'Türkiye'de alzheimer artıyor, 600 bin demans hastası var'
DÜNYA genelinde şu anda 50 milyondan fazla insanın Alzheimer hastası olduğu tahmin edilirken, bu sayıya her yıl 1 milyon kişinin eklendiği düşünülüyor.
21 Eylül Dünya Alzheimer Günü dolayısıyla Beyin-Der adına açıklama yapan Yönetim Kurulu Üyesi Doç. Dr. Özgür Yalın, Dünya Alzheimer Derneği tarafından bu yılın temasının Alzheimer hastalarının damgalanması ve dalga geçilmesi yönünde farkındalık yaratmak olduğunu ifade ederek, "Alzheimer hastalığının bir utanç kaynağı değil, aslında her bireyde farklı şikayetlerle seyreden, alaya alınamayacak kadar ciddi ve hüzünlü bir hastalık olduğu bilinmelidir" dedi.
TÜRKİYE'DE 600 BİNDEN FAZLA DEMANS HASTASI VAR
Dünya genelinde 50 milyondan fazla Alzheimer hastasının yaşadığı ve her yıl bir milyon kişinin de Alzheimer hastalığına yakalandığının tahmin edildiğini belirten Doç. Dr. Yalın Türkiye'de son 20 yılda yaşlı nüfusun artması ile Alzheimer hastalığının da çok fazla artış gösterdiğini söyledi. Doç. Dr. Yalın, sözlerine şöyle devam etti: "Dünya Sağlık Örgütü ve Birleşik Devletler Hastalık Kontrol ve Korunma Birliği'ne göre yaşlı nüfus sayısının 2030 yılında bir milyara ulaşacağını tahmin etmektedir. Alzheimer hastası sayısının dünya genelinde, 2050 yılında 130 milyona ulaşacağı tahmin edilmektedir. Ülkemizde Alzheimer hastası sayısı nüfusun yaşlanması ile son 20 yılda çok fazla artmıştır ve son istatistiklere göre ülkemizde 600 binden fazla demans hastasının bulunduğu bilinmektedir. Alzheimer hastalığı sıklığında yaşanan, salgın hastalık benzeri bu artışın sebebi dünya nüfusunun hızla yaşlanmasına bağlıdır. Hastalık özellikle 60 yaş sonrasında giderek artan bir sıklıkta ortaya çıkmakta, 60 yaş üstü nüfusta yüzde 5 olan sıklığı, 70'li yaşlarda yüzde 15 ve 80 yaş üstünde yüzde 30 üzerine çıkmaktadır. Yani 80 yaş üstü yaşayan her üç kişiden biri Alzheimer hastalığına yakalanmaktadır."
'BUNAMANIN EN SIK GÖRÜLEN TÜRÜ ALZHEIMER'
Bunama yani demansın en sık görülen türü olan Alzheimer hastalığının ilerleyici özellikte, beyin hücrelerinde ölüme neden olan ya da beyin hücrelerinin küçülmesinin gözlendiği nörolojik bir hastalık olduğunu ifade eden Doç. Dr. Yalın hastalığın belirtileri ve seyri hakkında bilgi verdi ve şunları söyledi: "Unutkanlık veya konuşma bozukluğu ile başlayan hastalık beyindeki küçülme arttıkça eklenen düşünme, beceri, davranış bozuklukları, yer yön kaybı gibi bulguların eklenmesi ile son dönemde bireyi yürüyemez, konuşamaz, yutkunamaz ve tam bağımlı hale getirmektedir. Hastalık; unutkanlığa rağmen pek çok işi kendi başına yapabilmenin korunduğu erken evre, bazı günlük yaşam aktivitelerinin artık kısıtlanmaya başladığı orta evre (yemek pişirme, dışarıda alışveriş yapma, banyo yapma gibi), artık işlevselliğin tamamına yakın kaybolduğu ileri evre ve tam yatağa bağımlılık, konuşma ve yutma kaybının geliştiği son evre olarak sınıflandırılabilir. Çoğu hastada tüm bu bulgulara bazı davranış değişiklikleri de hastalığın en azından bir döneminde eklenir. Bazen davranışsal şikayetler (sinirlilik, uykusuzluk, huysuzluk, suçlama, tehdit etme, şiddet eğilimi, hayaller görme gibi) önde gelebilir ve esas bakım yükünü artırarak, tüm aile için zorlayıcı olabilir."
'ALZHEIMER GECİKTİRİLEBİLİR VEYA ÖNLENEBİLİR BİR HASTALIKTIR'
Herkes için olmasa da pek çok kişide Alzheimer hastalığının geciktirilebilir veya önlenebilir olduğunun altını çizen Doç. Dr. Yalın, "Alzheimer hastalığının beyinde hücresel düzeyde işaret ve bulgularının şikayetler başlamadan 20 yıl kadar önce başladığı çalışmalarda gösterilmiştir. Hastalığın başladıktan sonra durdurulması veya geriye döndürülmesi, yani tam şifa mümkün değildir ancak hastalık başlamadan hatta on yıllar önce alınacak bazı önlemler, bazı yaşam şekli değişiklikleri ile pek çok kişinin Alzheimer hastalığına yakalanmasının önüne geçebilir. Bunun için izlenecek yol hastalık için geçerli risk faktörlerinin tespiti ve değiştirilmesidir" dedi.
ALZHEIMER NASIL ÖNLENEBİLİR?
Alzheimer'ın önlenmesi konusunda tavsiyeler de veren Doç. Dr. Yalın sözlerine şöyle devam etti: "Sağlıklı bir beyin için sağlıklı bir damar ağı gereklidir. Kalp damar sağlığı riskini artıran hemen her şey Alzheimer riskini de artırmaktadır. Sigara Alzheimer riskini 2 kat kadar artırmaktadır. Alkolde hafif içiciliğin kalp damar hastalığı için koruyucu olabileceğini gösteren çalışmalar olsa da, alkol hem Alzheimer hastalığı hem de alkolik demans gelişimi riskini artırmaktadır. Obezite, hipertansiyon, diyabet de birbirine bağlı pek çok hastalığın gelişim riskini artırır. Obezitenin önüne geçilmesi, kan basıncı kontrolü ve diyabetin etkin tedavisi Alzheimer riskini düşürmede etkili yöntemlerdir. Eğitim, fiziksel ve sosyal aktif yaşam da Alzheimer üzerinde etkili bir diğer unsurdur. Eğitim süresi arttıkça Alzheimer hastalığı riski azalmaktadır. Düzenli egzersiz, fiziksel aktivitenin artırılması hem obezitenin önüne geçilmesinde hem de bundan bağımsız olarak demans ve Alzheimer hastalığı gelişimini önleyici etkiye sahiptir. Diyet hakkında çok doğru ve yanlış bilgi olsa da bugün için bilinen en iyi diyet Akdeniz diyeti olarak tarif edilen, balık, zeytinyağı, meyve, sebze ve yeşilden zengin lifli ve dengeli beslenme şeklidir. Egzersizin yararı yakın tarihli çalışmalarda gösterilmiştir. Ayrıca açık havada yürüyüşler ve egzersiz D vitamini sağlayacağı için daha yararlıdır."
Sosyal aktivite ve yalnız yaşamanın da Alzheimer riskini etkilediğini ifade eden Doç. Dr. Yalın, yüz yüze iletişimin telefon ve sosyal medyadan daha etkili ve Alzheimer için koruyucu olduğunu söyledi ve şunları ekledi: "Sosyal aktivite ve yalnız yaşam da Alzheimer riskini etkiliyor. Yalnız yaşam, içe dönük, sosyal hayattan ve insanlardan uzak bir yaşam Alzheimer hastalığı için bilinen en önemli risk faktörleri arasındadır. Depresyon bazen de Alzheimer hastalığının öncülü olarak ortaya çıkabilir. Sosyal faaliyetlerin artırılması, insanlar ile ilişkilerin sosyal medya yolu veya telefon ile değil yüz yüze etkileşim şeklinde geliştirilmesi Alzheimer hastalığı için koruyucu olduğu pek çok çalışmada gösterilmiştir. Bahsettiğimiz yaşam şekli, beslenme önerilerinin uzun yıllar boyunca uygulanması ve devamlı bir yaşam biçimi şeklini alması esastır, kısa süreli vitamin veya ilaç takviyelerinin koruyucu özelliği yoktur. Doğa bize bir iyilik yapmış ve bizim için yararlı ve gerekli şeyleri aynı zamanda zevkli hale getirmiştir, doğanın bu lütfundan yararlanıp bolca arkadaş, dostlarımızla vakit geçirmemiz ve hayatımızı iş ve iş dışı pek çok meşguliyet, sosyal faaliyet, eğlence, çalışma ile doldurmamız, hayatı az boşlukla dolu dolu yaşamamız Alzheimer hastalığından korunmamızda oldukça yardımcıdır."- İstanbul