Tbb, Sanatçılarla Deklarasyon Yayınladı, İşbirliği Protokolü İmzaladı
Türkiye Barolar Birliği, Sanatçılar Girişimi, Tiyatro Platformu ve TOBAV bir araya gelerek "Güçbirliği Deklarasyonu" yayımladı.
Türkiye Barolar Birliği, Sanatçılar Girişimi, Tiyatro Platformu ve TOBAV bir araya gelerek "Güçbirliği Deklarasyonu" yayımladı. TBB Başkanı Feyzioğlu, Gezi Parkı protestolarına destek veren muhalif tiyatrolara Kültür Bakanlığı'nın desteğinin kesilmesini eleştirerek bu günkü şartlarda sanat ve kültür faaliyetlerini piyasaya terk etmenin, dar gelirli birçok sanatseverin kültüre erişiminin önemli ölçüde kısıtlanması anlamına geleceğini, bu durumun mevcut birçok sanat kurum ve kuruluşunun yok olması anlamına geldiğini kaydetti.
Türkiye Barolar Birliği, hukuk ile sanatı bir araya getirerek Sanatçılar Girişimi, Tiyatro Platformu ve TOBAV'la "Güçbirliği Deklarasyonu ve İşbirliği Platformu" imzaladı. Aralarında Ataol Berhamoğlu, Levent Üzümcü, Ragıp Yavuz ve Bedri Baykam gibi sanatçılarında bulunduğu "Hukuk-Sanat" buluşmasında konuşan Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, insanlığın yaratıcılığın beşiği olan özgür düşünce ile paralel bir gelişme kaydettiğini, özgür düşünceye alan açan toplumların, ekonomide, bilimde, teknolojide ve özellikle güzel sanatlarda ilerlediğini ve zenginlediğini belirtti. Özgür düşünceyi engelleyen toplumların ve medeniyetlerin, durağanlaştığını sonunda da yok olduğunu ifade eden Feyzioğlu, "Özgür düşünceyi yok etmeye çalışmak, kendi geleceğini prangaya vurmakla eş anlamlıdır. Suudi Arabistan'dan Mısır'a, İran'dan Suriye'ye kadar Ortadoğu ülkelerinin hali ortadadır. Sanatçı, yaratıcıdır. Dolayısıyla sanat da bir yaratma olayıdır" dedi. Yaratılan her eserde onu yaratan sanatçının var olduğunu, sanatı aşağılamanın ise insanı aşağılamak olduğunu ifade eden Feyzioğlu, "Hukukun üstün olmadığı, bir yerde avukatın alın terinin, değeri olur mu? Bilenle bilmeyen, çalışanla çalışmayan hiç fark eder mi? Sanata değer verilmeyen, sanatın sarsıcı, silkeleyici, düşündürücü, zindeleştirici etkisinin yaşanmadığı toplumlarda, hukukçular özgürleştirici, prangaları kıran yorumları kolay kolay yapabilirler mi?" sorularını yöneltti.
-GÜN AYDINLANMA İÇİN, ÇAĞDAŞLAŞMA VE ÖZGÜRLÜK İÇİN BİRLEŞME GÜNÜDÜR-
Sanatçının da acımasızca dönen ve kendine benzemeyeni öğüten baskı çarkının karşısında yalnız olduğunu ifade eden Feyzioğlu, "Gün aydınlanma için, çağdaşlaşma ve özgürlük için birleşme günüdür. Demek ki çözüm top yekün bir çağdaşlaşma ve özgürleşme hamlesini siz sanatçılar ve biz hukukçuların kol kola girerek başlatmasıdır" diye konuştu. Ekonomik istikrardan yana olduklarını ancak bu gerçekleştirirken, hukukun üstün olmadığı yerde, oyunun kuralının maç sırasında egemen tarafından sürekli değiştirileceğini kaydeden Feyzioğlu, "Demokrasisiyle, hukuka verdiği değerle evrensel ölçüleri yakalamış ve hatta geçmiş olması gerekir ki ülkenin marka değeri olsun. Markanızın değeri ülkenin marka değerinin üzerinde asla değildir. O yüzden her şey bitti de sıra sanata mı geldi diyenlere hatırlatıyorum. Aslında öncelik hep sanatta olmalıydı. Biliniz ki, istiklal, istikbal ve dahi istikrar yalnızca hürriyetle mümkündür" diye konuştu.
-DAR GELİRLİ SANATSEVERİN KÜLTÜRE ERİŞİMİ KISITLANACAK-
Ekim 2013'te Gezi Parkı protestolarına destek veren muhalif tiyatrolara Kültür Bakanlığı desteğinin kesilmesiyle başlayan ve "Türkiye Sanat Kurumu Yasa Tasarısı" tartışmaları ile devam eden süreci ayrıntılı olarak değerlendireceklerini belirten Feyzioğlu, "Ben, şimdilik, söz konusu yasal düzenleme çalışmalarının, kültür ve sanatı kamu sorumluluğunun dışına itmesi ve getirilmek istenen yapının özerk olmaması gibi nedenlerle ülkemiz sanat ve kültürünün geleceği için tehlike oluşturacağını hatırlatmakla yetiniyorum" dedi.
Bu günkü şartlarda sanat ve kültür faaliyetlerini piyasaya terk etmenin, dar gelirli birçok sanatseverin kültüre erişiminin önemli ölçüde kısıtlanması anlamına geleceğini ifade eden Feyzioğlu, bu durumun mevcut birçok sanat kurum ve kuruluşunun yok olması anlamına geldiğini kaydetti.
-GÜÇBİRLİĞİ DEKLARASYONU-
Türkiye Barolar Birliği, Sanatçılar Girişim, Tiyatro Platformu ve TOBAV'ın "Güçbirliği Deklarasyonu"nın da ise şu değerlendirmeye yer verildi:
"Siyasal otoritenin Türkiye'yi neredeyse bütün kurum ve değerleriyle yeniden yapılandırmaya çalıştığı, hukuk devletinin temelden sarsıldığı ve gözyaşlarının biber gazı bulutlarına karıştığı bir süreçte biz avukatlar ve sanatçılar söyleyecek sözümüz var diyerek bir araya geldik.
Muhafazakar sanat manifestoları, ucube tanımlamaları, heykel katliamları ve sanatçılara silahlı, bıçaklı saldırılar ile kendine alan yaratmaya çalışan karanlık bir zihniyete karşı, özgürlük sanatla başlar diyen bir hukuk gücü, sanatçıyla yan yanadır artık. Bugün sanata, içeriği istenildiği gibi doldurulacak kişiye özel ahlak bir baskı aracı olarak dayatılıyorsa; opera, bale, senfonik müzik gibi sanat dalları, kurumsal yapılarının ortadan kaldırılması tehdidi ile karşı karşıya ise sosyal ve siyasal süreçlerde aydın birey olarak kendini ifade eden sanatçılar hedef haline getiriliyor, tamamen kurgusal televizyon dizilerine bile müdahale edilebiliyorsa, hukukla sanatın buluşması kaçınılmazdır artık."
-ORTAK HAREKET ETME ZAMANI-
Tiyatro yapıtlarının sahnesel uygulamalarına yönelik baskılar ve yerel yönetimlere bağlı sanat kurumlarının özgürce, özerkçe ve sanatçılarca yönetilmesi ve üretim yapmasına engel oluşturan yönetmelik ve benzeri yaptırımların her gün biraz daha güç alanı daha kazandığının ifade edildiği deklarasyonda, kimi sanat yapıtlarının türlü endişeyle ve "aman görmesin" diye bazı devlet adamlarından saklandığı belirtildi. Resim ve Heykel Müzesi'nin hâlâ kendine bir yerleşim alanı bulamadığının ifade edildiği deklarasyonda, "Sanatın sürgün edilmesine izin vermeyeceğiz" diyen bir hukuk anlayışı ile sanatçının el ele vermesi kaçınılmazdır artık.
Nice sanat galerisi, Atatürk Kültür Merkezi, Karaca Tiyatro ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi gibi mekânsal sorunlar dayatılır, sanat kavramıyla asla yan yana gelemeyecek sansür ve "buzlama"lar ekranlarda ve sahnelerde boy gösterir ve sokakta sanat üreten, tiyatro yapan sanatçılar mahkemelerde süründürülür, halktan uzaklaştırılırken "sanatı savunuyoruz, sanata ve sanatçıya hukuk dışı müdahaleye başkaldırıyoruz" diyen Türkiye Barolar Birliği ile ortak hareket etmenin zamanıdır artık" denildi.
-İŞBİRLİĞİ PROTOKOLÜ İMZALANDI-
"Korkuya karşı özgür sanat" üretiminin tarihinin Türkiye topraklarında çok eski olduğunun belirtildiği deklarasyonda şu değerlendirmeler yer aldı:
"Kültür ve sanatın ulaşması gereken geniş halk yığınlarını müşterileştirerek, şöhret ve popülizmin efendiliğine teslim olanlar ve onlara bu alanların kapılarını açanlar bilmelidir ki; hukukun üstünlüğü, savunmanın bağımsız gücü ve desteğiyle, halkla yüz akıyla buluşacak sanatçılar her gün çoğalarak susmuyoruz şiarını yükseltecektir. Türkiye Barolar Birliği ve sanat örgütlenmelerinin güçbirliği, özel tiyatrolara devlet yardımı konusundaki keyfiliğe ve direnen-aydın sanatçıların üretimine duvar ören desteksizliğe açılan davalarla ilk tomurcuklarını vermiştir. Türkiye'deki sanat üretiminin yasal güvence altına alınması yönünde örgütlenecek bir çalıştay ve sanatsal-sosyal-siyasal alanlarda ortaklaşa organize edilecek etkinliklerle daha çağdaş ve özgür bir Türkiye için mücadele yükseltilecektir. Gücümüz özgür savunma ve evrensel hukuktur, karanlığa karşı özgür ve özerk sanattır,
Geleneğimizdir, bilincimizdir ve halkımızdır."
Türkiye Barolar Birliği, Sanatçılar Girişimi, Tiyatro Platformu ve TOBAV arasında imzalanan işbirliği protokolüyle karşılıklı işbirliği çerçevesinde, "hukuk - sanat el ele" anlayışı ile sanatın özgürce icra edileceği ortamı sağlayacak çalışmalar yapılacak.