TBMM Başkanı Kurtulmuş'tan önemli açıklamalar

TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, CHP Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu'nun TSK'ya yönelik ifadelerine ilişkin, "Türkiye'nin sınır ötesinde özellikle çok yoğun terörle mücadele yürüttüğü bir dönemde Türk Silahlı Kuvvetlerinin töhmet altında bırakılmasını kabul etmek mümkün değil." dedi.
TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, CHP Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu'nun TSK'ya yönelik ifadelerine ilişkin, " Türkiye'nin sınır ötesinde özellikle çok yoğun terörle mücadele yürüttüğü bir dönemde Türk Silahlı Kuvvetlerinin töhmet altında bırakılmasını kabul etmek mümkün değil." dedi.
Kurtulmuş, basın kuruluşlarının Ankara temsilcileriyle TBMM'de bir araya geldiği toplantıda gündemi değerlendirdi, soruları yanıtladı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, CHP Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu'nun TSK'ya yönelik sözlerine ilişkin açıklaması hatırlatılan Kurtulmuş, "Dokunulmazlık fezlekeleriyle ilgili tutumunuz ne olacak ve Sezgin Tanrıkulu'nun fezlekesi geldikten sonra özel bir prosedür uygulamayı düşünüyor musunuz?" sorusuna şu yanıtı verdi:
" Türkiye'de geçmiş dönemlerde de Meclise çok fezleke gelmiştir. Bu fezlekelerden bir kısmı reddedilmiş, bir kısmı kabul edilmiştir. Meclisteki o dosyanın münderecatına göre, dosyada ifade edilen hususlara göre Meclis karar verir. Her bir dosya için ayrı karar verir. Yani hiçbir dosya için ayrıcalıklı, özellikli bir karar verme süreci yoktur. Dolayısıyla Meclis bu anlamda fezlekeler konusunda üzerine düşen işlemleri zaten yapıyor. Burada benim siyaseten söyleyecek olduğum şey şudur: Sayın Milletvekili keşke bu kadar rahat Türk Silahlı Kuvvetlerini suçlayacak, Türk Silahlı Kuvvetlerini töhmet altında bırakacak bir konuyu; hem de elinde hiçbir bilgisi, belgesi olmaksızın ifade etmesinin doğru olmadığı kanaatindeyim.
Milletvekili sorumsuzluğu, bu anlamda söylediği her sözün 'Dilin kemiği yok' şeklinde gündeme getirileceği anlamına gelmez. Hele hele Türkiye'nin sınır ötesinde, özellikle çok yoğun terörle mücadele yürüttüğü bir dönemde Türk Silahlı Kuvvetleri'nin töhmet altında bırakılmasını kabul etmek mümkün değil. Şu anda Meclise gelmiş bir fezleke yok ama sonuçta burada bizim söyleyeceğimiz, Sayın milletvekiline de tavsiyemiz; ölçülü muhalefet edebilir, bazı konulara itiraz edebilir, herkesin böyle bir hakkı var. Milletvekili seçilmiş olmak herkesin aynı şeyi söyleyeceği anlamına tabii ki gelmiyor ama milli konularda hassasiyetimizi korumak asgari müştereğimiz olmalıdır. Terörle mücadelede Türk Silahlı Kuvvetlerini rencide etmek, Türk Silahlı Kuvvetlerini töhmet altında bırakmak ve uluslararası alanda Türkiye'nin itibarını hiçe sayacak bu anlamdaki sözler hangi milli menfaatlere destek olur?"
"Muhalefete tavsiyem çalışmalara olumlu ve pozitif destek vermeleridir"
Kurtulmuş, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yeni anayasa yapılması çağrısına karşı muhalefetin yaklaşımına ilişkin soru üzerine şu değerlendirmede bulundu:
"Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu konuda bir inisiyatif kullanması, diğer partilerin de sürecin içerisine dahil olması bakımından yararlı olacağı kanaatindeyim. Tabii bu talep herhangi bir partinin 'var' demesiyle var olmayacağı gibi 'yok' demesiyle de yok olmaz. Türkiye'nin bir anayasa talebi vardır ve geniş kitlelerin bu konuda büyük bir beklentisi vardır. Zaman da şimdi bu zamandır. Yani şimdiye kadar çok denemeler yapılmış, ifade edildiği gibi çok değişiklikler yapılmış. 12 Eylül 1982 Anayasası'nın metninde bildiğim kadarıyla 184 madde üzerinde değişiklikler yapılmış. Şimdi bütün geri kalan noktalarda neye ihtiyacımız olduğunu biliyoruz. Diğer partiler de bu çalışmaları yapıyor, bütün siyasi partiler bu çalışmaları yapıyor. Burada aslolan şey Meclis'teki ilk teşekkür konuşmamda da söylediğim gibi oturup el sıkışarak anlaşabileceksek, yumruklarla değil, birbirimizi reddederek, birbirimizi yok sayarak değil, 'Gel arkadaş fikrini söyle, benim fikrim budur, senin fikrin ne?'"
Maksat anayasayı yapmak ise burada herkesin makul bir noktada uzlaşabileceğini düşündüğünü anlatan Kurtulmuş, "Maksat anayasayı yaptırmamak ise buna da yapacak bir şey yok. Bu kilidi de açacak çok zor bir formül vardır belki. Dolayısıyla burada ben bütün siyasi partilerin maksadının yeni bir anayasa yapmak olduğuna inanıyorum. Çalışmalarını ortaya getirsinler, fikirlerini söylesinler, kabul ettiklerini etsinler, etmediklerini etmesinler. İyi bir yöntemle, iyi bir usulle bu süreci yürütebilirsek... Anayasalar millet için yapılır, milletin anayasaları olur, milletin beklentileri olur. Bunları karşılayabilecek bir çalışma olabilir kanaatindeyim. Muhalefete de tavsiyem ön yargısız, reddetmeksizin bu çalışmalara olumlu ve pozitif destek vermeleridir. Bunu yaparlarsa kendileri kazanır." diye konuştu.
"Hiçbir ön yargı olmaksızın konular gündeme gelir"
Geniş katılımlı bir anayasanın nasıl yapılacağına ilişkin soru üzerine Kurtulmuş, Meclis Başkanı olarak görevinin bütün fikir sahiplerinin görüşlerini dile getirebileceği zeminlerin oluşturulmasına katkıda bulunmak ve öncülük etmek olduğunu belirtti. Kurtulmuş, "Ama sonuçta 'Ben yaptırmayacağım. Ben burada olumlu bir şey çıkmasına müsaade etmiyorum' diyene, diyecek olana benim söyleyecek bir şeyim yok. Dolayısıyla burada hiçbir ön yargı olmaksızın konular gündeme gelir, masaya gelir. Meclis çoğunluğu nasıl bir şekilde karar veriyorsa, bir metin oluşturuyorsa o şekilde metin oluşur." değerlendirmesinde bulundu.
Kurtulmuş, "Anayasa değişikliği için siyasi partilerinin genel başkanlarına davet yapılacak mı?" sorusuna, "Olabilir. Burada mühim olan herkesin fikrini söyleyebilmesi, sepette ne varsa onların ortaya konulabilmesi. İyi niyetle, tekraren söylüyorum, 'Yaptırmayacağım' diyene yapacak hiçbir şey yok. Ama iyi niyetle bu süreçte katkıda bulunmak isteyen varsa herkese eyvallah çünkü bir partinin anayasası olmaz, Meclis'te bir grubun anayasası olmaz, milletin anayasası olur." yanıtını verdi.
Kurtulmuş, siyasi partilerin kapatılması düzenlemesinin yeniden ele alınması tartışmasına ilişkin soru üzerine, son yıllarda yapılan değişikliklerle siyasi partilerin kapatılmasının oldukça zorlaştırıldığını belirtti.
TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Burada Anayasa Mahkemesinde devam eden bir süreç var. Yargıda devam eden bir süreç hakkında konuşmak istemem. Ama bizim öteden beri söylediğimiz şu: Bir eli silahta, bir eli sandıkta olmaz. Türkiye'nin bir an evvel bu durumu düzeltmesi lazım. Yanlış anlamayın, bunu parti kapatılması lazım anlamında söylemiyorum. Bir eli silahta, bir eli sandıkta olmaz. Türkiye, bütün siyasi mücadelesini demokratik zeminlerde yapabilecek bir olgunluğa ulaşmak mecburiyetindedir. Burada Türkiye'nin devlet yönetimine, yüksek yargıya sorumluluklar düştüğü gibi, ama her şeyden evvel siyasi partilere de büyük sorumluluklar düşüyor. Aslında bu siyasi partilerin dağla sandık arasında sıkışmışlıktan kendilerini kurtaracak şey, bizatihi kendi iradeleridir. Samimi bir tavsiye olarak söylüyorum, bu siyasi grubun içerisinde yer alan arkadaşlarımız dağla sandık arasındaki, silahla sandık arasındaki bu sıkışmışlıktan kurtulmak için adım atarlarsa hem kendi siyasetlerinin önünü açmış olacaklar hem de Türkiye siyasetine çok büyük bir katkıda bulunmuş olacaklar. Esas demokrasiye katkının da bu şekil olacağı kanaatindeyim."
Hangi ülkeden, kimden destek alıyor olurlarsa olsunlar artık hiçbir terör örgütünün Türkiye'ye zarar veremeyeceği bir döneme girildiğini vurgulayan Kurtulmuş, "Kendisini Türkiye'ye ait hisseden bir siyasetin, öncelikle böylesi bir dış desteğin kontrolünde olan dağın kontrolünden kendisini ve siyaseti çıkartması ve böylece demokratik süreçlerin önemli ve etkin aktörlerinden biri haline gelmelidir. Eğer bu sağlanabilirse bu bence 10 mahkeme kararından çok daha değerlidir. Burada da temel sorumluluk oradaki siyasi kadrolara düşüyor. İlla sandık, illa millet iradesi, millet egemenliği demekten başka bir yollarının olmadığını, Türkiye'ye ve kendilerine oy veren kitleye de en büyük katkıyı bu şekilde yapacaklarını bilmeleri lazım." değerlendirmesini yaptı.
"Milletvekili olduğum dönemde kendi çocuklarıma bile kart verdirtmedim"
"Meclis'in itibar ve saygınlığına birkaç kez vurgu yaptınız. Bu tartışmalara neden olan son bir örnek, hafta sonunda yaşandı. İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi'nin araç kartının İstanbul'da bir iş insanına ait araçta olduğu ortaya çıktı. Tartışmalar üzerine de milletvekili, kartın tahsisini iptal ettiğini açıkladı. Çelebi'nin, kartını bir iş insanına vermesini nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu konuda bir düzenleme yapılması gerekir mi?" sorusu üzerine Kurtulmuş, şu ifadeleri kullandı:
"Şunu söyleyeyim, ben milletvekili olduğum dönemde kendi çocuklarıma bile kart vermedim, verdirtmedim. Herkesin bu anlamda Meclisin mehabetini korumak için dikkat etmesi lazım. Bununla ilgili özel olarak bir şey söylemiyorum. Herkesin bu konunun üzerinde hassasiyetle durması lazım. Ama her vesileyle de milletvekilini itibarsızlaştıracak şeylerden de kaçınılması gerektiğini düşünüyorum."
"Meclis'te israfın ortadan kaldırılması için özel bir çalışma başlattık"
Meclis'teki israfın ortadan kalkması için de çalışma başlattıklarını bildiren Kurtulmuş, şunları kaydetti:
"Arkadaşlarımız titizlikle bu konuda çalışmalarını sürdürecekler. Benim ilk birkaç aylık çalışmamda hemen gördüğüm önemli israf noktaları var. Bunların giderilmesi, nihayetinde ülkemizin bu kadar ciddi bir ekonomik süreçten geçtiği dönemde bizim Meclis'te de bu israfı ortadan kaldırmamız gerekir. Meclis'te özellikle atamalar konusunda ve kariyer memurluğu konusunda belki titiz bir çalışma yapılacak, bundan sonraki dönemle ilgili hassasiyetle üzerinde durulması gerekir.
Meclisin itibarından ödün vermeden ama sonuçta Mecliste var olan önlenebilecek israf noktalarını tıkayarak, aynı zamanda Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak diğer kamu kurum ve kuruluşlarına, bakanlıklara da örnek olabileceğimize inanıyorum. Bununla ilgili çalışma olgunlaşınca da bunu sizlerle, kamuoyuyla paylaşacağız."
Avrupa Parlamentosunun "2022 Türkiye Raporu"
Meclis Başkanı Kurtulmuş, Avrupa Parlamentosunun (AP) "2022 Türkiye Raporu"na ilişkin bir soru üzerine, raporu detaylı bir şekilde okuduklarını, uzun uzun tartışmalar da yapıldığını belirtti.
Kurtulmuş, şunları söyledi:
"Son derece taraflı, Türkiye düşmanı belli lobilere sanki teslim edilmiş ve onların ofislerinde hazırlanmış, neredeyse her bir cümlesinde Türkiye karşıtlığını kelimelerin içerisine giydirmiş olan taraflı, yanlı bir rapor olduğu kanaatindeyim. Bizim için yok hükmünde bir rapordur. Kimsenin Türkiye'yi böyle oturduğu yerden hem de Avrupa Birliği adaylık sürecinin konuşulduğu bir dönemde bu kadar çok taraflı bir raporla Türkiye'yi tedip etmeye, yani bir şekilde hizaya getirmeye, cezalandırılmaya kalkmasını doğru bulmayız. Bu raporu kabul etmediğimizi, iade ettiğimizi ifade etmek istiyorum.
Dünyanın bugünkü şartları içerisinde Avrupa'nın Türkiye gibi bir müttefike ihtiyacı varken, bu hazırlanan rapor, Avrupa'nın Türkiye'yi kaybetmesi amacıyla yazılmış bir rapordur. Doğru bir rapor değildir. Avrupa'nın makul ve mutedil siyasi çevrelerinin, özellikle son küresel gerilimler noktasında Avrupa Birliği'nin ne kadar çok Türkiye'ye ihtiyaç duyduğunu hissettiklerini biliyorum. Ümit ederim ki bir daha böyle akıl dışı, rasyonalite dışı, bu tür raporlar Türkiye aleyhine Avrupa Parlamentosunda kabul edilmez."
Emekli maaşlarına ilişkin düzenleme
Emekli maaşlarına yapılacak zam konusunda bir soruya yanıt verirken Kurtulmuş, "Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı çok titiz bir çalışmayı ortaya koyuyorlar. Cumhurbaşkanı'mızın 'Emeklileri ihmal etmek, onları yok saymak mümkün değildir' iradesi ortadadır. Dolayısıyla bu konuda hükümet çalışmasını tamamlayıp Meclise ne zaman ve ne şekil gönderir, hükümetin kararıdır. Meclise geldiği zaman biz bunu hızlandırırız. Kararı verecek olan Meclis'tir." dedi.
"Karabağ toprakları kıyamete kadar Azerbaycan'ın toprağı olarak kalacaktır"
"Azerbaycan'ın Karabağ bölgesine bir antiterör operasyonu oldu. Azerbaycan ve Ermenistan arasında barış antlaşması gündemde olacak. Türkiye-Azerbaycan arasında da bir anlaşma söz konusu. TBMM'nin bu konuda oynayabileceği özel bir rol var mı?" sorusuna karşılık Kurtulmuş, Azerbaycan'ın Karabağ'ı işgalden kurtardığı 44 günlük muzafferiyet savaşının ardından yoğun bir diplomasi atağının başladığını, bunlardan bir tanesinin Türkiye ile Ermenistan ve Azerbaycan ile Ermenistan arasında ikili ilişkilerin bir şekilde iyileştirilmesi olduğunu anımsattı.
Daha önemlisinin ise 6 ülkenin bir araya gelerek Kafkaslar'da bir barış düzeni kurma çabasında olduğunu belirten Kurtulmuş, şöyle devam etti:
"Tabii burada ana mesele Zengezur Koridoru'dur. Koridorun açılması sanıldığı gibi sadece Türkiye ve Azerbaycan'ın işine yaramayacak, aynı zamanda Zengezur Koridoru üzerinden Asya'dan Avrupa'ya gidecek olan ticaret yollarının çok güçlü bir şekilde açılması temin edilecektir. Bazı ülkelerin davrandığı gibi bu Zengezur Koridoru'nun açılması bölge ülkelerinin aleyhine değildir. Burada özellikle Azerbaycan'ın bu kararlı tutumundan rahatsız olan bazı bölge ülkelerinin Zengezur Koridoru üzerinden bir tartışma yaratmaya çalıştıklarını görüyoruz. Aslında Ermeni çetelerin Karabağ'da yeniden görünür olması ve aktif bir şekilde kımıldamaya başlamalarının ardında da bu çabaların etkisi olduğu aşikardır.
Yine Azerbaycan, çok kararlı bir şekilde işgalden kurtardığı Karabağ'ın abat olması konusundaki kararlılığını da sürdürmüş ve oradaki çetelere müsaade etmemiştir. Dolayısıyla bizim temel amacımız, 'hiç kimsenin bir karış toprağında gözümüz yoktur, bölge ülkelerinin hiçbirinin sınırlarının değişmesi gibi bir talebimiz yoktur.' İşgal altındaki Karabağ toprakları inşallah kıyamete kadar Azerbaycan'ın toprağı olarak kalacaktır. Türkiye olarak burada üzerimize düşen temel sorumluluk ise zaten yeterince büyük çatışmaların, gerilimlerinin yaşandığı bölgede yeni bir çatışma alanının ortaya çıkmaması, özellikle Güney Kafkaslar'da bir barış düzeninin temin edilmesi, bütün bölge ülkelerinin ve dünyanın hayrınadır. Bunun için çabalıyoruz. Cumhurbaşkanı'mızın, Türkiye hükümetinin ortaya koyduğu çaba budur. TBMM olarak da bölge ülkelerinin her birisinin meclisi ile ilişkilerimiz olumlu bir şekilde seyretmektedir. Gerektiğinde biz de Meclis olarak gerekli inisiyatifi alırız."
"Hukuki olarak bu arkadaşlarımızın maaşlarını iade etmeleri zarureti yok"
"Geçen dönemden tekrar Meclis'e giremeyen 300 kadar milletvekili olduğunu ve seçimden önce de üç aylık maaşlarını peşin aldıklarını biliyorduk. Bunlardan kaç kişi temsil yetkilerinin olmadığı son üç aylık maaşını teslim etti?" sorusu üzerine Kurtulmuş, kendisine bu konuda eski milletvekillerinden de sorular geldiğini söyledi.
"Bizim bildiğimiz kadarıyla hukuki olarak bu arkadaşlarımızın maaşlarını iade etmeleri zarureti yok." diyen Kurtulmuş, "Çünkü maaşlarını aldıkları gün parlamentoda olmuş olmaları o dönemin maaşını hak etmeleri bakımından yeterli bir sebep olarak görülüyor. Sayıştay tarafından da böyle görülüyor. Dolayısıyla ortada hukuki bir sorun yok. Sanki bu arkadaşlar haksız, hak etmedikleri bir şeyi almışlar gibi bir kamuoyu algısı oluşturmanın doğru olmadığını düşünüyorum." dedi.
Meclis Başkanı Kurtulmuş, 10 bin dolar maaş alan bir milletvekilinin olduğu iddiasına ilişkin soruya da "Ben de sizin gibi bu milletvekilinin kim olduğunu bilmiyorum. Ortada söylenmiş bir söz var. Bu söz eğer söylenmişse bunun gündeme getirilmesi, gerekçelerinin ifade edilmesi gerekir. Meclis Başkanlığının elinde bu milletvekilinin kim olduğu ve bu iddiayla ilgili delillerin ne olduğuna ilişkin herhangi bir bilgi mevcut değildir." yanıtını verdi.