Haberler
İsrail ve Hizbullah ateşkese çok yakın: 36 saat içinde ilan edecekler

Savaşın bitmesine saatler kaldı! Ateşkes artık çok yakın

Aliağa'daki Tüpraş Rafinerisi'nde patlama

Aliağa'daki Tüpraş Rafinerisi'nde korkutan patlama

Naci Görür Malatya'daki son depremi işaret ederek uyardı: Endişe verici

Malatya'daki depremden sonra korkutan açıklama: Sonuncusu 2 bin 500 yıl önceydi

20 ilde daha okullar tatil edildi

20 ilde daha okullar tatil edildi

DHA YURT ÖZEL GÜNDEMİ -TEKRAR

Haberler
Güncelleme:
Haberler
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

Şerafettin Bey'in tarihi kılıcı sır oldu İZMİR'in kurtuluş tarihi 9 Eylül 1922'de kente askerleriyle giren ilk komutan Yüzbaşı Şerafettin'e Atatürk tarafından hediye edilen Emir Timur'a ait kaybolan kılıç, gizemini koruyor.

Şerafettin Bey'in tarihi kılıcı sır oldu

İZMİR'in kurtuluş tarihi 9 Eylül 1922'de kente askerleriyle giren ilk komutan Yüzbaşı Şerafettin'e Atatürk tarafından hediye edilen Emir Timur'a ait kaybolan kılıç, gizemini koruyor. Üzeri yakut ve benzeri değerli taşlarla süslü kılıç, 1948 yılından bu yana bulunamadı. Kılıç hakkında kitap yazan ve detaylı araştırmalar yapan tarihçi Prof. Dr. Kemal Arı, "1402 yılında Timur İzmir'i aldığında belinde bu kılıç vardı. Zamanında bu kılıç İzmir'i Türk yaptı. Yunan işgalinde de bu kılıç tekrar İzmir'i almıştır" dedi. Şerafettin Bey hasta olduğu için eşi Siret Hanım'la bu kılıcı 1948 yılında İstanbul Valiliği'ne gönderdiğini anlatan Prof. Dr. Arı, "Kılıcı orada, birilerine İzmir'e gönderilmek üzere teslim ediyor. Kılıç, en son o zaman görülmüştür. Ondan sonra akıbetiyle ilgili hiçbir bilgi edinilemedi" dedi.

Dokuz Eylül Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü'nde görevli Prof. Dr. Kemal Arı, İzmir ve Türk tarihi için önemli objelerden Yüzbaşı Şerafettin'e hediye edilen kayıp kılıç hakkında bilgi verdi. Yüzbaşı Şerafettin'e Atatürk tarafından hediye edilen yakut ve benzeri değerli taşlarla süslü olan kılıcın Türk ve İzmir tarihi açısından önemini vurgulayan Prof. Dr. Arı, "Kurtuluş Savaşı yıllarında Buhara'dan 3 farklı kılıç, Kur'an-ı Kerim ve başka hediyeler getirildi. Bu kılıçlardan ikisi Mustafa Kemal Paşa'ya, diğeri batı cephesi komutanı İsmet Paşa'ya verildi. Mustafa Kemal Paşa'ya verilen iki kılıçtan biri ise İzmir'e ilk defa girecek fatihe verilmek üzere ayrılmıştı. Bu kılıç Timur'un kılıcıydı. İzmir ilk defa Timur tarafından Türklerin eline geçti. 1402 tarihinde İzmir'in alındığı dönemde Timur'un belinde bu kılıç varmış. Denmek isteniyor ki 'Zamanında bu kılıç İzmir'i Türk yaptı. Türk olarak tarihe tescil etti, şimdi, İzmir işgal altında. Bu kılıç yeniden İzmir'i alacaktır'. Kılıca böyle bir anlam yükleniyor. Bu kılıcın bizzat Mustafa Kemal Paşa tarafından İzmir'in fatihine verileceği duyurulunca, bu durum subaylar arasında büyük bir motivasyon yarattı. Timur'un kılıcını Mustafa Kemal Paşa gibi büyük bir tarihsel liderin elinden almak ciddi motivasyon oldu" dedi.

'KANIMIN BULAŞTIĞI BAYRAĞIMA GÖZYAŞLARIM BULAŞIYOR'

Büyük Taarruz'un hızla geliştiğini söyleyen Prof. Dr. Arı, "30 Ağustos'ta düşman ordusunun önemli bir kısmı imha edildi. 9 Eylül günü ise İzmir'e Yüzbaşı Şerafettin komutasındaki müfreze giriş yaptı. Saat 10.20 sularında İzmir Hükümet Konağı'na Yüzbaşı Şerafettin Bey ve arkadaşları girdiler. Yüzbaşı Şerafettin göğsünden Türk bayrağını çıkardı. Gönderden Yunan bayrağını indirdi. Vücudunda yaralar vardı. O gün Şerafettin Bey şu cümleleri kurmuştur: 'Göğsümden bayrağı çıkardım. Kanım bayrağıma bulaşmıştı. Yunan bayrağını indirirken ağlıyorum, kanımın bulaştığı al bayrağıma şimdi de gözyaşlarım bulaşıyor. Ölsek ne gam. İzmir'e ilk giren biz olmuştuk ya'" dedi.

'MİLLETİMİZE AİT BİR DEĞERDİR DİYEREK KABUL ETTİ'

Daha sonra düzenlenen bir törenle bu tarihsel kahramana bizzat Mustafa Kemal Paşa'nın Timur'un kılıcını armağan ettiğini ifade eden Prof. Dr. Arı, "Boynundaki yara nüksettiği için Yüzbaşı Şerafettin daha sonrasında malulen emekli oldu ve İstanbul'a yerleşti. Hayatı boyunca üzerinde değerli taşlar olduğu bilinen bu kılıcı hiçbir şekilde elinden çıkartmadı. Ta ki İzmir'den bir mektup alana kadar. İzmir Belediyesi'nden gelen mektupta, bir İnkılap müzesinin kurulacağı yazıyordu ve belediye, kılıcın kendilerine verilmesini rica ediyordu. Yüzbaşı Şerafettin, 'Bu bizim kendi ailemizden çok milletimize ait bir değerdir. Müzede bu kılıcın olması yararlı olacaktır' diyerek kılıcı vermeyi kabul etmiştir" diye konuştu. Şerafettin Bey'in hasta olduğu için eşi Siret Hanım'la bu kılıcı 1948 yılında İstanbul Valiliği'ne gönderdiğini anlatan Prof. Dr. Arı, "Kılıcı orada, birilerine İzmir'e gönderilmek üzere teslim ediyor. Kılıç, en son o zaman görülmüştür. Ondan sonra akıbetiyle ilgili hiçbir bilgi edinilemedi. Kılıç, İstanbul'da mı kaldı? İzmir'e mi geldi? hiçbir ize rastlanamadı. ya da kılıç hiç ummadığımız bir tarihi eser kaçakçılığıyla mı karşılaştı? Bunlar bir olasılık olarak soru işaretlerini oluşturuyor" dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

-Şerafettin ve kılıcının tablosundan görüntü

-Prof. Dr. Arı ile röp.

-Prof. Dr. Arı'nın belgeleri göstermesinden görüntü

Haber: Hande NAYMAN- Kamera: Nevra UÇKAÇ / İZMİR,

Haber Kodu : 200916067

=====================

Kayaklı koşu sporcuları, trafiğe kapalı caddede antrenman yapıyor

NİĞDE'de koronavirüs salgını nedeniyle çalışmalarına bir süre ara veren kayaklı koşu takımı, pist olmadığı için 5 Şubat Şehir Stadyumu'nun yanındaki trafiğe kapalı caddede yeniden antrenmanlara başladı. Takımın Antrenörü Muhammet Mustafa İlçin, aralarında milli sporcuların da bulunduğu 50 kişilik takımla çalıştıklarını söyledi. İlçin ve sporcular, daha verimli çalışmak için 2,5 kilometrelik tesis projesinin tamamlanmasını beklediklerini kaydetti.

Niğde'de yeni tip koronavirüs (Covid-19) tedbirleri kapsamında antrenman yapamayan kayaklı koşucular, çareyi gruplar halinde günün belirli saatlerinde trafiğe kapalı olan yollarda ve 5 Şubat Şehir Stadyumu'nun yanında bulunan asfalt zeminde çalışmakta buldu. 2014 yılından bu yana Niğde Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü ve Milli Takımlar kayaklı koşu antrenörlüğü yapan Muhammet Mustafa İlçin, "Niğde'de kayak branşında kayaklı koşu ağırlıklı olmak üzere Biatlon ve Alp Disiplini branşları da yapılmaktadır. Kayaklı koşuda imkanları az da olsa diğer alanlarla giderebiliyoruz. Niğde'de şu an yapım aşamasında olan Ketençimen Kayak Merkezi Tesis Projesi sona erdiğinde çalışmalarımız çok daha sağlıklı bir şekilde devam edecektir. Kış aylarında Ketençimen'de kar antrenmanlarımızı zor da olsa yapmaya çalışıyoruz. Yazın ise bu açığı tekerlekli kayak antrenmanlarıyla açıklarımızı kapatmaya çalışıyoruz" diye konuştu.

Tekerlekli kayak pistinin olmaması nedeniyle, trafiğe kapalı yollarda ve bulabildikleri boş alanlarda antrenman yapmaya çalıştıklarını kaydeden İlçin, şöyle konuştu:

"Halihazırda bir pistimiz olmadığı için olabildiğince trafiğe kapalı yollarda ve şu an bulunduğumuz yerde antrenman yapmaya çalışıyoruz. Yine Ketençimen de 2,5 kilometre uzunluğunda bir asfalt pist yapımı söz konusu. Pistimizin ve antrenman alanlarımızın kısıtlı olmasına rağmen milli takımlarda yer almış ve milli takım seviyesinde olan sporcularımız da mevcut. Bunlar zor imkanlarla elde edilen başarılar. Sosyal mesafemizi koruyarak spor yapıyoruz. Yaklaşık 50 sporcumuz var. Tamamını antrenmana almıyoruz. Belirli gruplar halinde sporcularımızla antrenman yapıyoruz. Covid-19 bizi ve ülkemizi çok etkiledi. Kayaklı koşu özellikle güce ve kondisyona dayalı bir branş olduğundan, süreklilik istiyor. Sporcu bir hafta çalışmadığında, toparlanma süreci zor oluyor. İnşallah bir an önce bu virüsten kurtulur ve antrenmanlarımızı daha verimli yaparız" diye konuştu.

'ZORLUK ÇEKİYORUZ'

Kapalı caddede antrenman yapan 12 yıllık kayak sporcusu ve aynı zamanda milli sporcu olan Hayri Şahin, şunları söyledi:

"12 yıldır bu sporu yapıyorum, yaklaşık 5 yıldır milli takımda görev aldım ve milli sporcuyum. Geçen yıl bir sakatlık geçirdim. Şu an toparlanma sürecindeyim, inşallah toparlayıp yine eski performansıma geri geleceğime inanıyorum. Pandemi, biz sporcuları fiziksel ve mental olarak çok etkiledi. Kayak tesisimizin ve kayak pistimizin olmamasından dolayı çok zorluk çekiyoruz. Bir kayak tesisimiz olsa iyi olurdu. Bu zamana kadar trafiğe kapalı yollarda ve ufak yerlerde yaptığımızdan dolayı tam olarak bir verim alamıyoruz. Bu imkansızlıklara rağmen ilimizde bu sporda derece almış sporcu arkadaşlarımız var. İlimizde bir kayak tesisi olsa hem ülkemiz açısından hem de sporcularımızın yurt dışında derece yapması için çok iyi olur."

Kaynak: Demirören Haber Ajansı / Güncel
title