Sivil Toplumdan ÇED ve Stratejik Çevresel Değerlendirme süreçlerine yakın takip
ÇED ve Stratejik Çevresel Değerlendirme (SÇD) süreçlerine sivil toplumun katılımını artırmayı amaçlayan yeni projenin tanıtımında, nükleer enerji ve madencilik gibi faaliyetlerin de SÇD'ye dahil edilmesi istendi.
WWF- Türkiye, Avrupa Birliği'nin finansal desteği ile beş ülkede yürüttüğü, Çevreye Uyumlu Sosyo-Ekonomik Kalkınma için Sivil Toplum Hareketi (CO-SEED) adlı projesini basın toplantısıyla kamuoyuna duyurdu. Toplantıda, projenin Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) ve Stratejik Çevresel Değerlendirme (SÇD) süreçlerinin iyileştirilmesine nasıl katkıda bulunacağının yanı sıra, yıl sonunda açıklanması beklenen ilk SÇD Yönetmeliği'yle ilgili görüşler de paylaşıldı.
Toplantının açılış konuşmasını yapan WWF- Türkiye Genel Müdürü Tolga Baştak, biyolojik çeşitlilik kaybı ve iklim değişikliğinin, ekonomik refahımızın temelleri ve insan varlığı için ciddi bir tehdit oluşturduğuna dikkat çekti. Aralık ayında çıkması beklenen Stratejik Çevresel Değerlendirme Yönetmeliği'ne de değinen Baştak, "Yönetmeliğin hazırlanması olumlu bir gelişme. Yatırım faaliyetlerinin kümülatif çevresel etkilerinin değerlendirilebilmesi için ÇED süreçleri öncesi SÇD ile ilişkilendirilmesi gerek. Ulusal Yenilenebilir Enerji Eylem Planı, organize sanayi bölgeleri, tehlikeli atık yönetimi, nükleer enerji ve madencilik gibi faaliyetlerle ilgili kararların da SÇD'ye tabi olması gerektiğini düşünüyoruz" dedi.
Toplantının davetli konuşmacılarından Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Çevre Hukuku Öğretim Üyesi (YAYED Başkanı) Doç. Dr. Süheyla Suzan Alıca, ÇED süreci ile ilgili olarak yaşanan sıkıntıları şu sözlerle özetledi: "Mevzuatta halkın katılımına yer veren tek süreç olan ÇED'in en önemli aşaması izleme ve denetim. Eğer gerçekten iyi bir izleme ve denetleme yapılamazsa taahhütlerin yerine getirilip getirilemediği tespit edilemez ve ÇED amacına ulaşmaz."
Ülkemizde ÇED süreciyle ilgili en önemli meselelerden birinin açılan davalarda yürütmeyi durdurma kararlarının iş işten geçtikten sonra, yani pek çok çevresel varlığın kaybedilmesinden sonra verilmesi ya da hiç verilmemesi olduğunu belirten Alıca, "Yürütmeyi durdurmaya ilişkin hükmün mevzuatta yeniden düzenlenmeli ve özellikle ÇED gibi çevre korumaya ilişkin davalarda, dava açılır açılmaz yürütmeyi durdurma kararı otomatik olarak verilmeli. Bilirkişilik sisteminin iyi işlememesinden kaynaklanan sorunların da giderilmesi gerekiyor" dedi.
WWF-Türkiye Proje Koordinatörü Aslı Gemci, Arnavutluk, Bosna-Hersek, Hırvatistan, Karadağ ve Sırbistan'dan ortaklarla birlikte yürütülen projeyle, ÇED ve SÇD konularında sivil toplumun bilgi birikimi ve kapasitesinin geliştirilmesi ile karar alma süreçlerine katılımının artırılmasının amaçlandığını söyledi. Toplantıda WWF-Türkiye tarafından yönetilen hibe programından yararlanan sivil toplum kuruluşları (DOÇEV, Karşıyaka Sosyal Sorumluluk ve Bilim Derneği , Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği, Çevre Mühendisleri Odası ve TEMA Vakfı) da projelerini tanıttı.
Sivil Toplum Kapasite Geliştirme ve Savunuculuk Hibe Programı çerçevesinde, beş ülkeden 26 sivil toplum kuruluşuna 252 bin avro finansal destek sağlanıyor.