Ttk Başkanı Prof. Dr. Turan: "Çanakkale Milli Mücadelenin Temelidir" (1)
Türk Tarih Kurumu (TTK) Başkanı Prof. Dr. Refik Turan, "Artık bitti denilen milli mücadelenin temeli olacaktır Çanakkale. Milli mücadeleden Çanakkale'ye bir yol gitmektedir.
ALİ KEMAL AKAN - Türk Tarih Kurumu (TTK) Başkanı Prof. Dr. Refik Turan, "Artık bitti denilen milli mücadelenin temeli olacaktır Çanakkale. Milli mücadeleden Çanakkale'ye bir yol gitmektedir. Keskin bir bağ, keskin bir hattır. Çanakkale kazanıldığı için milli mücadele vardır. Çanakkale'nin ortaya çıkardığı bir temel husus da milletimize Allah'ın bağışladığı öz cevherdir, bitmeyen mücadele ruhu, yere yıkıldığı anda bile yeniden taarruza geçme kabiliyeti, 'Ben dünyada varsam, varım' diyebilen bir halidir. Bunu şimdi de Afrin'deki askerlerimizde görüyoruz." dedi.
Turan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Birinci Dünya Savaşı'nda askeri güç olarak "düvel-i muazzama" diye adlandırılan ülkelerin yer aldığını, savaşın başından sonuna pek çok devletin de iştirak ettiğini hatırlattı.
Dünya savaşının ilkinin, ülkeleri iki kutba ayırdığını, birisine İngiltere, diğerinde de Almanya'nın öncülük ettiğini dile getiren Turan, başka bir dünyanın ve medeniyetin temsilcisi hüviyetinde olan Osmanlı'nın ise Almanya tarafına itilerek savaşa sokulduğunu anlattı.
Söz konusu savaş öncesi Osmanlı Devleti'nin durumuna ilişkin de bilgiler veren Prof. Dr. Turan, Osmanlı'nın, 19. yüzyıl içerisinde ağır sarsıntılara maruz kaldığını, 20. yüzyılda da büyük felaketler yaşadığını ifade etti.
"Batının nazarında tamamen yıkılmakta olan, artık tarihi ömrünü tamamlamakta olan bir güç hüviyetindedir Osmanlı. Hasta adamdır. Savaşın içerisine şöyle ya da böyle sürüklenmiştir. Tamamen bir emri vaki ile savaşa girmiştir." diyen Turan, Osmanlı idarecilerinin bu savaşın çıkacağını öngördüğünü, hatta Sultan İkinci Abdülhamid'in, bu savaşın olabileceğini gözlemlediğini aktardı.
Savaşın başladığı yıllarda Balkanlar'ın bir kısmı ile Trakya, Anadolu ve Arap yarımadasının Osmanlı Devleti'nin hakimiyeti altında olduğunu hatırlatan Turan, her ne kadar zayıflasa da Osmanlı'nın elindeki toprakların dünya jeopolitiğinin merkezinde bulunduğunu anımsattı.
Turan, Avusturya-Macaristan Veliaht Prensi Franz Ferdinand'ın bir Sırp tarafından öldürülmesinden bir süre sonra Birinci Dünya Savaşı'nın başladığını, Osmanlı Devleti'nin ise iki Alman gemisinin İngiliz donanmasıyla kapışmasından sonra kaçarak Türkiye'ye iltica etmesi ve bu gemilerin Osmanlı tarafından satın aldığını belirtmesiyle savaşa sürüklendiğini söyledi.
Osmanlı Devleti'nin hükmedemediği gemilerin içindeki askerlerin Karadeniz'de Türk askeri üniformaları giyerek Rus donanmasını bombalamasıyla Osmanlı'nın savaşa girdiğini ifade eden Turan, şöyle devam etti:
"Birinci Dünya Savaşı'nın çeşitli cepheleri açılmıştır. Savaşının önemli cephelerinden ve muharebe alanlarından birisi Çanakkale olmuştur. Şunu belirtmekte yarar görüyorum, Çanakkale cephesi ve muharebeleri; sonuçları, Birinci Dünya Savaşı'nın en meşhur, en çok bilinen ve tarafları en çok etkileyen, bugün de dünya tarih literatüründe en çok anılan savaş ve muharebeler olmuştur. Çanakkale'deki muharebe, Birinci Dünya Savaşı içindeki savaşların hepsinin önüne geçmiştir."
Osmanlı topraklarında çok fazla cephe açıldığını, Kafkasya, Galiçya, Irak, Kutül Amare, Yemen, Hicaz, Kanal, Filistin, Suriye cephelerinin de en önemli cephelerden olduğunu belirten Turan, ancak Çanakkale'nin edindiği ağırlık, önem ve tesirler açısından diğer cephelerin önüne geçtiğini belirtti.
"Kara, deniz, hava kuvvetleri ilk kez aynı anda kullanıldı"
Ayrıca Çanakkale cephesindeki muharebelerin, diğerlerine göre farklılık içerdiğine dikkati çeken Turan, "Doğudan batıdan pek çok araştırmacı burasının üzerinde durmuştur. Bugün askeri güç birlikleri sayılırken kara, deniz, hava kuvvetleri diye sayılır. Üç kuvvetin de yer aldığı bir cephedir Çanakkale. O tarihe kadar böyle bir şey olmamıştır. Hem deniz hem kara savaşları olmuştur; hava kuvvetleri de kullanılmıştır. Bu, temel bir özelliğidir." dedi.
Dünya denizlerine çıktığından bu yana hiç yenilmeyen, bu özelliğiyle de "yenilmez armada" olarak tarihe geçen İngiliz donanmasının ağır bir yenilgi almasının da Çanakkale'ye ayrı bir önem yüklediğini vurgulayan Turan, yine İngiliz, Fransız ve İtalyanların, sömürge topraklarından getirdikleri milletlerin çocuklarının da taraf edilmesinin Çanakkale'yi "bir dünya muharebesi" kıldığını ifade etti.
Turan, vatan şairi Mehmet Akif'in de Çanakkale Şehitlerine şiirinde, "Kimi Hindu, kimi Yamyam, kimi bilmem ne bela" şeklinde bir mısrayla bu duruma işaret ettiğini söyledi.
TTK Başkanı Turan şöyle devam etti:
"Çanakkale hedef bellidir, İstanbul'dur. İstanbul'u aldığında itilaf devletleri, Osmanlı'yı tamamen sükut ettireceklerdir. İkinci madde ise dünyanın jeopolitik bakımdan en yüksek değere sahip bölgeleri boğazlardır. Anadolu, Trakya coğrafyası ayrı ayrı değere sahiptir ama Çanakkale ve İstanbul boğazları jeopolitik değeri en yüksek yerlerdendir. Buraları itilaf devletlerinin almasıyla Osmanlı Devleti tez elden ortadan kaldırılmış olacaktır. Üçüncü bir nokta Rusya temel bir müttefiktir. Ulaşılması gerekir. Savaşın başlangıcından itibaren Rusya ile irtibatları hep kopuktur. Bu önemli bir durumdur. Çünkü Rusya'daki özellikle tarım malzemesine ihtiyaçları vardır. Rusya'nın itilaf devletlerine gidecek silaha ihtiyacı vardır. Ama bu sağlanamamaktadır. Rusya'ya tek geçiş burasıdır. Dördüncü bir husus da Almanya-Avusturya bloku güneyden kuşatılacaktır."
İngilizlerin hesabının, savaşın takriben bir, bir buçuk yıl içerisinde sonuçlandırılması olduğunu aktaran Turan, "Savaşlarda ne kadar hesap yaparsanız yapın, ne kadar ayrıntılar üzerinde durup taktikler geliştirirseniz geliştirin, planları çok iyi kağıt üzerine dökün, savaşın bir temel özelliği de sürekli ve ağır bir şekilde bilinmeyeninin olmasıdır." diye konuştu.
Dünyanın en iyi savaş planı yapan milletinin o tarihlerde, siyasi hesaplar, sömürge hesapları, savaş hesaplarını çok iyi kurguladığını ifade eden Turan, "O zamanki İngiliz gazetelerinde, bir hafta içerisinde İngiliz donanmasının İstanbul limanında olacağını hesaplamışlardı. Galata'yı alacaklarını, Ayasofya'yı ele geçireceklerini ve İstanbul'un çeşitli yerlerine el koyacakları yazılıyordu." dedi.
"Çanakkale savaşı iki boyutludur"
Çanakkale Savaşı'nın deniz ve kara savaşları olmak üzere iki boyutta incelendiğini belirten Turan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Deniz savaşlarının en önemli günü 18 Mart'tır. Günümüzden 103 yıl önce gerçekleşmiştir. Dünya tarihinin gördüğü en önemli büyük deniz savaşlarından birisidir. Tabii taarruz şubat ayında başlıyor. Arkasından takriben bir ay sonra donanma Çanakkale'nin belli bir mevzisine, bir taraftan Settülbahir ve Kilitbahir mevkiinden geçme teşebbüsünde bulunuyor. O zamana kadar gerekli tedbirler Osmanlı ordusu cenahında da alınmış ve buna karşılık neler yapılması gerektiği planlanmıştır. Deniz müstahkem kumandanı var Cevat Çobanlı. Son derece maharetli bir kumandan. Onun da büyük gayretleri, zekası ve planlamasıyla iyi bir hazırlık yapıldığı anlaşılıyor."
İngiltere'nin, 18 Mart'ta savaşın bilinmeyeniyle karşı karşıya kaldığını ve büyük bir hüsrana uğradığını anlatan Turan, şunları kaydetti:
"Saat 12.00 ile 18.00 arası takriben 6 saatlik bir deniz muharebesi söz konusu. Deniz savaşının başlaması ve geri dönüşü ile zaferin kazanılması 6 saate sığdı. Çanakkale'nin bir temel özelliği de odur. Bu 6 saat, bir milletin, devletin tecrübesinin, bilgisinin, ekonomisinin yıllarca gerçekleştirdiği hazırlıkların, yetiştirdiği askerlerin birikiminin sonlanışının ya da ikbale dönüşümünün bir zaman dilimidir. Çok şeyin sığdığı bir zaman dilimidir. Sıkıştırılmış bir 6 saat. Arka arkaya yaralar alan İngiliz donanması bunu beklemiyordu. Çoğu dretnot denilen gemiler bunlar. O dönemdeki denizlerdeki askeri kaderi çizen gemilerdir dretnotlar. Manevrası, atışları daha iyidir. Orada Türk ordusu, coğrafyayı da kendi yanına çekerek Çanakkale zaferini kazandı. İngilizler kasım ayında geri çekilme kararı alır. Bu, İngiltere için ağır bir karardır. O zaman savaş içerisindeki bir İngiliz rüyasının sona ermesi anlamına gelir bu."
Nusrat'ın önemi
Nusrat mayın gemisinin de bu savaşta önemli bir pay sahibi olduğunu belirten Prof. Turan, "Nusrat, mucizevi bir iş yaptı. Binbaşı Nazmi Bey ve Yüzbaşı Hakkı Bey komutasındaki diğer gemi efradı boğaza mayınlar döşedi. Nusrat mayın gemisi, elde kalan 26 mayını bir gecede atmaya muvaffak olmuş. İngiliz gemilerinin de ışıklarla sürekli taradığı bir noktada o gün hava ya da puslu bulutlu olduğu için görülmemiş. Bu geminin de tarihte aldığı önemli bir rol var." diye konuştu.
Turan, Seyyid Onbaşı'nın da Rumeli kıyılarında arkadaşlarının yardımıyla omzuna aldığı ve mekanizmaya yerleştirdiği top mermisiyle önemli bir başarıya imza attığını söyledi.
"Çanakkale ruhunu şimdi Afrin'deki askerlerimizde görüyoruz"
Deniz savaşının ardından Çanakkale'de 25 Nisan'da kara savaşlarının başladığını hatırlatan Turan, şöyle devam etti:
"Çanakkale'de çok sayıda şehit verdik. Çanakkale şehitlerimizi ayrı anarız. Biz onlara borçluyuz. Milletin devamı olsun, devlet yıkılmasın diye onlar şehit oldu. Çanakkale bunlar içerisinde ayrı bir yer tutar. Artık bitti denilen milli mücadelenin temeli olacaktır Çanakkale. Milli mücadeleden Çanakkale'ye bir yol gitmektedir. Keskin bir bağ, keskin bir hattır. Çanakkale kazanıldığı için milli mücadele vardır. Çanakkale'nin ortaya çıkardığı bir temel husus da milletimize Allah'ın bağışladığı öz cevherdir, bitmeyen mücadele ruhu, yere yıkıldığı anda bile yeniden taarruza geçme kabiliyeti, 'Ben dünyada varsam, varım' diyebilen bir halidir. Bunu şimdi de Afrin'deki askerlerimizde görüyoruz. Allah onlardan razı olsun. O cevheri ortaya çıkarıyor."