Haberler

TBMM Başkanvekili Karaca: "Egemenliğin Bir Şahsa, Aileye, Sınıfa, Zümreye Ait Olmadığı, Bunun Yanında Kurumları Ön Plana Çıkaran Bir Rejimdir...

Haberler
Güncelleme:
Haberler
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

TBMM Başkanvekili Gülizar Biçer Karaca, TBMM Genel Kurulu’nda; “En dar tarifiyle dahi egemenliğin bir şahsa, aileye, sınıfa ya da zümreye ait olmadığı, bunun yanında kurumları ön plana çıkaran bir rejimdir cumhuriyet” dedi. Karaca, tutuklu TİP Hatay Milletvekili Can Atalay'ın durumuna da işaret ederek "Özgür iradesiyle oy vermiş on binlerce yurttaşın temsilcisi olan bir milletvekilinin bugün parlamentoda bulunması gerekirken, keyfi tutum ve irade gaspıyla aramızda olmaması cumhuriyetimizi ve demokrasimizi nakıs kılmaktadır" diye konuştu.

TBMM Başkanvekili Gülizar Biçer Karaca, TBMM Genel Kurulu'nda; "En dar tarifiyle dahi egemenliğin bir şahsa, aileye, sınıfa ya da zümreye ait olmadığı, bunun yanında kurumları ön plana çıkaran bir rejimdir cumhuriyet" dedi. Karaca, tutuklu TİP Hatay Milletvekili Can Atalay'ın durumuna da işaret ederek "Özgür iradesiyle oy vermiş on binlerce yurttaşın temsilcisi olan bir milletvekilinin bugün parlamentoda bulunması gerekirken, keyfi tutum ve irade gaspıyla aramızda olmaması cumhuriyetimizi ve demokrasimizi nakıs kılmaktadır" diye konuştu.

TBMM Başkanvekili Gülizar Biçer Karaca, TBMM Genel Kurulu'nda Başkanlık Divanı adına bir konuşma yaptı. Karaca, şunları söyledi:

"Nitelikleri Anayasamızın değiştirilemez, değiştirilmesi teklif edilemez ilk dört maddesinde belirlenen devletimizin yönetim şekli olan Cumhuriyet'in 100'üncü yılında TBMM Başkanvekili olarak görev yapmanın heyecan ve onurunu yaşıyorum.

100 yıl önce; işgal altındaki bir ülkede bile kongreler düzenleme, şuralar toplama, meclis oluşturma gibi demokratik süreçleri işletmiş bir milli egemenlik aklıyla, yönünü halka çevirerek tutumunu ortaya koyan, kurtuluşun ve kuruluşun yol haritasını uygulayan ve Anadolu'yu özgürleştiren, milli mücadelenin kazanılması ile gazi unvanını elde eden Meclis'teyiz. 100 yıl önce başlattığı devrimleri; ekonomik ve siyasi bağımsızlık hedefiyle, çağdaş bir devlet ve rejim inşasını, müzakereyle hayata geçiren yüce Meclis'teyiz.

"ANADOLU'NUN YOKSUL ÇOCUKLARINA FIRSAT EŞİTLİĞİ SAĞLAYAN MECLİS"

100 yıl önce, Anadolu'nun yoksul çocuklarına hakkı olan fırsat eşitliğini sağlayan, birer kıvılcım olarak yurtdışına gönderip, ateş topu gibi ülkelerine dönmelerini sağlayan, aklın ve bilimin rehberliğinde Anadolu aydınlanmasına öncülük etmiş Gazi Meclis'teyiz. İşte benim bugün bu koltukta oturmam Cumhuriyetimizin sağladığı fırsat eşitliği ve sonsuz minnet borçlu olduğum, kurucumuz Gazi Mustafa Kemal Atatürk sayesindedir. Bunun sorumluluğunu taşımaktan onur duyuyorum.

"EGEMENLİĞİN BİR ŞAHSA AİT OLMADIĞINI ÖN PLANA ÇIKARAN REJİM"

Cumhuriyeti yücelten demokrasidir. Demokrasinin olmazsa olmazı da hukuk devletidir. Cumhuriyetin özü ve kaynağı milli egemenliktir. 100 yıl önce Türkiye Cumhuriyeti'nin temelleri atılırken Atatürk şunları söylüyordu: 'Şimdi yeni bir Türkiye doğmuştur. Türkiye devleti bir halk devletidir halkın devletidir'. Bu nedenledir ki en dar tarifiyle dahi egemenliğin bir şahsa, aileye, sınıfa ya da zümreye ait olmadığı, bunun yanında kurumları ön plana çıkaran bir rejimdir cumhuriyet.

"KEYFİ TUTUM VE İRADE GASPI"

Bu tarifin tahrifini yaparken, mutlak haklar yerine mutlak tahakküm düşünmek; seçme-seçilme özgürlüğü; düşünce ve ifade özgürlüğü, inanç özgürlüğü gibi haklar budanırken demokrasi yüzyılından söz edilemez. Seçme ve seçilme özgürlüğü konusu açılmışken; özgür iradesiyle oy vermiş on binlerce yurttaşın temsilcisi olan bir milletvekilinin bugün parlamentoda bulunması gerekirken, keyfi tutum ve irade gaspıyla aramızda olmaması cumhuriyetimizi ve demokrasimizi nakıs kılmaktadır.

"KHK VE TORBA YASA" VURGUSU YAPTI

Çünkü Meclis, milli egemenlik makamıdır. Meclis mevhumunda milletin iradesi mündemiçtir; bu bütünlük içinde saray iradesi yoktur. Millet iradesinin tecelli makamı Türkiye Büyük Millet Meclisi'dir. Meclisi tali bir yapıya dönüştürmek, demokrasinin niteliğini ortadan kaldırır. Torba yasalar, KHK'lar meclisin özünün kaybına, öneminin azalmasına yol açar.

Mustafa Kemal Atatürk'ün 100 yıl önce aklı ve bilimi, demokrasi ve aydınlanmayı, modernizm ve çağdaşlaşmayı esas alan bir anlayışla kurduğu Türkiye Cumhuriyeti'nin, ikinci yüzyılında da hareket noktasını oluşturacak ana damar, laik devlet ve toplum yapısının güçlendirilmesi olmalıdır. Cumhuriyetimiz 100 yıl önce olduğu gibi bugün de laiklik ve sosyal devlet gibi kurucu ilkelere sıkı sıkı sarılmalıdır. Bunun da yegane yolu kadının, gencin, emeğin temsilinin artırılması, siyasal düzlemin onlara göre belirlenmesi, onlarla birlikte siyaset üretilmesidir.

"KADINA HER ALANDA EŞİT TEMSİL HAKKI"

Özellikle; adalet ve demokrasinin, laikliğin ve bilimsel eğitimin Türkiye Cumhuriyeti'nin ikinci yüzyılında yol gösterici olması için kadının çağdaş bir hukuk devletindeki yeri net bir şekilde tanımlanmalıdır.  Kadınların Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde ve yaşamın her alanında eşit temsiliyet hakkının sağlanacağı bir süreç inşa edilmelidir.

Charles Foriye diyor ki: 'Toplumsal ilerleme ve tarihsel değişimler, kadınların özgürlüğe yönelik ilerleyişi sonucunda, toplumsal düzenin çöküşü ise kadınların özgürlüğündeki gerileme sonucunda ortaya çıkar'. Buradan hareketle; kadınlar, bütün boyutlarıyla yaşamın her alanında, eşit ve adil bir şekilde var olmalı; bütün politikalarda temel meselelerden biri olarak görülmelidir; çünkü bu konu, bireysel bir alana itilemez.

"ÖZEL OLAN POLİTİKTİR"

Söz konusu durum bu kadar politikken, Carol Heniş'in 'özel olan politiktir' ifadesiyle söylersek kişisel çözümler bulmak mümkün değildir. Var olan ve giderek derinleştirilen toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden en çok kadınlar zarar görüyorken, kadınlar kutsal sayılan kavram ve kurumlar üzerinden tanımlanıyorken, TBMM'de kadınları, tüm canlıları kapsayan, eşitsizlik ve adaletsizliği kalıcı olarak ortadan kaldıracak politikaların hedeflenmesi; daha etkin, daha verimli, daha eşitlikçi yasama faaliyetlerinin yapılması gerekmektedir.

İnanıyorum ki 28. Dönem; milletin egemenlik tutkusuyla ve sadece halkın çıkarları için yapacağı çalışmalarıyla anılacaktır. Ülkemizin karşı karşıya kaldığı terörden, ekonomik krize, derin yoksulluktan sığınmacı sorununa, demokratik, çağdaş bir anayasa için yürüteceğimiz yasama faaliyetleriyle tarihe not düşerek, kutuplaştırıcı değil; kucaklayıcı, şiddetsiz bir meclis, siz kıymetli milletvekilleriyle mümkün olacaktır. Bunun için şimdiden hepinize teşekkür ediyorum.

Her zaman ve koşulda olduğu gibi, bugün de yönümüzü ve yolumuzu aydınlatan Mustafa Kemal Atatürk meclisi söyle tanımlıyor:

'Arkadaşlarım; ülkenin yazgısında tek yetki ve güç sahibi olan Büyük Millet Meclisi bu ülkenin düzeni için, iç ve dış güvenliğini sağlamak ve korumak için en büyük güvencedir. Büyük milli sorunlar şimdiye kadar ancak Büyük Millet Meclisi'nde çözümlendi, gelecekte de yalnız oradan kesin önlemler sağlanabilecektir'. Bu duygu ve düşüncelerle yüce Meclis'i selamlıyor, Meclisimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve mücadele arkadaşlarını, tüm şehitlerimizi saygı ve minnetle anıyorum."

TBMM Başkanvekili Karaca:
Kaynak: ANKA / Güncel
Dışişleri Bakanı Fidan: Nükleer savaş riski var, bu bir şaka değil

Bakan Fidan'dan tedirgin eden savaş çıkışı

Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan Netanyahu hakkındaki tutuklama kararına ilk yorum

Erdoğan'dan Netanyahu hakkındaki tutuklama kararına ilk yorum

Fırat Sarı'dan çelişkili ifadeler! Bebek ölümlerini sordular, konuyu değiştirdi

Bebek ölümlerini sordular, konuyu değiştirdi

Birinin 3, diğerinin 4 çocuğu vardı! Yasak aşk, kiralık dairede korkunç sonla bitti

Yasak aşk, kiralık dairede korkunç sonla bitti

title