Sivil Din Eğitimi Çalıştayı"
Başbakanlık Başdanışmanı Necdet Subaşı, "1970'lerde fayanslarına, masalarına, spor salonlarına, basketbol sahalarına hayran olarak, 'Keşke burada okusaydım' diye düşündüğüm şeylerin üzerinden çok yıllar geçti.
Başbakanlık Başdanışmanı Necdet Subaşı, "1970'lerde fayanslarına, masalarına, spor salonlarına, basketbol sahalarına hayran olarak, 'Keşke burada okusaydım' diye düşündüğüm şeylerin üzerinden çok yıllar geçti. Bize cemaate girmemiz için gösterilen mekanların, sunumların, takdim edilen o güzel yerlerin neye yaradığını bugün öğrenmiş olduk." dedi.
Yaygın Eğitim ve Kültür Derneğinin (YEKDER), Bağlarbaşı Kongre ve Kültür Merkezinde düzenlenen "Sivil Din Eğitimi Çalıştayı" panelinde konuşan Subaşı, sivil din eğitimi ile toplum ve devlet arasında önemli bir denge terazisi olduğunu ve bunun iyi belirlenmesi gerektiğini aktardı.
Sivil eğitimin önemine vurgu yapan Subaşı, "Sivil din eğitimi konusunda bir panik halindeyiz. Nereden başlayacağımız ciddi manada problem olarak görülüyor. Ben küçüklüğümde cemaatle tanıştırılmak istendiğimde, bize sunulan imkanlar vardı ve ben o dönem ne olduysa cemaate gitmedim. Sonrasında 15 Temmuz'u gördük. 1970'lerde fayanslarına, masalarına, spor salonlarına, basketbol sahalarına hayran olarak, 'Keşke burada okusaydım' diye düşündüğüm şeylerin üzerinden çok yıllar geçti. Bize cemaate girmemiz için gösterilen mekanların sunumların, takdim, edilen o güzel yerlerin neye yaradığını bugün öğrenmiş olduk." diye konuştu..
Subaşı, cemaatlerin hep birlikte hareket ederek daha iyiye hizmet etmek yerine birbirleriyle çatışma ortamında olmasını ise büyük bir hata olarak yorumladı.
Subaşı, şunları kaydetti:
"15 Temmuz'da bu toplum bir tuhaf refleks ile devletle bütünleşti ve o yürütülen, büyük bilmişlik üreten tezlerin büyük bir bölümü hasar gördü. Duyarlılıkları, davranışları, hakkında büyük tezler ortaya koyanların, Murat 131 ve Şahin'den başka arabası olmayan bir kişinin devleti ve toplumu için kendini tankların önüne nasıl yatacağını gösterince, o gece oluşan tablo üzerinde sosyolojik olarak çalışmak lazım. Kurulan o büyük tezlerin tamamen hasar gördüğünü kanıtladılar. Hangi cemaatin nasıl insan yetiştirme düzeni var onu öğrenmek isteriz. Hangi cemaat bize insan kaynaklarını üretmiştir ortaya koymuştur bilmek lazım. Bu toplum uzun pazarlıklar yapmaz, hikayeler yazmaz, tehlikeyi görür ve tehlikeye karşı önlem alır ve siz kestiremezsiniz tehlikeye karşı nerede ne yapacağını. Devlet ile toplum arasında gerginliği oluşturan bir hikayesi yoktur bu milletin. Merdiven altı yapılar var. Ekranlarda bal satan dini cemaatler, birbirlerinin inancını aşağılayan dini cemaatler var. Bunları ne yapacağız? Bunları hangi kuvvetle hangi karizma ile nasıl başımızdan defedebiliriz. Güçlenmeye çalıştığında yani güçlenene kadar mistik, ruhani, güçlendikten sonra azgın bir canavar. Bunların arasındaki dengeyi kim kuracak? 15 Temmuz hareketini bugün hepimiz gördük flaş yandı ve aydınlandık. 40 yıldır burnumun, burnumuzun dibindeydiler ama ne oldu işte bunların hepsine dikkat etmek lazım. Aşağılamadan, küçümsemeden dikkat etmek lazım. Devletle bağdaşıp devlet ile iç içe ama sorgulayacak karakterde, kendi ayakları üzerinde duran ama devleti gözden çıkartmayan bir dille konuşmak lazım."
Emin Keskiner'in moderatörlüğünü yaptığı panelde Erol Erdoğan ile Kurtuluş Öztürk de birer konuşma yaptı.