TBMM Dışişleri Komisyonu'nun İsveç kararı ve NATO'dan beklentiler
Hudson Enstitüsü Kıdemli Analisti ve EDAM Savunma Programı Direktörü Dr. Can Kasapoğlu, İsveç'in NATO üyeliğinin TBMM Dışişleri Komisyonu'nda kabul edilmesinin işaret ettiklerini AA Analiz için kaleme aldı.
Hudson Enstitüsü Kıdemli Analisti ve EDAM Savunma Programı Direktörü Dr. Can Kasapoğlu, İsveç'in NATO üyeliğinin TBMM Dışişleri Komisyonu'nda kabul edilmesinin işaret ettiklerini AA Analiz için kaleme aldı.
***
İsveç'in NATO üyeliği konusu, Türkiye'de Dışişleri Komisyonu kabulü ve ardından gelecek olan Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) oylamasıyla iç siyasi tartışmanın en çok konuşulan ajandalarından biri haline geldi. Tabii İsveç'in NATO üyesi olması için, kalan son virajın dönülmesi ve Türk Parlamentosu'ndan onay çıkması şart. Öte yandan konu, daha büyük bir stratejik anlam da taşımakta. Gelin biz iç siyasi mülahazanın dışına çıkalım ve İsveç dosyasına daha geniş bir çerçeveden bakalım.
Amerikalı eski üst düzey bir asker ve Türkiye'yi iyi tanıyan bir analist olan Richard Outzen, İsveç'in NATO üyeliğini yorumladığı Şubat 2023 tarihli makalesinde, Türkiye'nin askeri kapasitesiyle Rusya'yı dengeleyebilecek az sayıda NATO üyesi ülkeden biri olduğunu, ayrıca küresel düzeyde terörle mücadele açısından kritik yetenekler barındırdığını belirtiyor. Richard Outzen, DEAŞ terör örgütünden boşalan alanlarda kontrolün terör örgütü PKK ile organik bağları olan silahlı gruplarca devam ettirilmesinin ise hiçbir Batıllı ülkede yasal zemine ve otoriteye dayanmadığının altını çiziyor.
Ancak Outzen'in makalesindeki asıl husus şu:
Türkiye'yle ilişkileri sağlıklı bir zeminde yürütmesi için, İsveç başta olmak üzere Avrupa'nın dünyaya yeniden jeopolitik bir lensle bakması gerekiyor[1].
Açıkçası, söz konusu uyarının ciddi bir haklılık payı olduğunu söylememiz gerekli. Zira henüz birkaç hafta önce Stockholm'de İsveç'in NATO üyeliğinin tartışıldığı, Türk Büyükelçiliği'nin de tartışmaları izlemek üzere iştirak ettiği bir toplantıya katılarak askeri duruma ilişkin bir sunum gerçekleştirdik. Chatham House kurallarıyla icra edilen bir yuvarlak masa toplantısından aktarılabilecek detaylar, mesleki etik gereği elbette sınırlıdır. Öte yandan, toplantı sırasında dikkatimizi çeken en belirgin husus, NATO üyeliği ve askeri tehdit algısı gibi konularda dahi, reelpolitik temalardan çok normatif çerçevenin İsveç entelijansiyasının siyasi üslubunu şekillendirdiği olmuştur.
Hangi yaklaşımın moral üstünlüğü olduğunu bir kenara bırakıp konuya pragmatik yaklaşalım:
Rusya-Ukrayna savaşı, ucu açık bir çatışma olmaya doğru hızla sürükleniyor. Avrupa yıllarca sürecek bir savaşla karşı karşıya kalabilir. Artık askerlik hizmetinden seferberlik modeline kadar değişen ve hızla militarize olan bir Rusya Federasyonu'ndan söz ediyoruz. Üstelik, Rusya Federasyonu Silahlı Kuvvetleri yalnız ve izole de değil. İran ve Kuzey Kore gibi aktörlerle savunma işbirlikleri hızla derinleşiyor ve genişliyor. Belarus ise hızla bir Rus taktik nükleer silah cephaneliğine dönüşüyor.
Son olarak, daha önceki yayınlarımızda tahmin ettiğimiz gibi Wagner özel askeri şirketinin nihayete erdiği de yok. Aksine, Rus milli muhafızları (Rosgvardya) ve Rus Savunma Bakanlığı bünyesinde ikili bir teşkilatlanmayla kuvvetini tahkim ediyor. Özetle, Avrupa güvenlik mimarisi için dünya giderek daha tehlikeli bir hale gelecektir.
İsveç'in NATO üyeliği ittifak için ne anlama gelecek?
TBMM Genel Kurulu'ndaki oylama da Dışişleri Komisyonu ile benzerlik gösterirse -ki en ciddi olasılık da budur- İsveç, NATO'nun 32. üyesi olarak Avrupa-Atlantik güvenlik ittifakına katılacak. Sovyet istihbarat eliti tarafından yönetilen Rusya Federasyonu 2022 yılı başında Ukrayna'ya saldırılarına başladığında 30 üyesi bulunan NATO, kuzey kanadını tahkim edecek şekilde önce Finlandiya ve onu müteakip de İsveç'le genişlemiş olacak. Kremlin'in savaşın gerekçelerinden birini NATO'nun genişlemesi olarak deklare ettiği düşünülürse, stratejik maceracılığın nasıl ters tepebileceğinin en somut örneklerinden birini müşahede ettiğimiz söylenebilir.
Finlandiya'yla birlikte İsveç'in üyeliği, NATO'ya şüphesiz farklı açılım olanakları da sağlayacak. Haritanın gösterdiği açık bir gerçek var: Baltık Denizi coğrafi olarak İttifak'ın kontrolünde olacak. Ayrıca, birçok Avrupalı NATO üyesi devletin aksine İsveç, dikkate değer savunma teknolojileri ve askeri sanayii altyapısına sahip.
İsveç'in hemen yanı başında ise NATO'nun 31'inci ve en yeni üyesi Finlandiya bulunuyor. Rusya'ya bin 300 kilometreden daha uzun bir sınırla komşu olan Finlandiya, halen zorunlu askerlik hizmetinin yürürlükte olduğu Avrupalı devletlerden biri. Ülke ayrıca harp döneminde yaklaşık 30 bin personel mevcudu olan silahlı kuvvetlerini 280 bin kişilik bir savaş makinesine dönüştürecek etkin bir seferberlik sistemine de sahip. Özetle NATO'nun kuzey kanadı, Rusya için artık çok daha düşündürücü olacak. Son olarak, İsveç'e ait olan Gotland adası, NATO'ya çok kritik askeri-jeostratejik imkanlar sağlayacaktır.
Türkiye ile yeni bir sayfa mı?
İsveç ve Türkiye arasında ikili ilişkilerin seyri kadar, ittifak içinde diyalog kapsamı da önemli. NATO İttifakı'nının 2022 Stratejik Konsept Dokümanı'nı inceleyelim:
2 temel tehdidin ön plana çıktığını fark edeceksiniz. Belirtilen hususlardan ilki Ukrayna savaşı ile ön plana çıkan, Rusya Federasyonu savunma siyasasından neşet eden askeri meydan okumadır. 2. kategorik tehditse terörizmdir. Söz konusu dokümanda müttefikler terörizmi, ittifaka yönelen en doğrudan ve tehlikeli asimetrik tehdit olarak tanımlamışlardır. Yine NATO kurucu antlaşmasının 5. Maddesinin de ABD'yi hedef alan 11 Eylül El Kaide terör saldırılarından sonra işletildiğini unutmayalım. Özetle, NATO ajandasında terörizm çok ciddi bir yer tutuyor. Türkiye ve İsveç'in geliştireceği yeni ilişki modelinde terörle mücadele gündeminin NATO içine taşınması sağlıklı bir başlangıç olabilir. Nitekim Stocholm'ün taahhütleri arasında halen tutulması gereken pek çok söz var.
Yine açık konuşmak gerekirse, Finlandiya ve İsveç NATO üyeliği motivasyonlarında, Rus tehdidinin ve Ukrayna savaşının en önemli etken olduğu bir sır değil. Şimdi, yeniden Richard Outzen'ın referans verdiğimiz makalesine dönelim ve konuyu bir kez daha değerlendirelim. NATO üyeliği ve askeri denge gibi konularda tartışmak için, İsveç'in ve Kıta Avrupası'nın jeopolitiği yeniden öğrenmesi gerçekten şarttır. Üstelik söz konusu husus Stockholm açısından sadece NATO'ya giriş için değil, NATO içinde nasıl bir aktör olacağını belirlemesi için de elzemdir. Zira NATO'nun yeni üyelerinin Avrupa otonomisi hezeyanları içinde savrulmak ya da konjonktürü yerinde okuyarak transatlantik bağları sağlam tutmak arasında yapacakları tercih, jeopolitiği ne kadar iyi anladıklarıyla ilgili olacak. Yine Türkiye ile olan ilişkilerinde de dünyayı hangi lensle okuyacakları belirleyici hale gelecektir.
Stockholm'de unutulmaması gereken husus ise şu:
Rusya Gürcistan'ı işgal ettikten 2 yıl sonra yayımlanan NATO 2010 Stratejik Konsepti, olabilecek en naif dokümandı. 2014 yılında söz konusu naifliğin bedeli Kırım'ın işgaliyle ödendi. Aynı yıl izlenen İran siyasasının dolaylı bir sonucu olarak da, bugün İran kamikaze dronları Ukrayna'yı vuruyor. 2022'ye gelindiğinde ve Rus tankları Ukrayna topraklarına girdiğinde, kimi NATO üyesi ülkeler Ukrayna Silahlı Kuvvetleri'ne "miğfer ve çelik yelek" önerdiler. Aynı sırada ise Türk TB-2'leri, Ukrayna envanterindeydi ve Rus ikmal kollarını vurmaktaydı.
İsveç çok büyük ihtimalle NATO üyesi olacak ve ittifak 32 üyeli olarak yoluna devam edecek. Ancak, NATO üyeliği kadar önemli husus da NATO kimliğidir. Kritik güvenlik sorularına verilecek yanıtlar, İsveç'in nasıl bir NATO üyesi olacağını belirleyecek. Stockholm'ün yapması gereken esas tercih, naif bir dünya algısıyla jeopolitik gerçeklere dayanan bir paradigma arasında olacaktır. Bu tercihi her bir NATO üyesi ülkenin dikkatle yapmasına hiç olmadığı kadar ihtiyaç var.
[1] Richard Outzen, "Sweden's Path to NATO Accession and Its 40-year PKK Problem", Jamestown Foundation, Terrorism Monitor, 2 Şubat 2023.
[Dr. Can Kasapoglu Hudson Enstitüsü kıdemli analisti ve EDAM Savunma Programı direktörüdür.]
Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editöryal politikasını yansıtmayabilir.