SETA uzmanına göre, Almanya'da kurulacak koalisyonun protokolünde somut dış politika hedefi yok

Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) Berlin Araştırma Direktörü M. Erkut Ayvaz, Almanya'da mayıs başında iktidarı devralacak Hristiyan Birlik (CDU/CSU) partileri ile Sosyal Demokrat Partinin (SPD) hazırladığı koalisyon sözleşmesinde dış politikaya ilişkin somut...
Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) Berlin Araştırma Direktörü M. Erkut Ayvaz, Almanya'da mayıs başında iktidarı devralacak Hristiyan Birlik (CDU/CSU) partileri ile Sosyal Demokrat Partinin (SPD) hazırladığı koalisyon sözleşmesinde dış politikaya ilişkin somut hedeflerin belirlenmediğinin görüldüğünü söyledi.
Almanya'da 23 Şubat'taki genel seçimlerin ardından CDU/CSU ile SPD, hükümeti kurmak için gerçekleştirdikleri görüşmeler sonrası ülkenin gelecek dört yılını şekillendirecek koalisyon protokolünde anlaştı.
Kamuoyuyla 9 Nisan'da paylaşılan 146 sayfalık koalisyon sözleşmesinde "Sorumlu bir dış politika, birleşmiş bir Avrupa, güvenli bir Almanya" başlığı altında dış politikaya 16 sayfa ayrıldı.
Yeni Alman hükümetinin genel hatları çizilen koalisyon sözleşmesinde "Almanya ve Avrupa, İkinci Dünya Savaşı'nın sona ermesinden bu yana ilk kez güvenliğini çok daha büyük ölçüde kendisi sağlamalıdır." ifadesi kullanıldı.
Bu bağlamda, gelecekte dış politikanın nasıl şekilleneceğine ilişkin çok fazla ayrıntının yer almadığı sözleşmede stratejiler geliştirmek için Federal Güvenlik Konseyinin "Ulusal Güvenlik Konseyine" dönüştürüleceği kaydedildi.
Sözleşmede Dışişleri Bakanlığının Hristiyan Demokrat Birlik Partisine verileceği belirtildi.
Böylelikle 60 yıl sonra ülkede ilk kez CDU'lu bir dışişleri bakanı görev yapacak ve başbakan ile dışişleri bakanı aynı partiden olacak.
SETA Berlin Araştırma Direktörü M. Erkut Ayvaz, gelecek 4 yıl ülkeyi yönetmeye hazırlanan CDU/CSU ile SPD'nin üzerinde anlaştığı koalisyon protokolü bağlamında Almanya'nın dış politikasının gelecek dönemde nasıl şekillenebileceğini AA muhabirine değerlendirdi.
Ayvaz, yeni hükümetin kurulmasının ardından Almanya'da iç politikada olduğu gibi dış politikada da değişikliklerin beklendiğine ancak koalisyon protokolüne ayrıntılı bakıldığında dış politikada hedeflerin somut şekilde belirlenmediğine işaret etti.
Özellikle Başbakan Olaf Scholz liderliğinde önceki 3 partili ve 3 yıl süren koalisyon hükümetinde dış politika alanında geçerli olan kırılganlıkların yeni dönemde de sürebileceğinin sinyallerinin bulunduğunu ifade eden Ayvaz, "Çünkü (koalisyon sözleşmesinde) somut yönde hedefler belirlenmediği görülüyor. Burada başta transatlantik yani ABD ile ilişkiler olmak üzere, özellikle Rusya ve Ukrayna'daki gelişmeler dikkate alındığında somut hedeflerden ve somut yapılacaklar listesinden kaçınıldığı gözleniyor." değerlendirmesinde bulundu.
Taurus füzelerinin Ukrayna'ya sağlanmasında görüş ayrılığı var
Ayvaz, bunun ülkede kurulacak iki partili koalisyonun süreç içinde ne yöne evrilebileceğine ilişkin soru işaretlerini barındırdığını anlattı.
"Örneğin Ukrayna politikasında şimdiden tartışmaların yavaş yavaş ortaya çıktığına şahit oluyoruz." diyen Ayvaz, Almanya'da başbakan olması beklenen CDU Genel Başkanı Friedrich Merz'in Ukrayna'ya Taurus seyir füzeleri sağlanması yönünde görüş belirttiğini ancak görevine devam etmesi beklenen SPD'li Savunma Bakanı Boris Pistoruis'un bu konudaki çekincelerini dile getirdiğini anımsattı.
Ayvaz, koalisyon hükümeti kurulmadan bu tartışmaların çıkmasının yeni dönemde de geçmiş hükümette yaşandığı gibi farklı görüşlerin ortaya çıkması ve koalisyon içindeki anlaşmazlıkların gün yüzüne çıkması ihtimalini doğurduğunu kaydetti.
Ayrıca, özellikle ABD Başkanı Donald Trump'ın göreve gelmesinin hem ekonomi hem jeopolitik alanda Amerika ile ilişkilerde yeni dönemde değişikler yaşanacağının habercisi olduğu gerçeğinin, Almanya'da da bu yönde farklı politikaların hayata geçirebileceği hassasiyetini doğurduğunu kaydeden Ayvaz, koalisyon anlaşmasına bakıldığında bir önceki hükümetin politikasının farklı nüanslarla ağırlık verilerek devam edeceğinin görüldüğünü söyledi.
Ayvaz, "Dolayısıyla bir yandan Avrupa'nın ekonomisi ve özellikle savunma alanında güçlendirilme hedeflense de ABD Başkanı Trump faktörünün yeterli bir şekilde ve tam anlamıyla nasıl ve hangi yönde evrilebileceğini Alman dış politikası açısından cevaplandırmamız pek mümkün görünmüyor." diye konuştu.
Sözleşmede yüzeysel olarak askeri kapasitenin arttırılması, Avrupa'nın kendi ayakları üzerinde durması ve Almanya'nın da bu kapsamda görevini yerine getirmesi gerektiğinin belirtildiğini aktaran Ayvaz, şunları kaydetti:
"Ancak ileriye dönük ABD'nin hangi yönde evrilebileceği yönündeki beklentileri Almanya karşılayabilir mi? Bu, soru işareti olarak durmakta çünkü Almanlar, ABD'ye yönelik belli bir statükonun devam edeceği beklentisini mevcut koalisyonda da aslında hissettiriyor. Özellikle güvenlik alanında bu konudaki yaklaşımını radikal bir şekilde değiştirmeyi arzulamadığını insanlar, koalisyon anlaşmasını yakından okuduğunda ve satır aralarında baktığında hissedebiliyor."
Başbakan ile dışişleri bakanı arasındaki ilişkinin pürüzsüz olması bekleniyor
Dışişleri Bakanlığının 60 yıl sonra ilk kez CDU'ya verilmesini ve gelecek hükümette dışişleri bakanının, başbakan ile aynı partiden olmasını değerlendiren Ayvaz, "Bu, muhtemel şansölye seçilmesi beklenen Friedrich Merz'in dış politika alanında özellikle geçmiş yıllarda yaşanan ikircikli ve tartışmalı sürece bir set koyma hamlesi olarak değerlendirebilir." dedi.
Bu yeni dönemde CDU'lu şansölye ve CDU'lu dışişleri bakanı arasındaki ilişkinin daha pürüzsüz olmasının beklendiğini dile getiren Ayvaz, koalisyon sözleşmesinde yer alan "Ulusal Güvenlik Konseyinin" oluşturulmasıyla Almanya'nın dış ve güvenlik politikalarının daha stratejik ve ileriye dönük hedeflerinin ortaya konulabileceğini vurguladı.
Avrupa Birliği'nin (AB) iki lokomotif ülkesi Almanya ile Fransa'nın ilişkililerine de değinen Ayvaz, Friedrich Merz'in yeni dönemde Fransa ile daha yakın işbirliğini hedeflediğini ve özellikle AB'deki gelişmelerin güvenlik ve ekonomi noktasında da birlikte hareket etmelerini gerektirdiğinin altını çizdi.
Ayvaz, son 3,5 yıldır görevde olan Başbakan Olaf Scholz ve Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un öncesinde olumlu işbirliğini hedeflediği ancak reel politikada zorlukların ve olumsuzlukların ortaya çıkmasıyla iki ülkenin farklı tercihlerinin görüldüğüne işaret ederek, "Koalisyon anlaşmalarında yazılan vaatlerin, reel politik meydan okumaların ve karşılaşılan zorluklarla birlikte farklı yöne evrildiği de her zaman akıllarda bulunulması gereken bir gerçektir." şeklinde konuştu.
CDU Genel Başkanı Merz'in seçim gecesi "Avrupa'nın ABD'den daha bağımsız olması" gerektiği yönündeki ifadesini de yorumlayan Ayvaz, Merz'in aslında yeni bir şey söylemediğini belirterek, "Partisi ve yeni hükümet açısından önemli bir cümleyi sarf ediyor ancak bunun realitede ne kadar uygulanabilir olduğunu önümüzdeki süreçte göreceğiz." dedi.