Sinemacılar "Evrensel Hikaye Anlatıcılığı"nı ele aldı
Diaspora topluluklarını, sinemanın sanatsal üretim gücüyle birlikte yansıtma hedefiyle düzenlenen "Diaspora Uluslararası Kısa Film Festivali" etkinlikleri devam ediyor.
Diaspora topluluklarını, sinemanın sanatsal üretim gücüyle birlikte yansıtma hedefiyle düzenlenen "Diaspora Uluslararası Kısa Film Festivali" etkinlikleri devam ediyor.
Anadolu Ajansının Global İletişim Ortaklığında, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı (YTB) tarafından hayata geçirilen festival, Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü desteği, TRT kurumsal iş ortaklığı ve Boğaziçi Kültür Sanat Vakfı organizasyonuyla yapılıyor.
Festival kapsamında Akademi Beyoğlu'nda gerçekleştirilen "Sinemada Evrensel Hikaye Anlatıcılığı" başlıklı söyleşide anlatılan hikayelerin farklı kültürler üzerinde bıraktığı etkiler ve hikayeyi evrensel kılan unsurlar ele alındı.
Yönetmen Ümit Köreken, hikaye yazarken 'Bu nasıl evrensel olur?' ya da 'Nasıl evrensel olmaz?' diye hiç düşünmediğini söyledi.
Köreken, yazarlık hayatına 2002'de TRT'ye radyo oyunu yazarak başladığını, daha sonra Devlet Tiyatroları'na oyunlar yazdığını ve yine TRT'ye arkası yarın ve radyo oyunları yazmaya devam ettiğini, 2009'da ise ilk senaryosuyla sinemaya giriş yaptığını anlattı.
Yönetmenlik ile yazarlığın farklı olduğuna işaret eden Köreken, "Ben yazmaya şöyle bakıyorum; öncelikle kendi açımdan, insan olarak, öz eleştiriye ne kadar açığım? Bu konuda kendimi geliştirmeye ne kadar açığım? Sonra eleştiriye ne kadar açığım? Bunlara bakıyorum. Eğer eleştiriye kapalıysam ve yazdığım hikayeyle ilgili yüzleşmeye açık değilsem o hikayeyi henüz yazmamayı tercih ediyorum." şeklinde konuştu.
Herkesin yazdığı hikayelerde kendi coğrafyasının kodlarından beslendiğini dile getiren Köreken, hikayenin evrensel olup olmadığına daha çok hikayeyi dinleyen veya filmi izleyen kişilerin karar verebildiğini ifade etti. Köreken, "Gelen eleştirilerden, bu normları da dikkate alarak hikayenizi yavaş yavaş olgunlaştırmaya devam ediyorsunuz. Bu olgunlaşmanın sonunda da hikayeniz bir şekilde, artık tam olarak da anlamını bilmediğim 'evrensel' bir hikayeye dönüşüyor." değerlendirmesini yaptı.
"Ahlakı muhafaza edeceksek fedakarlık yapmamız gerekiyor"
Senarist-yazar Tarık Tufan, evrensel hikaye anlatıcılığının pratik ve teorik yönlerinin bulunduğunu belirterek, kültür üreticilerinin bir öz ahlak gözetmesi gerektiğini söyledi.
Dünyaya bir hikaye anlatmak isteyen sanatçıların özgün koşullarını belirleyecek tek şeyin sanatçı iç güdüsü olduğunu vurgulayan Tufan, şunları kaydetti:
"Bu ahlakı muhafaza edeceksek, elbette birtakım fedakarlıklar yapmamız gerekiyor. Aksi halde şöyle numaralar ortaya çıkmaya başlıyor. 'Filmin filanca festivalde gösterilsin diye ne yapmam gerekiyor? Romanım filanca dile çevrilsin diye ne yapmam gerekiyor? Filanca jüriye film göstereceksem yahut, filanca yapım laboratuvarında projemi anlatacaksam acaba neleri gözetmem gerekiyor?' diye o iç görü birden dönüşmeye ve birtakım başka hesaplar ortaya çıkmaya başlıyor. Hiç kuşkusuz bunlar da birtakım gerekçelerle meşru ve masum hale dönüştürülebilir. Çünkü film yapmak için paraya ihtiyacınız var ve parayı elinde tutan global bakış size birtakım temalar, birtakım janrlar, birtakım konular, birtakım karakterler verebilir. Dolayısıyla işin bu kısmına biraz şüpheli bakıyorum."
"Tek bir sorumluluğumuz hikayeyi iyi anlatmak"
Bir hikayenin evrenselliği yahut yerelliği olmayacağı görüşünü dile getiren Tufan, bir hikayede anlatılan şeyler yerel olsa da iyi anlatılmış her hikayenin evrensel karşılık bulacağını kaydetti.
Tufan, şöyle devam etti:
"Bu nedenle herkesin tanıdığı unsurları koymaya, herkesin tanıdığı mekanlarda geçmesine veya herkesin karşılaşabileceği insan tipleri olmasına gerek yok. Tek bir sorumluluğumuz var. Bir hikayeyi iyi anlatmak. İyi anlatılmış bütün hikayeler evrensel olabilmişlerdir. Yani İtalya'nın bir köyünde de çekildiyse biz onu senelerdir izliyoruz, bir film Orta Doğu kasabasında da çekilmişse onu izliyoruz. İyi anlatmak demek de zaten insanın duygusunda, görgüsünde, bilgisinde, algısında bir şeye dokunabilmek, karşılık bulabilmek demek."
Bilim kurgu, distopya ve ütopyalarda zaman veya mekan olmamasına rağmen hayali bir evrende seyirciyle bağ kurulabildiğini, insan unsuru dolayısıyla hikayenin anlatım şeklinin etkili olduğunu ifade eden Tufan, şunları söyledi:
"Benim kanaatim o ki iyi anlatılmak bizim temel emeğimizin, mesaimizin yoğunlaşacağı yer burası olmalı. 'Herkes izlesin' kısmı bir mayınlı alan, orada ortaya çıkan politik zemin büyük bir ahlak sınanması. O zaman şöyle şeyler yapmak zorunda kalacağız; ' Dünyada trendler var, o trendlere uygun filmler yapalım. Bu trendlerin bize verdiği karakterleri çalışalım o trendlerin anlattığı ruh durumlarını öne çıkaralım.' Ben orada sanatın bittiğini ticaretin başladığını düşünüyorum. Ticaret de en az sanat kadar helaldir. Sözün bundan sonrası sanatçı olan arkadaşlara, yani kendinizle olan iç ahlakınızla baş başasınız. Bütün sanatçıların baş başa kaldığı yer asıl sahici yer orası diye düşünüyorum."
"Birden fazla sanat dalıyla ilgilenmek sizi evrensele yönlendirecektir"
Yönetmen Banu Sıvacı, yönetmenliğini yaptığı uzun metraj "Güvercin" filminin farklı ülkelerde seyirciyle buluştuğunu vurgulayarak, "Tek yapmak istediğimiz iyi bir film yapmaktı ve bu filmi iyi bir şekilde bitirmeye, en azından inandırıcı bir şekilde bitirmeye çalışmaktı. Dolayısıyla filmin yazım aşamasından, çekim aşamasında tüm kısımlar dostlarla ve yakın samimi bir ilişkiyle yürüdü." değerlendirmesinde bulundu.
Süreç içerisinde hikayeden pek çok fazlalığın çıkarılarak senaryonun sadeleştirildiğini aktaran Sıvacı, evrensel ve yerel kodlar çok fazla hesaplandığında öykünün inandırıcılığını ve duygusunu kaybettiğini anlattı.
Farklı bir sanat dalında eğitim aldığını fakat insanlarla bir arada olma, onlarla bir şeyler anlatabilme, tek başına değil de bir ekiple yer alabilme dürtüsünün sinemaya yönlendirdiğini belirten Sıvacı, "Görme biçimleri üzerine düşünmek sizin sinema yolunuzda önemli bir adım olacaktır. Sizin birden fazla sanat dalıyla felsefi alanla ve sosyolojiyle ilgilenmeniz aslında sizi besleyecektir ve bu otomatik olarak öykülerinizi evrensele doğru yönlendirecektir." şeklinde konuştu.
"Söyleyeceğiniz şeye doğru karar vermeniz lazım"
Yönetmen Ensar Altay, televizyon için belgesel filmler çektiğini ve yurt dışında da çeşitli çalışmalar yaptığını ve bu zaman diliminde 5 temel ilke edindiğini söyledi.
Altay, "Bir hikayenin nasıl evrensel olması gerektiğine böyle beş soru sorup o beş soruya İsmet Özel'in dediği gibi 'Yalın, temiz ve acımasız' beş cevap verebiliyorsam 'O evrensel bir hikayedir' diyerek ondan sonra yapmayı düşündüğüm projeye, yapmayı düşündüğüm hikayeye yoğunlaşıyordum." diye konuştu.
Ensar Altay, "Ne anlatılacak?", "Nasıl anlatılacak?", "Dünyada herhangi bir insan bu filmi neden izleyecek?" ve "Bir Türk olarak bunu neden yapıyorsunuz?" gibi sorular sorarak hikayeyi yazdığını ifade etti.
Festival, bu akşam Atlas Sineması'ndaki ödül töreniyle sona erecek.