ama üst düzey cesaretten bahsediyorum. Sadece cesaret yok bir de direnç var. Şu anki durum nedir peki? Krizin dalgası hala yanı başınızdayken ne yaptınız bu 6 nedeni ortadan kaldırmak için? İlk olarak belirlemiş olduğumuz 6 zayıflık paralelinde bazı önemli karalar aldık. İstikrar büyüme paktı kuvvetlendirildi. Bir maliye sözleşme yaptık. Teknik anlamda istikrar ve büyüme paketinin ilkine göre daha iyi olduğunu söyleyebiliriz. Sıfırdan başlayarak yönetişim için yeni bir sac ayağı oluşturmaya çalıştık. Avrupa Merkez Bankası burada, yeni kurumlar kurulduğunda zor durumda olan bankalar söz konusu olduğunda yetkili bir merci olacak. İstikrar mekanizması bu şekilde oluşturulmuş oldu. Bu mekanizmanın yanı sıra bir anlaşmanın da devreye konulması gerektiğini söyleyenler oldu. Tek Pazar hedefine henüz ulaşmış değiliz ama halen atacağımız adımlar var. Yapısal reformlara gelecek olursak, bizim teşvik ettiğimiz bir şey, üye devletler arasında büyüme potansiyelinin gerçekleşmesi için çalışıyoruz. Gördüğümüz kadarıyla daha cesur ve mali çerçeveye ihtiyacımız var. Avrupa devletlerinin en azından Euro bölgesi içinde gerçek bir reel bütçe oluşturabilmesine imkan sağlanmalı. Ama temel olarak altını çizeceğimiz konu bir tampon bölgesi ve buna göre bir bütçemizin olmasıdır. Verimliliğin yanı sıra demokrasi alanında bazı adımlar atmamız gerekmektedir" diye konuştu.