Türkçenin Yazım Sorunları Çalışma Toplantısı" Sona Erdi
Türk Dil Kurumu (TDK) Başkanı Prof. Dr. Mustafa S. Kaçalin, insanların sosyal medyada alışılanın dışında bir dil kullandıklarını ama bunun dilin bozulması olarak görülmemesi gerektiğini belirterek, "Çünkü orası başka bir mecra.
Türk Dil Kurumu (TDK) Başkanı Prof. Dr. Mustafa S. Kaçalin, insanların sosyal medyada alışılanın dışında bir dil kullandıklarını ama bunun dilin bozulması olarak görülmemesi gerektiğini belirterek, "Çünkü orası başka bir mecra. Sosyal medyada kullanılan dilin tavrı, tıpkı mizah ve tenkit dergilerindeki gibi." dedi.
Kaçalin, "2017 Türk Dili Yılı" etkinlikleri çerçevesinde TDK ile Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu (AYK) öncülüğünde İstanbul Üniversitesi (İÜ) Edebiyat Fakültesi ev sahipliğinde düzenlenen "Türkçenin Yazım Sorunları Çalışma Toplantısı"na ilişkin AA muhabirine yaptığı açıklamada, Cumhurbaşkanlığı himayesinde "Dilimiz Kimliğimizdir" temasıyla faaliyetlerini sürdürdüklerini söyledi.
Toplantıda, tarihi imla, çağdaş imla ve imlanın yazımındaki problemler gibi konularda 20 konu başlığı belirlenerek bildiriler sunulduğunu anlatan Kaçalin, "Mesela sosyal medyada ünlü harfler yazılmadan 'Selam' yerine 'slm' yazılması gibi çeşitli problem gibi görünen (belki problemdir belki değildir) ama ele alınması gereken konuları seçtik ve tartışmaya açtık. Türkçenin yanlış kullanılmasıyla ilgili problemlere alan açma ve problem sonuçlarını toplama konusu çok önemli." diye konuştu.
Sosyal medyada kullanılan dile değinen Kaçalin, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Sosyal medyada doğruyu nasıl yakalayacağız? Sosyal medyada kullanılan dil problem midir yoksa sosyal medyada insanlar başka türlü mü davranıyorlar? İnsanlar sosyal medyada alışılanın dışında bir dil kullanıyorlar ama biz buna 'dil bozuldu' demeyeceğiz. Çünkü orası başka bir mecra. Eline kalemi aldığı zaman yine düzgün yazıyor. Bunu bir problem gibi mi göreceğiz yoksa yeni bir satır başı diye mi göreceğiz? Problem olanlar, normal olanların bir bozukluğa gitmesi. Bütün herkes aynı şeyi kabul etmişse bu doğru, bunda bir bozukluk düşünülemez. Bozukluk iki eşit seviyede ya da birbirinden az farklı seviyeler arasında bölünmeler olduğunda başlar. O zaman işte birliktelik ve ortak anlaşma konusunda sıkıntılar başlıyor. Sosyal medyaya ait olan herkesin problem gördüğünü dün bir arkadaşımız ele aldı ve 'Bunu problem görmemek lazım.' dedi. Sosyal medyada kullanılan dilin tavrı tıpkı mizah, tenkit dergilerindeki gibi."
"Sosyal medyanın kendine özgü bir dili var"
İÜ Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hayati Develi de Türkçe'nin yazımı noktasında bazı konularda kafa karışıklıkları, yanlış bilgiler ve eksikler olduğunu belirtti.
Farklı yayın organlarında aynı kelimenin farklı yazılması, birleşik kelimelerin yazımı, düzeltme işaretinin nerede kullanılacağı, yabancı alıntı kelimelerin nasıl yazılacağı konusunda karışıklıklar yaşandığını dile getiren Develi, "Sosyal medyada kullanılan dilin Türkçeyi yozlaştırdığı düşüncesine katılmıyorum. Sosyal medya, kısa süreli yazışmaların hızlı bir şekilde yapıldığı mecralar. Bu mecralarda kendine özgü bir dil bütün dünya dilleri için söz konusudur. Bu bir tür konuşma dili gibidir. Kendine özgü bir yapısı vardır. Orada olan biten bir şeydir." ifadelerini kullandı.
Türkçede konuşma ve yazma olarak iki konunun göz önünde bulundurulması gerektiğine dikkati çeken Develi, konuşma Türkçesi'nin kişilerin sosyal zümrelerine göre değiştiğini ve bu konuda bir doğru yanlış ayrımı yapılmasının mümkün olmadığını dile getirdi.
Develi, Türkçe'de yazım dilinin önemini vurgulayarak, şöyle devam etti:
"Biz Türkçe yazımda bir tutarlılık, birliktelik, görüş birliği ve uygunluk arıyoruz. Bütün gelişmiş dünya dilleri bunu ararlar ve kurallara uyulmasını isterler. Bu aynı zamanda, yaşayan insanların düzgün iletişim kurmasını ve nesiller arasındaki iletişimi sağlar ve kolaylaştırır. Bunun bozuk olduğu durumlarda zaman zaman anlamlar iyi iletilemez, sözler yerine ulaştırılamaz ve bu da kafa karışıklığına yol açar. Nesiller arasındaki iletişimin azalması veya kopması riski ortaya çıkar. Dolayısıyla burada belli bir kuralın, hem söz dizimsel kuralın hem de yazım kurallarının net, kolay anlaşılır ve öğretilir olması beklenir."
"İlkokul, ortaokul ve lisede sınavlarda test uygulamasından vazgeçilmelidir"
Öğrencilerin sınavlarda kullandığı dilden memnun olmadığını, farklı bir öğrenme ve cevaplama algısı içerisinde olduklarını aktaran Develi, "Liseyi bitirinceye kadar çoktan seçmeli bir sınav sistemine alışmışlar. Biz edebiyat fakültesinde klasik tarzda öğrencinin dilsel becerisini ortaya çıkaran sınavlar yapıyoruz. Burada sorulan sorunun cevabını da içeren tutarlı cümleler halinde, kağıdı düzgün kullanan, yazısı ve imlası düzgün cevap kağıtları bekliyoruz. Maalesef bu konuda hiç de iç açıcı bir durumda olduğumuz söylenemez. Bu büyük ölçüde liseye kadar olan eğitimin sonucudur. Bu sorunlar anaokulundan başlayarak düzenli bir yazı eğitimi ve kaliteli bir Türkçe eğitimiyle aşılabilir. İlkokulda eğik bitişik yazı uygulamasından vazgeçilmesi çok yanlış olmuştur. Bu başarılı bir uygulamaydı ve olumlu sonuçları da görülmeye başlanmıştı. İlkokul, ortaokul ve lisede sınavlarda test uygulamasından vazgeçilmelidir. Genel sınavlar bu şekilde yapılabilir. Liseyi bitiren bir genç Türkçe kullanım bilgisini tamamlamış olmalıdır. Kendisini yazılı ve sözlü olarak ifade edebilme becerisi kazanmış olmalıdır." değerlendirmesinde bulundu.
Edebiyat Fakültesi Kurul Salonu'nda gerçekleştirilen toplantıda, "uzun ünlülerin yazımı", "alıntı sözcüklerin yazımı", "yabancı dil olarak Türkçe öğretiminde yazım meseleleri", "öğretmen yetiştirme programlarında yazım ve noktalama kurallarının öğretimi", "noktalama meseleleri", "sosyal ağların yazıma etkisi", "sözlüklerde yazım meseleleri", "birleşik kelimelerin yazımı ile ilgili meseleler", "ders kitaplarındaki yazım meseleleri" gibi konular ele alındı.
Afyon Kocatepe Üniversitesi, Ankara Üniversitesi, Dokuz Eylül Üniversitesi, Erciyes Üniversitesi, Erzincan Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi, İnönü Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi, Kırıkkale Üniversitesi, Marmara Üniversitesi, Mersin Üniversitesi, Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi, Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi ve Sakarya Üniversitesi'nden bilim adamları ile AYK ve TDK'dan uzmanların katıldığı toplantı, yapılan son oturumla tamamlandı.