Sendikal Eyleme Kınama Cezası Hak İhlali Sayılmadı
Anayasa Mahkemesi, üyesi olduğu sendikanın çağrısına uyarak işe gelmeyen tren teşkil görevlisine (makasçı) kınama cezası verilmesinin, başvurucunun sendikal haklarını ihlal etmediğine karar verdi.
Anayasa Mahkemesi, üyesi olduğu sendikanın çağrısına uyarak işe gelmeyen tren teşkil görevlisine (makasçı) kınama cezası verilmesinin, başvurucunun sendikal haklarını ihlal etmediğine karar verdi.
Resmi Gazete'de yayımlanan karara göre, TCDD 6. Bölge Müdürlüğüne bağlı Urfa Akçakale İstasyon Şefliğinde tren teşkil memuru olarak çalışan Yücel Yaşar, işten çıkarılan arkadaşları için sendikanın çağrısıyla iş bırakma eylemine katıldı.
TCDD Genel Müdürlüğü Yüksek Disiplin Kurulu, mazeretsiz işe gelmediği gerekçesiyle Yaşar'a kınama cezası verdi.
Yaşar'ın, söz konusu disiplin cezasının iptali istemiyle Şanlıurfa İdare Mahkemesine açtığı iptal davası reddedildi. Karar, Gaziantep Bölge İdare Mahkemesince onandı. Karar düzeltme talebi de kabul edilmedi.
Bunun üzerine Yaşar, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulundu.
Başvuruyu kabul edilebilir bulan Yüksek Mahkeme, Yaşar'ın Anayasal haklarının ihlal edilmediğine karar verdi.
Kararda, sendika hakkının sınırlama rejimine tabi olduğu belirtilerek, bu sınırlamaların da belli bir çerçeve içinde gerçekleşmesi gerektiği anlatıldı.
Kınama cezası nedeniyle başvurucunun sendika hakkına bir müdahale yapıldığı belirtilen kararda, bu müdahalenin meşru olabilmesi için Anayasa'nın 51. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen milli güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi ile genel sağlığın, genel ahlakın, başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebebiyle ve kanunla yapılması gerektiği ifade edildi.
Kararda, "Başvurucunun mazeretsiz işe gelmeyerek görevlerini yerine getirmemesi nedeniyle verilen disiplin cezasının Anayasa'nın 51. maddesinin ikinci fıkrasında sayılan meşru amaçları hedeflemediği söylenemez" denildi.
-"Toplumsal hayatı derin şekilde etkiler"
Hak ve özgürlüklere yapılacak her türlü sınırlamada devreye girecek bir başka güvencenin de Anayasa'nın 13. maddesinde ifade edilen "ölçülülük ilkesi" olduğu belirtilen kararda, bu kapsamda söz konusu sınırlamanın "demokratik bir toplumda gerekli" ve "ölçülülük ilkesi"ne uygun olup olmadığına bakılması gerektiği anlatıldı.
Toplum yaşantısının vazgeçilmez parçası olan ulaşım ve ulaştırma sisteminin, ekonomik ve sosyal girdileriyle toplumu sürekli etkilediğinin altı çizilen kararda, devletin temel görevinin ekonomik ve toplumsal gelişmelerin yarattığı ihtiyaçları karşılayabilecek şekilde ulaşım kapasitesi yaratmak, ülke ve toplum çıkarlarına uygun ulaşım sistemlerini kurmak ve koordine etmek olduğu kaydedildi.
Kararda, bu sebeplerle bir sendikal faaliyetin yapılması nedeniyle bu alandaki aksamaların bireysel ve toplumsal hayatı derin şekilde etkileyeceğinin kabul edilmesi gerektiği bildirildi.
Eylem nedeniyle yük ve yolcu taşıma faaliyetlerinin aksadığı, yolcuların mağdur edildiği belirtilen kararda, şu ifadelere yer verildi:
"Devlet memurlarının bu haktan bütünüyle mahrum bırakılmaları hakkın özünü zedeler. Buna karşın başvurucu tren teşkil memuru olarak görev yapmaktadır ve başvurucunun işe gitmeyerek görevini yerine getirmemesi nedeniyle tren seferleri yapılamamıştır. Başvurucu, işe gelmediği takdirde bazı büro işlerinin aksamasına neden olabilecek büro görevlisi değildir ve yaptığı işi bırakması nedeniyle ulusal ulaşım sisteminin en önemli parçası olan devlet demiryollarının kuruluş faaliyetleri ve ulaşım hizmetleri yapılamamıştır. Başvuruya konu sendikal faaliyetin yapılması nedeniyle bu alandaki aksamalar, bireysel ve toplumsal hayatı derin şekilde ve doğrudan doğruya etkilemiştir."
Verilen ceza hafif olsa da başvurucu gibi sendikaya üye kişileri, çıkarlarını savunmak amacıyla yapılan meşru sendikal faaliyetlere veya eylem günlerine katılmaktan vazgeçirecek bir nitelik taşıdığı ifade edilen kararda, buna karşın somut başvuruda verilen kınama cezasının ölçüsüz olduğunun söylenemeyeceği belirtildi.
Kararda, "Açıklanan nedenlerle her ne kadar başvurucuyu benzer eylemlere katılmaktan vazgeçirecek niteliğe sahip olsa da şikayet edilen kınama cezasının zorlayıcı toplumsal bir ihtiyaçtan kaynaklanması nedeniyle demokratik toplumda gerekli olduğu sonucuna varılmıştır. Bu sebeple Anayasa'nın 51. maddesinde güvence altına alınan sendika hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir" değerlendirmesinde bulunuldu.