Taksim'de Masa Hâlâ Yasak
Taksim'de sokaklara masa sandalye yasağı sürüyor.
30 Mayıs akşamı çoğunluğu kadınlardan oluşan bir grup insan İstiklal Caddesi'ne açılan merdivenli sokaklardan birindeki restoranda oturuyordu. Turizm işletme belgeli restoran kalabalıktı. Müşteriler yemek yiyip sohbet ediyordu. Restoran işletmecisi hava güzel diye iki masayı dışarı çıkarmıştı.
O gece söz konusu masalarda oturanlardan birisi de Melahat Parlak'tı. Beyoğlu'nda çalışıyordu. İşten çıktı, arkadaşlarıyla akşam yemeği için buluştu. Sohbet ilerlerken birden bire sokağa kalabalık bir grup girdi. Gerisini Melahat Parlak anlatıyor:
30 Mayıs akşamı polis ve zabıta Taksim sokaklarında masa ve sandalyeleri toplamak için operasyon yaptı.
"Gece 11 sularında sokağın başında hepsi erkeklerden oluşan bir kalabalık görüldü, bir kişide de el kamerası vardı. Açıkçası ben bir turist grubu sandım ama kalabalık olmaları da dikkatimizi çekti. Tam sayamadim ama en az 30 kişiydiler. Merdivenlerden aşağıya inince yanımıza geldiler ve ellerindeki telsizlerden polis olduklarını düşündük. Sonrasında yapılan konuşmalardan anladığımız hem polis hem de zabıta ekipleriydi, hepsi sivil giyimliydiler."
Müşteriler masadan kaldırıldı
Anlatılanlara göre grubun başındaki amir, masalarda oturanların kimliklerini çıkarmasını istedi. Bunun üzerine ortam biraz daha
Restoran sahibi Mari Esgici masa-sandalye operasyonlarından şikayetçi. [Murat Utku - Al Jazeera]
gerildi. Müşteriler, görevlilere kim olduklarını sordu, resmi görevli olduklarına dair bir belge ibraz etmelerini istediler. Bu istek karşılık bulmadı. Parlak olayın devamını, "O sırada 'toplayın' dedi birisi. Oturanların masalarını almaya çalışan polis mi zabıta mi bilmiyorum. Sivil görevliler müdahalede bulununca ortalık iyice karıştı. Polis ve zabıta ekibi ile müşteriler arasında sözlü tartışma başladı. Sonrasında merdivenlerden yukarı doğru yavaş yavaş çıkmaya başladılar ama gerginlik devam ediyordu" diye anlatıyor.
O sırada mekanın sahibi Mari Esgici mutfağından dışarı çıktı. Restoranın bulunduğu sokaktan merdivenlere doğru ilerleyen sivil giyimli görevlilerin peşlerinden gitti. Esgici'nin anlatımına göre "Kim oldukları belli değildi. Bazılarının sırtında kırmızı polis yazısı vardı. Bir kısmının da arkasında zabıta yazıyordu. Ama çoğu tamamen sivildi".
Beyoğlu'nda belediye tam 4 yıldır, yani 2011 yazından bu yana dükkan sahiplerinin sokaklara masa ve sandalye koymasına izin vermiyor. İstiklal Caddesi esnafı durumdan şikayetçi. Sokağa makul ölçüler içerisinde masa koyamazsa kazançlarının düşeceğini, bunun çarpan etkisi ile tüm esnafa yansıyacağını düşünüyor.
İstiklal Caddesi'nde alışveriş merkezlerinin sayısı giderek artıyor. [Murat Utku - Al Jazeera]Kentsel rant
Eski Beyoğlu Eğlence Yerleri Derneği (BEYDER) Başkanı ve iki işyerinin işletmecisi Tarkan Konar, Beyoğlu'ndaki bu uygulamanın Beyoğlu'nun kentsel rantı ile alakalı olduğunu düşünüyor. Ona göre eğlence yerlerinin ağırlıklı olduğu İstiklal Caddesi ve çevresinde esnafa getirilen kısıtlamalar, buradaki bina ve dükkanların değerini etkiliyor. Konar, eğlence yerlerinin yoğun olduğu Asmalı Mescit Sokağı'ndan yola çıkarak iddiasını şöyle anlatıyor:
Eski BEYDER Başkanı Tarkan Konar masa-sandalye uygulamasının kriterlerinin net olmadığını söylüyor. [Murat Utku - Al Jazeera]
Burası izbe bir yerdi, ara katlarda küçük esnaf vardı, terzi, yazıhaneler, bodrum katlarda imalathaneler... Burayı biraz lüksleştirmek istiyorsunuz. Önce ruhsat veriyorsunuz. Esnaf binayı restore ediyor, yatırım yapılıyor. Ara katlardaki esnaf; küçük imalatçılar, tamirhaneler, alt katlardaki yeni dinamizmden dolayı boşaltıp gidiyor. Mal sahipleri bu sefer ara katlardan kira gelmese de zemindeki eğlence yerlerinden bu kirayı telafi ediyor.
Sonra birden bire masaları bir topluyorsunuz, ne oluyor o zaman? Zemindeki imalathane havaparasını aldı, para kazandığını düşünerek mecburen gitti. Orası bir süre eğlence yeri olarak çalıştı, burası daha fazla değer kazandı. Bir masa sandalyeyi bahane ederek işletmeciyi de uzaklaştırdın. Eğlence yerinden mal sahibi kira alamaz hale gelince 10 liralık bina 7 liraya düştü. Böylece de mülkün el değiştirme süreci başladı, hala devam ediyor. Yerli yabancı bir sürü şirket ama otel ama AVM yapmak için düşük fiyatlardan yer almaya başladı burlalarda.
Konar, Taksim'in Talimhane bölgesinde yapılan dönüşümün İstiklal Caddesi'nde de uygulanmak istendiği iddiasında. Ona göre Tarlabaşı'nda devam eden kentsel dönüşüm projesi de bu bütünün bir parçası.
Domino etkisi
Onnik Azinyan Beyoğlu'nda doğup büyüyen bir esnaf. [Murat Utku - Al Jazeera]
Onnik Azinyan da Beyoğlu'nda doğan, burada büyüyen bir esnaf. İstiklal Caddesi'ni kesen ve trafiğin aktığı nadir sokaklardan birinin üzerinde kafe işletiyor. Sokağa sandalye masa koyacak yeri yok. Ama diğer esnafın sorunu onu da doğrudan etkiliyor. Bu durumu şöyle anlatıyor:
Masa sandalye olacak, mahalleye insanlar girecek ki ben de oradan kalanları toplayayım. Bütün dükkanlar birbirini tetikler Beyoğlu'nda. Domino etkisi var. Beyoğlu'nun gece gündüz kapatılması, polislerin çok yoğun bir biçimde burada bulunması insanları tedirgin eder. Her dakika olay çıkacakmış diye düşünerek gelmez insanlar. Orası, şu dükkan dolacak ki ben de dolacağım. Çoğu esnaf kayıyor Beşiktaş'a, Kadıköy'e doğru. Kaçıyorlar Beyoğlu'ndan.
Azinyan, Beyoğlu'nda kabuk değişimi arzulandığını söylüyor. Başından sonuna alışveriş merkezlerinin olduğu, sinema ve tiyatro gibi etkinliklerin azaldığı, alışverişe gelenlerin atıştırabileceği dönercilerden ve otantik yemekler sunan lokantalardan ibaret bir Beyoğlu istendiğini savunuyor.
Artık İstiklal Caddesi'nde de tıpkı Kapalıçarşı'daki gibi hanutçular var.[Murat Utku - Al Jazeera]
Azinyan, Beyoğlu'nun sayıları giderek artan Arap turistlere hizmet eden bir mekana dönüştürülmek istendiğini söylüyor. İddiasını İstiklal Caddesi'nde yeni başlayan bir trend üzerinden örnek vererek savunuyor:
"Mesela İstiklal Caddesi'nin ortasında 5 -10 metrede bir bazı adamlar duruyor. Tekstil ürünleri satan mağazalara Arap turistleri yönlendiriyorlar. Arapça konuşan hanutçular türedi. Eskiden Kapalıçarşı'da, Mısır Çarşısı'nda olurdu, şimdi İstiklal'in göbeğinde varlar. Pasajların içindeki dükkanlara müşteri topluyorlar".
Taksim ve çevresi son dönemde Arap turistlerin favori mekanı.[Murat Utku - Al Jazeera]
'Muhafazakarlaşan Beyoğlu tasavvuru'
Ayşe Çavdar, kentsel dönüşüm, kentsel rant gibi konular üzerine çalışan bir akademisyen. Beyoğlu'nda bugün Çavdar'a göre kentsel alanların kullanımı ile ilgili daha genel bir tasarım yapılıyor. Çavdar, "Beyoğlu Osmanlı Devleti'nden bugüne seküler bir alan. Kilise'nin de, caminin de bir arada olduğu ama ibadethanelerin günlük yaşamı doğrudan etkilemediği bir yer" diyor, Beyoğlu'nun artık AKP'yi destekleyenlerce de kullanılmak istendiğini, bunun için de iktidar partisince "kendileştirilmek" istendiğini savunuyor. Ayşe Çavdar'a göre, bunu yaparken yerel yönetimin amacı, Beyoğlu'nu eski seküler halinden uzaklaştırıp muhafazakarlaştmak:
Akademisyen Ayşe Çavdar Osmanlı'dan bu yana Beyoğlu'nda seküler bir yaşam tarzının hüküm sürdüğünü söylüyor.[Murat Utku - Al Jazeera]
"İktidar, seküler yaşamın en sembolik olarak kurgulandığı, kurulduğu bir yere müdahale ederek hem bu mekanın oluşturduğu ticari ağı kendisine çevirmek istiyor, hem de sembolik olarak bir yarışı tamamlamak istiyor artık. Yani ancak Beyoğlu'nu aldıktan sonra 'Tamam bu şehri ele geçirdim' diyecek. Beşiktaş ya da Kadıköy değil ama ille de Beyoğlu".
Al Jazeera olarak Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan'dan bütün bu konularda görüş almak, esnafın iddialarını kendisine sormak üzere ısrarlı taleplerde bulunduk. Belediyenin basın danışmanlığı, Demircan'ın bu konuda tweetler attığını, kendisinin görüşlerini sosyal medya aracılığıyla paylaştığını, haberimizde bu açıklamaları kulanabileceğimizi tarafımıza iletti. Bu konuyla ilgili 27 Mayıs 2014 tarihli paylaşımında Demircan şöyle diyor:
"Beyoğlu Sakinleri ve Beyoğlu'nun yaşaması için Masa düzenlemesi devam ediyor. Bazı işletmeler daha çok kazansın diye bundan vazgeçemeyiz".
Esnaf bu konuda kamu yararının gözetilmesi gerektiğini düşünüyor. Eski BEYDER Başkanı Konar, belediyenin bir uygulamaya izin verip vermemesi için tek kriteri olabileceğini bunun da 'kamu yararı' olduğunu söylüyor. Konar, "Bugün Mis Sokağa, Kuledibi'ne, Cezayir Sokağa kısmen izin verip çevresine vermediysen olmaz. O zaman sen belediye olarak kamu otoritesini kullanarak ticari hayata haksız rekabet yaratacak şekilde müdahil oluyorsun. Yani Erol Dernek Sokak'ta masa sandalyelerin konması açısından kamu yararı görmüyorum ama Mis Sokak'ta olmasında görüyorum diyemezsin. Böyle bir kriter yok. Kriterler net değil" diyor.
Demircan'ın Twitter'daki paylaşımlarında da dediği gibi masa düzenlemesi halen devam ediyor. Masalar bazen Mari Esgici'nin restoranında olduğu gibi sayıca kalabalık görevlilerce, müşteriler henüz otururken sandalyelerinden kaldırılarak toplanıyor, bazen de işletmelerin kapısına zabıtanın kamyonetleri dayanıyor. Esnaf ise bu konuya bir açıklık getirilmesini, acilen kimsenin çıkarlarını zedelemeyecek şekilde ortak akılla bir çözüm bulunmasını istiyor.