Türk edebiyatının üretken ismi: Peyami Safa
Türk edebiyatına "Dokuzuncu Hariciye Koğuşu", "Fatih Harbiye", "Cingöz Recai", "Mahşer" ve "Canan"ın da aralarında bulunduğu birçok önemli eseri kazandıran roman yazarı, gazeteci ve fikir adamı Peyami Safa'nın, vefatının üzerinden 63 yıl geçti.
Türk edebiyatına "Dokuzuncu Hariciye Koğuşu", "Fatih Harbiye", "Cingöz Recai", "Mahşer" ve "Canan"ın da aralarında bulunduğu birçok önemli eseri kazandıran roman yazarı, gazeteci ve fikir adamı Peyami Safa'nın, vefatının üzerinden 63 yıl geçti.
Servet-i Fünun dönemi şairlerinden İsmail Safa ile Server Bedia Hanım'ın çocuğu olarak 2 Nisan 1899'da dünyaya gelen usta yazarın ismini, Şair Tevfik Fikret koydu.
Birçok kaynağa göre İstanbul Gedikpaşa'da doğan usta kalem, bazı kaynaklara göre ise Osmanlı bürokratı olarak Anadolu'da görev yapan babasının işi nedeniyle Sivas'ta dünyaya geldi.
Tarihçi İsmail Hami Danişmend'e göre, baba tarafından soyu Fatih Sultan Mehmet'in hocası Akşemsettin'e uzanan Safa, henüz 1,5 yaşındayken babasını kaybetti.
Okumayı ve yazmayı çok seven Safa, 9 yaşındayken geçirdiği kemik hastalığının yanı sıra yaşadıkları geçim sıkıntısı sebebiyle düzenli eğitim alamadı. Yazar, 1910'da başladığı Vefa Lisesi'ne de aynı sebeplerle devam edemedi.
Safa, kendisine yöneltilen "Okumayı mı yoksa yazmayı mı tercih ediyorsunuz?" sorusuna, "Vallahi bu, mesleğini çok seven obur bir aşçıya, 'Yemek pişirmeyi mi daha çok seversin yoksa yemek yemeyi mi?' sualine benziyor. Herhalde iyi bir yazı okumayı, kötü bir yazı yazmaya tercih ederim." yanıtıyla okuma-yazma sevdasını dile getirmişti.
Fransızcayı sözlük ezberleyerek öğrendi
Peyami Safa, küçük yaşlarda babasının bir arkadaşının hediye ettiği, ilk baskısı 1905'te yapılan Le Petit Larousse'u ezberleyerek kendi kendine Fransızca öğrendi.
Tıp, psikoloji ve felsefe kitaplarına ilgi duyan yazar, ailesinin geçimine destek amacıyla 1915'te Posta Telgraf Nezaretinde çalışmaya başladı.
Peyami Safa, 1917'de Rehber-i İttihad Mektebi'nde öğretmenlik yaptı, 1918'de ise Duyun-ı Umumiye'de memuriyete başladı.
Babası gibi şair olan amcaları Ahmed Vefa ile Ali Kami'nin teşvikiyle edebiyata yönelen Safa, ağabeyi İlhami Safa ile çıkardığı "Yirminci Asır" gazetesindeki "Asrın Hikayeleri" yazılarıyla tanınmaya başladı.
Usta kalem, 1924'te 10 kitaplık bir seri olarak yayımladığı Cingöz Recai eserinin gördüğü ilgi dolayısıyla 1925'te seriye 10 kitap daha ekledi.
Hayatını sürdürebilmek için 1924-1928'de kalemini "saban" gibi kullandığı yönünde eleştirilen yazar, annesinden ilhamla kullandığı "Server Bedi" imzasıyla 1914'ten 1961'e kadar 61 roman yazdı.
"Dokuzuncu Hariciye Koğuşu" dönüm noktası oldu
Safa, "Server Bedi" ve "Peyami Safa" imzasıyla Cumhuriyet gazetesinde 1928-1940 yıllarında köşe yazarlığının yanı sıra edebiyat sayfası editörlüğü yaptı.
Yazarın 1930'da kaleme aldığı kendi hayatından izler taşıyan eseri "Dokuzuncu Hariciye Koğuşu", kariyerinin dönüm noktası oldu. Çocukluğunun 7 yılı, iltihap kapan kolunun kesilme endişesiyle geçen ve yıllar süren tedaviyi unutmayan Safa, romanında benzer acıları ayağı nedeniyle yaşayan bir karakteri işledi.
Peyami Safa, hikayesini göstermek için ziyaretine gelen amatör yazar Nebahat Hanım ile 1937'de dünyaevine girdi. Evlendikten kısa süre sonra hastalanan Nebahat Safa, tedaviye rağmen yaşamını yatalak olarak sürdürdü.
Usta edebiyatçı, Cumhuriyet gazetesinde edebiyat sayfasını yönettiği günlerde, af kanunuyla Türkiye'ye dönen ve tutuklanan Nazım Hikmet'in affedilmesini sağlamak için şairin "Yanardağ" şiirini yayımladı. Sonraki gün, şiirin ve altındaki imzanın kendi görüşleriyle hiçbir alakasının bulunmadığına dair açıklama yapan gazeteden ayrılan Safa, yazılarını, Nazım Hikmet'in de yazdığı Resimli Ay mecmuasında yayımlamaya başladı.
"Yeni Mecmua", "Büyük Doğu", "Vakit", Milliyet, "Son Havadis" ve "Çınaraltı" için kaleme aldığı yazılarının yanı sıra çeşitli fikir akımlarını benimseyerek edebi ve fikri yazılar da kaleme alan Safa, "Tercüman-ı Hakikat", "Tasvir-i Efkar", "Son Telgraf", "Son Saat" ve "Son Posta" gazetelerinde çalıştı. Romanlarını tefrikalar halinde gazete ve dergilerde yayımladı.
Türk edebiyatının ustalarıyla aynı yayınlarda yer aldı
Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Cahit Sıtkı Tarancı, Ahmet Haşim, Nurullah Ataç, Muhsin Ertuğrul, Aziz Nesin, Orhan Seyfi Orhon ve Yusuf Ziya Ortaç ile aynı yayınlarda yer alan Safa, Necip Fazıl Kısakürek ve Nazım Hikmet ile dost oldu.
Safa, zaman zaman Ahmet Haşim, Yahya Kemal Beyatlı, Yakup Kadri, Cenap Şehabettin, Nazım Hikmet, Nurullah Ataç, Sabiha Sertel, Aziz Nesin ve Zekeriya Sertel ile kalem kavgasına girmekten çekinmezken çıkardığı "Kültür Haftası" ve "Türk Düşüncesi" dergilerinde felsefe, bilim ve sanatla birlikte çeşitli konulara yer verdi.
"Dert dinleme köşesi"ni okurla tanıştıran yazar, haftalık "Yeni Hayat" dergisindeki "Aramızda" adlı köşesinde "Adem Baba" ismiyle gelen mektupları cevaplandırdı.
Peyami Safa, 1914-1961'de yazılarında gerçek isminin yanı sıra Server Bedi, Çömez, Serazad, Safiye Peyman ve Bedia Servet adlarını kullandı.
Erzincan'da yedek subay olarak görev yapan oğlu Merve'yi 27 Şubat 1961'de kaybetmesinin ardından büyük acı yaşayan usta edebiyatçı, bir yakınının Çiftehavuzlar'daki evinde beyin kanaması geçirerek oğlunun vefatından yaklaşık 4 ay sonra 15 Haziran 1961'de yaşamını yitirdi.
Safa'nın naaşı, 17 Haziran 1961'de Şişli Camisi'nde kılınan namazın ardından Edirnekapı Şehitliği'nde eşiyle oğlunun yanında toprağa verildi.
Tıp bilgisini romanlarında kullandı
Yaşamının önemli bir kısmı hastane köşelerinde geçen yazar, tıp konusunda birçok doktoru aşan birikim, uzmanlık ve tecrübesini romanlarında kullandı.
Hayatı boyunca ara vermeden eser üretmesini "yaratıcı sefalet" olarak tanımlayan Safa, bir yazısında, "Fakirlik ve hastalık dirilticidir. Korkutur ve iradeyi kamçılar. Uyuklayan enerjileri ayaklandırır. Başarmak için korku da ümit kadar şarttır. İnsana, fakirliğin ve insanlığın öğrettiklerini hiçbir okul ve kitap veremez." ifadelerini kullandı.
Türk edebiyatına ve tarihine düşünceleri ve eserleriyle ayna tutan yazar, yaşadığı toplumun sorunlarını bilen iyi bir gözlemleyici olarak meydana gelen her türlü değişim ve aksaklığı eserlerinde işledi. Usta yazar, eserlerinde oluşturduğu kahramanlar aracılığıyla toplumu bilinçlendirmeye çalıştı. Romanlarında sürekli ikilemde kalan karakterlere yer verdi.
Unutulmaz edebiyatçı, eserlerinde daha çok doğu-batı sentezi, ahlaki çözülmeye ilişkin eleştiriler ve gençliğin üzerindeki sosyal baskı konularını ele aldı.
Eserlerinden bazıları televizyon dizilerine uyarlandı
Vefatından sonra çeşitli yayınlarda neşredilen yazıları kitaplaştırılarak Ötüken Neşriyat'ın "Bütün Eserleri" serisiyle okurla buluştu.
Safa'nın, Cingöz Recai serisi olarak bilinen aşk ve cinayet romanları 1954, 1969 ve 2017'de sinemaya aktarıldı, bazı eserleri ise televizyon dizisine uyarlanarak izleyiciyle buluştu.
Eserlerinden bazıları şöyle:
Hikayeleri: "Gençliğimiz", "Siyah Beyaz Hikayeler", "Ateş Böcekleri", "İstanbul Hikayeleri", "Hikayeler"
Piyes: "Gün Doğuyor"
Romanları: "Sözde Kızlar", "Şimşek", "Mahşer", "Bir Akşamdı", "Canan", "Dokuzuncu Hariciye Koğuşu", "Fatih Harbiye", "Bir Tereddüdün Romanı", "Matmazel Noraliya'nın Koltuğu", "Yalnızız", "Biz İnsanlar", "Cumbadan Rumbaya"
Fikir Kitapları: "Türk İnkılabına Bakışlar", "Felsefi Buhran", "Millet ve İnsan", "Mahutlar", "Sosyalizm", "Mistisizm", "Doğu-Batı Sentezi", "Kızıl Çocuğa Mektuplar", "Büyük Avrupa Anketi"