Suudi Arabistan'ın Yeniden Kurulması ve Ortadoğu'nun Geleceği" Söyleşisi
Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Başkanı Prof. Dr. Zekeriya Kurşun, 18 Haziran'dan sonra Trump'ın bölgeyi ziyaret ettiğini hatırlatarak, "Arkasından Katar krizi ile birlikte Katarı muhasara altına alan ve ortaya çıkan ciddi büyük problemler ve Körfez...
Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Başkanı Prof. Dr. Zekeriya Kurşun, 18 Haziran'dan sonra Trump'ın bölgeyi ziyaret ettiğini hatırlatarak, "Arkasından Katar krizi ile birlikte Katarı muhasara altına alan ve ortaya çıkan ciddi büyük problemler ve Körfez İşbirliği Teşkilatının dağılmayla yüz yüze gelmesi ve onun arkasından da Muhammed Bin Selman dediğimiz bir gencin, babası tarafından birçok ayak oyunlarıyla birinci veliahtlığa oturtularak yeniden krallığa hazırlanması sürecinde bölgede başlatılan operasyonlar, aileden bazı insanların tutuklanması ve aynı zamanda kendisinin ortaya attığı bir takım ifadelerle gündeminize girdi." dedi.
Uluslararası Teknolojik, Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Vakfı (UTESAV) tarafından, MÜSİAD Genel Merkezi'nde düzenlenen, " Suudi Arabistan'ın Yeniden Kurulması ve Ortadoğu'nun Geleceği" başlıklı söyleşide konuşan Kurşun, Körfez bölgesinde petrolün değerli olduğunu belirtti.
Kurşun, Körfez toplumlarının, ürettiği her şeyi tüketebilecek nitelikte olan bir toplum olduğunu dile getirdi.
Körfez halklarının kolay harcayan bir toplum olduğunu aktaran Kurşun, "Dolayısıyla bütün bunlar bölgeyle ilgilenmeyi özellikle Batı anlamında, Batılıların bölgeyle ilgilenmesini gerekli görüyor. Dünya endüstrisinin can damarını besleyen petrolün ve daha sonra ortaya çıkan doğal gazın yurdu ve halen kullanılmayan özelikle Suudi Arabistan örneğinde altın madenlerinin çok etkin ve yoğunlukta olduğu bir coğrafyadan söz ediyoruz." diye konuştu.
Kurşun, 18 Haziran'dan sonra Trump'ın bölgeyi ziyaret ettiğini hatırlatarak, şöyle devam etti:
"Arkasından Katar krizi ile birlikte Katarı muhasara altına alan ve ortaya çıkan ciddi büyük problemler ve Körfez İşbirliği Teşkilatının dağılmayla yüz yüze gelmesi ve onun arkasından da Muhammed Bin Selman dediğimiz bir gencin, babası tarafından birçok ayak oyunlarıyla birinci veliahtlığa oturtularak yeniden krallığa hazırlanması sürecinde bölgede başlatılan operasyonlar, aileden bazı insanların tutuklanması ve aynı zamanda kendisinin ortaya attığı bir takım ifadelerle gündeminize girdi."
Savaş yıllarında (1. Dünya Savaşı) İngilizler'in Suud ailesini maddi olarak desteklediğini vurgulayan Kurşun, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ama savaş yıllarında bağımsız duruyorlar. Bağımsız durmaları aslında İngilizler'in menfaatine ama şöyle bir şey olmuyor. Yani doğrudan doğruya mesela Şerif Hüseyin gibi, Osmanlı kuvvetlerine karşı veya İngilizler'in yanında birebir yer alma gibi bir faaliyete girmiyorlar. Sadece bağımsız duruyorlar. 1918'de Mondros Mütarekesi'nden sonraki süreçte ilginçtir, Anadolu'daki Milli mücadele ile ilgileniyor Abdülaziz bin Suud, Mustafa Kemal'e Yemen Valisi Mahmut Nedim aracılığıyla mektuplar yazıyor, yakın ilgisini gösteriyor."
Kurşun, 1926'da Türkiye Cumhuriyeti'nin Cidde'ye maslahatgüzarlık açtığını kaydederek, "Türkiye, aslında modern Suud devletini, henüz devletleşmeden ilk tanıyan ülkelerden biri oluyor.1929'da ise Türkiye ile Necid ve Hicaz Saltanatı Dostluk Anlaşması yapılıyor karşılıklı ve bu tarihten sonra da Türkiye ile ilişkiler oluşuyor." ifadesini kullandı.
Suudi Arabistan'da 3 milyon civarında Şii bulunduğuna dikkati çeken Kurşun, bunların üzerinde baskılar uygulandığını savundu.
Kurşun, Bahreyn'in çok kalabalık bir ülke olmadığını dile getirerek, nüfusun yüzde 50-60'ının Şii ve Suudi Arabistan'a çok yakın olduğunu, oraya deniz üzerinde 25 kilometrelik bir köprü yapıldığını, köprüyü herkesin ticari bir köprü olarak gördüğünü ama öyle olmadığını vurguladı.
Kuveyt'te de çok sayıda Şii bulunduğunu kaydeden Kurşun, sözlerini şöyle tamamladı:
"Kuveyt'i etkilemek suretiyle yine orada Şii nüfusu baskı altında tutmak suretiyle aslında İran'ın bu yeni kimliğinin burada ortaya çıkmasına karşı tavır alınmaya başladı. Tabii İran, bunun da farkında ve bu husumet iki taraf arasında sürekli... Aynı zamanda uluslararası sistemi kendi lehlerinde kullanmak için kullandıkları unsur oldu. 2015'te ortaya çıkan Yemen'deki Husi hareketi dediğimiz ve aslında daha önce Suudiler tarafından desteklenen bir hareket, bu sefer İran tarafından destekleniyor gerekçesiyle Yemen'e savaş açtılar ve 2015'te açtıkları savaş, sözde İran'a karşı, İran'ın bölgede oluşturması muhtemel olan hilalin son ucu olan Yemen'deki İran nüfuzunu ortadan kaldırma esasına dayandırdılar -ki bu gerekçe çok yanlış bir gerekçedir- Husiler başlangıçta İran'dan belki etkilenmişler ama ciddi bir destek almıyorlardı ama savaşın başlamasından sonra bir destek aldıkları muhakkak. Dolayısıyla bölgede yine uluslararası silah endüstrisinin büyük bir oyunuyla özelikle dünyadaki silah ticaretinin girdiği krizi bir şekilde geliştirmek adına orada başlatılmış olan bir savaştı. Bu Selman'ın işine geldi. Yeni kral olmuştu. Kendi nüfuzunu etkileyecekti. İran karşısında durarak nüfuzunu çok güçlü bir hale getirecekti."
Programa, UTESAV Mütevelli Heyeti Başkanı Mehmet Develioğlu ile davetliler katıldı.