Seta'dan "Kerkük Sonrası Irak'ın Geleceği" Paneli
Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA), "Kerkük Sonrası Irak'ın geleceği" başlıklı panel düzenledi.
Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA), "Kerkük Sonrası Irak'ın geleceği" başlıklı panel düzenledi.
SETA Dış Politika Araştırmaları Direktörü Ufuk Ulutaş'ın moderatörlüğünde SETA'da gerçekleştirilen panelde, SETA Genel Koordinatörü Prof. Dr. Burhanettin Duran, Çankaya Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mahir Nakip, SETA Dış Politikalar Araştırmacısı Can Acun ve El Cezire'de gazeteci Amer Alkubaisi konuştu.
SETA Genel Koordinatörü Prof. Dr. Duran, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi'nin (IKBY) gayrimeşru referandumuna ilişkin, "(eski IKBY Başkanı Mesut) Barzani'nin milliyetçi hırsının sadece kendi siyasi kariyerinin sonunu getirmediğini, aynı zamanda IKBY'nin yarı bağımsızlık diye nitelendirilebilecek geniş yetkilerini kaybetmesine sebep olduğunu söyleyebiliriz." değerlendirmesinde bulundu.
Referandumun ardından Irak merkezi hükümetinin, Kerkük ve tartışmalı bölgelerin yanı sıra sınır kapıları, havaalanları ve petrol boru hatlarının kontrolünü de ele geçirdiğini kaydeden Duran, IKBY'nin "bir daha bağımsızlık ilan etmeye cesaret edemeyeceği ölçüde" federatif yapının yetkilerinin kısılacağını belirtti.
Irak Başbakanı Haydar el-İbadi'nin elini güçlendirerek "Irak'ın yeniden doğduğu" ümidinin oluşmasını sağladığını anlatan Duran, ancak böyle bir çıkarım için henüz erken olduğunu söyledi.
Irak'ın Türkiye ve Suudi Arabistan gibi ülkelerle ilişkilerinin düzelmesinin ve toprak bütünlüğünün korunmasının önemli gelişmeler olduğunu ifade eden Duran, Türkiye, İran ve Irak'ın IKBY'nin geleceğini şekillendirme konusunda iş birliği içinde olmasının önemine dikkati çekti.
Duran, Irak'taki Şii ağırlığının Sünni ve Kürtler de göz önüne alınarak dengelenmesi gerektiğine işaret ederek "Irak'ın bir arada olabileceği, Şii, Sünni ve Kürtleri bir arada barışçıl şekilde tutacak bir siyasal sistem kurulması gerekiyor." dedi.
Irak'ın vekalet savaşlarının arenası olmaktan çıkarılarak bir Iraklılık üst kimliği oluşturulması gerektiğini vurgulayan Duran, "Türkiye, Irak'ın yeniden bir bütün olarak hem ulusal kimliğin inşası hem de toprak bütünlüğünün sağlanması açısından, zannedildiğinden çok daha etkili bir ülke." diye konuştu.
Duran, Türkiye ve Irak hükümetinin yakınlaşmasının hem Irak hem de bölge istikrarı bakımından çok değerli olduğunu belirterek bu iş birliğinin devam etmesi gerektiğini söyledi.
"Kerkük'te 3'te 1'lik çözüm her alanda uygulanmalı"
Çankaya Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nakip de 2003 yılında Irak anayasasının Şii Araplar ve Kürtler tarafından şekillendirildiğini anlattı.
Anayasada "Başta Kerkük olmak üzere Irak'ta ihtilaflı bölgeler bulunduğu ve bunların önce normalleştirileceği, daha sonra sayım yapılacağı ve ardından referanduma gidileceğini" öngören 140. maddenin 2007 yılının Aralık ayına kadar geçerli kılındığını hatırlatan Nakip, ancak bu ihtilaflı bölgelerin Irak hükümeti, Türkmenler veya Sünniler tarafından değil Kürtler tarafından belirlendiğini dile getirdi.
Nakip, Kerkük'ün durumuna ilişkin, şunları kaydetti:
"Kerkük, dünya petrollerinin yüzde 4'ü, Irak petrollerinin takriben yarısına yakınını üreten bir şehir. 1950'li yıllara kadar tamamen Türkmen bir şehirdi. Fakat petrol kaynağı olduğu için sürekli nüfus almış. Bağdat yönetimleri tarafından, kraliyet zamanından Saddam zamanına kadar sürekli Araplaştırılmak istenen bir şehir pozisyonundadır. 2003 yılından sonra 25 Eylül tarihine kadar da sürekli Kürtleştirilmek istenen bir şehir halindeydi."
Barzani'nin Kerkük Valisi ile iş birliği yaparak burayı Kürt bölgesine dahil etme konusunda bir emrivaki yapmak istediğini belirten Nakip, ancak "yanlış hesabın Bağdat'tan döndüğünü" ve 2003'teki gibi yeniden masaya oturup tartışılması gerektiğini aktardı.
Nakip, anayasada olmayan ancak fiiliyata geçen dört temel konunun asıl problemi oluşturduğunu dile getirerek sınır kapılarının, enerji kaynaklarının ve havaalanlarının IKBY tarafından idare edilmesiyle peşmerge güçlerinin sadece sınırları koruma gücü olarak tanımlanmasına rağmen neredeyse Irak silahlı gücüyle eşit konuma geldiği uyarısında bulundu.
İbadi'nin duruşunun ise Irak anayasasına uygun olduğunu söyleyen Nakip, bu sebeple Irak halkının ve Türkmen siyasi güçlerinin de İbadi'nin yanında yer aldığına işaret etti.
Nakip, "Bence bu bir dönüm noktası. Kürt siyasi grupları arasındaki ihtilaflar daha devam edecek." değerlendirmesinde bulundu.
Kerkük'te, İl Meclis Seçimleri Kanunu'nda belirlendiği şekilde, her gruba yüzde 32'lik (yüzde 32 Türkmen, yüzde 32 Arap, yüzde 32 Kürtler ve yüzde 4 Hristiyanlar) bir pay verilerek adil bir çözüme ulaşılması gerektiğini vurgulayan Nakip, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Kerkük şehri Irak'ın minyatürüdür. Irak da Ortadoğu'da çok önemli bir ülkedir. Dolayısıyla Kerkük'te çözüm hiçbir zaman ne tam Araplardan yana ne tam Türkmenlerden yana ne de tam Kürtlerden yana bir çözüm olacaktır. Kürtler böyle bir hegemonya kurmak istediler Kerkük'te ve tabiri caizse ellerinde patladı. Onun için Kerkük'te 3'te 1'lik çözüm her alanda uygulanmalı ve olacaktır da bunu İbadi de telaffuz etmektedir. Görevlerin dağıtılması, İl Meclis dağılımında, parlamentoda temsil, idari görevler ve ekonomik kaynakların dağıtılması konusunda. Diğer ihtilaflı bölgelerde de bu olacak. Sınır kapıları, anayasanın hiçbir maddesinde yerel yönetimler tarafından idare edilir diye bir madde yoktur. Dolayısıyla sınır kapılarının Bağdat tarafından idare edilmesine devam edilecektir. Havaalanları Bağdat yönetimi tarafından idare edilecektir."
Nakip, Irak'ın normal seyrine girmesinin yolunun anayasaya dönmek ve hatalar varsa bunların düzeltilmesinden geçtiğinin altını çizdi.
"Irak, Türkiye'nin PKK konusundaki beklentilerini karşılamalı"
SETA Dış Politikalar Araştırmacısı Acun da IKBY'deki gayrimeşru referandum öncesinde Barzani'nin uluslararası ve özellikle Türkiye'nin itirazlarına rağmen büyük bir risk aldığını ancak bunun sonucunda kaybettiğini dile getirdi.
Acun, "IKBY, 30 yılda elde ettiği kazanımları 48 saatte tamamen kaybetmiş oldu." dedi.
PKK terör örgütüne ilişkin de değerlendirmede bulunan Acun, PKK'nın Suriye'de olduğu gibi Irak'ta da kaostan beslenmeye çalıştığını kaydetti. Acun, "IKBY içindeki bazı aktörler de hem birbirlerine hem Bağdat'a karşı PKK'yı araçsallaştırmak istediler." şeklinde konuştu.
Türkiye'nin IKBY referandumuna karşı iş birliği içinde olduğu Irak hükümetinden de PKK konusunda önemli talepleri bulunduğunun altını çizen Acun, Kandil, Zaho ve Sincar'a kadar uzanan hatta ciddi bir PKK varlığı bulunduğuna işaret etti. Acun, PKK terör örgütünün bu bölgede haraç toplayacak duruma bile geldiğini anlattı.
Acun, "Türkiye ile Irak arasında gerçekten sağlıklı bir ilişki kurulabilecekse, Irak'ın PKK konusunda Türkiye'nin beklentilerine yanıt vermesi gerekiyor." ifadelerini kullandı.
"Yeni bir Irak doğuyor"
Gazeteci Alkubaisi de Kerkük'te 16 Ekim'den itibaren Kürt hakimiyetinin sona ermesi ve şehrin Irak hükümetinin kontrolüne geçmesiyle ülkede yeni bir dönemin başladığına işaret etti.
Referandumun ardından Irak ile Türkiye ve Suudi Arabistan arasındaki ilişkilerin yakınlaşmanın önemine dikkati çeken Alkubaisi, Irak'ın 2003 yılından bu yana olmadığı kadar bölge içinde önemli bir aktöre dönüşebileceğini ifade etti.
Alkubaisi, "Yeni ve güçlü bir Irak'la karşı karşıyayız. Barzani siyasi hesaplarında hata yaptı." dedi.
"Yeni bir Irak'ın doğduğunu" söyleyen Alkubaisi, "İbadi, gerçek anlamda Sünni bölgelere nüfuz edebilecek mi, Türkiye bu noktada önemli bir rol oynayabilir. Özellikle Irak'ın ulusal kimliğinin inşası konusunda." diye konuştu.