Bahtiyar Aydın Davasında Gelişme: ''Bunlar Nasıl Ölmemiş?''
Diyarbakır'da 1993 yılında Tuğgeneral Bahtiyar Aydın'ın hayatını kaybettiği olayın davasında konuşan tanığın, duyduğunu iddia ettiği ifadeleri dikkat çekti.
Diyarbakır'ın Lice ilçesinde 1993 yılında dönemin Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Bahtiyar Aydın'ın da aralarında bulunduğu 16 kişinin yaşamını yitirdiği olayla ilgili İzmir'de görülen davaya devam edildi.
İzmir 1. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada mağdurlar ve taraf avukatları hazır bulundu.
Olayda öldürülen Uzman Çavuş Yüksel Bayar'ın ağabeyi İlhami Bayar, kardeşinin ölümüyle ilgili tutanakları düzenleyen kamu görevlilerinin beyanlarına ulaşılmasını istediklerini ancak taleplerinin yerine getirilmediğini belirtti.
Olayın gerçekleştiği tarihte Lice'de esnaflık yapan ve iş yerinin yakıldığını belirten Şeref Can Can, olayın sabah 9.00'da başlayıp saat 16.30'a kadar devam ettiğini ve ateşlerin tek taraflı olduğunu belirterek, asker ve özel harekattan başka ateş eden görmediğini iddia etti.
Tanık Mehmet Hüseyin Baygeldi ise olay tarihinde Lice'deki 6 Eylül İlköğretim Okulunda 3. sınıfta okuduğunu belirterek, sabah saatlerinde okulda bulundukları sırada dışarıdan yoğun şekilde silah sesleri gelmeye başladığını kaydetti.
Silah sesleriyle birlikte öğretmenlerin tüm öğrencileri bodrum kata indirmeye başladığını belirten Baygeldi, şu ifadelerde bulundu:
"Bodrum katında beklerken bir ara silah sesleri azaldı. Öğretmenler bizi evlerimize göndermeye karar verdi. Okul kapısının önüne çıktığımda 2 helikopterin sağa sola ateş ettiğini gördüm. Bizim evimiz okula 100-150 metre civarındaydı. Ben o ateş altında eve doğru gittim. Zaten korkmuştum. Gittiğimizde bizim evin yanmadığını ancak etraftaki evlerin ateşe verildiğini, askerlerin olduğunu gördüm.
Silah sesleri 3 gün devam etti. 3 gün sonra silah sesleri kesilince jandarma eve gelerek bizi ilçe lisesine götürdü. Bizi götürürken de kamuflajlı asker olduğunu düşündüğüm şahıslar bize bakarak 'Biz bu kadar kurşunu kime sıktık, bunlar nasıl ölmemiş' şeklinde sözler söylüyorlardı. Bunu yapanların cezalandırılmasını istiyorum."
Mağdurların avukatı Sidar Avşar ise dosyadaki olayın çok kapsamlı olmasına rağmen toplanan delillerin yok denecek kadar az olduğunu ileri sürdü.
Olay yeriyle ilgili keşif yapılması, Deniz Baykal, Tayfun Talipoğlu ve Mithat Bereket'in tanık olarak dinlenmesi taleplerinin reddedildiğini söyleyen Avşar, dönemin cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in ise olaydan sonra komutanın kaza kurşunu ile öldüğünü ifade ettiğini söyledi.
Mağdurların diğer avukatı Halil Dönmez de olay yerinde keşif yapılması konusunda ısrarcı olduklarını dile getirdi.
Mahkeme heyeti keşif talebi ile Deniz Baykal, Tayfun Talipoğlu ve Mithat Bereket'in tanık olarak dinlenmesi hususunun reddine ve dinlenmeyen tanıkların dinlenmesi ile eksik dosyaların tamamlanmasına karar vererek duruşmayı erteledi.
Tanrıkulu'nun açıklaması
Duruşmayı takip eden ve sonrasında da basın açıklaması yapan CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, bir davanın olayın gerçekleştiği yerden başka bir yerde görülmesinin adil yargılama ilkelerine aykırı olduğunu, davayla ilgili hiçbir delilin toplanmadığını savundu.
Avukat Sidar Avşar ise mahkemenin delil olmamasından şikayetçi olduğunu ancak toplamak için herhangi bir girişimde bulunmadığını ileri sürerek mağdur ailelerle görüştükten sonra reddi hakim talebinde bulunmayı düşündüklerini ifade etti.
İddianame ve davanın geçmişi
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan iddianamede, 1993 yılında dönemin Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Bahtiyar Aydın'ın da aralarında bulunduğu 16 kişinin ölümü nedeniyle dönemin Diyarbakır Jandarma Alay Komutanı Eşref Hatipoğlu ile o dönem üsteğmen olan emekli Jandarma Kurmay Albay Tünay Yanardağ hakkında, "taammüden öldürme", "halkı isyana ve birbirini öldürmeye teşvik", "cürüm işlemek üzere teşekkül oluşturma" suçlamasıyla ağırlaştırılmış müebbet ve 24 yıla kadar hapis cezası istenmişti.
Güvenlik gerekçesiyle Eskişehir'e nakledilen davanın, bu kentte TMK ile görevli mahkeme olmaması nedeniyle Yargıtay tarafından İzmir'de görülmesine karar verilmişti.
İzmir 1. Ağır Ceza Mahkemesinde görülmeye başlanan davanın ilk duruşmasında, sanık avukatının talebi üzerine "soruşturma izni alınması" için yargılama durdurulmuştu. Sanığın dosyası Adalet Bakanlığına gönderilmiş, HSYK, "soruşturma iznine gerek olmadan yargılamanın yapılabileceği" yanıtını verince dosya yeniden görülmeye başlanmıştı.