Türk araştırmacılar, Çernobil'de radyasyonun izini sürdü (1)
Ankara Üniversitesi Nükleer Bilimler Enstitüsünün düzenlediği etkinlik kapsamında, 25 Türk nükleer fizikçi, 33 yıl önce felaketin yaşandığı Çernobil Nükleer Santrali'ni ziyaret etti.
SELMA KASAP - Ankara Üniversitesi Nükleer Bilimler Enstitüsünün düzenlediği etkinlik kapsamında, 25 Türk nükleer fizikçi, 33 yıl önce felaketin yaşandığı Çernobil Nükleer Santrali'ni ziyaret etti. Çernobil dizisi ile yeniden dünya gündemine oturan korkunç kazanın yaşandığı Pripyat bölgesine gelen Türk araştırmacılar, bölge bölge radyasyon dozunu ölçüp bilimsel gözlem yaptılar.
Ankara Üniversitesi Nükleer Bilimler Enstitüsünden ve çeşitli üniversitelerden Türk akademisyenler ile öğrenciler, Ukrayna Ulusal Nükleer ve Radyasyon Güvenliği Bilim ve Teknik Merkezi (SSTC NRS), Energoatom ve Odessa National Polytechnic Üniversitesi (ONPU) yetkilileri ile 2. Uluslararası Nükleer Yaz Okulu etkinliğinde Kiev'de bir araya geldi.
Türk araştırmacılar, yaz okulu etkinlikleri kapsamında, AB ve Türkiye'nin de aralarında bulunduğu büyük bir konsorsiyumun katkılarıyla patlamanın olduğu 4. reaktörün üzerinin çelik zırhla kapatılmasının ardından bir bölümü turizme de açılan Çernobil Nükleer Santrali'nin bulunduğu Pripyat bölgesini ziyaret etti.
Ziyaretin ardından AA muhabirine açıklamalarda bulunan Ankara Üniversitesi Nükleer Bilimler Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Niyazi Meriç, 26 Nisan 1986'da dünyanın en büyük nükleer kazasının yaşandığı Çernobil'de 33 yıl sonra bilimsel gözlem için bulunmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirdi.
Türkiye'de de bir nükleer reaktör kurulum çalışmaları bulunduğuna işaret eden Meriç, bunun için eğitimli elemana ihtiyaç olduğunu vurguladı.
Türkiye'de bu alanda 50'si profesör olmak üzere 180 dolayında akademisyen bulunduğunu, Ankara, Hacettepe ve Ege Üniversitesi Nükleer Bilimler Enstitüleri ile İstanbul'da Enerji Enstitüsü kurulduğunu aktaran Meriç, bunun dışında nükleer bilimlerle uğraşan üniversite bölümlerinin oldukça kısıtlı olduğunu söyledi.
Türkiye'de doktora yapacakların ilgilerini nükleere yönlendirmek için uluslararası yaz okulları düzenlediklerini dile getiren Meriç, bu konuda Ukrayna ile iş birliği anlaşması yaptıklarını bildirdi.
Yaz okulu kapsamında ziyaret ettikleri Çernobil'de 4. reaktörün yanına kadar girdiklerini, bilim insanları ile dozimetrelerle bölgedeki radyasyon oranını ölçtüklerini belirten Meriç, buradaki radyasyon miktarlarına ilişkin şu bilgileri verdi:
"Bilimsel olarak ne kadar radyasyon aldığımızı Türkiye'de yapacağımız çalışmalarla daha net anlayabileceğiz ancak yanımızdaki aktif dozimetrelere göre kaba bir doz verebiliriz. Çernobil'de kaldığımız 6 saat süresince maruz kaldığımız radyasyon dozunu maksimum 2 mikrosievert olarak ölçtük. Bir diş filmini 100 mikrosievert olarak alırsak Çernobil'de bulunduğumuz 6 saat boyunca bir diş filminden neredeyse 50 kat daha az miktarda radyasyon almış olduk. Çernobil'e 50 kez giden biri 1 tane diş filmi çekilmiş gibi radyasyon alacaktır."
Meriç, Çernobil'in bazı bölgelerinde radyoaktif kirliliğin daha yoğun olduğuna işaret etti.
"Çernobil'e gelmeden önce çok ön yargılıydık"
Meriç, Çernobil'e gelmeden önce o bölgedeki radyasyon konusunda oldukça ön yargılı olduklarını dile getirerek, Türkiye'deki meslektaşlarının da aynı düşüncede olduğunu aktardı.
Radyasyon açısından oldukça kirli bir bölge ile karşılaşacaklarını hayal ettiklerini belirten Meriç, "Çernobil'de ne tür giysiler giymemiz gerektiği konusunda tartışmalar yaptık. Kalın ayakkabılar, uzun kollu giysiler ve bazı ekipman yanımızda bulundurmamız konusunda anlaştık. Ancak Çernobil'e gittiğimizde yanıldığımızı anladık. Güvenlik amaçlı kullandığımız giysileri yavaş yavaş çıkartmaya başladık çünkü ihtiyacımız yoktu. Doz ölçen cihazlarımız Kiev'in içinde 0,15 mikrosievert gösterirken Çernobil'deki radyasyon dozu bu miktarın maksimum yüzde 20-30 dolayında yüksekti. Yani Çernobil'de güvenlik amaçlı giysi giymeye gerek yok." diye konuştu.
Niyazi Meriç, patlamanın yaşandığı 4. reaktörün altında 90 ton uranyum ile bir ton plütonyum bulunduğunu vurgulayarak, bu nedenle Avrupa Birliği'nin de aralarında bulunduğu konsorsiyumun bu reaktörün üzerini çelik zırhla kapatarak radyasyonu kontrol altına aldığını ifade etti.
"Çernobil büyük ihtimalle yerleşime açılır"
Çernobil'in etrafında anormal atık ve kirliliğinin bulunmadığını, çelik zırhtan sonra santralin bir bölümünün turizme açıldığını anlatan Meriç, turistlere artık Çernobil'deki radyasyonun zararının bulunmadığının gösterilmeye çalışıldığını söyledi.
Bölgedeki yetkililerin ekstra güvenlikli giysilerle gelenlere "bunlara ihtiyacınız yok" telkininde bulunduğunu aktaran Meriç, "Şu an bölgede radyoaktif soğuma bekleniyor. O soğumalardan sonra belki 30-40 yıl sonra buranın yerleşime büyük bir olasılıkla açılacağını tahmin ediyorum." dedi.
Hiroşima'ya 1945'te atom bombası atıldıktan sonra 100 yıl bu şehre girilemeyeceğinin düşünüldüğünü ancak bölgenin yerleşime açıldığını hatırlatan Meriç, "Çernobil neden kazandırılmasın?" ifadesini kullandı.
Çernobil ile ilgili geniş bir bilimsel rapor yayımlanacak
Çalışmalarını Danimarka'da sürdüren Ankara Üniversitesi Nükleer Bilimler Enstitüsü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Eren Şahiner ise "Çernobil insan eliyle gerçekleşmiş en büyük felaketlerden biri mi? Dersimizi aldık mı? Niçin ziyarete açılmıştı ve bu gerçekten gerekli miydi?" sorularına bir bilim insanı olarak yanıt aradıklarını anlattı.
Çernobil'deki radyasyon dozunu dozimetrelerle yaklaşık olarak tahmin etmeye çalıştıklarına dikkati çeken Şahiner, bu konuyla ilgili geniş bilimsel raporlar hazırlayacaklarını söyledi. Şahiner şu bilgileri verdi:
"Çernobil'de maruz kaldığımız doz, müsaade edilen limit seviyelerindeydi. Özellikle atık suların biriktiği rögar kapaklarının olduğu ve 4. üniteye yakın binaların pozisyonuna göre radyasyon doz hızının önemli miktarda arttığını gözledik. Oradaki personelin çalışma süresi, maruz kaldıkları radyasyon seviyesine göre belirleniyor. Personel, Çernobil'de günde 8 saat çalışıp yılda yaklaşık 1 milisievert düzeyinde bir radyasyon dozu alıyormuş. Bu miktar müsaade edilen seviyelerde."
Şahiner, "Oradaki mühendislerin bize aktardığına göre, 2017'de tamamlanan zırhtan sonra radyasyon oranının 5-10 kat arasında azaldığı hesaplanmış. Daha sonra halkın ziyaretine açılmış." dedi.
Çernobil'deki radyasyon oranının azaltılması için ülkelerin büyük bir iş birliğine giriştiğine işaret eden Şahiner, "Kontrol edilerek, barışçıl amaçlı nükleer fiziğin çıktılarının kullanılmaya devam edilerek özellikle enerji, teknoloji, sağlık ve diğer birçok farklı alanda çok daha faydalı işler yapacağımıza inanıyorum." diye konuştu.
"Her şey kontrol altında diyebiliriz"
Radyasyondan Korunma Derneği Başkanı Ergün Togay ise hayalet şehir Pripyat'da radyasyon açısından birkaç sıcak nokta tespit ettiklerini belirterek, şunları kaydetti:
"Bunlardan bir tanesinde dedektörümüzün sınırlarının bile üzerine çıkıldı. Bunlar, bize şunu gösteriyor, bu kazanın sonuçları etkileri belki yüzlerce yıl sürecek çünkü, orada yüzlerce yıl yarı ömrü olan radyoaktif elementler hala var. Ancak Ukrayna Devleti, BM, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı gibi kuruluşlarla iş birliği ile bölgeyi radyasyon konusunda kontrol altına almışlar. Yapılan zırh radyasyonu çok iyi kontrol altına almış. Çernobil'i gezmek isteyenler gönül rahatlığı ile gelebilir. Şu an için her şey kontrol altında diyebiliriz."
"Ukrayna'nın turizm potansiyeli yüksek"
İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Mühendislik Fakültesi Kimya Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Gönül Keçeli ise İngiltere'de Bristol Üniversitesi fizik bölümü, Interface Analysis Center'de nükleer atıklardan enerji çalışmalarını yöneten danışmanı Prof. Dr. Tom Scott'un önderliğinde çalıştığını ve danışmanının bir ay önce Çernobil'de drone ile alan taraması yaptığını anlattı.
Keçeli, "Çernobil'i benim için yerinde izlemek çok önemliydi. Çernobil'in patlamasının üzerinden geçen 33 yıl içinde insanlar üzerinde nasıl etkisi olduğunu gördüm." dedi.
Çernobil'de etkinlendiği en önemli gelişmenin, patlamanın olduğu 4. reaktöre 500 metre uzaklıktaki yemekhanede yemek yemeleri olduğunu aktaran Keçeli, "Bu güvenliğin çok iyi olduğunu ve radyasyonun burada azaldığını gösteriyor. İleride Ukrayna'nın turizm potansiyeli açısından büyük bir öneme sahip olacağını düşünüyoruz." vurgusu yaptı.
Keçeli, çocuk parkındaki dönme dolabın boyasında hiçbir bozulma olmamasının da araştırılması gerektiğini kaydetti.
"İnsan sağlığına ve çevreye zararı yok"
Maltepe Üniversitesi Tıbbi Görüntüleme Teknikleri Programı Başkanı Doktor Öğretim Üyesi Kemal Fırat Oğuz ise Çernobil'de mükemmel güvenlik önlemlerinin alındığını ifade etti.
İnsanların yaşadığı şehirlerde saatte maruz kalınan radyasyon dozuna ilişkin bilgi veren Oğuz, "Saatte insanlara topraktan ve havadan gelen radyasyon dozu 0,15 mikrosievert düzeyinde. Çernobil'deki alanlarda gözlemimiz bunun birkaç kat seviyesindeydi. Bu dozun insan sağlığına ve çevreye bir zararının olmadığını söyleyebiliriz." bilgisini paylaştı.
Oğuz, Çernobil dizisinin yayımlanmasının ardından yeniden dünya gündemine oturan bölgeye yapılan turların eylül ayına kadar dolduğunu da sözlerine ekledi.