Tahşiyecilere Kumpas" Davası
"Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması'nın (FETÖ/PDY) Tahşiyecilere kumpas kurduğu" iddiasıyla aralarında firari sanık Fetullah Gülen ile Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca, eski emniyet müdürleri Ali Fuat Yılmazer, Yurt Atayün ve Ömer Köse'nin de bulunduğu 33 sanığın yargılanmasına devam ediliyor.
"Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması'nın (FETÖ/PDY) Tahşiyecilere kumpas kurduğu" iddiasıyla aralarında firari sanık Fetullah Gülen ile Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca, eski emniyet müdürleri Ali Fuat Yılmazer, Yurt Atayün ve Ömer Köse'nin de bulunduğu 33 sanığın yargılanmasına devam ediliyor.
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki 25. duruşmaya, Hidayet Karaca ve Ali Fuat Yılmazer'in de aralarında bulunduğu 9 tutuklu sanık, başka suçtan tutuklu 3 sanık ile bir tutuksuz sanık katıldı. Tahşiye Yayınevi'nin sahibi Mustafa Kaplan'ın da aralarında bulunduğu 3 müdahil de duruşmada hazır bulundu.
Duruşmada, beyanda bulunmaya devam eden davanın müdahillerinden Hüseyin Büyükfırat, Mahkeme Heyeti Başkanı Canel Rüzgar'ın, "Tahşiyeciler grubuna 2 trilyonluk yardımda bulunduğunuz iddiaları var. Ne diyorsunuz?" sorusu üzerine, iddiaları yalanladı.
Büyükfırat, "Evet ben de merak ettim. Bu kadar parayı verecek durumum o zamanlar yoktu ki. Bütün malvarlığım kadar o zaman neredeyse bu para. Bütün mal varlığımı hesaplamışlar." diye konuştu.
"Fetullah Gülen benim Azerbaycan'a girişimi yasaklattı"
Tahşiyeciler grubuna maddi destek vermediğini, para topladıklarına şahit olmadığını ve grubun bu yönünü beğendiğini aktaran Büyükfırat, Başkan Rüzgar'ın, " Azerbaycan'da sana Fetullah Gülen ile ilgili konuşanlar oluyor muydu?" sorusuna şu karşılığı verdi:
" Azerbaycan'da bu yapının çok geniş faaliyetleri var. Dünyada belki de en etkili oldukları ikinci ülke; Azerbaycan'dır. Bu yapı benden para istedi. Onların yaptığı hizmetle ilgili, 'Bir Müslüman olarak size yardım ederim ancak benim ölçülerim var. Sizin talepleriniz buna uygun değil, sizinle hiç bir alakam olamaz.' dedim. Etkili bir konumum vardı orada. Çevremde olan insanlara da 'Bu yapıya para vermeyin, gayri millidir, İslamiyet'e uygun değildir, bunlar başka ülkelerin ajanlarıdır.' diye çok net şekilde belirttim. Beni bizzat Fetullah Gülen uyardı, haber gönderdi. 'Türkiye ile alakam yok.' diyebileceğim durumdayken beni Azerbaycan'la bağladılar, bizzat bu ülkedeki faaliyetlerimden dolayı.
Fetullah Gülen 2003'te Azerbaycan'a girişimi yasaklattı. Havaalanında İçişleri Bakanlığı'ndan yetkili arkadaşlar geldi, gayet insancıl bir şekilde, 'Biz sizi iyi tanıyoruz, sizinle sıkıntımız yok ama sizin Türkiye'ye gitmeniz lazım.' dediler. Ben de döndüm Türkiye'ye. Derken bu grubun bir faaliyeti olduğunu anladım. Sağlam kaynaklardan aldığımız bilgiye göre, Fetullah Gülen'in bizzat, 'Bunu oradan gönderin.' dediği bilgisi geldi. Zaman Gazetesi Yazarı Abdulhamit Turgut veya Hamdullah Öztürk de olabilir, aynı şekilde Tenzile Rüstemhanlı hanımla geldi görüştü. Amerika'ya gitti, tekrar geldi, bizim bunlarla ilgili hiç konuşmamamız istendi. 'Benim onlarla ilgili meselelerim şahsi değil, itikadi meseledir, yeri gelince her zaman konuşacağım.' dedim."
"Gülen darbeden sonra bile bizi hedef gösterdi"
Bu sırada söz alan tutuklu sanıklardan Ali Fuat Yılmazer, Büyükfırat'a, "Beni bizzat Fetullah Gülen uyardı.' diye konuştunuz. Bizzat meselesi nasıl oldu, tam anlatır mısınız?" diye sordu.
Büyükfırat, bu soruyu şöyle yanıtladı:
"Oranın imamı var, onunla haber göndererek. En başta Fetullah Gülen'den davacıyız. Zaten ilk önce Tahşiye konuşmasını Herkül'de o yaptı. Bize ilk kumpası hazırlayan adam o zaten. Enver Özveren'i tanıyor mu arkadaş. Oranın imamı. Beni çok iyi tanır kendi cemaatiyle. 2 ay önce gene görüştük, ben talep ettim. Konuyu açtılar. Güya, 'Mağdur olmuşlar, Müslüman olarak buna gönlümüz nasıl razı oluyormuş.' diye konuştular. Ben dava sürecinde gelip birçok televizyona konuşmuştum çünkü. 'Cemaate zarar verdiğimi, bunların hizmet için var olduklarını' söylediler. Ben de süreci anlattım. 'İlk anlatan kumpas düzenleyen, bize terörist damgası vuranlar onlar, çıkıp özür de dilemediler.' dedim. 'Özür dilese olur mu?' dediler. 'Hemen çıksın özür dilesin, hak hukuktan bahsediyor, çıksın özür dilesin.' dedim. Sonra, bize haber gönderdiler, 'Özür dilesin' diye. 'Biz yanlış yapmadık ki' dedik. İşi gücü kalmadı adam darbeden sonra bile bizi hedef gösterdi. 'IŞİD'ci, El Kaide'ci' dedi. Darbeden hemen sonraki açıklamasında, sadece Recep Tayyip Erdoğan ve yine Tahşiye hedef alındı. 'Benden özür dilememi istiyormuş.' dedi. Kimse anlamadı ben anladım."
"Benim üzerimden İHH'ya ulaşacaklardı"
Takma ismi "Muharrem Menekşe" olan Azerbaycan'ın imamlarından birisinin yanına geldiğini ve görüştüklerini aktaran Büyükfırat, şunları kaydetti:
"Bana, 'Ben sizin haberlerinizi ulaştırıyorum.' dedi. Muharrem Menekşe'yi, Hidayet Karaca çok iyi tanır. Zaman gazetesinin Azerbaycan temsilcisi Enes Cansever'i de defalarca yanıma gönderdiler. Defalarca yanıma gelip gitti ama hiç biri sözünde durmadı. Önce, 'Hakkımızda konuşmayın.' dedi. Sonra 'Şikayetinizden vazgeçin' dedi. Azerbaycan'da belki de 10 defa benim hakkımda, 'PKK'lı' diye gazetelere yazı yazdılar. Oysa PKK'ya kafa tutan tek adımım ben orada."
Gülen grubuyla 2000'li yıllarda başlayan kavgaları olduğunu vurgulayan Büyükfırat, şöyle konuştu:
"Nuh Gönültaş, Faruk Arslan o zaman Azerbaycan'da bulunuyordu. Ben İHH'nın kurucularındanım ve Kafkasya temsilcisiyim. Bu Faruk Arslan Azerbaycan'da olduğu dönemde, çıkıp internet ortamında beni Ruslara hedef gösterdi. 'Petrol Satrancı' kitabında da yazıyor zaten. Habire benimle uğraşıyorlardı. 'Sen kimsin ki bu kadar uğraşıyorlar seninle' diyordu çevrem. Anlamıyordum. Mavi Marmara olayında ne olduklarını biraz anladım. Ben normalde milli görüş kökenliyim. Benim üzerimden İHH'ya ulaşacaklardı. Başarılı olsalardı hedef; İHH idi. Bu adamlar 2000 yılından beri benimle hiç bir aklın almayacağı şekilde uğraştılar."
"Senin FETÖ'yü kurtarma gibi bir derdin mi var?"
Sanıklardan Ali Fuat Yılmazer'in, "Şanlıurfa'da görev yaptığımı nereden, nasıl öğrendiniz?" diye sorduğu Büyükfırat, "Urfa'daki arkadaşlarım söyledi. Amca oğlum sizi tanıyormuş. Sizi orada normal bir polis olarak tanıyor. Sizin olaylara dahlinizi bildikten sonra 'yazıklar olsun' dediler." cevabını verdi.
Yılmazer, "Fetullah Gülen konuşma yaptı, sonra bize bu komplo yapıldı.' dediniz? Biz 2008 Kasım ayında başlattık bu çalışmaları" diye konuşurken araya giren Büyükfırat, "Senin FETÖ'yü kurtarma gibi bir derdin mi var?" diye sordu.
Yılmazer, "Biz operasyona onun bunun talimatıyla başlamadık. Kamuoyuna yansıyan bilgilerin bizim dosyayla uzaktan yakından alakası yoktur. 'Bizzat Fetullah Gülen tarafından uyarıldım.' dediniz. Soruşturma safhasına denk gelen dönemine ilişkin ilave ettiniz, 'bizzat' dediniz. Ben anlayamadım. Nasıl ikaz edildiniz, nasıl uyarıldınız açıklamanızı istedim. Şu tabiri kullandınız; 'Sağlam kaynaklardan bilgi aldık.' Dolaylı anlatımlarda bulundunuz. Sorum üzerine de 2 ay önceki gelişmeleri anlattınız. Son 2 ay değil. Merak ettiğim 2008, 2009, 2010 yılına ait. Kim bu soruşturmayla ilgili olacak şekilde uyardı, kim ikaz etti sizi?" diye sordu.
Hüseyin Büyükfırat, bu soruyu yanıtlarken, "Ben de söyleyeyim. Enver Özveren Azerbaycan cemaati imamı. Enes Cansever, Azerbaycan Zaman gazetesi temsilcisi. Bu dava, 2009, 2010 yıllarında benim orada olduğum süreçte başladı. Azerbaycan'da bizim kolej açma durumumuz oldu. Kiraladığım yeri gidip, daha fazla para verip kiraladılar." ifadesini kullandı.
Yılmazer'in, "İHH'nın kurucuları arasında olduğunu beyan etti. Tam hangi yıllar arasında?" sorusu üzerine Büyükfırat, "1994'ten itibaren orada faaliyet göstermeye başladı. 1994'ten 2000 yılına kadar bilfiil, sonra da gönül bağıyla yardımcı oldum. Ermenistan ile Karabağ savaşında, sınırda mülteci olan yaklaşık 1 milyon kişiye gıda, kıyafet, ilaç gibi yardımlarda bulunduk. İHH olarak bu tip yardımlarda bulunuyoruz." dedi.
"Bunların hepsi maşa"
Sanık Yılmazer, "İHH'nın, sınır bölgelerinde cihatçılara yardım yaptığını, bunun da El Kaide ile ilişkisinin göstergesi olduğunu" savunarak, bunu dönemin Başbakanı'na rapor olarak sunduğunu ve bu operasyonu yaptığını anlattı.
Beyanına devam eden Büyükfırat, tutuklu sanıklardan Yurt Atayün'ün, "Soruşturmayı gerçekleştiren hakim ve savcılardan şikayetçi misiniz?" sorusuna, "Ben en başta Fetullah'tan şikayetçiyim. Bize kumpas hazırlayanlardan şikayetçiyim. Ben müştekiyim. Kumpasa dahli olan herkesten şikayetçiyiz. Biz adalete güveniyoruz. Bu meseleyi adalete getirdik. İsim veya şahıs bilemem, kim varsa bu kumpasın içinde, hepsinden şikayetçiyiz. Elebaşı Fetullah Gülen tutulsa, diğerlerinde sorun yok. Bunların hepsi maşa." karşılığını verdi.
Atayün'ün, "Maşanın kim olup olmadığını görürüz." demesi üzerine Büyükfırat, "İstediğin zaman." dedi.
Duruşma, sanıklardan Mustafa Uyanık'ın savunmasıyla devam ediyor.
Ceza istemleri
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu'nca hazırlanan iddianamede, bir numaralı sanık Fetullah Gülen ile tutuklu sanıklardan Karaca, "silahlı terör örgütü kurmak ve yönetmek"le suçlanırken, diğer 31 sanığın "silahlı terör örgütü üyesi olma" suçundan cezalandırılması isteniyor.
İddianamede, Gülen ve Karaca'nın, "silahlı terör örgütünü yönetme" suçundan 15 ila 22 yıl 6 ay, zincirleme şekilde "resmi belgede sahtecilik"ten 4 yıl 10,5 ay ila 22 yıl ve zincirleme şekilde "delil uydurarak iftirada bulunma" suçundan 1 yıl 10,5 ay ila 10 yıl 6 ay olmak üzere toplam 21 yıl 9 ay ila 55'er yıl arasında değişen hapis cezasına çarptırılması talep ediliyor.
Ayrıca eski emniyet müdürlerinden Ali Fuat Yılmazer'in, "silahlı terör örgütüne üye olma" ve "delil uydurarak iftirada bulunma" suçlarından 9 yıl ila 21 yıl, Tufan Ergüder'in, "silahlı terör örgütüne üye olma" ile zincirleme şekilde "resmi belgede sahtecilik" ve "delil uydurarak iftirada bulunma" suçlarından 14 yıl 3 ay ila 47 yıl 6 ay arasında değişen hapisle cezalandırılması isteniyor.
Yurt Atayün ve Ömer Köse'nin de "silahlı terör örgütüne üye olma" ile zincirleme şekilde "kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği" ve "delil uydurarak iftirada bulunma" suçlarından 14 yıl 3 aydan 47 yıl altışar aya kadar hapis cezasına çarptırılması talep edilen iddianamede, Mutlu Ekizoğlu'nun da "silahlı terör örgütüne üye olma" suçundan 7,5 ila 15 yıl arasında hapisle cezalandırılması öngörülüyor.
İddianamede, Ertan Erçıktı, Mustafa Kılıçaslan, Kazım Aksoy, Ali Cihan, Mehmet Ali Doğan, Recep Güleç, Mustafa Altunbulak, Çetin Öztürk, Rıfat Aslan, Erdem Kısa, Halit Akbulut, Yakup Ergün, Ufuk Yıldırım, Yasin Koyuncu ve Mustafa Uyanık'ın da yer aldığı 26 sanığın "silahlı terör örgütüne üye olma", zincirleme şekilde "kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği" ve "delil uydurarak iftirada bulunma" suçlarından 7,5 ila 47,5 yıla kadar hapis cezasına çarptırılması isteniyor.