Türkçe'nin Diğer Dillerin Kuralsız Istilasına Ihtiyacı Yoktur"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Türkçe'nin ne uydurukça olarak karşımıza çıkan suni teneffüslere ne de ifrat ve tefrit alameti olan diğer dillerin kuralsız istilasına ihtiyacı yoktur" dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Türkçe'nin ne uydurukça olarak karşımıza çıkan suni teneffüslere ne de ifrat ve tefrit alameti olan diğer dillerin kuralsız istilasına ihtiyacı yoktur" dedi.
Beştepe Millet Kültür ve Kongre Merkezinde düzenlenen 8. Uluslararası Türk Dili Kurultayı'nda konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkçe'ye göne düzenlenmiş olan F klavyenin kullanımının dahi yaygınlaştırılamadığına dikkat çekerek, "Dilimizle birlikte milli ruhumuzun da zayıfladığı gerçeğini kabul etmeli ve bu konudaki tedbirleri ona göre hep birlikte almalıyız" ifadelerini kullandı.
"DİLİNİ KAYBEDEN BİR TOPLUMUN DİĞER DEĞERLERİNİ KORUMASI MÜMKÜN DEĞİLDİR"
Türkçe'nin dünyanın en kadim, yaygın konuşulan ve en zengin dillerinden birisi olduğunu kaydeden Erdoğan, "Üzerinde konuşulmayı, tartışılmayı hak eden köklü bir dilimiz var. Yusuf Has Hacip, Kutadgu Bilig'de şöyle diyor, 'Akıl süsü dil, dil süsü sözdür. İnsanın süsü yüz, yüzün süsü gözdür. İnsan sözünü dil ile söyler, sözü iyi olursa yüzü parlar.' İnsan sözünü Yaradan'ın bizlere en büyük lütuflarından biri olan dil ile hecelere, kelimelere, cümlelere dökerek söylüyor. Hayatı ve eşyayı anlamlandırdığımız dilimiz, Türkçemiz bizim en büyük güzelliğimizdir. Türk milleti olarak eğer bugün milattan önceki döneme kadar uzanan bir yazılı kültür geçmişinden, 2200 yıllık kesintisiz bir devlet geleneğinden, 1400 yılı aşan alem şümul bir medeniyet birikiminden söz ediyorsak, bunu ilimize, dil ile ifade ettiğimiz sözümüze, sözlerimizle nesilden nesle aktardığımız değerlerimize borçluyuz. Öyle ki, dil kültürün ve medeniyetin köşe taşıdır desek yeridir. Dilini kaybeden bir toplumun diğer değerlerini koruması mümkün değildir. Bunun için kültürlere ve medeniyetlere saldırılar önce dilden başlıyor. Dilini aldığı anda o millete çökertiyor. Goethe, 'bir millete o milletin dili ile oynamaktan daha iyi suikast olamaz' diyor. Biz böyle bir suikasta maruz kalmış bir milletiz. Bu saldırı dilimiz ile birlikte onun mütemmim cüzü olan şahsiyetimizi, milli karakterimizi de hedef almıştır. Unutulmamalıdır ki, yaşayan bir varlık olan dil, her canlı gibi emek ister, beslenmek ister, korunmak ister, geliştirilmek ister. Türkçe'nin ne uydurukça olarak karşımıza çıkan suni teneffüslere ne de ifrat ve tefrit alameti olan diğer dillerin kuralsız istilasına ihtiyacı yoktur. Dilimizin tek ihtiyacı onun kıymetini bilecek insanlar ve kurumlardır. Türkçe'nin konuşma, edebiyat ve bilim olarak yetersizliğinden, fakirliğinden söz eden kimse şayet art niyetli değilse Türkçeden, Türkçe'nin zenginliklerinden bihaber demektir. Geçtiğimiz günlerde kütüphanemde elime geçen ve şöyle bir karıştırdığım 10 ciltlik Türkçe sözlük, baktım ki 300 binden fazla kelimeyi ihtiva ediyordu. Türk Dil Kurumunun Büyük Türkçe Sözlüğü'ndeki kelime sayısının 600 bini geçtiğini biliyorum. Buna karşılık bugün dünya dili olarak yere göğe sığdırılamayan İngilizcenin en gelişmiş basılı sözlüğü dahi 230 bin civarında kelimeden oluşuyor. Diğer dillerden alınan kelimelerle bu sayıyı milyona kadar çıkartan yok değil. Bu durumda Türkçe'nin Arapça, Farsça, İngilizce, Fransızca ve diğer dillerle olan etkileşimini genişleterek bizim de çok farklı rakamlar telaffuz etmemiz mümkündür. Bin yıl önce Divanü Lugati't-Türk ismi ile 10 bine yakın kelimeden oluşan sözlüğü bulunan bir dile yetersiz demek bühtanların en büyüğüdür. Bu vesile ile Türkçe'nin en eski iki büyük kaynağından birisi olan bu eseri kültürümüze kazandıran Kaşkarlı Mahmud'u rahmetle yad ediyorum. Diğer önemli bir eserimiz olan Kutadgu Bilig gibi bir hazineyi bizlere miras bırakan Yusuf Has Hacip'i de aynı şekilde rahmetle anıyorum. Yunus Emre sözün ve dilin önemini ne güzel anlatıyor, 'sözü bilen kişinin yüzünü ağ ede bir söz, sözü pişirip diyenin işini sağ ede bir söz, söz ola kese savaşı, söz ola bitire başı, söz ola ağulu aşı bal ile yağ ede bir söz.' Yunus Emre'den Köroğlu'na, Yahya Kemal'den Necip Fazıl'a kadar Türkçemizin güzelliklerinin bize ulaşmasına vesile olan tüm söz ustalarını, gönül erlerini, kalem ve kelam erbabını minnetle yad ediyorum" diye konuştu.
"F KLAVYE KULLANIMINI DAHİ YAYGINLAŞTIRABİLMİŞ DEĞİLİZ"
Türkçe ile birlikte milli ruhun da zayıfladığı gerçeğinin kabul edilmesi gerektiğini belirten Erdoğan, "Merhum Ali Fuad Başgil Hoca Türkiye Türkçesini her kelimesinde asil bir milletin en az bin yıllık tarihinin biriktirdiği mana ve hatıralar bulunan lisan şekline girmiş milli ruhumuz olarak tarif eder. Bilimde, teknolojide, ekonomide, sanayide, ticarette ve her alanda muasır medeniyetler seviyesinin üzerine çıkmak için mücadele ederken dilimizi milli ruhumuz olarak görüp, sahiplenmek mecburiyetindeyiz. Her konuda olduğu gibi medeniyet mücadelesinde de önde olanın, öncü alanın mefhumları, ifadeleri baskın çıkar. Bilgisayarı siz keşfetmişseniz, ona dair mefhumlar sizin dilinizle şekillenir, tescillenir. Siyasette, ekonomide, bilimde ürettiğiniz görüşler, düşünceler, mefhumlar sizin dilinizle yaygınlaşır. Mesela İbni Haldun'un 650 yıl önce ifade ettiği asabiye, ümran, bedavet, hadaret, mülk gibi mefhumlar bugün de sosyal bilimlerin temel mefhumları arasındadır. Dilimizle ilgili bazı güncel sıkıntıları tartışırken bu genel umumi manzarayı göz ardı etmemeliyiz. Küresel düzeyde faaliyet gösteren teknoloji firmalarının Türkçeyi görmezden gelmeleri veya özensiz şekilde kullanmaları hepimizi üzüyor. Halbuki biz henüz bilgisayarlarda harf ve imla işaretlerinin yerleri Türkçeye göre düzenlenmiş olan F klavye kullanımını dahi yaygınlaştırabilmiş değiliz. Klasik olarak kabul gören edebi eserlerin yeterince ilgi görmediğinden, onların ayarında yeni eserler üretilemediğinden şikayet etmiyor muyuz? Sosyal medya mecralarında, televizyon dizilerinde, gençlerimizin kendi aralarında Türkçenin zenginliğine aykırı bir çoraklığın hüküm sürdüğünden mustarip değil miyiz? Kendimizin yeteri kadar önem vermediği Türkçe konusunda başkalarının hassasiyet göstermesini bekleyemeyiz. Dilimizle birlikte milli ruhumuzun da zayıfladığı gerçeğini kabul etmeli ve bu konudaki tedbirleri ona göre hep birlikte almalıyız. Dilimizin zenginliklerinin tamamını kucaklayan bir anlayışla Türkçemize sahip çıkacağız" açıklamasında bulundu.
(Derya Yetim / İHA)