Türksat Baskını Davasında Sona Doğru
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz'daki hain darbe girişimi sırasında Gölbaşı'ndaki TÜRKSAT yerleşkesinde yayınları kesmeye çalıştığı iddia edilen 5'i sivil 17 sanığın yargılandığı davada bazı sanıkların esas hakkındaki savunmaları alınırken, diğerlerine talepleri üzerine...
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz'daki hain darbe girişimi sırasında Gölbaşı'ndaki TÜRKSAT yerleşkesinde yayınları kesmeye çalıştığı iddia edilen 5'i sivil 17 sanığın yargılandığı davada bazı sanıkların esas hakkındaki savunmaları alınırken, diğerlerine talepleri üzerine savunmalarını hazırlamaları için son kez süre verildi.
Ankara 14'üncü Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya, ağırlaştırılmış müebbet hapis istemiyle yargılanan tutuklu sanıklar, avukatları, müdahil tüzel kişiler Başbakanlık, Milli Savunma Bakanlığı ve TÜRKSAT'ın avukatları ile bazı müştekiler katıldı.
Mahkeme Başkanı Bayram Kantık, terör örgütünün şifreli haberleşme programı ByLock'u kullandığı gerekçesiyle hakkında bir süre önce dava açılarak, mevcut davayla birleştirilen sanık Burhan Güneş'e bu konudaki savunmasını sordu.
Güneş, iddianamenin eklerinin tamamını inceleme şansı olmadığını, hazırlık yapamadığını ifade ederek, "Bunun yanlış olduğunu ispat etmek istiyorum. Bunun için süre istiyorum." diye konuştu.
Aralarında Burhan Güneş'in de bulunduğu bazı sanıkların avukatı Hasan Helvacı da ByLock suçlamasını kabul etmediklerini söyledi ve birleşen dosyada beraat talebinde bulundu.
Melih Varol, Uğur Özüdoğru, Mustafa Altunay ve İbrahim Altınok'un da arasında bulunduğu bazı sanıklar, çeşitli sebeplerle savunmalarını hazırlayamadıklarını anlatarak, esas hakkındaki savunmalarını hazırlamaları için süre isteminde bulundu.
Görüşü sorulan Cumhuriyet Savcısı Mustafa Manga, talepte bulunan sanıklara esas hakkındaki savunmalarını hazırlamaları için son kez süre verilmesini talep etti.
Mahkeme heyeti, savunmalarını hazırlayamadığını beyan eden sanıklar ve avukatlarına savunmalarını hazırlamaları için son kez süre verdi. Heyet ayrıca, gelecek celsede de savunmalarını hazırlamamaları halinde sanıkların savunmalarının yapılmış sayılacağına ilişkin ihtarda bulundu.
"Arkadaşlarımın TÜRKSAT yayınlarını kesme bilgi ve becerisi yoktur"
Mahkeme heyeti, bu ara kararın ardından süre talep etmeyen sanıklara esas hakkındaki savunmalarını sordu.
Sivil sanıklardan Birol Baki, esas hakkındaki savunmasında, atılı suçla hiçbir ilgi ve alakasının olmadığını iddia ederek, şunları kaydetti:
"15 Temmuz'dan önce Kenya'ya gittim, şirketimi açtım. Faal çalışan, işi gücü olan bir insanım. Kenya'dan 19 Temmuz'da dönecek şekilde 2 haftalığına geldim. Biletim hazırken, darbe gibi sonuçları ağır bir eylemin içine dahil olmam için ya deli, ya salak olmam gerekiyor. Böyle bir işe girişmem yaşam tarzıma, aile hayatıma, dini inanç ve değerlerime ters. Benim ve arkadaşlarımın TÜRKSAT yayınlarını kesme bilgi ve becerisi yoktur."
Sivil sanıklardan Salih Mehmet Dağköy de cumhuriyet savcısının esas hakkındaki görüşüne yönelik eleştirilerde bulundu.
Savcının daha önce çalıştığı yerleri suç delili olarak saydığını, ayrıca delilsiz isnatlarda bulunduğunu iddia eden Dağköy, bulunduğu aracın TÜRKSAT yerleşkesine "kilometrelerce uzak" olduğunu öne sürdü.
"Hiçbir somut delil getirilmeden, varsayımla örgüt üyeliğiyle suçlandığını" kaydeden sanık Dağköy, "Vatanıma, milletime, bayrağıma bağlı bir Anadolu bireyiyim. Hiçbir ihanetin içinde olmadım. ByLock kullanmadım, örgütün üst elemanlarından talimat almadım. Yüce mahkemenizden beraatımı ve tahliyemi talep ediyorum." diye konuştu.
Sanık Uğur Özüdoğru ise "bu örgütün elemanı olmadığını" savunarak, şunları söyledi:
"Bu örgütle geçmişte 'cemaat' olarak arkadaşlıklarım olmuşsa bile, ben bunu örgüt olarak düşünmedim. Telefonumda ByLock vardı, inkar etmiyorum. Ben suç işleme kastıyla hiçbir şekilde hareket etmedim. Ben suç işlemedim. Beni, 'Bir iş var' diye çağırdılar. Bir iş fırsatı çıkar diye düşündüm. Beni çağıranların darbe toplantısı yapmak istediğini nereden bileyim? Ama ben tepkimi koydum. 'Beni bunun için mi çağırdınız' dedim. Ofise gidip gelmek üzere benim arabamı aldılar. Ama araba gelmedi. Arabanın yerini ertesi gün 'Git al oradan' dediler, ki ne olacaksa bana olsun diye düşündüler. Arabayı bulduğumda kapıları açıktı ve TÜRKSAT'ın dışındaydı. Adamlar kaçmış, ondan da haberim yok. Hasbelkader bu işin içine düştüm."
Olay tarihinde sağlık astsubay olarak görevli sanık Ersan Kuluçlu da olay gecesi emir yetkisi olan bir komutanı tarafından tatbikat için çağrıldığını ifade ederek, "Darbe olacağını bilseydim, emre itaat etmezdim. Bize terör saldırısı olduğu, müdahale edebileceğimiz söylendi. Hazırlıkları yaptım, ikinci helikopterle TÜRKSAT'a gittim. Orada ne bir şeye el koydum, ne bir şeye karıştım. Yaralılar olduğu söylendi, onlara müdahale ettim. Darbe olduğunu bilsem, terörist olsam insanların hayatını kurtarmaya çalışmazdım. Akıncı Üssü'ne helikopterle bırakıldıktan sonra olayın farkına vardık. Vicdan olarak çok rahatım, çünkü vatana, millete ihanet etmedim." dedi.
"Kimin aklına gelebilir Türk askerinin kendilerine ateş edebileceği"
Sanık eski yarbay Eray Uçkun da 15 Temmuz darbe girişimi gecesi TÜRKSAT'a terörist saldırısı düzenlendiği ve TÜRKSAT'ın ele geçirildiğinin söylendiğini, bunun üzerine buraya gittiklerini anlattı.
Nizamiye girişinde gördükleri yaralılara ilk müdahaleyi yaptıklarını iddia eden Uçkun'un, "Şehitler için üzgünüm, orada dursalardı durum anlatılsaydı keşke" demesi üzerine, Mahkeme Başkanı Kantık, "Onların yerine de koy kendini, kimin aklına gelebilir Türk askerinin kendilerine ateş edebileceği." ifadesini kullandı.
Eray Uçkun, Türk Silahlı Kuvvetlerinin yurt içi ve yurt dışında önemli operasyonlarına katıldığını, bu operasyonlarda başarıyla görev yaptığını söyledi.
TÜRKSAT'a gittiğinde darbe girişiminden haberdar olmadığını ileri süren Uçkun, kıyafetlerinde rütbe ve isimlik olmamasının normal olduğunu, daha önceki operasyonlarda da isimlik takmadıklarını, eğitim, gösteri, tatbikatlarda bu isimsiz kıyafetlerin giyildiğini iddia etti.
Esas hakkındaki mütalaayı kabul etmeyen sanık Uçkun, "Biz burayı tarumar etmeye gitmedik. Kamera kayıtları, müşteki beyanları, bizim beyanlarımızla örtüşüyor." şeklinde savunma yaptı.
Polatlı 58'inci Topçu Tugayı ile Topçu ve Füze Okul Komutanlığında görevli personelin TÜRKSAT'ı ele geçirmek için görevlendirildiğini ve bu kişilerle ilgili dava açıldığını hatırlatan Eray Uçkun, "Desteğe gitmiş olsak bu kişilerle irtibat kurmam gerekmez mi? Bir irtibatım bile yok." şeklinde konuştu.
Uçkun, rastgele oluşturulmuş bir unsurun apar topar TÜRKSAT'a gönderildiğini, yayının kesilmesi emrinin TÜRKSAT'a indikten sonra geldiğini öne sürerek, "Terör saldırısı mı ne olduğunu anlamadık, ben bunu teyit etmeye çalıştım, net bilgi alamadım. Suç işleme kastıyla oraya gitmedim." iddiasında bulundu.
Hakkındaki tüm iddiaları reddeden sanık Uçkun, tahliyesine karar verilmesini istedi.
Uçkun hakkında suç duyurusu talebi
Savunmaların tamamlanmasının ardından görüşü sorulan duruşma savcısı Mustafa Manga, sanıkların tutukluluk halinin devamına, savunmasında Süleyman Şah gibi katıldığı gizli operasyonlar hakkında bilgi veren sanık Eray Uçkun hakkında, Türk Ceza Kanunu'nun ilgili maddesi uyarınca, gizli kalması gereken bilgileri açıklama suçundan suç duyurusunda bulunulmasına karar verilmesini istedi.
Verilen aranın ardından ara kararları açıklayan Bayram Kantık, sanıkların tutukluluk halinin devamına, savunmasını yapmayan sanıkların bir sonraki duruşmada dinlenmesine, savunma yapmadıkları takdirde esas hakkında savunmalarını yapmış sayılacaklarına karar verdiklerini bildirdi.
Sanıkların mal varlığı üzerine konulan tedbirlerin kaldırılması taleplerini reddettiklerini belirten Başkan Kantık, Savcı Manga'nın, Uçkun hakkında suç duyurusunda bulunulmasına ilişkin talebini, Eray Uçkun'un, savunma çözüm tutanaklarının incelenmesinden sonra değerlendireceklerini ifade etti.
Duruşma, 13 Ekim 2017'ye bırakıldı.
Esas hakkındaki mütalaa
Cumhuriyet Savcısı Mustafa Manga tarafından bir önceki duruşmada açıklanan esas hakkındaki mütalaada, tüm sanıkların üzerilerine atılı suçları işlediklerinin yargılama ve toplanan delillerden anlaşıldığı belirtilerek, tüm sanıkların Türk Ceza Kanunu'nun "Anayasa'yı ihlal, TBMM'yi ortadan kaldırmaya teşebbüs, hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs" suçlarından 3'er kez ağırlaştırılmış müebbet hapis ve "silahlı terör örgütüne üye olma" suçundan cezalandırılmaları istenmişti.
Asker sanıklar için kasten öldürmek suçundan 2 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis de istenen mütalaada ayrıca, asker sanıkların nitelikli kasten öldürmeye kalkışma, kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma, nitelikli yağma, mala zarar verme suçlarından ayrı ayrı cezalandırılmalarına karar verilmesi talep edilmişti.