Tayfun Çavuşoğlu Kitabını İmzaladı
Tayfun Çavuşoğlu, "Çanakkale 1915, yalanlar, iftiralar ve polemikler" adlı kitabı raflardaki yerini aldı.
Gazeteci yazar Tayfun Çavuşoğlu, yakın tarihimizin bu önemli dönemine ilişkin tartışmaları ele aldığı "Çanakkale 1915-İftiralar, Yalanlar, Polemikler¨ adlı kitabını Ezgi Kitabevi'nde okurları için imzaladı.
Çanakkale Zaferi'nin 99. yıldönümünde kaleme aldığı Çanakkale 1915 kitabıyla damga vuracak olan gazeteci yazar Tayfun Çavuşoğlu, "Çanakkale 1915, yalanlar, iftiralar ve polemikler adlı kitabımız raflarından çıkarak raflardaki yerini aldı. Tarih kitabı yazmayı tercih ettim. Çünkü, tarih bilincine katkı koymayı istiyordum. Özellikle Çanakkale Savaşı'na ilişkin birçok tartışmalar var. Tartışmalar içerisinde de Mustafa Kemal'in Çanakkale'de Gelibolu'daki rolü, o rolün küçüklüğü ya da büyüklüğü ön sırada yer alıyor. Hem eleştirileri, hem de bu eleştirilere verilecek cevapları biraraya getirdim. O dönemki rütbesiyle Albay Mustafa Kemal, 8 Ağustos'tan sonra Anafartalar Grup Komutanlığı'nı üstlendikten sonra çok önemli rol oynamıştır. Kitapta tüm detayları anlattım. Yakın tarihi aydınlatmak adına umuyorum çok yararlı bir kitap olur" dedi.
"Çanakkale 1915" kitabını imzalatmaya gelen MHP Bursa İl Başkanı Hasan Toktaş da, "Çanakkale'de Türk'ün destansı mücadelesi üzerine çok senaryolar yazılmıştı. Çanakkale 1915 kitabının birçok iftira ve polemiklere aydınlık getireceğini düşünüyorum. Kendisini tebrik ediyor, devamını diliyorum" diye konuştu. MHP Bursa Milletvekili Necati Özensoy, CHP Bursa İl Başkanı Metin Çelik, MHP Yıldırım Adayı Ali Yazır, Bursa Barosu Başkanı Ekrem Demiröz de imza gününe katıldı.
"Çanakkale 1915 - İftiralar, Yalanlar, Polemikler¨, dayanaksız iddiaları ve tarihi gerçekleri ortaya seriyor. Kastaş Yayınevi'nce yayınlanarak raflarda yerini alan 320 sayfalık esere, kitabevleri ve internet kitap mağazalarından ulaşılabilir.
ATEŞ, KAN VE ÖLÜM
Çanakkale Savaşı'nın 100'ncü yılında, yakın tarihimize farklı bir bakış... Çanakkale Savaşları'nda kazanılan zafer, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşuna giden yolda "temel taşı" anlamını taşır.
Mustafa Kemal Atatürk, bağımsızlığın kazanılmasında en önemli ve ilk büyük engeli henüz çok genç bir kurmay subay olarak katıldığı Çanakkale Savaşları'nda aştı. Çanakkale'de kazanılan özgüven, emperyalizme karşı verilecek mücadelenin itici gücü oldu. Sonunda elde edilen, inancın zaferiydi, yıkıntılardan genç bir devlet elde edebilmekti.
Çanakkale Savaşları'nı iki aşamada değerlendirmekte yarar var. Bunlardan birincisi, 1914 Temmuzunda başlayan ve kasım ayı başlarında Osmanlı İmparatorluğu'nun da dahil olduğu 1. Dünya Savaşı'nın en kritik döneminde deniz yoluyla İstanbul'a ulaşmaya ve Osmanlı başkentini teslim almaya çalışan İngiliz ve Fransız donanmasının, birçok denemenin ardından kesin sonuç almak amacıyla 18 Mart 1915'de giriştiği saldırıda Çanakkale Boğazı'nın karanlık sularına gömülmesiydi. Türk topçusu ve bahriyelisi Çanakkale Boğazı'nda bir destana imza attı. En büyük gemileri denizin dibini boylayan İngiliz-Fransız donanması geri dönmek zorunda kaldı.
Savaşın ikinci aşaması ise Çanakkale'yi denizden geçemeyeceğini anlayan İngiliz ve Fransız ordularının bu kez 25 Nisan 1915 günü Gelibolu Yarımadası'na çıkarma yapmasıyla yaşandı.
Hint ve A.N.Z.A.C (Avustralya-Yeni Zelanda) birlikleriyle de desteklenen İngiliz ve Fransız orduları Gelibolu Yarımadası'ndaki Türk topçu bataryalarını susturmayı ve böylelikle donanmanın kalan bölümünün Çanakkale Boğazı'nı güle oynaya geçmesini sağlamaya çalıştılar. Düşman askeri Gelibolu Yarımadası'na çıktı çıkmasına ama belli noktalardan fazla ilerleyemedi... Korkunç siper savaşları yaşandı. Yarımadanın her bir karış toprağı, kanla sulandı. Ölüm pahasına vatanını savunan Türk askeri, düşmanın ilerlemesine izin vermedi. 9 ayı aşkın süre devam eden kanlı boğuşma sonrasında İngiliz Harp Kabinesi Gelibolu'dan çekilme kararı verdi. Çanakkale'de zafer Türk ordusunun olmuştu...
GENÇ KUŞAKLARA TAVSİYE
Son zamanlarda moda olan 'Aman Mustafa Kemal adı geçmesin de, kimin geçerse geçsin' yaklaşımının ürünü olarak kaleme alınmış sözde tarih kitapları da (hatta ansiklopedileri) var piyasada. Hiç sıkılmadan, "Mustafa Kemal Bey'in rütbesi ne ki, topu topu bir ihtiyat tümeninin kumandanı, ne yapmış da Çanakkale'de zafer kazanmış? Ordu komutanı, kolordu komutanları ne güne duruyormuş?" veya "Aslında Çanakkale'de Mustafa Kemal'in esamesi okunmuyor. Mustafa Kemal Cumhurbaşkanı olduktan sonra, Çanakkale'de bir zafer icat edildi, zafer de Mustafa Kemal'e mal olundu" diye yazabilenler de var... Aynı kişiler (Aman Mustafa Kemal olmasın da, kim olursa olsun anlayışıyla) zaferin tüm onurunu Osmanlı Devleti'nin 5'nci Ordu Komutanı Liman von Sanders'e yazabilmek için olmadık numaralara başvuruyor, cümlelere takla attırıyorlar...
Kim ne demiş, neden ve nasıl demiş, doğrusu nedir? Bu sorular da elbet satır satır cevabını bulacaktır...
İŞTE GERÇEKLER
Mustafa Kemal'in emrindeki birliklerin ihtiyat (yedeklik) konumu 25 Nisan'da başlayan kara savaşlarının ilk saatlerinde sona erer. Yarbay Mustafa Kemal'in emri altındaki alay sayısı daha ilk gün 5'e yükselir. Bu genç ve dirayetli subay, 27 Nisan'dan itibaren 11 alaya (yaklaşık 4 tümen) komuta edecektir.
Yarbay Mustafa Kemal, kara savaşı başladıktan sadece 5 hafta sonra 1 Haziran'da albaylığa yükseltilir, Anafartalar Grup Komutanı olduğu 8 Ağustos'tan savaşın sonuna kadar önce 8, sonra 10 tümene (üç kolordu halinde) komuta eder ki, Mustafa Kemal'in emrindeki kuvvetler, Kuzey ve Güney gruplarındaki kuvvetlerin toplamından daha fazladır. Bunun anlamı şudur: Gelibolu'da cephedeki kuvvetlerin yarısından fazlası Mustafa Kemal'e bağlıdır.
Bu nedenle, Mustafa Kemal için söylenilen "Kısmi başarısı vardır", "rolü abartılmıştır" gibi cümlelerin gerçekle yakından uzaktan bir ilgisi yoktur. Mustafa Kemal Çanakkale Savaşı'nın başlangıcında 'yarbay' rütbesindedir... Bir ay sonra 'albay' olur ve savaşın sonuna kadar kuvvetlerini albay rütbesiyle yönetir. Ama bazı kesimler Çanakkale ve Mustafa Kemal isimleri yan yana geldiğinde, albay rütbesini görmezden gelir, ısrarla 'Yarbay M. Kemal'den söz ederler... Nedenini tahmin etmek, zor olmasa gerek!