Haberler

Selçuk: Türkiye Bölündü, Bu Para Çalmaktan Daha Tehlikeli

Haberler
Güncelleme:
Haberler
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

Sanatçı Timur Selçuk, Türkiye'nin şu anki durumunu yorumladı: Cumhuriyet böyle bir felaket görmedi. Ülke bölündü. Bu para çalmaktan daha tehlikeli.

Bilal Teymur, İsmail Sağıroğlu - HABERLER.COM/ÖZEL

Timur Selçuk, müziğin her türünde eserler vermiş büyük bir sanatçı. Türk Sanat Müziği'nin efsane ismi Münir Nurettin ve tiyatro sanatçısı Şehime Erton'un oğlu olan Timur Selçuk, çağdaş Türk şairlerinin eserlerini besteleyerek büyük hayran kitleleriyle buluştu, geniş kitleler tarafından sevildi. Yaptığı şarkılarla bir dönemi derindin etkiledi. Sadece müziğiyle değil politik görüşleriyle de her zaman dikkat çeken bir isim olan Selçuk ile haberler.com okuyucuları için gündeme dair özel bir röportaj gerçekleştirdik.

RÖPORTAJDAN DİKKAT ÇEKEN SATIRBAŞLARI...

- Barış görüşmelerinden bir şey çıkmaz. Melanetten yola çıkarak barış elde edilmez

- Türkiye'yi bölmeyi ve ahlaklı namuslu insanları yok etmeyi başaramayacaklar. Ben bu yaşımda silah kuşanır inerim sokağa.

- Gezi Eylemleri, saf, naif, temiz bir harekettir. Sağdan, soldan kullanılmaya çalışıldı. Ama çocuklar, gençler reddettiler.

- Seçimler palavra. Dünyayı 10 aile yönetiyor.

- Yöneticilerimiz bu halkı her konuda böldüler. Bu para çalmaktan daha büyük bir tehlike.

- Ya bütün siyasi kadrolar, yöneticiler ve MYK'lar değişecek, ya da yeni bir parti kurulacak.

İnternetle, sosyal medyayla aranız nasıl?

İnterneti, sosyal medyayı pek sevmiyorum.

Üstüne şarkı yazdığınız Gezi eylemleri, sosyal medya olmasaydı bu kadar büyümezdi. Niye sevmiyorsunuz?

Hayır gezi (kalbini gösteriyor) burada organize oldu. Bu ilaca benzer. Biliyorsunuz tıp, ilaçları yapan eski sağaltıcılardan yola çıkarak yapılmış bir şeydir. Sağaltıcılar sadece insan üzerinde zaman içerisinde deneyimlerini geliştirirken bir takım yararlı ve zararlı ilaçları buldular. Şimdi onlar laboratuarlar da yapılıyor, bu sadece zaman kazandırıyor. Ayrıca bir yanı daha var. Sağaltıcılar, yani onlar, bu işi yaptıkları zaman insanları şimdiki tıpçılar gibi kobay olarak kullanmıyorlardı. İnsanlardan imza alıp mesela, 'şu şu ilacı sende deneyeceğiz' diye izin alıyordu. Adam bir ay daha yaşayabilmek için o imzayı veriyordu. Eskiler daha namusluydu. Şimdi insanlar daha ahlaksız. Her daldaki insanlar daha ahlaksız.

Peki ahlaksızlığın nedeni nedir?

Bunun nedeni, bir maya, iki sosyal ortam. Maya, yaradan herkesin içine aynı mayayı koyar. Özel durumlar farklıdır. Hitlerin mayası farklıdır, Apo'nun mayası farklıdır. Onlar özel durumlar.

Bu Türk milletiyle ilgili bir şey mi?

Hayır, bu bütün dünyayla ilgilidir. O yüzden hem Hitler diyorum, hem Apo diyorum. Ama bir de Mustafa Kemal, Peygamber Efendimiz var. Onlar da hayırdan ve barıştan yana özel mayalıdırlar. Öbür iki mikrop şer ve savaştan yana mayalıdırlar. Bu maya tohumlarının gelişmesi için toprak dediğimiz sosyal ortam söz konusudur. Bu da insandır, insanların topluluğudur. İnsanları hayırdan ve barıştan yana yönetirseniz, hazırlarsanız o toprakta Mustafa Kemaller ve Peygamber Efendimizin ahlaklına sahip insanlar yetişir. Şer ve bölücülükten yana hazırlarsanız, 12 yıldır bizi yönetenler gibi, o zaman her konuda ayrılırsınız. Eskişehir de altı tane polis bozuntusu bir çocuğu öldürür.

"ÖCALAN'LA GÖRÜŞÜLEREK BARIŞ OLMAZ"

Apo ile Hitler'i aynı kefede değerlendirdiniz. Bir çok insan için Abdullah Öcalan bir lider ve şu anda Türk hükümetinin barış için görüştüğü bir isim. Bu kadar keskin bir şekilde karşı çıkmanız, böyle bir benzetme yapmanızın nedeni ne?

Siz hatırlar mısınız 1984'te Eruh'tan sonra 42 kişi bebek, kadın, adam ve yaşlı öldürdükten bir süre sonra gazeteciler sordular, 'niye bunu yaptınız' diye. 'bunu yapmasaydık bizi ciddiye almazlardı' dedi o alçak, bitmiştir.

'Öcalan'la görüşülmesin' diyorsunuz, barış için başka bir alternatifiniz var mı?

Bu barış olmaz. Melanetten yola çıkarak barış elde edilmez. Cinayetten yola çıkarak barış elde edilmez. Böyle bir şey yoktur, olamaz. Bu, bugünkü iktidarın üçkağıdıdır, başka hiçbir şey değil. Çünkü bugünkü iktidar, yeşil sermaye ve feodal düzen bütün BDP vs.ler, bin yıllık feodal düzenin, Güneydoğu'daki, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı olan Kürt kökenli kardeşlerimizin kanını emen alçak feodal düzenin meclisteki, takım elbiseli uzantılarıdırlar.

"BU YAŞIMDA SİLAH KUŞANIR SOKAĞA İNERİM"

İnsanlar oy alarak seçimle meclise geliyorlar. BDP en son seçimde yüzde 7 - 8 civarında oy aldı.

Yüzde 8 oy almadılar. Siz silah zoruyla dükkan kapatırsanız. Silah zoruyla milleti sokağa dökerseniz, silah zoruyla 'buradan şu başkan çıkmazsa, bu belediye çıkmazsa sizi mahvederiz' derseniz. Yani 'bizi ciddiye almaları için biz bunu öldürdük' diyen adamın oyuna güvenilir mi? Ya çocuklar nerede yaşıyorsunuz Allah aşkına. Ben sizin babanız yaşındayım sizden daha uzağı görüyorum. Başaramayacaklar, Türkiye'yi bölmeyi ve ahlaklı namuslu insanları yok etmeyi başaramayacaklar. Mümkün değil. Benim gibi düşünen ve konuşan son ahlaklı insan geberene kadar başaramayacaklar. Bu kadar kesin söylüyorum. Ben bu yaşımda silah kuşanır inerim sokağa.

Barış görüşmelerinin kamuoyunda bir anlamı yok mu diyorsunuz?

Hiçbir anlamı yok, zaten yapılan şeyler belli. Giderek aşağı iniliyor. Kimsenin inancı kalmadı. Bu AKP'nin üçkağıdından başka bir şey değildir. Rant pazarlığıdır bu. Bu sitemdeki yazılarımda da var. Sadece feodal sistemle yeşil sermayenin pazarlığıdır. Irak'tan ne kadar ithalat, ihracat yapacağız, Suriye'den bilmem ne yapacağız. Bunların arkasındaki destek de Avrupa ve Amerika'dır. Avrupa ve Amerika'yı da yöneten güç ve para tarikatıdır. Bunlar 10 tane ailedir en fazla. Bunların Allah'ı yoktur, bunların dini, imanı, ahlakı yoktur. Amerikan Cumhurbaşkanı'nı seçerler Türk Başbakanı'nı da seçerler, Fransız Başbakanı'nı da seçerler. Kullanabilecekleri adamı seçerler, kullanmadıkları zamanda süpürürler.

"SEÇİMLER PALAVRADIR"

Sizin bu teziniz doğruysa, yaptığımız demokratik seçimler, partiler nedir peki?

Hepsi palavradır. Dünyanın her yerinde ahlaklı insanların ayağa kalkıp, halk iktidarı kurana kadar bu alçaklarla mücadele devam edecektir.

"GEZİ, AİLE SEVGİSİ GÖRMEYEN AKILLI ÇOCUKLARIN GÖSTERDİĞİ TEPKİDİR"

Sizin 1 Mayıs şarkılarınız var. Gezi'yi bu gözle değerlendirdiğinizde bunun bir halk isyanı olduğunu düşünüyor musunzu?

Doğal bir harekettir. Birçok tetikleyicisi vardır. Gençliğini çocukluğunu yalnız geçiren aile sıcaklığından yoksun gençlerimizin. Çünkü hepsi yetişmiş çocuklar yüksek puanlar alıp üniversiteyi kazanmış kişiler. Bakmayın siz üstün zekalı Başbakanımıza 'çapulcu' diyor. Ama aklı o kadar çalışıyor. Onun için o çocuklar göremedikleri, yaşayamadıkları aile sevgisi, ana baba sevgisi karşısında bir isyan. Bu isyanı Gezi kalıbına döktüler. Çok dürüst saf ve naif bir tepkiydi.

Sizce Gezi olayları neden patlak verdi?

Benim nedenlerini tam olarak söylemem mümkün değil. Sadece bir toplumsal tepki olarak görmek gerekiyor. Bir de bazı hastalıklar biliyorsunuz, 'ya ben çok iyiydim hiçbir şeyim yoktu, birden bire böyle oldum' dersiniz. Toplumsal olaylar da böyledir. Hiçbir şey yok gibi gözükür, ağaç bir motiftir. Aslında ağaç değildir. Oradaki motif bir simge, bir toplumsal sıkıntı, bir anda ağaç ve çevresinde gelişip sokağa döküldü. Saf, naif, temiz bir harekettir. Sağdan, soldan kullanılmaya çalışıldı. Ama çocuklar, gençler reddettiler bunu. CHP, MHP, BDP'yi reddettiler. Çok da iyi yaptılar. Güzel bir dik duruştu. Aslında bütün bu hareketlerin siyasi bir çizgiye dönüşmesi, örgütlü bir mücadele biçimine dönüşmesi gerekir.

"YENİ YÖNETİMLERE İHTİYAÇ VAR"

Gezi'deki gençler bir parti mi kursun?

Yok, gençler parti kursun diye değil. Sadece bu seçimler ve önümüzdeki seçim belli edecek. Ya bütün siyasi kadrolar, yöneticiler ve MYK'lar değişecektir ya da yeni bir parti kurulacaktır. Artık ahlaklı yurttaşların sesi duyulacak yeni yönetimlere, parti ismi aynı olabilir ama yeni yönetimlere ihtiyaç var ya da yeni partilere ihtiyaç var. Bu kaçınılmazdır.

"KADINI BOZDUĞUNUZ ZAMAN TÜM TOPLUMU BOZARSINIZ"

Genel bir ahlaksızlıktan bahsetdiniz. Türkiye'de hakikaten manavdan elma alırken bile dikkatli olmazsanız, size çürük elmaları verirler. Bu noktaya nasıl geldik?

Yani biz çok erdemli bir milletiz. Bir kurtuluş savaşı vermiş bir milletiz. Üstelikte Müslüman bir milletiz. Kitabımızın özeti ahlaklı insan demektir. İslam, sulhtur, barıştır. Bir de en önemli özelliği muhalif olmaktır. Zaten Peygamber Efendimiz de bir devrimcidir. Sanıyorum bu, bir aile, ikincisi, sosyal devlet. Bu ikisi tam yerine oturmadı. Aile dediğimiz zaman kadın, erkek egemen toplumlarda kadın gelişemez. Türkiye'de de kadın gelişmemiştir. Bakmayın büyükşehirlerde alışveriş yapan kadınlara. Kadın başka bir şeydir. Kadın Allah'ın bütün sıfatlarını, bir insan üstünde taşınabilecek şekilde yaratılmıştır. Öyle bakmak lazım. Sabrıyla, cesaretiyle, cömertliğiyle, yiğitliyle her şeyiyle, erkekte bu vasıflar yoktur. Dolayısıyla kadında bu vasıfların gelişmesine erkek egemen toplumlar izin vermezler. Onun için kadını istediğimiz gibi olmamış, yetişmemiş kadını farklı yollara, tüketime yönlendirmek çok kolaydır. Kadını bozduğunuz zaman aileyi bozarsınız. Aileyi bozduğunuz zaman çocukları bozarsınız. Yeni nesli erkekleri, kadınları ve aileyi bozarsınız. Bozduğunuz zaman toplumu bozarsınız. O bakımdan ben buna bağlıyorum biraz.

"İLK BİAT NATO'YA GİREREK OLDU"

1946 doğumluyum. Demokrat parti iktidarından itibaren ailemizde hep siyaset konuşulur, aşağı yukarı bütün bu gelişmeleri yakından takip ettim. Bu bakımdan 1946 sonrası çok partili sistemle beraber ilk biat NATO'ya girme. Bütün bu Kurtuluş Savaşını yapmış bir ruh, sanki başka bir ruhtu. 1946'dan sonra terk edildi o ruh maalesef. Sovyetler Birliği korkusundan dolayı terk edildi. O yüzden 1946 sonrası ülkeyi yönetenlerin, istisnalar hariç doğru bir yönetim yapmadıklarını düşünüyorum.

Adnan Menderes dönemi de buna dahil mi?

Hepsi dahildir. Hiç istisna yok. Sadece ahlaklı insanlar olarak, tarihi geçmişi olarak İsmet İnönü bir de genel insan vasıflarından ötürü rahmetli Bülent Ecevit. Bunlar benim için çok önemli insanlardır. Bu iki parantez dışında benim gönlümde diğerlerinin yeri yoktur.

"CUMHURİYET DÖNEMİ BÖYLE BİR AFET YAŞAMADI"

Gezi parkındakiler için "naif ve saf" dediniz fakat onun karşısındakiler de sürekli onların oluşturduğu şiddetten yakınıyorlar ve eleştiriyorlar.

O hareketler içerisinde taş atan, araba yakan, işyeri camı kıran bunlar o çocuklar değil. Bütün bunların içerisinde karışan insanlar var. Dolayısıyla bu konular çok şaibeli konular. Bunun için siz 'şunlar yapıyor' diyemezsiniz. Aradan sızmış olanlar yapabilirler.

Bir de polisin gösterdiği şiddet var...

Polisler de benim kardeşlerimdir. Çünkü genelde orta ve dar gelirli ailelerin çocukları asker ve polistir. Dolayısıyla bu ailelerin çocukları, çocukluğunu nasıl yaşamıştır? Genelde dar gelirli ailelerde devamlı bir, gelirin dar olmasından kaynaklanan bir sürtüşme söz konusudur. Genelliklede evdeki adam kadını döver. Kadın adamı dövemeyeceği için çocuğu döver. Çocuklar sokakta mahallede oynarlarken birbirlerini döverler. Kısacası bu tarz bir ortamdan yetişmiş gençler genelde potansiyel bir saldırganlık söz konusudur. Bu gençlerimiz polis oldukları zaman 36 saat hiç dinlenmeden çalışırlarsa, dolayısıyla o çocuğun karşısına mezardan babası çıksa o gaz bombasını atacaktır, suyu da sıkacaktır. Bir de insanı, insanlık dışı hale getirmemek lazım. Kim o gençleri bu hale getirir? Müdürleri, emniyet genel müdürlüğü, içişleri bakanı ve en baştaki kişi Recep Tayyip Erdoğan denen kardeş. Dolayısıyla siz polisi hedef alırsanız, yanlış yere nişan alırsınız. Esas hedef alacağınız yer Recep Tayyip Erdoğan'dır. Cumhuriyet dönemi böyle bir afet yaşamadı. Bu da halkın kabahatidir.

"AHLAKLI İNSANLAR BÜYÜK BİR ÇATI OLUŞTURSUN"

Yine Gezi eylemlerinde en çok tartışılan bir konu Kabataş'ta bir kadının darp edildiği yönünde Başbakan Erdoğan tarafından ortaya atılan iddia...

Yöneticilerimiz bu halkı her konuda böldüler. Artık birbirimize düşman hale geldik. Birbirimize rahatça söyleyecek, birbirimizle tartışırken kavga etmeyecek bir ortamı ortadan kaldırdılar. Dolayısıyla bir halka, bir ülkeye yapılacak en büyük zarar budur. Bırakın para çalmayı etmeyi, inanın para çalmak o kadar zararlı değil. Kutuplaştırma, bu çok büyük bir zarar.

Peki sizce nasıl bir barış planı sağlanabilir, sizin planınız ne?

Onu da şu şekilde yazılarımda söylüyorum; 'ahlak ve insan ahlaklı yurttaş, büyük bir çatı' bütün farklılıklarımız o çatının altında ve bu çatıyı beslemek koşuluyla. Dini aidiyetimiz, Tanrı tanımazlığımız, siyasi görüşümüz, etnik kimliğimiz ya da mezhepsel kimliğimiz. Ben şimdi kendime sorarım, namaz kılan, Kuran okuyan bir insanım. Şimdi sorarım kendime; 'Dürüstlüğüne güvenmediğim bir Müslüman mı benim dostum olsun, yoksa dürüstlüğüne güvendiğim bir Tanrı tanımaz mı?' hiç düşünmem, ahlaklı bir Tanrı tanımaz benim dostumdur. Dolayısıyla bu özel aidiyetler tüm saygınlıkları içerisinde ahlaklı yurttaş, ahlaklı insan çatısını besledikleri sürece hayırdan ve barıştan yana iş yaparlar. Fakat bu aidiyetlerden biri bu çatıyı delip Kürt açılımlı derse, alevi açılımı derse, ben yokum. Türkiye Cumhuriyetinde yaşayan tüm ahlaklı dürüst insanlar benim kardeşimdir, diğerleri değildir.

"ALLAH BANA KİMSENİN VERMEDİĞİ BİR YETENEK VERDİ. BUNUN HESABINI SORAR"

Yolsuzluk ve rüşvet operasyonu yapıldı. Bir çok iddialar var. Ortaya çıkan şeyler sizi şaşırttı mı?

Beni artık hiçbir şey şaşırtmıyor. 50 yaşından beri artık beni şaşırtmıyor hiçbir şey.

Şu an ki ruh halinizi tarif eder misiniz?

Son derece mücadeleciyim, engel tanımayan bir mücadeleci.

Buna neden ihtiyaç duyuyorsunuz?

Çünkü sorumlu olduğum sevdiğim bir Türk milleti var. Bir halk var. Sadece kendimi düşünerek yaşarsam hesap günü, hesabımı veremem. Allah, bana çok büyük bir yetenek vermiş. Kimsenin duymadığı sesleri duyuyorum ben. Ondan bir beste yapıp sunuyorum. Üst
düzey bir duyarlılık vermiş bana. Çiçeğin sesini duyuyorum, kuşun sesini duyuyorum, denizin sesini duyuyorum ve bunları değerlendirip bir ürün ortaya koyuyorum ve bunu paylaşıyorum. Tabiki de haksızlıklar karşısında da dik duruyorum, sessiz kalmıyorum.

"NE YESEM KİLO ALAMIYORUM"

Kilonuz çok ideal bir kilo. Yeme içme konusunda neler yapıyorsunuz, nelere dikkat ediyorsunuz?

Ben çocukluğumda da çok duyarlıydım. Beş yaşında gastritim vardı, on beş yaşında ülserim vardı. 20 - 21 yaşlarımda iki büyük mide kanaması geçirdim. Midemin beşte dördü yok. İnce bağırsağın bir bölümü yok. Dolayısıyla ne yersem yiyeyim şişmanlamıyorum. Bir de bütün bu ameliyatları geçirmeden önce ben hem günde 4-5 saat piyano çalışırdım, hem de Galatasaray genç takımıyla İstanbul şampiyonluğum var yüzme konusunda. Sporu hiç bırakmadım. Uzakdoğu sporları yaptım, jimnastik yaptım, yüzmeye de devam ederim. Yani şöyle sabah önce aynada bir kendime bakarım. Rahmetli babacım, 'halkın karşısına çıkan adam, halkın gözüne hakaret etmemeli. Oğlum kilona, temizliğine saçına başına çok dikkat et. Allah herkese temiz olacak gibi bir fizik, bir ruh armağan etmiştir. Yeter ki sen onu keşfet ve ona sahip çık, kimseye özenme' derdi. O bakımdan çok dikkat ederim, her gün tartılırım.

Bir yeme içme kriteriniz, bir planınız var mı?

İçkiyi gençlik yıllarımda içtim. Bir takım sanat camiasında bulunan gençlerinde yaptığı gibi, o ortamlarda içmemen gerektiği durumda dahi içtim. Daha sonra baktım bu ortamlar bana zaman kaybettiriyor. Hem sağlığımdan da edecek. O sebepten içki muhabbetini bıraktım. Sigara zaten çok nadir olarak keyif sigaralarım vardır. Bir ufacık konyak koyarım bir neskafe gibi bir şey. Öyle bir keyif yaparım. En son aldığım sigara paketi kurtlanmıştır. O kadar da az içerim. Ben ağzıma içki koymam, ben ağzıma sigara koymam gibi şeyleri sevmem. Ben ne zaman ne kadar içeceğimi bilirim. Öbürü yasak gibi, çünkü benim yapım biraz asi bir yapı, anarşist bir yapı. Allah'tan onu yönlendirmeyi yaşımın verdiği tecrübeyle daha iyi biliyorum. Çünkü bu yapıyı bu dürtüyü yönlendirmeyi bilmezseniz zarar vermeye başlarsınız, hem kendinize hem çevrenize. Onun için o yemek içmek konusu bundan kaynaklanıyor.

Saç için özel bir şey yapıyor musunuz?

Saç için özel bir şey yapmıyorum. Hep onu sorarlar, ne boya başka bir şey. Anneciğim de böyleydi, Babacığım da böyleydi. Çok az beyazlarım var.

"BABACIM, KONSERDEN ÖNCE IHLAMURUNA BİRAZ KONYAK KATARDI"

Bu sanat ortamındaki içkili ortamlardan bahsettiniz. Genelde de sanatla uğraşan kişilerde hep böyle şeyler vardır. Acaba sanat üretirken bir etkisi mi oluyor veya oradan ilham mı alıyor insanlar?

Ondan pek ilham alındığını sanmıyorum. Çünkü sahneye çıkmadan, babacığım ıhlamurun içerisinde cep konyağının kapağı dolusu eklerdi. Konser bitene kadar onu yudumlardı. Bir defa ben de yapayım dedim, bir yudum aldım. İkinci şarkıda başım dönmeye başladı. Midem ameliyatlı olduğunda direk kana karışıyor. Onun için bıraktım. Ama sanıyorum sanatçılar o muhabbeti seviyorlar. Bizim camiada severler içkiyi. Bana ama ağır geldi. Ben çektim kendimi sağlığımdan dolayı. Bakın görüyorsunuz değil mi her şerde bir hayır var ben de aslında seviyorum içkiyi. Midem böyle olmasaydı hala içiyor olacaktım.

Biraz daha bu camialar dine mesafelidir. Siz de dini referans alıyorsunuz. Bunun nasıl etkisi oldu?

Onun camia ile alakası olduğunu düşünmüyorum. O kişi ile ilgilidir. Onun için öyle bakmamak lazım. Bütün ahlaklı insanların Yaradan ile bağlantısı vardır. Ama bazıları bunu söylemez, bazılarının aile ortamı ona bunu hatırlatmamıştır küçük yaşlarında. Ama bütün
ahlaklı insanlar, tabiata inanıyoruz deseler de tabiat Yaradan'ın bir parçası olduğu için Yaradan'a inanıyorlardır. Onların lafzen de söylemelerine gerek yok. Ben onların ahlaklımı, ahlaksız mı olduklarına bakarım. Ahlaklıysalar, Hıristiyan da olsa ne olursa olsun benim için yukarıyla bağlantısı vardır. Çünkü Yaradan ahlaklı insanları sever ve korur.

"UMUTSUZLUK BİZLERE YAKIŞMAZ"

Şu anda gündeminizde neler var?

Nüket Duruyla bir Türkiye turnemiz var, 'bizim şarkılarımız' isimli. http://www.bizimsarkilarimiz.com isim bir sitemiz var, girip bakabilirsiniz. Konserler yapıyoruz. Son bahara kadar böyle gidecek. İleride Gaziantep, Hatay ve Karadeniz etkinlikleri devreye girecek. Bir de yaz konserleri. Herhalde bir 30-40 konser olacaktır. Öyle hoş bir turnemiz var, keyif alıyoruz. Ben piyano eşlik ediyorum uzun zaman. Böyle bir güzellik yaşıyoruz Nüket hanımla. İnşallah bir tatsızlık olmadan tamamlayacağız.

Genel olarak Türkiye'nin geleceğini nasıl görüyorsunuz?

Yaradan'ın rahmetini esirgemediği dünya, her şeye rağmen bu kadar rezilliklere rağmen hala dönüyorsa onun bir bildiği vardır. Onun ümidini kesmediği dünyadan biz umut kesmek hakkına sahip değiliz. Bu da insandan ümidi kesmek demektir, mümkün değil. Umutsuzluk bizlere yakışmaz.

Kaynak: Haberler.Com / Güncel
Tunceli'de kayyum gerginliği! Polis barikatını aşmak istediler

Polisle kalabalık arasında arbede çıktı

Kayyum kararının ardından harekete geçen CHP, 414 belediye başkanını Ankara'ya çağırdı

Kayyum kararının ardından harekete geçtiler! 414 belediye başkanına çağrı

Kemal Kılıçdaroğlu'ndan kayyum tepkisi

Kemal Kılıçdaroğlu'ndan kayyum tepkisi

Ünlü kebapçı Bedri Usta'nın kardeşi feci şekilde can verdi

Ünlü kebapçı Bedri Usta'nın kardeşi 20. kattan düşerek can verdi

title