Töre/Namus Cinayetlerinde Gelinen Son Nokta ve Çözüm Önerileri Paneli
Dicle Üniversitesi Kadın Sorunları Uygulama ve Araştırma Merkezi tarafından "Töre/Namus Cinayetlerinde Gelinen Son Nokta ve Çözüm Önerileri' paneli düzenlendi.
Dicle Üniversitesi Kadın Sorunları Uygulama ve Araştırma Merkezi (DÜKSAM) tarafından 8 Mart Dünya Kadınlar Günü münasebetiyle "Töre/Namus Cinayetlerinde Gelinen Son Nokta ve Çözüm Önerileri" adlı panel düzenlendi.
Moderatörlüğünü DÜKSAM Müdürü Prof. Dr. Nuriye Mete'nin yaptığı panele; (Töre Cinayetlerinin Önlenmesinde Söylem ve Söylem Bütünlüğünün Önemi) konusuyla Prof. Dr. Sabri Eyigün, (Töre ve Namus Cinayetlerinin Önlenmesinde Toplumsal Algının Rolü) konusuyla Prof. Dr. Rüstem Erkan, (Üniversitemiz Öğrencilerinin Namus ve Namus Adına Uygulanan Şiddet Tutumları)konu başlığıyla Yrd. Doç. Dr. Gamze Erten Bucaktepe panelist olarak katıldı.
Açış konuşmasını yapan Prof. Dr. Nuriye Mete, şiddeti en üst düzeydeki insan hakları ihlali olarak tanımlarken, töre cinayetini ise, kadına yönelik şiddetin en ağır biçimi, kadınları en temel hak olan yaşama hakkından men etmek olarak tanımladı.
Her Yıl Dünyada 5 Binden Fazla Kadının Namus Sebebi İle Öldürülüyor
Töre cinayetlerinin yalnız ülkemizde değil tüm dünyada önemli bir sorun olarak varlığını sürdürdüğüne dikkat çeken Mete, Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu'nun tahminlerine göre her yıl dünyada 5 binden fazla kadının namus sebebi ile öldürüldüğünü açıkladı. Batılı toplumların bunu onur cinayetleri olarak tanımladığını kaydeden Mete, Türkiye'de ise 2003 yılından bu yana verilen resmi rakamlara bakıldığında her yıl 200 den fazla kadının töre cinayetlerine kurban gittiğinin altını çizdi.
Dicle Üniversitesi öğrencilerinin namus ve namus adına uygulanan şiddet tutumları üzerine yapılan anket çalışmasından söz eden Yrd. Doç. Dr. Gamze Erten Bucaktepe, Öğrencilerin namus konusunda belirli değer yargılarının bulunduğunu belirtti. Şiddetin geçmişine inerek eski mumyalanmış kadınların kırıklarını örnek gösteren Bucaktepe, şiddet skorları ile ilişkili sosyodemografik özelliklere değindi.
Yaşın ilerlemesi ile şiddet arasındaki ters orantıya dikkat çeken Bucaktepe, yaş faktörü ilerledikçe şiddet ve şiddete onayın da azaldığını söyledi. Sonuç olarak değer yargıları ne olursa olsun öğrencilerin büyük bir çoğunluğunun namus adına kadına şiddet uygulanmasını onaylamadığını kaydeden Bucaktepe bunu etkileyen faktörler üzerinde durdu.
Töre cinayeti demenin bile konuyu belli bir meşru temele oturttuğunu dile getiren Sosyolog Prof. Dr. Rüstem Erkan, son zamanlarda ülkemizde işlenen cinayetlerin töre ve namus cinayeti olmadığını, bir kadın cinayeti olduğunu söyledi.
Türkiye'de 2000'li Yıllardan Bu Yana Kadın Cinayetleri Artış Gösterdi
Töre ve namus kavramı yerine kadın cinayeti kavramının kullanılmasını daha çok uygun bulduğunu anlatan Erkan, Türkiye'de 2000'li yıllardan bu yana artış gösteren kadın cinayetleri üzerinde durdu. Türkiye'deki hızlı dönüşümde, modernleşme sürecinde erkekler üzerinde yürütülen modernleşme süreci tamamlandığını ancak kadın alanındaki modernleşme sürecine kadının geç girdiğini belirtti. Türkiye'de son zamanlarda kadınların toplumsal hayata katılmasıyla birlikte yeni sorunlarla karşılaşıldığını söyleyen Erkan, ataerkil yapının hakim olduğu bir modernleşme sürecinde kadınların talepleriyle, gelmek istedikleri konum ile sürecin çakışır hale geldiğini ifade etti.
Herhangi bir toplumda bir toplumsal olgunun meşruiyeti yoksa o olgunun geçerliliğini sürdürmesinin zor olduğuna dikkat çeken Erkan konuyu örnekler üzerinden değerlendirdi.
En eski çağlardan günümüze kadar Doğu toplumlarında olduğu gibi Batı toplumlarında da her zaman açık ya da örtülü bir biçimde ağırlıklı olarak kadına endeksli bir namus anlayışının var olduğunu söyleyen Prof. Dr. Sabri Eyigün, töre cinayetlerinin meydana gelmesinde, zihniyetin, tutumların, tarihten gelen kültürel kodların, erkek egemenliğinin, aile ve aşiret yapısının, kişilerin sosyo-ekonomik durumları ve düşük benlik algılarının etkili olduğunu açıkladı.
Namus bahanesiyle gerçekleşen cinayetlerde sadece kadınların değil, aynı zamanda erkelerin de öldürüldüğüne dikkat çeken Eyigün, özellikle aldatma, zina ve toplumun diğer ahlak normlarına uymayan durumlarda erkeklerin öldürüldüğünü söyleyerek medyaya yansıyan örnekler üzerinde durdu.
Töre Cinayetlerini Önlemeye Yönelik Çözüm Önerileri
Töre cinayetlerini önlemeye yönelik söylem ve çözüm önerileri üzerinde duran Eyigün, çözüm önerilerini şu başlıklar altında topladı: "Töre cinayetleri çok yönlü incelenmelidir. Sadece toplumsal cinsiyet üzerinden konuşmak çözüm değil. Toplumu oluşturan tüm dinamiklerin üzerinde mutabık olacağı ortak bir dilin geliştirmesi gerekir. Aydınlatmaya yönelik ulusal bir eylem planı hazırlanmalı. Öncelikle söz konusu toplum ve çevrelerde var olan şiddet kültürü ile mücadele edilmesi gerekir. Töre cinayetlerini öncelikli olarak bir insan hakları ihlali olarak görmek gerekir. Değersiz toplum olamaz, toplumun önüne bize özgü ve de evrensel değerler konmalıdır. Medyanın cinayetleri sunuma biçimi önemlidir."
Toplumu Oluşturan Tüm Dinamiklerin Üzerinde Mutabık Olacağı Ortak Bir Dilin Geliştirmesi Gerekiyor
Töre cinayetleri konusunda toplumda ortak kabul görecek açıklamaların olması gerektiğinin altını çizen Eyigün, "Ancak devletin söylemi, radikal feministlerin söylemiyle, diyanetin söylemiyle, STK'ların söylemi birbiriyle örtüşmüyor. Feminist gruplar, töre cinayetlerini sadece kadının cinsel özgürlüğüne indirgiyor. Kapalı toplumlarda bu, inanılmaz tepkilere sebebiyet veriyor. Töre cinayetleri, cinayettir ve İnsan hakları ihlalidir" dedi.
Fakülte dekanları, öğretim elemanları ve çok sayıda öğrencinin katıldığı panel, öğrencilerin sorularının cevaplandırılması ile sona erdi.