Türk Kızılay Başkanı Yılmaz: Gazze'deki Açlık Krizi Savaş Suçudur

Türk Kızılay Genel Başkanı Fatma Meriç Yılmaz, Gazze'de yaşanan açlık krizine dikkat çekerek, bu durumun ciddi bir uluslararası insani hukuk ihlali ve savaş suçu olduğunu vurguladı. İnsanların açlıkla ve sağlık sorunlarıyla mücadele ettiğini belirten Yılmaz, Türkiye'nin yardım çalışmalarının önemine değindi.
Türk Kızılay Genel Başkanı Fatma Meriç Yılmaz, Gazze'de yaşanan açlık krizine dikkati çekerek, "İnsanların fiziksel olarak da ne kadar zayıfladıklarını, yorgun düştüklerini görüyoruz ve bu içimizi acıtıyor. Bu durumun çok ciddi uluslararası insani hukuk ihlali ve bir savaş suçu olduğunu Türk Kızılay Başkanı olarak vurgulamak istiyorum." ifadesini kullandı.
İsrail'in saldırılarının devam ettiği ve ambargo uygulandığı Gazze'de insanlar, bir yandan can güvenliklerini sağlamaya çalışırken diğer yandan da açlıkla mücadele ediyor.
Türkiye'nin önde gelen insani yardım kuruluşlarından Türk Kızılay, Filistinlilerin bu ihtiyacını karşılamak amacıyla ilk günden beri bölgeye gıda desteğinde bulunuyor.
Türk Kızılay Genel Başkanı Fatma Meriç Yılmaz, AA muhabirine, Filistin'e bugüne kadar gerçekleştirilen destekler hakkında açıklama yaptı.
Gazze'de insani hukukun sistematik şekilde ihlal edildiğini vurgulayan Yılmaz, "Şu anda Dünya Gıda Programı 3 kişiden birinin günlerce yemek yemeden Gazze'de yaşadığını söylüyor. Dünya Sağlık Örgütü'nün raporlarında sağlık sisteminin çöktüğüyle alakalı bilgiler var." dedi.
Yılmaz, "İnsanların fiziksel olarak da ne kadar zayıfladıklarını, yorgun düştüklerini görüyoruz ve bu içimizi acıtıyor. Bu unutulmaması, ihmal edilmemesi gereken bir konu. Bu durumun çok ciddi uluslararası insani hukuk ihlali ve bir savaş suçu olduğunu Türk Kızılay Başkanı olarak vurgulamak istiyorum. Elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz ülkemizdeki her bir fert oradaki kadınların, çocukların acısını içinde hissediyor." değerlendirmesinde bulundu.
Gazze'de her geçen gün daha kötüye giden bir tablo olduğuna dikkati çeken Yılmaz, "Mısır'ın Refah tarafında hizmet veren Kızılhaç Komitesi Hastanesi, yaralıların ne sebeple yaralandıklarını raporluyor. Orada çok fecaat bir durum var. Bir askeri yardım dağıtım noktası açıldı ve bu askeri yardım dağıtım noktasına bir parça yiyecek almak üzere giden insanlar silahla tarandı, 250 ila 350 kişinin yolda öldüğü bildiriliyor. Bunların içinde 2-4 yaşında çocuklar, kadınlar var." diye konuştu.
"Deyr el-Belah'taki aşevimizi kapatmak zorunda kaldık"
Yılmaz, Gazze'de vicdanın kaldıramayacağı zorluklar yaşandığını vurgulayarak, "Beslenme yetersizliği önce bağışıklık sistemini bozacak ardından bağışıklık sistemini enfeksiyonlara açık hale getirecek. Artık açlığın en baştaki ölüm sebebi haline geleceği günlere doğru gidiyoruz. Çocuklar için bu durum zaten öyleydi. Şu anda erişkinler bile açlık sınırındalar." sözlerini sarf etti.
Bölgedeki yardım çalışmalarının zorlu koşullarda yürütüldüğüne işaret eden Yılmaz, "Deyr el-Belah'taki aşevimizi kapatmak zorunda kaldık, çünkü aşevlerinin bulunduğu yerlere tahliye emirleri yayımlanıyor ve tahliye edilmediğinde bir gün sonra direkt saldırıyorlar. Aşevindeki vereceğimiz sıcak yemek sayısını her geçen gün arttırmaya çalışıyoruz ama maalesef bugün Deyr el-Belah'taki aşevimiz işlemez durumda. Bir tek kuzeyde er-Rimal'de aşevimiz kaldı." bilgisini paylaştı.
Gazeteciler ve sağlık görevlileri de doğrudan hedef
Yılmaz, bölgede sivillerin yanı sıra yardım çalışanları, gazeteciler ve sağlık personelinin de doğrudan hedef alındığını hatırlattı.
Gazze'de insanların kapalı bir alana hapsolduğunu ve her an nereye bomba düşeceği belli olmayan bir tehditle karşı karşıya olduğunu aktaran Yılmaz, yardım faaliyetlerinin de hedef haline geldiğini bildirdi.
Fatma Meriç Yılmaz, Gazze'ye yapılan yardımların yüzde 30'undan fazlasının Türkiye tarafından yapıldığını anımsatarak, şöyle devam etti:
"Türkiye'nin yardımlarını Kızılay, AFAD, diğer sivil toplum kuruluşları diye sınıflandırmıyorum. Çünkü biz, Türkiye'nin İyilik Gemisi Yardımlaşma Kampanyasını başlattık. Her giden iyilik gemisini bazen AFAD, bazen Kızılay koordine ettik. Çocuklar, 'et geldi' diye alkış tutarak o eti yiyorlar ve bize video gönderiyorlar. O çocuğun bir tane eti zorla yediği zaman ne kadar sevindiğimizi düşünün. O çocuk aylar boyunca hiçbir protein kaynağına ulaşamamış. Orada şu anda protein kaynağı sadece bu kurban konserveleri. Onun için biz Kurban Bayramı'nda ya da kurban kampanyasında bunu çok önemsiyoruz. Çünkü kurban konservesi pişirme gerektirmiyor. Kurban konservesi saklama gerektirmiyor. Hazır bir şekilde tüketilebiliyor."
Sınır kapılarının kapalı olması nedeniyle 450 binin üzerinde kurban konservesinin kapıda beklediğine değinen Yılmaz, "4,5 aydır içeriye hiçbir yardım girmiyor. Bir an önce kapılar açılmalı. Bu zaten çok gecikmiş bir şey. Bir hafta o kapıların açıldığı zaman içeriye girdirilebilen malzeme belki o çocukları 2-3 ay daha idare edebilecek hale geliyor. Bu acil bir çağrı artık." dedi.