Haberler

Türkiye'nin En Büyük Müzik Müzesinde Bağış Heyecanı

Haberler
Güncelleme:
Haberler
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

Türkiye'nin en büyük müzik müzesi ünvanını kazanan AKÜ Devlet Konservatuvarı İbrahim Alimoğlu Müzik Müzesi'nde bağış töreni gerçekleştirildi.

Alman Koleksiyoncu Dr. Wolgfang Ott'un bağışıyla birlikte Türkiye'nin en büyük müzik müzesi unvanını kazanan Afyon Kocatepe Üniversitesi (AKÜ) Devlet Konservatuvarı İbrahim Alimoğlu Müzik Müzesi'nde bağış töreni gerçekleştirildi.

İlk gün etkinlikleri, Devlet Konservatuvarı Mezunları Derneği ve Konservatuvar Yönetimi tarafından Besteci Prof. Dr. Yalçın Tura'ya Yaşam Boyu Hizmet Ödülü verilmesiyle başladı. Ödül töreninde AKÜ Devlet Konservatuvarı Öğretim Görevlileri Özlem Elitaş, Ömer Bildik, Burak Kaynarca ve Kenan Savaş tarafından Yalçın Tura'ya ait eserler de icra edildi. Ödül töreninin açılışında bir konuşma yapan AKÜ Devlet Konservatuvarı Sahne Sanatları Bölüm Başkanı Doç. Dr. Emel Funda Türkmen 'Yalçın Tura'nın Türk Müzik Tarihi Açısından Önemi' konulu bir konuşma yaptı. Türkmen konuşmasında, Türk müzik tarihinin 1826'dan sonraki dönemine bakıldığında Avrupa müziği etkileşimlerinin en üst düzeye ulaştığının görüldüğünü söyledi. Türkmen, "Yurt dışına gönderilen öğrencilerin tamamı Avrupa müziğine öykünen bir karakterle karşımıza çıkar. Türk müzik devrimi batılı bir yaklaşıma sahip olmalıdır gibi bir yanlış kanı, Cumhuriyet'in ilk yıllarında da kendisini gösterir" dedi.

Atatürk'ün böyle bir düşünce öne sürmediğini ifade eden Türkmen, Atatürk'ün Türk müziğinin özde ulusal, yöntem ve teknikte çağdaş, nitelikte ise evrensel olmasını arzu ettiğini söylediğini aktardı.

"ÇALGILARIN TOPLUMSAL HAYATTA ÇOK BÜYÜK ÖNEMİ VAR"

Türkmen'in konuşmasının ardından Prof. Dr. Yalçın Tura'ya AKÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Hakkı Yazıcı ile AKÜ Devlet Konservatuvarı Mezunlar Derneği Başkanı Filiz Yıldız tarafından Yaşam Boyu Hizmet Ödülü takdim edildi.

Ödül töreninin ardından Kültür ve Turizm Bakanlığı Sanatçısı Ayhan Sarı'nın oturum başkanlığında 'Türkiye'de Enstrüman Müzeciliği Paneli' gerçekleştirildi. Panele AKÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Hakkı Yazıcı, AKÜ Devlet Konservatuvarı Müdürü Doç. Dr. Uğur Türkmen ile akademisyenler ve öğrenciler katıldı.

Panelin açılış konuşmasını yapan Sarı, müzeciliğin toplumun müzik geçmişini göstermesi açısından önem arz ettiğini söyledi. Kemikten yapılma çalgıların 40 bin yıl önce Almanya'da bir mağarada bulunduğunu kaydeden Sarı, "2 bin yıl öncesine tarihlenen Sagalassos-Ağlasun çığırtması var ve Pekin'de bulunan 80 bin yıl öncesine ait üflemeli kemik çalgılarla aynıdır. Bu çalgıyı 2 bin yıl sonra ilk kez Güner Özkan gün ışığına çıkardı ve ilk kez seslendirdi" ifadelerini kullandı.

Çalgıların toplumsal hayatta insanların eğlenmesinde, gülmesinde, duygulanmasında ve her türlü sosyal etkinliğinde en önemli araç olduğunu belirten Sarı, insanların tümünün var oluşundan itibaren çalgıları kullandığını ifade etti.

"BU BİR KOLEKSİYONDAN ÖTE ANLAM TAŞIYOR"

Panelde ilk olarak söz alan Müzikolog Wolfgang Ott ise müzik aletleri koleksiyonunun çocukları olduğunu belirterek, "Her çocuk bir zaman gelir ve evini terk eder. Benim çocuklarım olan müzik aletleri koleksiyonum da bir süre önce evini terk etti. Benim açımdan çok acı olsa da bugün onları yeni evlerinde ziyaret ediyorum. O nedenle de mutluyum" dedi.

Koleksiyonculuğa doğum gününde bir arkadaşının kendisine Fas'a ait 'Rötar' isimli telli bir çalgı hediye etmesi ile başladığını anlatan Ott, "1923 yılında Alman Etnomüzikolog Gustacs'ın yazmış olduğu 'Müzik Enstrümanları Kültürün Dışavurumudur' isimli kitabı beni çok etkiledi. Ben o kitabı okuduktan sonra her gittiğim seyahatte anı olarak enstrüman toplamaya başladım" diye konuştu. Ott, koleksiyonun giderek büyüdüğünü belirterek, "Bu bir koleksiyondan öte anlam taşıyor. Bu koleksiyon bize tarihi, ilişkileri ve daha pek çok şeyi anlatıyor. Sonrasında ise bu koleksiyonun küçük odalarda saklı olmaması gerektiğini ve başka insanlar tarafından görülmesi gerektiğini düşünerek müzeye bağışlamaya karar verdim" dedi.

Enstrümanlar arasında bir ilişki olduğunu anlatan Ott, "Örneğin Türkiye'deki sazın, Yunanistan'da yaşayan buziki adı verilen bir kız kardeşi var. Sazın İran'daki kuzenin adı ise setardır. Afganistan'da yaşayan büyük amcası ise tamburdur" dedi. - AFYONKARAHİSAR

Kaynak: İhlas Haber Ajansı / Güncel
Tunceli'de kayyum gerginliği! Polis barikatını aşmak istediler

Polisle kalabalık arasında arbede çıktı

Kayyum kararının ardından harekete geçen CHP, 414 belediye başkanını Ankara'ya çağırdı

Kayyum kararının ardından harekete geçtiler! 414 belediye başkanına çağrı

Kemal Kılıçdaroğlu'ndan kayyum tepkisi

Kemal Kılıçdaroğlu'ndan kayyum tepkisi

Ünlü kebapçı Bedri Usta'nın kardeşi feci şekilde can verdi

Ünlü kebapçı Bedri Usta'nın kardeşi 20. kattan düşerek can verdi

title