Türkiye'nin Dönüşüm Stratejisi Forum İstanbul'da Tartışılıyor
Forum İstanbul'un 15.si "Yeni Dengeler Arayan Geçiş Sürecinde Bir Dünya, Yeniden Konumlanmaya Kararlı Dönüşüm Sürecinde Bir Türkiye'' ana temasıyla başladı.
Doğuş Grubu, Şekerbank ve Türkiye İhracatçılar Meclisi'nin stratejik ortaklığında, 5-6 Mayıs 2016 tarihlerinde Swissotel'de gerçekleştirilen Forum İstanbul'da "Küresel işbirliği, koordinasyon ve yük paylaşımı için neler yapılmalı" sorusunun yanıtını aranıyor.
İki gün boyunca devlet, iş ve ekonomi dünyasından önemli isimlerin, sunumlarıyla ekonomi, finans, ihracat, jeopolitik gelişmeler, enerji, lojistik ve teknoloji konularının ele alınacağı zirve; Forum İstanbul Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Canevi'nin konuşmasıyla açıldı.
2023'e yedi yıl kala ekonominin önünde hala ciddi fırsat pencerelerinin açıldığına dikkat çeken Canevi, bu durumun üretimden ihracata birçok alanda rekabetçi bir ivme kazandıracağını vurguladı. Canevi konuşmasında şu mesajları verdi: ''Öncelikle sürdürülebilirliğin sigortası olan bağımsız kurum ve kuruluşlarla birlikte ileri demokrasi ve yatırım dostu, fiziki ve hukuki altyapının onarılması önceliğimiz olmalı. Bununla birlikte genç nüfus avantajını kullanarak eğitimli ve nitelikli işgücü sağlanmalı ve ekonomide daha fazla kadın istihdamına yer verilmeli. Aynı zamanda sanayide ve ihracatta Ar-Ge, inovasyon, katma değer ve verimliliği artırarak, endüstri 4.0 sürecini ciddiye alarak rekabet gücümüzün hamle yapmasını hala sağlayabiliriz. Bu süreçte unutmamamız gereken bilginin son kullanma tarihinin giderek öne çekildiğidir. Bunun anlamı zamanında kullanılıp, değerlendirilmeyen bilginin katma değeri ya azalıyor ya da sıfırlanıyor demektir. Küresel rekabetçiliğin 'aşil topuğu' burasıdır."
Açılış konuşmaları Forum İstanbul 2015 stratejik partnerleri Şekerbank Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Hasan Basri Göktan, Doğuş Holding Yönetim Kurulu Üyesi Aclan Acar ve Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı Mehmet Büyükekşi'nin sunuşları ile devam etti.
BANKACILIĞIN ÜZERİNDEKİ YÜKLER KALDIRILMALI
Önümüzdeki dönemin özellikle de gelişmekte olan ülkeler için zorlu geçmesini beklediğini söyleyen Şekerbank Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Hasan Basri Göktan: '' 2015 yılında yüzde 4 gibi bir büyümeyle G-20 ükeleri arasında 4'üncü sırayı yakaladık. Özellikle belirtmek gerekir ki amacımız büyümenin daha çok üretim ve ihracat kaynaklı olmasıdır. Risklerin arttığı ve sermaye maliyetlerinin arttığı böyle bir dönemde bankacılık sektörünün yüklerinin azaltılması sektörün kredi verme iştah ve kapasitesini de artıracaktır' diye konuştu.
EĞİTİM VE TEKNOLOJİYE YATIRIM ŞART
Ekonomide değer yaratmanın temel dinamiğinin artık bilgi olduğunun altını çizen Doğuş Holding Yönetim Kurulu Üyesi Aclan Acar ise konuşmasında şunları söyledi: '' Türkiye küresel ekonomik durgunluğu kendisi için olağanüstü bir iktisadi fırsata çevirebilecek potansiyele fazlasıyla sahip bir ülke. Yakın geçmişte bankacılık alanında gerçekleştirdiğimiz dijital dönüşümün meyvelerini bugün topluyoruz. Ancak bu öngörüyü ekonomik işlemlerin gerçekleştiği tüm faaliyet alanlarına yayabilmeliyiz. Rekabet ortamında ülkemizi üst sıralara taşımak için esas zorunluluğumuz ise eğitime ve teknoloji altyapısına yatırım yapmak olarak görünüyor. ''
Oyunu Kuran Tarafta Olmalıyız!
Son 30 yılda, gelişmekte olan ülkelerin ciddi bir atağa geçerek dünya ticaretindeki payını yüzde 33'ten yüzde 50'ye yükselttiğini dile getiren Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı Mehmet Büyükekşi; bölgesel ticaret anlaşmalarının ciddi bir şekilde hız kazandığını; TPP, TTIP gibi dev bölgesel anlaşmaların önümüzdeki yıllarda tüm dengeleri değiştireceğini söyledi. Türkiye'nin bu süreçte doğru konumlanmak zorunda olduğunu hatırlatan Büyükekşi: '' Türkiye bu yeni ekonomik düzende yerini mutlaka almalı. Şimdiye kadar edilgen olarak yer aldık. Artık etken olarak yer almalıyız. Oyunu kuran tarafta olmalıyız. Bunu gerçekleştirebilmek için, Önce kendi koyduğumuz hedeflere ulaşmamız gerek. 2015 yılında dünya ihracatından aldığımız payı yüzde 0,87'ye çıkardık. Ancak bu bizim için yeterli değil. 2023 yılında bu payı, yüzde 1,5'a çıkarmayı hedefliyoruz.'' dedi.
Verheugen: ''Türkiye'nin olmadığı güçlü bir Avrupa'dan bahsedemeyiz''
Forum İstanbul'un ilk oturumu, Prof. Dr. İlter Turan'ın moderatörlüğünde 'Küresel Denge Arayışları ve Küresel Trendler' başlığı altında gerçekleşti. Avrupa Komisyonu Eski Başkan Yardımcısı Günter Verheugen, Commerzbank Gelişen Piyasalar Baş Stratejisti Simon Quijano-Evans ve IIF- Washington DC, Küresel Sermaye Piyasaları Direktörü Hung Q. Tran'ın konuşmacı olduğu panelde, Verheugen'in Türkiye'nin AB süreciyle ilgili sözleri gündeme damgasını vurdu.
AB-Türkiye arasında geçtiğimiz günlerde imzalanan mülteci anlaşmasına ilişkin konuşan Verheugen; bu anlaşmanın Türkiye'nin Avrupa geleceği ya da mültecilerin refahı ile bir ilgisinin olmadığını ve buradaki yegane hususun Angela Merkel'in siyasi geleceği ile ilgili olduğunu söyledi.
Konuşmasında Angela Merkel'i, Türkiye'nin AB üyelik katılım sürecini yavaşlatmakla suçlayan Verheugen, konuşmasında şunlara değindi: "Türkiye'ye vizelerin kaldırılması ile ilgili bir vaat verildi evet, umut ediyorum ki gerçekleşir. Ama açık ve net olarak söylemek isterim ki, Türkiye devletinin burada çok güçlü bir pozisyonu ve duruşu olmalı. Devlet, hükümet ve tüm Türk halkı Angela Merkel'in sözünü tutmasını bekledikleri mesajını çok net vermeliler. Biliyorum ki, bunun hilafında, buna karşıt çok güçlü bir baskı var. Türkiye'nin AB'ye katılım müzakerelerinin hızlandırılması konusunda da, AB tarafından çok ciddi, açık ve net bir siyasi taahhüt olması lazım. 'Türkiye üye olacak ya da olmalı' diye bir kararlılık olmalı. Bunu net ortaya koymak lazım. 'Türkiye'ye ihtiyacımız var ve aramızda istiyoruz' yaklaşımı olmalı. AB'nin bir parçası olmayı Türkiye hakediyor zaten. Türkiye ile ilgili zayıf Avrupa siyasetine baktığımızda da, Avrupalılar aslında 'Sizi terkettik, sizi yolda bıraktık' sonucuna sebep oluyor. Türkiye'nin olmadığı güçlü bir Avrupa'dan da bahsemeyiz!
''AB şu an el yordamıyla ilerliyor"
AB'nin mevcut politikasını "El yordamıyla ilerlemek" olarak nitelendiren Verheugen; küresel anlamda güçlerin birleşmesine, geçmişten daha çok ihtiyaç bulunduğuna dikkat çekti. Türkiye'nin AB'ye katılım sürecinin yaklaşık 10 yıl kadar önce durduğunu hatırlatan Verheugen Türkiye'nin AB üyelik yolunun tıkanmasının siyasi sebeplerden ötürü gerçekleşmediğini söyledi. 2005'in sonundan bu yana AB'nin mesajlarının karmaşık ve muğlak olduğunu belirten Verheugen: '' AB tarafında güçlü, muteber, güvenilir bir strateji olursa, dönüşüm sürecine baktığımızda bu aday ülkede kolaylıkla benimsenir. Ama bu strateji belirsizse, gelen sinyaller de karmaşıksa dönüşüm süreci de baltalanır ki bunu da Türkiye'de çok açık ve net şekilde gördük."
Oturumun diğer konuşmacılarından Commerzbank Gelişen Piyasalar Baş Stratejisti Simon Quijano-Evans; Türkiye'nin makro ekonomik göstergelerinin son 10 yılda önemli bir iyileşme kaydettiğini anımsatarak, Türkiye'nin bu kapsamda diğer gelişmekte olan ülkeler sıralamasında öne çıktığına işaret etti. IIF- Washington DC, Küresel Sermaye Piyasaları Direktörü Hung Q. Tran ise verimlilik düşüşünün ve nufusun giderek yaşlanmasının gelecek için en önemli tehdit olarak gördüklerini söyledi.