Sırma: Kanın Rengiyle Konuşunca Birbirimize Düştük
Şanlıurfa'da düzenlenen konferansa katılan Prof. Dr. İhsan Süreyya Sırma salona "Kanın rengiyle konuşunca birbirimize düştük" diyerek seslendi.
Kitap Vakfı tarafından Prof. Dr. İhsan Süreyya Sırma'ın katılımı ile 'Müslümanlar Nereye Gidiyor' adlı konferans düzenlendi. Milli Eğitim Konferans Salonundaki konferans Kur'an tilaveti ile başladı. Çok sayıda davetlinin katıldığı konferansın açış konuşmasını yapan Kitap Vakfı Başkanı Avukat Mustafa Fuad Balıkçı, vakfın kuruluşu ve amacını anlattı.
BALIKÇI: AMACIMIZ KUR'AN OKUNMASI VE ANLAŞILMASI
Balıkçı, "2010 yılında Yusuf Paşa Mahallesinde bulunan vakıf merkezimizi satın aldık. Oldukça bakımsız olan yeri yaklaşık bir buçuk yılda hazır hale getirdik ve 2012 yılında vakfımızı açtık" dedi. Vakfın amacının Kuran'ın okunması, anlaşılması ve yaşatılması olduğunu ifade eden Balıkçı, şunları kaydetti: "İlim, adalet, eğitim, aile, çalışma ve çevre amacımız için gerçekleştirdiğimiz ve kayıt altına aldığımız temel ilkelerimizdir. Kitap Vakfı bağımsız bir vakıftır. Herhangi bir cemaat, grup, şahıs, hareket ile organik bir ilişkisi yoktur. Ancak tüm kesimler ile diyaloga açık olduğumuzu ve olması gereken birliğe inandığımızı da belirtmek isterim. Evrensel olduğuna inandığımız amacımıza ve ilkelerimize herhangi bir şekilde gölge düşürmeden, kısıtlamadan hakka dost doğru şahitlik yapma hassasiyetimizin bu şekilde harekete sevk ettiğini belirtmek isterim. Eğitim üzerinde en fazla yoğunlaşmayı düşündüğümüz ilkemizdir. Özel okul yani bir özel ilk ve orta okul açmak bu projelerimizden biridir."
SIRMA: OSMANLIDA KARDEŞ KARDEŞİ KATLEDERDİ
Konferansın konuşmacısı Prof. Dr. İhsan Süreyya Sırma ise, 'Müslümanlar Nereye Gidiyor?' konusu kapsamında asıl sıkıntının İslam dünyasının peygamberini yeterince tanımayışından kaynaklandığını belirtti. Hz. Muhammed'in istişareye de önem verdiğini dile getiren Sırma, Osmanlı döneminden bahsederken, "Bu kadar büyük badirelerimizin temel sebeplerinden biri de saltanattır. Beşikteki çocuklar sultan/halife yapıldığında ses çıkarmayan hatta fetva veren ulema, küçük çocuklar sultanlık iddia etmesin diye öldürülmelerine de sebep oldu. Kardeş kardeşi katlederdi. Sırf büyüdüğünde tahtı elinden gitmesin diye." diye kaydetti.
'ATATÜRK BİLE HATASIZ YAZAMIYORDU'
Batıya olan özentiye de değinen Sırma, "200 yıldır batılı gibi olmaya çalışıyoruz. Ama ne batılı gibi olduk nede Müslüman olabildik. Ayet-i Kerimenin bahsettiği gibi iki taraf arasında çırpınıp duruyoruz. Islahat ve Tanzimat fermanları da işe yaramadı. Bu sefer Avrupa'ya öğrenci gönderdik onlar öğrensin dedik. Maalesef bende o öğrencilerdenim. Ama dedikleri gibi olmadım aksine başlarına bela oldum" dedi. Konuşmasına Sultan Abdülhamit döneminden örnek vererek devam eden Sırma, "Abdülhamit dört tane dil bilirdi. Bu batıya karşı Müslümanları birleştirmek. Bütün İslam dünyasına haberciler gönderiyor. O zamanlar Çin'de de Müslümanlar vardı. Çin'deki Müslümanlar oradaki Budistlerle birleşip orayı işgal eden batılılara karşı isyan ediyorlardı. Batılılar da gelip Sultan Abdülhamit'e, 'Sen halifesin Müslümanlara söyle onlar size göre kafir, onlara yardım etmesinler' dedi. Abdülhamit siyasi bir adam ve geçiştiriyor 'tamam' diyor. Hemen Çin'e gizli bir heyet gönderiyor. Heyete diyor ki 'gidin Müslümanlara söyle devam etsinler'. Sonra resmi bir heyet gönderiyor. Orada Abdülhamit batılıları meşgul ediyor. Daha sonra oradaki Müslümanlar Abdülhamit'in adına üniversite açıyor. Araştırmalarım sırasında buldum Pekin Hamidiye Üniversitesi. Yani şeriat üniversitesi." diye konuştu. Osmanlı döneminden örnekler vermeye devam eden Sırma, "Osmanlı'da okuma-yazma oranının yüzde 5 olduğu söylenir. Bu yalan. Yüzde 90'ı okuma-yazma bilirdi. Çünkü çocuklar daha küçükken medreselere yollanırdı. Ama Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan sonra Harf İnkilabı ile bir gecede insanlar cahil bırakıldı. Atatürk bile yazarken hata yapardı. İnönü bile yazarken hata yapardı. Onlar da tam olarak bilmiyordu yeni yazıyı." dedi.
'ŞERİATA GÖRE KAN ASİL DEĞİL NECİSTİR'
Allah'ın ilk emrinin okumak olduğunu herkesin bildiğini ancak Müslümanların yeterince okumadığını hatırlatan Sırma, Veda Hutbesi'nin defalarca okunması ve uyulması gerektiğini belirterek, şunları kaydetti: "Veda Hutbesi'nde ne diyor Allah Resulü? Siz mutlaka öleceksiniz. Öldükten sonra dirilip bu dünyada size verilenlerden ve yaptıklarınızdan hesaba çekileceksiniz. Ve bunun hiç istisnası yok. Yok efendim elini öptüreceğim, ben cennete gideceğim. El öpmeyle olsaydı Resulullah da elini hemen uzatırdı. Öpün cennete, öpün cennete… Öyle yağma yok. Dini bu kadar basite indirdiler öyleyse sahabeler niye şehit oldu. Dünyanın her tarafında sahabeler ne için şehit oldu. Buna Urfa da dahil. Başka ne diyor: Asrımızın belası faizi ayaklarının altında çiğniyorum, kaldırıyorum demiyorum ha. Öyle iğrenç bir şeydir ki, çiğniyorum. Niye? İnsanları sömürmenin aletidir bu aynı zamanda. Ve maalesef Müslümanlar içinde başka bütün İslam aleminin acizane diyorum, en büyük hastalığı bu. En büyük belası da şu: Nedir? Irkçılık. İslam dünyasının her tarafını gezdim. Malezya'ya gidiyorum diyorlar ki, 'Wearethebest of Muslim'. En iyi Müslüman biziz. Sudan'a gidiyorum. Zaten biz getirdik falan. Mısır diyor ki, 'biz yaptık.' Türkiye, Türkler diyor 'biz getirdik.' Kürtler diyor, 'Selahattin kurtardı.' Yahu kim kurtardıysa kurtardı ama kardeş olun. Onlar kardeşti… Daha önce kitabımızla konuşurduk, imanımızla. Şimdi kanın rengiyle konuşuyoruz. Halbuki Malezyalı'nın, Türk'ün, Arap'ın, Kürt'ün, Çerkez'in hepsinin kanı aynıdır ve hepsi de necistir. Şeriata göre konuşuyorum. Necistir, öyle asil kan, falan yok. 'Damarlarındaki asil kanda mevcut'. Ne asil kanı ya? Necistir, üzerimize damlasa namaz kılamazsınız onunla. Ama biz kanı öyle yaptık. Ondan sonra birbirimize düştük. Çünkü Allah-ü Teala hiçbir insanı diğerinden üstün yaratmadı. Sadece Yahudiler öyle inanıyorlar. Biz seçilmişiz falan. Dünyanın da baş belasılar şimdi. Ben Mısır'da söyledim. Nedir ya bu 'Arap, Arap, Arap?' Resulullah emretmiş. Hiçbirinizin diğerine üstünlüğü yok. Üstün olan muttaki olandır. Kapkara olan Afrikalı bir Müslüman kardeşim beş vakit namaz kılıyorsa benim kardeşim de namaz kılmıyorsa o zenci bana daha çok yakındır. Hiç düşündünüz mü, Resulullah'ın en yakınındaki sahabeler kim? Biri Yunanlıydı kim? Zeyd. Biri Habeşiydi kim? Bilal. Biri İranlıydı kim? Selman. Selman halbuki Arap da değildi. Bize mesaj veriyor Resullah (S.A.V) Siz hepiniz kardeşsiniz. Ama emperyalist dünya bizi başka türlü nasıl sömürecek? Parçalaya parçalaya."
'ALLAH KADINI, ERKEĞİ FARKLI YARATMIŞ'
Veda Hutbesi'ndeki kadın haklarına da değinen Prof. Sırma, "Son hutbede Resullah ilk defa dünyada insan haklarından bahsetmiştir. Bunu bayanlar da dinlesin. Bu konuda ilktir dünyada. Resullulah (S.A.V) diyor ki, 'Ey insanlar sizin kadınlarınızın üzerinde kadınların da sizlerin üzerinizde hakları vardır.' Kadın haklarından bahseden ilk insan odur. Ancak zamanımızda başlamış olan bir hastalık var. Nedir o? Feminizm hastalığı. Kadınlar diyor ki, 'ben de erkek gibiyim.' Bu hastalık bizde de türedi. İslam ülkelerinde de türedi. Öyle şey olur mu? Sonra ne oluyor? Bu birbirine benzemeyen insanlar evleniyorlar, iki ay sonra boşanıyorlar. Boşanan insanlardan geçilmiyor. Toplum aynı Avrupa gibi yıkıma gidiyor. Böyle nesil olmaz. Allah-ü Teala Kur'an'da, Resullullah da sünnette kadının hakkını belirtmiş, erkeğin de hakkını belirtmiş. Allah diyor ki, 'birbirinizi tamamlayacaksınız.' Kadının yapacağı şey var, erkeğin yapacağı şey var." şeklinde konuştu.
EŞİ İLE ARASINDA GEÇEN DİYALOGU ANLATTI
Batılılaşmaya çalışırken Feminizme özentinin başladığını anlatan Sırma, "Feminizm bizi yıkar, zaten toplum yıkıma gidiyor" diyerek 'latife olsun' diye başından geçen şu olayı anlattı: "Erzurum'da hoca iken bir gün eve gittim. Kapıyı çaldım hanım açtı selam verdim selamımı almadı. Sordum neden almadın diye. Oda dedi ki, 'Ben bugün hadis hocasının evine gittim. Eşi biz kadınların çamaşır yıkamaya, yemek yapmaya mecbur olmadığını söyledi. Bu doğru mu?' dedi. Doğru dedim. 'Niye bana öğretmedin' dedi. Bende, banane senin haklarından öğrenseydin dedim. 'İşte öğrendim ve yapmayacağım' dedi. İyi yapma dedim. O odasına, ben odama geçtim. Biraz sonra zil çaldı ve çocuklar geldi. Çocuklara yemek lazım ve hanım kafasını uzattı dedi 'kim yemek yapacak'. Dedim ki, vallah senden daha iyi yemek yapan birini 24 saate bulur getiririm. Hemen mutfağa gitti. Ama Allah aşkına evin musluğu bozulacak ve hanım sen yap mı diyeceğim. Allah-u Teala kadını, erkeği farklı yaratmış ki birbirini tamamlasınlar diye. Biz bunları unuttuk ve batı nasıl diyorsa öyle yapıyoruz."
'HADİS YOKSA LORKE LORKE Mİ OYNAYACAĞIZ'
Müslümanların tekrar Sırat-ı Müstakime girmeleri için tek bir yolun olduğunu belirten Sırma, son olarak kendisini dinleyenlere şunları söyledi: "Resulullah Efendimizin siretini ve Kur'an-ı Kerimi baştan yeniden öğreneceğiz. Kur'an-ı Kerimi Resulullah'sız öğrenmemiz mümkün değil. Şimdi Türkiye'de bir moda çıkmış 'Kur'an bize yeter peygambere gerek yok' diye. Ya böyle saçmalık olur mu? Kur'an-ı Kerimde Cuma süresi var, 'cuma günü çağırdığımızda zikre koşun'. Ezan okundu camiye koştuk. Ne yapacağız orada. Lorke lorke mi oynayacağız. Orada ne yapacağımızı Resulullah öğretiyor. Diyor ki 'hutbe okunacak ve iki rekat namaz kılınacak, bununla birlikte Müslümanların problemleri anlatılacak'. Yoksa sadece Kur'an'dan öğrenemeyiz bunu."
Kitap Vakfı adına Osman Dindarzade'nin Prof. Dr. İhsan Süreyya Sırma'ya plaket takdiminin ardından program sona erdi.
(Kaynak: Gazeteipekyol)