TRT World Forum 2019 - Haroon Siddiqui ve Lord Richard Balfe
Toronto The Star Gazetesi Onursal Editörü Haroon Siddiqui, "Eskiden bir yerde, bir radikal ses olsa, o bölgede kalırdı.
Toronto The Star Gazetesi Onursal Editörü Haroon Siddiqui, "Eskiden bir yerde, bir radikal ses olsa, o bölgede kalırdı. Artık tüm dünyaya yayın yapılıyor. Teröristler, birbirinin yankısı gibiler. Sosyal ağlar ile radikalleşiyorlar. Sosyal medya üreticileri 'Sansür uygulayamayız.' dediler. Bunlar hep bahane oldu. Kısacası yalan söylüyorlar." dedi.
Dünyanın farklı coğrafyalarından küresel fikir liderlerini, akademisyenleri bir araya getiren ve "Küreselleşmenin Krizi: Riskler ve Fırsatlar" başlığı altında konuların ele alındığı TRT World Forum, İstanbul Kongre Merkezi'nde devam ediyor.
Toronto The Star Gazetesi Onursal Editörü Haroon Siddiqui, "Terörün Yeni Yüzü: Aşırı Sağ" başlıklık oturumda yaptığı konuşmada, 11 Eylül'den sonraki dönemde ABD'de çok fazla tepkilerin olduğunu, birçok masum kişinin hayatını kaybettiğini ancak radikallerle ilgili görüşlerin geliştiğini, Müslümanların terörist olarak görüldüğünü söyledi.
ABD'de başlayan bu görüşün daha sonra Avrupa'ya yayıldığını, ulusalcılık, yabancı düşmanlığı, çoğulculuk, çok kültürlülük gibi kelimelerin ortaya çıktığını anlatan Siddiqui, şöyle devam etti:
"Göçmen karşıtı duygulara baktığımızda, aslında göçmenlerin çoğunluğu Müslümanlardır. Burada aslında söylemlerin radikalleştiğini gördük. Bu söylemler, böyle devam etmemeliydi, bir şekilde kontrol edilmeliydi. Aşırıcı radikallerin insanları öldürdüğünü gördük. Bu bizi şu noktaya getirdi; küçük liberal demokrasilerde kendi ilkeleri, liberalizm, tolerans, çoğulculuk gibi ilkeler korunmadı. Bu küçük liberaller, bu Müslümanlara karşı olma söylemine sessiz kaldılar."
Siddiqui, sosyal medyanın aşırıcılığa etkisine ilişkin ise şunları söyledi:
"Sosyal medya en büyük suçlulardan biri. Sosyal medyada 5 milyar kullanıcı var. Eskiden bir yerde, bir radikal ses olsa, o bölgede kalırdı. Artık tüm dünyaya yayın yapılıyor. Teröristler, birbirinin yankısı gibiler. Sosyal ağlar ile radikalleşiyorlar. Sosyal medya üreticileri 'Sansür uygulayamayız.' dediler. Bunlar hep bahane oldu. Kısacası yalan söylüyorlar.
Sağ kanadın sesleri çoğunlukla sosyal medya aracılığıyla duyuldu. Solculardan, diğer kuruluşlardan çok daha iyi kullanıyorlar sosyal medyayı. 'Sözcükler öldürmez.' deniyor, evet öyle ama soykırıma yol açan Ruanda'daki o yayın nedir? Rohingya Müslümanları'na karşı yapılanlar olmuyormuş gibi davranamayız."
Küreselleşmenin çok ciddi bir zenginlik yarattığını belirten Siddiqui, bunun insanlık adına çok büyük bir başarı olduğunu, milyonlarca insanın yoksulluğun dışına çekildiğini fakat madalyonun öbür yüzüne bakıldığında pek çok insanın, dünya üzerinde hareket eder hale geldiğini anlattı.
"Beyaz olmayanların göçü" kavramının bir tehdit olarak görüldüğünü ifade eden Siddiqui, "Liberal demokrasilerde hükümetin başındaki insanlar, gereken uzlaşmayı sağlayamadılar. Trump da git gide beyaz milliyetçiliği körüklüyor. Benim elimi hareket ettirme özgürlüğüm, senin yanağına değdiği noktada biter. Ben Amerika'daki mutlak özgürlük ifade kavramına katılmıyorum çünkü bu, Amerika'da güçlü grupların, kaynakları yönetebilen insanların işine yarıyor." dedi.
Teknolojinin çok hızlı ilerlediğini, sağ kanadın da bunu etkin bir şekilde kullandığını ama oradaki maruziyetin kısıtlanabileceğini belirten Siddiqui, "YouTube'un 9 milyar kişiye yayın yapması gerekmiyor. Kısıtlama yapılırsa belki daha az kişi ulaşabilir, sağ kanadın manifestolarına." diye konuştu.
Toplumların, İslamofobinin tehlikelerini görmeye başladığını dile getiren Siddiqui, "İslamofobi dediğimiz şey, antisemitizmin aynısı. Aynı zamanda sosyal medya tehlikeleriyle, regüle edilmesiyle ilgili bir uyanış var. Bence toplu bir bilgelik de var. Emniyet güçlerinin şimdiye kadar sadece İslam, radikallik gibi şeylere odaklandığı ve artık farklı şeylere bakması gerektiğiyle ilgili bir bilgeliğe de varıyoruz. Demokrasinin de bu anlamda güçlü duracağına inanıyorum." değerlendirmesinde bulundu.
"Terörizmle mücadele için stratejiler aranmalı"
İngiltere Lordlar Kamarası Üyesi Lord Richard Balfe de din ile terörist faaliyetleri birbiriyle ilişkilendirmekten hep kaçındığını söyledi.
Müslümanların çoğunun gayet iyi, huzurlu, topluma katkıda bulundukları yaşamlar sürdüğünü dile getiren Balfe, İngiltere'ye bakıldığında en kötü teröristlerin, Hıristiyanlık'tan Müslümanlığa geçiş yapmış kişiler olduğunu, İngiliz hapishane sisteminde radikalleşmenin de teşvik edildiğini belirtti.
Terörizmin yeni bir şey olmadığını, burada yeni olanın iletişim kurma şekilleri olduğunu aktaran Balfe, internet ve iletişim sayesinde her şeyin çok daha kolaylaştığını, bu nedenle terörizmle mücadele etmek için stratejiler aranması gerektiğini vurguladı.
Geçen yıl İngiltere'de aşırı sağcılıkla ilgili bir uyarı yapıldığına, bu sağcı hareketle mücadele edilmesi gerektiğine dikkati çeken Balfe, bireylerin o devletteki özgürlüklerinin güvence altına alınması için arada bir bireylerin özgürlüğünün de sınırlanması gerektiğini söyledi.
"Aşırı sağcılardaki tehlike şu; kapsamı daraltmaya çalışıyorlar"
Balfe, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Aşırı sağcılardaki tehlike şu; kapsamı daraltmaya çalışıyorlar. Açıklıkla ilgili çok şey söylenebilir ama şöyle bir etken de var arka planda, Sovyetler Birliği'nin çökmesiyle sermaye gittikçe yükselişe geçti. Sadece medyada, sadece aşırı sağda değil, işçi haklarının olmaması, işçilerin zorlanması, alttaki yüzde 50'lik dilimin yaşam standartlarında son 20 yılda artışın olması için ciddi bedeller ödendi. Burada kaybeden insanların sitemlerini anlayabiliyorum. Toplumların gelişmesinde bu çok çok önemli.
Ondan sonra medya ortaya çıkıyor. Onlar bununla mücadele ediyor. Sadece terörizmle değil, otoriter siyasetçilerin yükselişiyle de mücadele ediyorlar. Bu, sağcı aynı zamanda iyi durumdaki kişiler tarafından teşvik ediliyor. Polonya'ya baktığımızda sosyal demokrat politikalar var ama yabancılara tahammül edememe, farklılıklara tahammül edememe gibi bir durum da var."
"Bazı durumlarda özgür ifadeyi kısıtlamamız gerekiyor"
Balfe, rahatsız edici gerçeklerle karşılaşmanın, sorunla başa çıkmayı nasıl etkilediğine ilişkin, şunları kaydetti:
"Bence çok rahatsız edici gerçeklerle karşı karşıya kalıyoruz. İngiliz muhafazakarlar olarak geleceğe baktığımızda, toplum içindeki bazı insanların diğerlerini düzenlemesi gerekiyor gibi görünüyor. Burada da hükümetlere güvenmek gerekiyor. Sağ kanat ve sol kanat terörünü de göze almak gerekiyor. Bizdeki İçişleri Bakanlığı'na dönüp, 'Bakın şu işi bir yapın, yani devlet olarak gücünüzü, kaynaklarınızı kullanın, bu suça yönelik komplo teorileriyle başa çıkın.' demek gerekiyor. Her sene çok ciddi sayıda terör saldırısının önüne geçiliyor polis tarafından. Aslında hiçbir zaman referandum yapılmamalı diye düşünüyorum. Çok zor sorular referandumda insanlara sorulmamalı. Mesela idam cezasıyla ilgili bir referandum yapılacak olsa İngiltere'de, idam cezası geri gelir. O yüzden bence oradaki devlet fonksiyonlarına güvenmek gerekiyor."
İstenilen tip toplumun önünde duran tehditlere karşı çok güçlü olunması gerektiğini vurgulayan Balfe, "Bazı durumlarda özgür ifadeyi kısıtlamamız gerekiyor. Çünkü özgür ifade, nefret söylemine döndüğü zaman bir çizgi çizilmesi gerekiyor. Bu çizgiyi de devletin çizmesi gerekiyor." şeklinde konuştu.