Selçuk'ta Kuvaterner Yaşlı Birimlerin Tarihlendirilmesi Çalıştayı
Konya’da, TÜBİTAK 1001 Projesi kapsamında Selçuk Üniversitesi İleri Teknoloji Araştırma ve Uygulama Merkezinde “Kuvaterner Yaşlı Birimlerin ESR ve Diğer Yöntemlerle Tarihlendirilmesi” konulu çalıştay düzenlendi.
Konya'da, TÜBİTAK 1001 Projesi kapsamında Selçuk Üniversitesi İleri Teknoloji Araştırma ve Uygulama Merkezinde "Kuvaterner Yaşlı Birimlerin ESR ve Diğer Yöntemlerle Tarihlendirilmesi" konulu çalıştay düzenlendi.
Selçuk Üniversitesi, 18 Mart Üniversitesi, 9 Eylül Üniversitesi ve 19 Mayıs Üniversitesinin ortaklaşa devam ettirdiği TÜBİTAK 1001 Projesi kapsamında Selçuk Üniversitesi İleri Teknoloji Araştırma ve Uygulama Merkezinde "Kuvaterner Yaşlı Birimlerin ESR ve Diğer Yöntemlerle Tarihlendirilmesi" konulu çalıştay düzenlendi. İki gün sürecek olan çalıştaya Selçuk Üniversitesi Fen Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Küçüködük, Fen Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayhan Özmen, İLTEK te görevli araştırmacılar, farklı şehirlerden gelen birçok araştırmacı, öğretim üyeleri ve lisansüstü öğrenciler katıldı.
Selçuk Üniversitesi Fen Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayhan Özmen, çalıştayın TÜBİTAK tarafından desteklendiğini ve "ESR Tekniği ile Konya Havzasındaki Kuvaterner Birimlerin Tarihlendirilmesi ve Jeolojik Değerlendirilmesi" başlıklı projenin, sonuçlarının tanıtılması amacıyla düzenlendiğini ifade etti. Projenin diğer yönüyle Konya Havzası'nın jeolojik olarak incelenmesini kapsadığını da vurguladı.
Selçuk Üniversitesi Fen Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Küçüködük, Selçuk Üniversitesi'nin ülkede büyük bir üniversite haline geldiğini ifade etti. Prof. Dr. Küçüködük, " Keşke Biz 100 yıl önce bunları yapabilseydik. Kendi topraklarımızda ki, arazilerimizde ki, yer altı kaynaklarımızı kendimiz keşfedebilseydik. Dış güçlerin Osmanlı İmparatorluğu üzerindeki baskısını hissedebilseydik bugün çok daha farklı yerlerde olabilirdik. Misak-ı Milli sınırlarımızda yer alan Musul ve Kerkük sadece bir Türkmen kenti olmaktan öte yer altı zenginlikleri bakımından gündemde tutuluyor. Dünyanın bir çok ülkeleri buralara üşüşmüş durumlardalar. Mustafa Kemal Atatürk'ün, Musul ve Kerkük'e neden bu kadar önem verdiklerini de ve özellikle Ankara antlaşması ile bunları teminat altına aldığını, aldırdığını daha iyi anlıyoruz. Bugün yapılan Ankara Antlaşması ile Türkiye'nin söz sahibi olarak bugün bölgelerde, bende varım demesinde ki en büyük nedenlerden biri budur. Bizim maalesef yer altı kaynakları konusunda çok daha fazla bilim ve teknolojiye ihtiyacımız var. Bunu yapabilecek tek kuruluşta TÜBİTAK ve üniversitelerdir. Bu konuda bilim ve teknolojiyi ne kadar fazla önem verirsek ülkemizin kalkınması o kadar güzel olacaktır" diyerek sözlerine son verdi. - KONYA