TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu
TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu bünyesindeki 12 Eylül darbesine ilişkin alt komisyon, dönemin DPT Müsteşarı Bilsay Kuruç ile Gazeteci Aslan Değirmenci'yi dinledi...
TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu bünyesindeki 12 Eylül darbesine ilişkin alt komisyon, dönemin DPT Müsteşarı Bilsay Kuruç ile Gazeteci Aslan Değirmenci'yi dinledi.
12 Eylül darbe dönemi öncesinde Türkiye'nin ekonomik durumunu irdeleyen Kuruç, 1960 yılından sonra ülkede "fabrika çağı"nın başladığını, sahneye "Ne olacak bu memleketin hali-" demeye başlayan aktörlerin çıktığını ifade etti. Bu yeni aktörlerin "orta sınıf" olarak nitelendirilebileceğini anlatan Kuruç, "Bu sınıf bir süre sonra örgütlü hale geldi ve taleplerde bulunmaya başladı. Bu dönemde, mevcut güçler, yani sermaye ve asker birbirine yaklaştı. Böylece ülkede iki ayrı güç merkezi oluştu" dedi.
Kuruç, 1970'li yıllarda dünyanın durumuna paralel olarak Türkiye'de de ekonomide sorunlar başladığını, dış ülkelerin bu dönemde yardıma yanaşmadıklarını, ülkede kendi istediklerini ekonomik politikaların uygulanmasını istekilerini söyledi.
Aynı dönemde, 15 Mayıs 1979 yılında, TÜSİAD'ın başlattığı "ilan kampanyası"nı bir muhtıra olarak değerlendiren Kuruç, "Ecevit, ya bu muhtıraya direnecekti ya da teslim olup bırakıp gidecekti. Ama Ecevit, direnmeyi tercih etti. Başbakan Ecevit'in eşi Rahşan Hanım beni telefonla aramış ve bu ilanı Turgut Özal'ın hazırladığını söylemişti" dedi.
12 Eylül darbesine ilişkin tartışmalarda, "Bu darbeyi ABD yaptı" denildiğini belirten Kuruç, "Dış güçler, 'darbe olsun' demezler. Onların istediği bir şey vardır. Bugün Yunanistan'dan ne istiyorlarsa, o gün bizden aynısını istemişlerdi: 'Borçlarınızı ödeyin...' Darbe onlar için önemli değildir, önemli olan bu borçların ödenmesidir. Borçlar nasıl ödenecek; halka ödettirilecek- Dış güçlerin baskısı bundan ibarettir. Ama darbe yöntemini, iç güçler tercih eder ve yaparlar" diye konuştu.
-"Subaylarım halk gibi düşünmeye başladı"-
1978 yılında, kendisini dönemin Genelkurmay Başkanı Kenan Evren'in aradığını anlatan Kuruç, şöyle devam etti:
"Evren, 'Genelkurmay Başkanlığı'nın lojman ihtiyacı var. Subaylarım halkın arasında oturuyorlar, halk gibi düşünmeye başlıyorlar' dedi. Aradan bir süre geçti. DPT olarak hazırladığımız kalkınma planı taslak halindeyken ihtiyaç ve önerileri almak için iş adamları ile sendikalarla ve ilgili kurumlarla toplantılar yapıyorduk. Genelkurmay Başkanlığı'nda da savunma ihtiyacına ilişkin talepleri de almak için bir sunum yaptık. Sunumun sonunda Evren, 'Ben burada lojmanları göremedim' dedi. Biz de 'Lojmanlar bu palanın içinde ayrı olarak değerlendirilmez' demiştik."
-"Komisyonda kendilerini aklıyorlar"-
Gazeteci Aslan Değirmenci de 12 Eylül 1980 darbesine ilişkin, sağ ve soldan öne çıkan 12 kişiyle yaptığı söyleşiyi kitap haline getirdiğini belirtti. Her iki tarafın da darbenin amaçlarına ilişkin ortak görüşleri olduğunu ifade eden Değirmenci, "Temel kazanımların yok edildiği, sessiz toplum yaratılmak istendiği, topluma adeta format atıldığı, askeri vesayetin pekiştirilmek istenmesi ve darbenin Ergenekon ürünü olduğu ortak görüşler arasında. 12 Eylül'ün en kötü armağanı ise 1982 Anayasası oldu" dedi.
28 Şubat sürecine de değinen Değirmenci, bu konuda uzun süre araştırma yaptığını ciddi bir belge birikimine sahip olduğunu, bu belgeleri komisyona da sunacağını söyledi.
Söz konusu belgeler ışığındaki tespitlerini anlatan Değirmenci, şöyle devam etti:
"Batı Çalışma Grubu yoğun bir şekilde 'fişleme çalışması' yapıyordu. Dindar subayların tespit edilmesi için özel bir istihbarat birimi oluşturulmuştu. Camiler kontrol altına alınmıştı. Dönemin siyasetçileri hakkında karalama politikaları yapılıyordu. Darbeye direnmesi muhtemel politikacılara, canlı yayınlarda sorulacak sorular önceden medyaya paslanıyordu. Polisler, okudukları gazetelere göre ayrılıyordu."
"Eğer medya ayağı olmasaydı, bu Batı Çalışma Grubu boşlukta kalırdı" diyen Değirmenci, bazı medya patronları ve sendika başkanlarının komisyona gelerek kendilerini aklamaya çalıştıklarını, bu durumun, komisyonun güvenirliğini de sarstığını ileri sürdü.
Muhabir: Kubilay Çelik
Yayıncı: Sefa Salantur - TBMM