Tib Davası
Devlet büyüklerinin kullandığı kriptolu telefonların da aralarında bulunduğu telefonların usulsüz dinlendiği iddialarına yönelik davanın sanıklarından eski Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB) Bilgi Sistemleri Daire Başkanı İlhan Elieyioğlu hakkındaki suçlamaları kabul etmeyerek, "Devir teslim yapmama müsaade edilmemiştir.
Devlet büyüklerinin kullandığı kriptolu telefonların da aralarında bulunduğu telefonların usulsüz dinlendiği iddialarına yönelik davanın sanıklarından eski Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB) Bilgi Sistemleri Daire Başkanı İlhan Elieyioğlu hakkındaki suçlamaları kabul etmeyerek, "Devir teslim yapmama müsaade edilmemiştir. Devir teslim yapmadığım bir şeyi kabul etmem mümkün değil. Birçok iddia görevden alındıktan sonra yapılmaktadır" dedi.
Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmanın öğleden sonraki bölümünde sanık avukatları tarafından TİB'in dinleme kayıtlarını nasıl gerçekleştirdiğini anlatan sinevizyon gösterisi sunuldu.
Sanıklardan eski TİB Bilgi Sistemleri Daire Başkanı İlhan Elieyioğlu, savunmasında suçlamaları kabul etmediğini belirtti.
Elieyioğlu, "Devir teslim yapmama müsaade edilmemiştir. Devir teslim yapmadığım bir şeyi kabul etmem mümkün değil. Birçok iddia görevden alındıktan sonra yapılmaktadır. Çanak anten dinleme için kullanılıyor diyor iddianamede. Bu sistemin sorumlusu hala TİB'de çalışan biri. Çanak antenle birinin dinlenmesi mümkün değil. Jandarma bölgesinde bir sistemden söz ediliyor. Buradan veri transferinden söz ediliyor. Bir kısım verilerin kesintiye uğramaması için Ulus'la kurulan bir sistemdir bu" diye konuştu.
Mahkeme Başkanı Musa Yeşil'in, "Geriye dönük bilgisayarlara veriler girilebilir mi?" soru üzerine Elieyioğlu, "Teknik olarak mümkün" karşılığını verdi.
Elieyioğlu, Mahkeme Başkanı Yeşil'in, "Sonradan girilirse iz kalır mı" sorusuna da "iz kalır" şeklinde cevap verdi.
Bu arada söz alan sanık avukatı, "Sizin söylediğimiz gibi ama tüm sistemi değiştirmişler. Nerede o imajlar? Gölbaşı Savcığı tekrar TİB'e emanet etmiş, adli emanette değil" dedi.
Elieyioğlu, TİB'de kriptolu telefonların çözülmesinin mümkün olmadığını ileri sürdü.
Sanıklardan Halil Çiçek de iddianamedeki dinleme konusuyla alakası olmadığını savundu.
Çiçek, "Kayıt silme konusunda silinen hiçbir şey yok. TİB'in arşivinde herşey. Olmayan veriler silinmiş gibi yazılmış, onun için buradayım. Olmayan bir şeyi sildiğim söyleniyor. Herhangi bir terör örgütü üyesi değilim. Dinleme sistemleriyle hiç bir işim olmadı. O konuda savunacak bir şey de yok" ifadesini kullandı.
-Otoyollardaki karayolları bakım ekipleri gibiyiz"
Sanıklardan Ferhat Saraç, 2006'dan beri TİB'de çalıştığını ve veri eşleştirme koordinatörü olarak görev yaptığını, daha sonra da hukuk dairesinde görevlendirildiğini bildirdi.
"Terör ve casusluk suçlarını onur kırıcı olarak buluyorum. Vatana, millete faydalı biriyim. Casusluk için hangi ülkeye, kime ne temin etmişim? Ortaya konulmadı. Hangi ülkeye, kime servis etmişim ama casusum" diyen Saraç, şöyle konuştu:
"Emniyetin, MİT'in, jandarmanın sistem odasına girip, sistem kurdum. Burası mahrem yerlerdir. Operatörlerden bize ne gelirse ilgili kuruma, operatöre o gider. Operatörden MİT'e, jandarmaya. Biz otoyollardaki karayolları bakım ekipleri gibiyiz. Otoban üzeriden hangi araç gelmiş, nereye gidiyor, bunu bilemeyiz. Hangi operatörden gelmiş, nereye gidiyor, kriptolu mudur, kriptosuz mudur bunu bilemeyiz. Bir milyon numaraya müdahale etmemiz mümkün değildir. Sistemler üzerinde numaraları görmemiz söz konusu değildir. Delillerin yüzde 1'i bile araştırılmamış. Sesle hükümeti yıkmaya çalıştığım iddia ediliyor."
-"Ne zaman devrettiğim belli"
Sanık Bülent Kocagürbüz, daha önce TEDAŞ'ta çalıştığını, 2007'de bilişim uzmanı olarak TİB'e geçtiğini, bir çok kez MİT'in Milli İstihbarat Koordinasyon Kurulu toplantılarına katıldığını kaydetti.
Suçlamaları kabul etmeyen ve tahliyesini talep eden Kocagürbüz, tahliye olması durumunda mahkemeye yardımcı olabileceğini söyledi.
Sanıklardan Ali Osman Tekin, iddianamede TİB sistemlerini çalışamaz hale getirilmekle suçlandığını, bunu kabul etmesinin mümkün olmadığını kaydetti.
Tekin, "Nisan 2014'te evrak memuru olarak görevlendirildim. 1 Nisan'da tutanakla sorumlu olduğum görevi devrettim. Sistemimde kurulu programların çalışıp çalışmadığını test ettiler, kayıt altına alındı. Aradan üç ay geçtikten sonra sisteme zarar vermekle suçlandım. Benim ne zaman devrettiğim belli, kayıt altında. Nisan ayından sonra orada çalışmıyorum. Suçlamaları kabul etmiyorum" dedi.
Sanıklardan Hamza Demirezen ise savunmasında, iddianamede var olmayan 5 dosyayı silmekle suçlandığını belirterek, şöyle konuştu:
"TİB binasında çalışırken 23 Mayıs'ta başkanlık katına çağırdılar. Polis olduğunu tahmin ettiğim 5 kişi vardı. Eşimle nerede tanıştığım gibi sorular sordular. Uzun saçlı bir polis, 'bugün cuma olduğunu ama neden cumaya gitmediğimi' sordu. Fatiha suresini okuttular. Birisinden bir şeyleri silmemi isteyip istemediğini sordular. Şu ana kadar sahip olduğum herşeyi kaybedeceğimi söylediler. Bir kağıt vererek bugün ne yaptığımı yazmamı istediler. Yusuf uzmanla lavaboda karşılaştık, aramızda hiç bir konuşma geçmedi. İki defa benim yanıma geldi. Silmesini istediğim veri olsa ben onun yanına giderdim, o benim yanıma geldi."
Sanıklardan Yunus Şahin de TİB envanterinde olmayan bir programı kullanmaktan suçlandığını, personelin ihtiyaç duyduğu programı ise kullanmakta olduğunu ileri sürdü.
Şahin, "İhtiyaca göre program yazılabilmekte. İdari soruşturma geçirdim. Envanterde olmayan bir programı kullandığım söylendi ama böyle bir envanter TİB'de yok. Olmadığını da orada öğrendiler. Sonra iş sence olmalı mı olayına döndü. Vursanız, kırsanız veri kaybı diye bir şey olması söz konusu değil. Somut hiç bir tesbit yok. Neyi kaybetmişim, o da yok. Günlük 3 milyon veri siliniyor 2006 yılından beri. Nasıl bir veri kaybıdır ki hiç bir adli tahkikat yapılmıyor? Veri kaybı olsa 24 saatte ortaya çıkar" diye konuştu.