Sykes Picot'nun Yüzüncü Yılında Türkiye ve Ortadoğu" Sempozyumu
Uluslararası Antalya Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tarık Oğuzlu, "Sykes-Picot ve Sevr'i başarısız kılan en önemli faktör Türkiye'nin devlet geleneğidir.
Uluslararası Antalya Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tarık Oğuzlu, "Sykes-Picot ve Sevr'i başarısız kılan en önemli faktör Türkiye'nin devlet geleneğidir." dedi.
Türk Ocakları İstanbul Şubesi, İstanbul Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü ile Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA) tarafından ortaklaşa düzenlenen "Sykes Picot'nun Yüzüncü Yılında Türkiye ve Ortadoğu" başlıklı sempozyum, İstanbul Üniversitesi Prof. Dr. Cemil Bilsel Konferans Salonu'nda başladı.
Sempozyumun birinci oturumunda konuşan Prof. Dr. Tarık Oğuzlu, Sykes-Picot Anlaşması sonrası suni devletlerin ortaya çıktığını söyledi. Anlaşmayı yapan hakim güçlerin, Ortadoğu'daki devletlerin başına otoriter ve seküler kişileri atadıklarını kaydeden Oğuzlu, şöyle konuştu:
"Yine bu zaman diliminde dış güçlerin bölgedeki hakimiyetlerini sürdürmek üzere oluşturdukları suni devletlerin başına geçirdikleri laik ve otoriter yöntemlerle çok sıkı iş birliği yaptıklarını görüyoruz. Herhangi bir şekilde muhalefete izin verilmediği, İslamiyetin veya dini vurguların muhalefet adına çok sınırlı gündeme geldiği düzenden bahsediyoruz. Baskıcı ve otoriter rejimlerin anti-Amerikancı ve İsrail karşıtı söylemleri üzerinde içeride meşruiyet kazandıklarını görüyoruz. Dışarıdaki aktörlere ise şu mesajı verdiler; bizleri mutlaka desteklemek zorundasınız. Bölgedeki çıkarlarınızın devamını istiyorsanız bizle iyi geçinmelisiniz aksi takdirde bizler gidersek yerimize İslami eğilimleri yüksek kişiler yönetime gelecek. Bu da sizin işlerinizi bozar."
Oğuzlu, Türkiye'yi diğer Ortadoğu ülkelerinden farklı kılan iki temel özelliği olduğunu ve bunun farkında olunmadığını vurgulayarak, "Birincisi bizim çok güçlü bir devlet geleneğimiz var. Sykes-Picot ve Sevr'i başarısız kılan en önemli faktör Türkiye'nin devlet geleneğidir. İkincisi, toplumsal anlamda bir uyumumuz var. Her ne kadar farklı etnik ve mezhepsel farklılıkları içimizde yaşıyor olsak da bunu genel olarak bir zenginlik olarak gören bir fikir birliğimiz var. Her ne kadar Kürt temelli etnik ayrışma hareketlerine maruz kalsak da son kertede Kürtlerin ekseriyeti geleceğini bu ülkenin vatandaşı olarak görüyor, o şekilde tanımlıyor. Bu Türkiye'nin diğer bölge ülkelerine göre müthiş bir zenginliği ve müthiş bir artısı." şeklinde konuştu.
İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Budak ise, "Sykes-Picot Anlaşması'nın günümüzde neden revize edilmesi gündeme gelmiştir? "sorusu çerçevesinde şunları kaydetti:
"Kanaatimce küresel güçler, bu coğrafyada yapay da olsa oluşmuş olan sınırları, ulus devletleri bugün itibariyle kendi çıkarlarına aykırı buldukları için bu coğrafyanın yeniden tanzimi gerekmektedir diyorlar. Çünkü mevcut ulus devlet yapıları, bu küresel güçlerin çıkarlarına karşı bir direnç merkezi oluşturmaktadır. Türkiye de direnç merkezlerinin başında gelmektedir. O yüzden kolaylıkla manipüle edilecek ve Türkiye'yi de kuşatmayı öngören Irak-Suriye eksenli bir kuşatma harekatıdır. Aynı zamanda Irak ve Suriye gibi devletleri küçük yapılara bölmek suretiyle yeni bir siyasi haritayı oluşturmaya çalışmaktadırlar."
Kerkük, Erbil, Şam, Halep, Bağdat, Mağusa, Kudüs, Musul ve Gazze adlı oturumlarlarla da Sykes-Picot Anlaşması sonrası oluşan Ortadoğu tartışıldı.
İki gün sürecek sempozyumdaki sunumlar daha sonra kitap olarak yayımlanacak.