Seta'dan Daeş ile Mücadele Raporu
Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı'nda (SETA) Dış Politika Araştırmaları Direktörü Ufuk Ulutaş, DAEŞ'in yönetim kadrosundaki Iraklıların baskınlığına dikkati çekerek, "Yabancı savaşçılarla yapılan mülakatlarda gördük ki Irak Milliyetçiliği grup içerisinde oldukça hakim bir ideoloji. Örgüt içerisinde belli noktalara gelebilmeniz için bir Irak geçmişiniz olması lazım" dedi.
Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı'nda (SETA) Dış Politika Araştırmaları Direktörü Ufuk Ulutaş, DAEŞ'in yönetim kadrosundaki Iraklıların baskınlığına dikkati çekerek, "Yabancı savaşçılarla yapılan mülakatlarda gördük ki Irak Milliyetçiliği grup içerisinde oldukça hakim bir ideoloji. Örgüt içerisinde belli noktalara gelebilmeniz için bir Irak geçmişiniz olması lazım" dedi.
SETA'nın genel merkezinde vakıf tarafından hazırlanan "Sınırdaki Düşman: Türkiye'nin DAİŞ ile Mücadelesi" raporunun tanıtım toplantısı düzenlendi.
Toplantıda konuşan Ulutaş, DAEŞ'in ideolojik kökenlerinin, örgütün daha iyi anlaşılabilmesi için bilinmesi gerektiğini dile getirdi.
DAEŞ ile mücadelede örgütü oluşturan kökenlerin çok fazla anlaşılmadığının ve bu faktörler ile yeterli düzeyde mücadele edilmediğinin altını çizen Ulutaş, bu durumun DAEŞ'in farklı isimler ile yeniden ortaya çıkmasını engelleyemediğini bildirdi.
DAEŞ'in temellerinin Afganistan'a kadar götürülebileceğini aktaran Ulutaş, örgütün Irak'ta kendisine bir kimlik kazandığını, Suriye'de de dönüşümünü tamamladığını vurguladı.
Irak'taki Sünni grupların marjinalleştirilmesinin DAEŞ'in destekçi bulmasına neden olduğunu hatırlatan Ulutaş, DAEŞ'in daha sonra bazı Sünni gruplarla stratejik işbirliği içine girdiğini kaydetti.
Ulutaş ayrıca, DAEŞ'in liderlik ekibinin büyük bölümünün Iraklılardan oluştuğunu ifade ederek, "Yabancı savaşçılarla yapılan mülakatlarda gördük ki Irak Milliyetçiliği grup içerisinde oldukça hakim bir ideoloji. Örgüt içerisinde belli noktalara gelebilmeniz için bir Irak geçmişiniz olması lazım." diye konuştu.
DAEŞ'in "yakın düşmanlar" yarattığını ifade eden Ulutaş, bu yakın düşmanların önce Şii gruplar olarak belirlendiğini, daha sonra ise DAEŞ'e biat etmeyen tüm grupların düşman olarak algılandığını kaydetti.
DAEŞ'in ortaya çıkmasında etkili olan unsurlar üzerine konuşan TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Haldun Yalçınkaya da uluslararası kamuoyunun DAEŞ'i yeterli tanıyamadığı için DAEŞ ile etkili mücadelede zaman kaybedildiğini dile getirdi.
Yalçınkaya, Türkiye üzerinden Suriye'ye geçen yabancı teröristler ile ilgili "Türkiye'nin bir terörist otobanı olmasının nedenlerinden birisi üçüncü ülkelerin 'Bırakalım bunlar orada ne yaparsa yapsınlar' anlayışıdır." diyerek, üçüncü ülkelerin radikalleşmiş insanların DAEŞ'e katılımını önlemek için tedbir alması gerektiğini hatırlattı.
Dışişleri Bakanlığı Güvenlik ve İstihbarat Dairesinden Fatma Ceren Yazgan ise DAEŞ ile mücadelenin uluslararası boyutları ile ilgili olarak, "DAEŞ'le mücadelede geldiğimiz noktada 4 yıl öncesiyle karşılaştırdığımız zaman daha iyiyiz. Türkiye dahil, bu konuyla ilgilenen her ülke bu sorunun geçici olmadığını ve sınır ötesi bir tehdit olduğunun farkında" değerlendirmesinde bulundu.
Toplantıda konuşan SETA araştırmacısı Doç. Dr. Murat Yeşiltaş da DAEŞ üzerine yaptığı çalışmalar ile ilgili bir sunum yaparak, DAEŞ'in Türkiye'ye yönelik altı temel düzeydeki tehdidini yabancı teröristlerin hareketliliği, bombalı intihar eylemleri, Türkiye'nin sınır güvenliğine olan tehdidi, düzenlenen suikastlar, radikalleşmeye sebep olan propaganda hareketi ve sınır ötesinden Türkiye'ye yapılan saldırılar olarak sıraladı.