Türk Polis Teşkilatının Kuruluşunun 171. Yılı
Başbakan Ahmet Davutoğlu, "İşte bugün bu anlamda bir sınavdan geçiyoruz, terörle mücadele sınavından. Terörle mücadele sadece bir suç örgütüyle mücadele değildir, aynı zamanda bir milletin beka mücadelesidir, bir vatanın birliğinin, beraberliğinin mücadelesidir.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, "İşte bugün bu anlamda bir sınavdan geçiyoruz, terörle mücadele sınavından. Terörle mücadele sadece bir suç örgütüyle mücadele değildir, aynı zamanda bir milletin beka mücadelesidir, bir vatanın birliğinin, beraberliğinin mücadelesidir." dedi.
Davutoğlu, Türk Polis Teşkilatının kuruluşunun 171. yılı dolayısıyla, Polis Akademisi Ali Birinci Kültür Merkezi'nde düzenlenen etkinlikte, polis akademisi öğrencilerine hitap etti.
Nusaybin'de şehit düşen özel harekatçı Süleyman İyikol'un kahramanca verdiği mücadelenin kendileri için en önemli şiar ve gösterge olduğunu belirten Davutoğlu, şehidin geride bıraktığı ailenin yapısının dahi polis teşkilatının milletin bağrından çıktığını ortaya koyan ve milletin her kesimini temsil ettiğini gösteren bir örnek teşkil ettiğini söyledi.
Şehidin eşi Zeynep İyikol'a hep Sur'dan bahsettiğini ve "Benim büyüdüğüm Sur'u sana anlatamadım, gösteremedim" diye hayıflandığını aktaran Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ama bilinsin ki onun uğrunda şehit düştüğü Sur da Nusaybin de artık sizlere emanettir. Artık yeni nesil polislere, yeni nesil askerlere, jandarmamıza emanettir. İşte milletin bağrından çıkmak bu. Siz 78 milyonu hep beraber temsil ediyorsunuz. Her bir polisimiz, hangi bölgeden, hangi vilayetten olursa olsun, halkın arasına karıştığında 81 vilayettendir, her kesimdendir, her toplum kesimine aynı ölçüde yakın, aynı ölçüde uzaktır. Polis Teşkilatımıza şu veya bu şekilde bölgesel tarafgirlik yakışmaz, söz konusu da olmaz. Gördüğünüz her insanı, sadece vatandaş olarak göreceksiniz. Kendinizi de polis görevi ifa ederken 81 ilden addedeceksiniz. Bu en çarpıcı, en önemli hususiyettir. Çevremizdeki bazı parçalanmış devletlere baktığımızda bu özelliği koruyamadıkları için parçalandıklarını görürsünüz. Suriye ya da Irak'ta güvenlik yapıları, şu veya bu etnik veya mezhebi temele dayandıkları için bu ülkeler birliğini beraberliğini koruyamıyorlar, koruyamazlar. Birlik ve beraberlik ancak ve ancak vatandaşının her birine güvenlik hissini ayrım yapmadan verebilen asker, jandarma, polis teşkilatının var olmasıyla sağlanır. Bizim Silahlı Kuvvetlerimiz milli bir silahlı kuvvetlerdir, bizim Emniyet Teşkilatımız milli bir emniyet teşkilattır. Toplumun her kesimi orada vardır, var olacaktır ve bu varoluşla birlikte emniyeti sağlayacaktır. Buradan hareketle şunu da ifade etmek istiyorum, ilk andan itibaren halkın içinden çıkmış olmakla, halka muhabbet göstermekle sorumlu olduğunuz kadar, halkımıza verdiğiniz imajla, algıyla da sorumluyuz. Sizlerin bunu en iyi şekilde yerine getireceğine inancımız tam."
"Polis korkulacak değil, sığınılacak bir kucaktır"
Davutoğlu, vatandaşlardan çocuklarını polisle korkutmamalarını isteyerek, "Polis korkulacak değil, sığınılacak bir kucaktır, polis kendisinden ürkütülecek birisi değil, kendisine ısındırılması gereken bir anne, baba, kardeş, ağabey kucağıdır. Sizlerin buna özen göstereceğinize inancım tam. Vatandaşlarımızın da polisle çocukları korkutmama konusunda hassasiyeti göstereceğine inanıyorum." dedi.
Herkesin polisle tanışma anısı bulunduğunu belirterek bir anısını aktaran Davutoğlu, şöyle devam etti:
"Konya'dan İstanbul'a ailemle geldikten sonra, ilkokul birinci sınıftayım, yeni okula gitmişim, okuma yazmayı öğrenmişim. Fatih'te oturuyoruz. Akrabalarla Yenikapı sahilinde yürüyoruz. Çok sayıda çocuk var. Yerde bir kağıt gördüm, merakla gazete kağıdını alıp okumaya başladım. Biraz zaman geçmiş olacak ki başımı kaldırdığımda etrafımda kimse yoktu akrabalarımdan, ailemden. Anne, baba diye bağrışımı duyan birileri aldılar beni orada bir dükkana götürdüler. Ailemi, evimi sordular. Evimin sadece adını hatırlıyorum, 'Yeşilkonak Apartmanı' dedim fakat nerede, hangi semtte anlatamıyorum. Dediler ki 'Karakola götürelim.' İlk tepkim 'Aman beni karakola götürmeyin' oldu. Ama sonra elimden tuttu o bakkal amca. Karakola götürürken polisler geliyordu. O polis amcanın elimden sıcak bir şekilde tutuşunu hala hatırlıyorum. Bir baba sıcaklığını, bir baba güvenliğini bir polisin elinde hissetmek tüm o geçmiş algıları yerle bir etmişti. Beni götürdüler şeker ikram ettiler. Birtakım güzel şeyler konuştuktan sonra babamları bulmuşlar sağ salim evimize döndük. Ama o ilk intiba benim için daha sonraki bütün polis ve emniyet teşkilatıyla ilgili kanaatimi dokuyan intiba oldu. Eğer ola ki 'Ne arıyorsun burada oğlum' gibi bir çıkış olsaydı belki farklı bir algı oluşurdu. Onun için sizlerden ricam, özellikle çocuklara, gençlere baktığınızda muhabbetle bakın. Vatandaşlarımıza herhangi bir şey sorduğunuzda dahi sizin gözlerinizde güven hissetsinler, huzur hissetsinler. 'Bu benim oğlum' diye düşünsün yaşlılar, 'Bu benim ağabeyim, ablam' diye düşünsün gençler, çocuklar. Yaşıtlarınız 'Bu benim arkadaşım, dostum' diye düşünsün. Emniyet teşkilatı milletin bağrından çıkmış sımsıkı ve sımsıcak bir teşkilattır. Bu özelliklerinizi mutlaka koruyacağınızdan eminim."
"Devlet ile vatandaş birbirinden ayrı değildir"
Davutoğlu, Emniyet Teşkilatının ikinci temel özelliği ve misyonunun kamu düzenini sağlamak olduğunu vurgulayarak, "Kamu düzenini mutlak suretle ikame edeceksiniz. Kamu düzeni bilinciyle toplumu hem aydınlatmalı, hem yönetmeli, hem riskler karşısında korumalısınız. Dikkat edin devlet otoritesi demedim, ısrarla kamu düzeni dedim, hep kamu düzeni diyorum. Çünkü kamu düzeni hepimizin içinde olduğu bir düzendir. Devlet otoritesi dediğimizde ortada bir devlet var ve onun kullanacağı otoritenin nesnesi olan bir vatandaş topluluğu var. Hayır, devlet ile vatandaş birbirinden ayrı değildir. Devlet vatandaşın emrinde ve vatandaş tarafından belirlenen bir aygıttır." diye konuştu.
Devletin esasının insan onurunu korumak olduğunu belirten Davutoğlu, "İnsanı yaşat ki devlet yaşasın" felsefesine bunun için atıfta bulunduklarını belirtti.
Başbakan Davutoğlu sözlerini şöyle sürdürdü:
"Devlet otoritesi kavramı ile kamu düzeni kavramı arasındaki fark şudur, devlet otoritesi demeye başladığınızda siz devlet olarak kendinizi bir kenara çekersiniz ve otorite kullanma hakkını kendinizde görürsünüz, vatandaşlar da otoritenin nesnesi haline gelir. Ama kamu düzeni dediğinizde vatandaşlarla sizlerin, hepinizin iç içe olduğu ve bir başbakanı herhangi bir vatandaştan ayırt etmeyen bir ortak kamu düzeninden bahsediyoruz demektir. Sizlerden bu noktada hassasiyetle beklentimiz, kamu düzeni bilincini kendi aranızda ve vatandaşlarla olan ilişkilerinizde tanımlamanız ve kamu düzeni söz konusu olduğunda da herhangi bir tavize asla izin vermemenizdir. Kamu düzenini kim tehdit ediyorsa 78 milyonu ortak olarak tehdit ediyordur. Bu bazen terörle mücadelede olur, bazen uyuşturucuya karşı mücadelede olur, bazen diğer alanlarda olur. Hepsinde kamu düzeninin nihai görünür yüzü sizsiniz. Siz kamu düzenine riayet edeceksiniz, kumu düzenini yöneteceksiniz, kamu düzeninden fedakarlık edilemeyeceğini göstereceksiniz."
İçişleri Bakanı Efkan Ala'nın kendisini telefonla aradığında içini hemen bir ürperti aldığını ifade eden Davutoğlu, "(Acaba bir şehit haberi mi gelecek, acaba bir olayın bize nakledilmesi mi olacak) diye. Böyle kritik zamanlarda Başbakanlık Konutu'ndan, Çankaya'dan Ankara'ya doğru baktığımda hep şunu düşünürüm, vatandaşlarımızın huzur içinde uyuyabilmesi için birilerinin ayakta olması lazım. Bizim görevimiz, sizin göreviniz vatandaşlarımızın huzur içinde uyuması için uykudan fedakarlık etmektir. Bizim görevimiz, sizin göreviniz bulunduğumuz makamları veya mesleki yapıları bir güç kaynağı olarak görmek değil, vatandaşlarımızın huzuru için o makamları bir araç olarak görmektir. Sizler başkaları uyuyabilsin diye uyumayanlarsınız, sizler 78 milyon vatandaş güvende olsun diye kendi güvenliğini, kendi canını ortaya koyanlarsınız" diye konuştu.
"Diyarbakır'da 7 yiğidin Diyarbakırlı rahat etsin, huzur bulsun, kamu düzeni hakim olsun diye fedai can ettiğini, tüm şehitlerin de bunun için fedai can eylediğini" belirten Davutoğlu, "Sizler bu emaneti alırken, bu mesleği devralırken biliniz ki bu mesleğin en önemli hususiyeti diğergamlıktır, başkası için fedakarlık yapma arzu ve kararlılığıdır. İşte bugün bu anlamda bir sınavdan geçiyoruz, terörle mücadele sınavından. Terörle mücadele sadece bir suç örgütüyle mücadele değildir, aynı zamanda bir milletin beka mücadelesidir, bir vatanın birliğinin, beraberliğinin mücadelesidir. Nice yiğitler canlarını ortaya koydular. Hepsini rahmetle, şükranla, minnetle anıyorum." dedi.
(Sürecek)