Taksim Dayanışması: "Gezi Parkı'na Sahip Çıkmanın Cezası Ağırlaştırılmış Müebbete Dönüştürülmüş Durumda"
Taksim Dayanışması, iş insanı Osman Kavala'nın tek tutuklu sanık olarak yargılandığı Gezi Davası’nın yarın yapılacak karar duruşması öncesinde, "Gezi Parkı'na sahip çıkmanın cezası ağırlaştırılmış müebbete dönüştürülmüş durumda. Gezi bahanesiyle yapılmakta olan bütün bu hukuk dışı davalara son verilmesini talep ediyoruz" açıklamasını yaptı.
Taksim Dayanışması, iş insanı Osman Kavala'nın tek tutuklu sanık olarak yargılandığı Gezi Davası'nın yarın yapılacak karar duruşması öncesinde, "Gezi Parkı'na sahip çıkmanın cezası ağırlaştırılmış müebbete dönüştürülmüş durumda. Gezi bahanesiyle yapılmakta olan bütün bu hukuk dışı davalara son verilmesini talep ediyoruz" açıklamasını yaptı.
DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz, Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Başkanı Esin Köymen, Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi Yüksek Kurul üyesi Pınar Giritlioğlu ve İstanbul Tabip Odası Denetleme Kurulu üyesi Dr. Nazmi Algan, Gezi Davası'nın yarın yapılacak karar duruşması öncesinde ortak basın toplantısı düzenledi.
ÇERKEZOĞLU: GEZİ'YE SAHİP ÇIKTIĞIMIZI İFADE ETMEK İÇİN BURADAYIZ
DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, "Bugün, Gezi'nin yargılanmaya çalışıldığı, suçlulaştırılmaya çalışıldığı bir dönemdeyiz. Gezi'nin yargılanamayacak kadar gerçek, yargılanamayacak kadar umut, yargılanamayacak kadar gelecek olduğunu ifade ediyoruz. Bu süreçte Gezi'ye sahip çıktığımızı, Gezi'nin asla yargılanamayacağını ve cezalandırılamayacağını bir kez daha ifade etmek için buradayız" dedi.
Gezi Dayanışması adına yapılan ortak açıklamayı Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Başkanı Esin Köymen yaptı. "Gezi Parkı'na sahip çıkmak suç değildir. Gezi bahanesiyle yapılmakta olan bütün bu hukuk dışı davalara son verilmesini talep ediyoruz" denilen açıklama satır başlarıyla şöyle:
"BU DAVANIN AMACI SORGULAMA HAKKINI KULLANAN KİŞİ VE KURUMLARA GÖZDAĞI VERMEK: Uzun tutukluluk ve ağırlaştırılmış müebbet cezalarını bu kadar kolay istemenin, iddianamelere yazmanın, ülkemizde çıkacak her itiraza, işini ekmeğini talep eden işçilere, ürünü elinde kalan köylülere, 'Erkek cinayetlerine kurban olmayacağız' diyen kadınlara, demokratik özerk üniversite talebini dillendiren gençlere, 'Biz de varız' diyen LGBTİ artılara, satış yapamayan esnafa, 'Geçinemiyoruz ve barınamıyoruz' diyen yoksullara ve Gezi özelinden kent ve doğa yağmasına karşı çıkan mühendislere, mimarlara, şehir plancılarına ve beraberlerinde 'Taksim Dayanışması' olarak bu itirazı büyüten DİSK, Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), TMMOB, Türk Tabipleri Birliği (TTB) ve onlarca siyasi parti, köy derneği, çevre, kültür sanat inisiyatiflerine kadar demokratik bir ülkede yapması gereken itiraz ve sorgulama hakkını kullanan tüm kurum ve kişilere verilmek istenen gözdağı olduğunu biliyor ve görüyoruz.
DİREKTİFLERLE KARAR VEREN HAKİMLERLE ÜLKE YÖNETMEYE KALKMAK ÜLKEMİZE YAPILAN BİR KÖTÜLÜKTÜR: Siyaset, ülkenin sorunlarını çözmek üzere kendi kurallarıyla yapılmalı; adalet, başta Anayasa olmak üzere mevcut yasalar, teamüller, etik değerler ve ülkemizce onaylanmış uluslararası hukuk normlarıyla hukukun üstünlüğü ve evrensel ilkeler üzerinden işlemelidir. Gelen direktifler ya da beklentiler doğrultusunda 'tutuklama - ağır ceza - beraat - bozma - birleştirme - yine beraat - yeniden tutuklama - ayırma - yeniden ceza' sarmalında kararlar veren hakimlerle ülke yönetmeye kalkmak, ülkemize ve insanımıza yapılan en büyük kötülüktür. İktidarın ihtiyaçlarına göre karar veren mahkemeler ülkenin demokrasisini ve geleceğini tahrip etmeye, birçok dava dosyasında mağduriyetler yaratmaya devam ediyor.
GAZİ PARKI'NIN PARK OLARAK KALMASINI SAVUNMAK EN TEMEL YURTTAŞLIK GÖREVİDİR: Gezi Parkı'na 'Topçu Kışlası ihyası' adı altında 'rezidanslar ve ticari alanlar' yapılmasını savunanlar olabilir. Hatta ülkeyi ve şehri yönetenlerin de bu fikri savunmaları, başta İstanbul halkı olmak üzere bütün yurttaşları park ihtiyacının olmadığına, deprem toplanma alanının gereksiz olduğuna ikna etmeye çalışmaları kendi tercihleri olarak görülebilir. İstanbul için çok yanlış olacağı, geleceğimiz ve torunlarımız için yeşili, parkı olmayan bir şehri ve rantı doğaya tercih eden bir anlayışı miras bırakacağı açık olan bu zihniyete teslim olmamak da bir başka tercihi ifade eder. Gezi'nin park olarak kalmasını savunmak, Gezi Parkı'ndan bile rant devşirmeye kalkışan bu gözü kararmış doğa ve yeşil düşmanı piyasacı anlayışa karşı itiraz etmek, anayasal protesto hakkını kullanmak, basın açıklamaları yapmak, 10 bin kişiyi aşan sayıda yurttaştan imza toplamak ve park karşıtı bu girişimleri resmi yollarla durdurmak üzere davalar açmak en temel yurttaşlık görevidir.
DEMOKRATİK VE BARIŞÇIL PROTESTO HAKKI KULLANMANIN NERESİNDE SUÇ VAR: Bu demokratik girişimler karşısında, gencecik çocuklarımızın hayatını kaybetmesine, sakat kalmasına yol açan biber gazı ve fişekleri başta olmak üzere ölümcül polis şiddeti ile karşılık verilmesi karşısında, ülkenin dört bir yanında kendiliğinden tepki oluşmasından, parkın korunmasına bile izin vermeyen bir yaklaşımın hayatlarının her aşamasında özgürlüklerini kısıtlayacağından endişe duyan milyonların ülkenin 80 ilinde demokratik ve barışçıl yöntemlerle protesto haklarını kullanmalarının neresinde suç olabilir?
POLİSE BİBER GAZI FİŞEKLERİNİ ÖLÜMCÜL BİÇİMDE KULLAMA YETKİSİ VERENLER YARGILANMALIDIR: Defalarca söylediğimizi bir kez daha yineleyerek devam edelim; mutlaka bir suçlu aranacaksa ilgili kurulların ve mahkemelerin durdurma - iptal kararlarına rağmen ve 10 bin kişinin imzayla, milyonlarca yurttaşın sokaklardan protesto ederek karşı çıktığı bu girişimi hayata geçirebilmek için polise biber gazı fişeklerini ölümcül biçimde kullanma yetkisini verenler, uyguladıkları şiddetle Ethem Sarısülük'ün, Medeni Yıldırım'ın, Ali İsmail Korkmaz'ın, Abdullah Cömert'in, Ahmet Atakan'ın, Hasan Ferit'in, Mehmet Ayvalıtaş'ın ve Berkin Elvan'ın ölümüne neden olanlar bu somut suçlardan mevcut görüntüler, ifadeler, beyanlar, tanıklıkları içeren deliller üzerinden yargılanmalı ve suçları sabit görülenler en ağır cezayı almalıdır.
GEZİ PARKI'NA SAHİP ÇIKMANIN CEZASI AĞIRLAŞTIRILMIŞ MÜEBBETE DÖNÜŞTÜRÜLMÜŞ DURUMDA: Gezi direnişine dair süreç bu kadar net ve berrak olmasına rağmen sadece 'Eski İstanbul' diye tabir edilen Beyoğlu-Taksim bölgesinin değil, Şişli, Beşiktaş, Eminönü, Fatih bölgeleri de dahil Avrupa Yakası'nın geniş bir alanında şehrin nefes alabileceği nadir yeşil alanlardan birine, Gezi Parkı'na sahip çıkmanın cezası ağırlaştırılmış müebbete dönüştürülmüş durumda. Anayasal kuruluş olan Mimar ve Şehir Plancıları Odası yetkililerinin kamu adına şehrin merkezindeki bir parka sahip çıkan tutumları, yani itiraz dilekçeleri vermeleri, dava açmaları ve şehrin duyarlı kurum ve kuruluşları ile birlikte 'Taksim Dayanışması' adı altında 'Gezi, park olarak kalsın' talepli 10 bini aşkın imza toplamaları, basın açıklamaları yapmaları 'ağırlaştırılmış müebbet hapis' ile cezalandırılıyor.
POLİS ŞİDDETİNE TEPKİ GÖSTERMEK SUÇ DEĞİLDİR: Gezi Parkı'na sahip çıkmak suç değildir. Parka sahip çıkanlara yönelen polis şiddetine tepki göstermek suç değildir. Bu süreçte polis şiddeti ile hayatını kaybeden ve yaralanan gençlere sahip çıkmak suç değildir. İki defa beraat etmiş oda temsilcilerini 'ağırlaştırılmış müebbet' ile cezalandırmaya kalkmak hukuk değildir. Ülkemizde adalete olan inancın kırıntısına bile yer bırakmayan bu anlayış, demokratik olmadığı gibi meşru da değildir. Gezi bahanesiyle yapılmakta olan bütün bu hukuk dışı davalara son verilmesini talep ediyoruz.
GEZİ ÜLKE TARİHİNİN EN KAPSAYICI KİTLESEL HAREKETİDİR: Gezi, bu ülke tarihinin en demokratik, en barışçıl, en yaratıcı, en katılımcı, en kapsayıcı, en kitlesel hareketidir. Hep birlikte konuşup karar vermenin, fikri ve hayatı paylaşmanın, yaşama her boyutuyla sahip çıkmanın duvar yazısı olmuş halidir. Ölümcül polis şiddetine karşı her şehirde yankılanan barışçıl ve haklı tepkinin adıdır.
Başta Gezi Parkı olmak üzere ülkemizin yeşiline, doğasına, kaynaklarına sahip çıkacak demokratik bir ülke mücadelesinden vazgeçmeden delillere dayanan objektif ve tarafsız yargılama yapan bir adalet sistemi kuruluncaya kadar mücadeleye devam edeceğiz."