Ukraynalı Nataliya herkesin "Şengül abla"sı oldu
25 yıl önce bir Türk ile evlenerek Türkiye'ye gelen Ukraynalı Nataliya Yeronina, Müslüman olup "Şengül" ismini aldıktan sonra köye yerleşip organik hayatı seçti ve herkesin "Şengül abla"sı oldu.
25 yıl önce bir Türk ile evlenerek Türkiye'ye gelen Ukraynalı Nataliya Yeronina, Müslüman olup "Şengül" ismini aldıktan sonra köye yerleşip organik hayatı seçti ve herkesin "Şengül abla"sı oldu.
Karabük'ün Yenice ilçesinde yaşayan Şenol Yalçın, 25 yıl önce tünel inşaatı işi için gittiği Ukrayna'nın Kiev şehrinde Nataliya ile tanışarak dünya evine girdi. Evlendikten sonra iki yıl daha Kiev'de yaşayan Yalçın çifti daha sonra Karabük'ün Yenice ilçesine bağlı Yamaç köyündeki baba evine geldi. Ukraynalı Nataliya, "Nereye geldim ben" diyerek başladığı yeni hayatına kısa sürede adapte olurken, köydeki herkese de kendisini sevdirmeyi başardı. 19 yaşında geldiği köyde hayvan güden, bahçe eken Nataliya daha sonra Yenice ilçe merkezinde camiye giderek dinini de değiştirip Müslüman oldu. Müslüman olduktan sonra "Şengül" ismini alan Nataliya herkesin "Şengül abla"sı oldu.
5 çocuk annesi olan Şengül Nataliya Yalçın, İhlas Haber Ajansı muhabirine yaptığı açıklamada, 1995 yılında evlendiğini söyledi.
Eşiyle Kiev'de tanıştığını ifade eden Yalçın, "1995 yılında evlendim, 25 yıldır Türkiye'de yaşıyorum. Benim eşim orada tünelde çalışmış. Beğendim sevdim, esmer biri. Gözleri güzel hemen aşık oldum. Gezdik tanıştık, evlenmeye karar verdik. Düğünü Ukrayna'da yaptık. İki sene orada yaşadık. Ondan sonra bana her şeyi söyledi. 'Ben köyde yaşarım, sen her şey yapar mısın?' dedi. Ben de 'güçlü kadınım, yaparım' dedim. Biz sonra buraya geldik. Baktım 'ben neredeyim, nereye geldim?' dedim. 19 yaşında geldim ben buraya. Taksi ile geldik, evin önüne baktım hayvan gübresi var, ben ona bastım. Sonra 'bu ne?' dedim kendi kendime. Çünkü ben köyde hiç yaşamadım ki. Ondan sonra eve geldim biraz ağladım. Zor geldi başlarken, her şeye alıştım artık" dedi.
KÖYDE BİR ÇOK İŞİ YAPTIĞINI ANLATAN YALÇIN, ŞUNLARI KAYDETTİ:
"Önceden ben ekmek yapmasını bilmiyordum. Benim eniştem ve ablam geldi, 'böyle böyle yapacaksın' diye gösterdi bana, alıştım. Hayvanları ve inekleri görmemiştim, Eşim onları da gösterdi, alıştım. Daha sonra eşim koyun aldı, onlara baktım. Ormanda 200 tane koyun baktım. Hamileyken ormana da gittim koyunlara ve kuzulara bakmak için. Her şeyi yavaş yavaş öğrendim. Zor geldi ama öğrendim."
Ailesinin ilk başlarda kedisine izin vermediğini aktaran Yalçın, "Anne ve baba yok, rahmetli oldular. Ben tek kızım. Annem tabi başta izin vermedi. 'Sen uzaklara gidiyorsun yapamazsın' dedi. Yani 'zor gelir ben seni göremem' dedi. 'Bende anne merak etme her şey iyi olacak' dedim. Annem düşündükten sonra benim mutlu olmamı istediğini söyledi, 'mutlu ol yeter bana' dedi. Bende 'seviyorum Türkiye'ye gideceğim' dedim. Burayı çok sevdim" ifadelerine yer verdi.
Köy hayatını çok sevdiğini ve mutlu olduğunu vurgulayan Yalçın, "Hava bambaşka, her şey bambaşka, temiz ve organik. Bahçe yapmayı öğrendim. 'Ben güçlü kadınım yaparım bu işi' dedim. Benim çok arkadaşım var, beni tanıyorlar biliyorlar. Organik şeyler almak istiyorlar. Peyniri, yoğurdu, sütü pazarda satıyorum. Geliyorlar alıyorlar, seviyorlar beni. Başta zor geldi. Çünkü kalabalık, inekleri, koyunları varmış. Artık üreticiyim, insanlara güzel şeyler vermek istiyorum. Bu aynı hobi gibi oluyor" diye konuştu.
(Ersin Turan-Rıdvan Bostancı - Dilek Kocabaş/İHA)