Sıcak Hava Sağlıklı İnsanları da Tehdit Ediyor"
"Sıcak hava sağlıklı insanları da tehdit ediyor"Haber: Buse ÖZEL - Kamera: Faruk KAHRAMAN, İSTANBUL, (DHA) GEÇTİĞİMİZ hafta aniden dolu, yağışlı hava ve sel ile karşılaşan İstanbul'a bu hafta sonu ise yoğun bir sıcak hava dalgasının gelmesi bekleniyor.
"Sıcak hava sağlıklı insanları da tehdit ediyor"
Haber: Buse ÖZEL - Kamera: Faruk KAHRAMAN, İSTANBUL, (DHA) GEÇTİĞİMİZ hafta aniden dolu, yağışlı hava ve sel ile karşılaşan İstanbul'a bu hafta sonu ise yoğun bir sıcak hava dalgasının gelmesi bekleniyor. Hissedilen sıcaklığın 45 dereceyi bulması beklenirken, kalp hastaları, diyabet hastaları gibi kronik rahatsızlıkları bulunanların dışında sağlıklı insanlar da risk altında. Uzmanlar, şehirlerde yeşil alanların da azalması ile havada taşınan oksijenin azaldığını ve bunun da kronik yorgunluklara neden olduğunu belirtiyor. Uzun saatler dışarda kalmak, oksijenin azalması ve trafikte hareketsiz kalmak ise sağlıklı ve genç kişileri de tehdit ediyor.
"BETONLAŞMANIN ARTMASI İLE VÜCUDA GİREN OKSİJEN MİKTARI AZALIYOR"
Medicana International İstanbul Hastanesi İç Hastalıkları Uzmanı Dr. İrem Öner Özkara, betonlaşmanın da insan sağlığı üzerindeki etkisine dikkat çekti ve şunları söyledi: "Özellikle yeşil alanların azalması, betonlaşmanın artması havada taşınan oksijen miktarını azalttığı için vücuda giren oksijen miktarında da azalmasına, sağlıklı kişilerin ciltlerinin solgunlaşmasına, kendilerini daha yorgun hissetmelerine, kronik yorgunluklara neden olurken en büyük etkiyi de kronik hastalar üzerinde gösteriyor. Özellikle diyabet hastaları, kalp damar hastaları, periferik damar hastaları, beyin kan dolaşımını etkileyen hastalıkları bulunan hastalarda, kanla birlikte dolaşan oksijen miktarı da azaldığı için bu hastaların seyrinde daha hızlı ilerlemeler, hastaların klinik görüşlerinde, günlük yaşam kalitelerinde azalma ve hastalıkların tedavi sürelerinde uzamaya neden oluyor."
Havada taşınan oksijenin azalmasının akciğerlere giren oksijen miktarını da azalttığını belirten Dr. Özkara, kanın taşındığı oksijen miktarını da azalttığını belirtti ve "Başlangıçta vücut bunu kan hücresi miktarını birazcık arttırarak kompanse etmeye çalışıyor ama belli bir yerden sonra daha fazla arttıramadığı için ister istemez dokulardaki oksijen miktarı da azalmış oluyor" dedi.
"TRAFİKTE UZUN SAATLER KALMAK PIHTI ATMA RİSKİNİ ARTTIRIYOR"
Diyabet, kalp ve damar hastalıkları, hipertansiyon gibi kronik hastalıkları olanlara da uyarılarda bulunan Dr. Özkara, bu hastaların mümkün olduğunca dışarı çıkmaması gerektiğini, bol sıvı tüketmeleri gerektiğini ve dışarı çıkmak zorunda kalırlarsa da gölge yerlerde bulunarak, gerekirse şemsiye ile yürümeleri gerektiğini belirtti. Dr. Özkara trafikte uzun saatler geçirecek olanlara da öncelikli olarak en çok dikkat etmeleri gereken şeyin sıvı tüketmek olduğunu söyledi ve sözlerine şöyle devam etti:
"Trafikte uzun süre yol alacaksak ya da sabit pozisyonda uzun süre kapalı yerde kalacaksak yanımıza mutlaka sıvı almalıyız. Bu sıvının da özellikle su gibi yoğunluğu fazla olmayan bir sıvı olmasına dikkat etmemiz lazım ki hücre düzeyinde sıvı ihtiyacımızı arttırmasın. Asitli, şekerli ya da tuzlu içecekler sıvı tükettiğimiz halde vücudun sıvı ihtiyacını karşılamayıp, sıvı ihtiyacını daha fazla olmasına sebep olabilir. Onun dışında sabit pozisyonda uzun süre kalmak kan dolaşımında azalmaya, yavaşlamaya ya da pıhtılaşma problemlerinin oluşmasına sebep olabilir. Akciğerlere, beyne ya da kol bacak gibi uzuvlara pıhtı atılmasına sebep olabilir. Uzun süre sabit pozisyonda duracaksak eğer belki de uzun yolculuğa çıkacak kişilere biz belli aralıklarla 1,5-2 saatte bir 10 dakika yürüyerek, bacak kaslarını çalıştırmayı ve kan dolaşımını yeniden düzenlemelerini öneriyorum."
"ISI ARTIŞI KALBİN İŞİNİ ARTTIRIYOR VE KALP KRİZİNİ TETİKLİYOR"
Genel vücut sağlığının yanı sıra sıcak havalar kalp sağlığını da tehdit ediyor. Medicana International İstanbul Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Sebahattin Ateşal, vücudun ideal sıcaklığının 36,5-37 derece olduğunu ve aşırı sıcak havalarda vücudun ısısını koruyabilmek için iç organlarının faaliyete geçtiğini belirtti ve şunları söyledi: "Bunlardan birincisi damarlar genişleyerek deriye daha fazla kan götürüp buharlaşmayı sağlamaya çalışır. Solunum ile buharlaşma yapılarak, terleme yoluyla solunum sayısını arttırarak, vücut ısısını azaltmaya çalışır. Ama genişleyen damarlara da kanı pompalama işi kalbindir. Dolayısıyla kalbin işini arttırmış oluyoruz. Kalbin işini arttırdığımız zaman da kalp damarlarında daha fazla kan gitmesi lazım, daha fazla oksijen gitmesi lazım. İşi artmış olan kalbin de kana olan ihtiyacını arttırıyor. Dolayısıyla eğer damarlarımızda bir yetersizlik söz konusu ise o zaman kalpte kan yetersizliğine bağlı bir takım sıkıntılar ortaya çıkacaktır. Bunlardan başlıcası da kalp krizinin tetiklenmesi olacaktır. O nedenle ısı artışı, kalbin işini arttıracak dolayısıyla kalp krizlerini tetikleyebilecektir. Bu gibi yan etkileri olabilir ani ısı değişimlerinin."
"İKLİM DEĞİŞİKLİKLERİ VÜCUDUN ADAPTASYONUNU BOZUYOR"
Yüksek nemin de vücut için zararlarına dikkat çeken Prof. Dr. Ateşal, sözlerine şöyle devam etti: "Isının düşürülebilmesi için buharlaşmanın olması lazım. Buharlaşma da nemli ortamlarda gittikçe azalır. Eğer nem oranı yüzde 80'in üzerine çıkarsa buharlaşma çok azalıyor. Solunum yolu ve cilt yolu ile olan buharlaşma azalınca da vücut ısısını sabitlemek çok daha zor oluyor. Tabii bu hava değişiklikleri de vücutta olduğu gibi ortamdaki nem oranını da değiştiriyor. Dolayısıyla günler, saatler içerisindeki iklim değişiklikleri de vücudun adaptasyon mekanizmasını bozuyor. Ayrıca sadece onunla da kalmıyor vücuttaki hormonal değişiklikler de hava değişikliği ile farklılıklar gösterebiliyor. Vücudumuzun mevsimsel olduğu gibi günlük hormonal değişikliği de oluyor. Bunlar gün ışığı ile havadaki durum ile de değişiyor. Bunlar da kalbin çalışmasını etkileyebiliyor. Yani ani ısı değişiklikleri ve nem değişiklikleri de vücudumuzdaki hormonal değişiklikleri, kan basıncı değişiklikleri dolaylı olarak da kalp hastalıklarını tetikleyebiliyor."
İnsanların zaman zaman rahatsızlandıklarını hemen fark etmeyebileceğini, özellikle güneş çarpmalarında bunu anlamayabileceklerini söyleyen Prof. Dr. Sebahattin Ateşal, "Halsizlik, bulantı hissi, görmede bozukluk, konuşma bozukluğu şeklinde belirtiler olursa hemen bir gölgeye çekilip yardım istemek lazım. Yapılacak şey bol sıvı alma kve bu sıvının minerallerden zengin sıvılar olması lazım. Çok soğuk olmamak kaydıyla fazla miktarda sıvı tüketmek lazım" dedi.
(FOTOĞRAFLI)
(Tür: İstanbul)