Şef Yunus Emre Akkor: Yemeğin şifa vermesi gerekiyor
Şef Yunus Emre Akkor, Osmanlı döneminde hekimlerin hastanede değil sarayın mutfağında çalıştığını ve yemeğin şifa kaynağı olarak görüldüğünü belirtti. Akkor, trans yağlar, paketli gıdalar, yapay tatlandırıcılar ve hormonlarla yetiştirilmiş meyve ve sebzelerin insanları yavaş yavaş öldürdüğünü söyledi. Ayrıca Osmanlı mutfağının Avrupa'da birçok mutfağa esin kaynağı olduğunu ve bu etkileşimin en çok İtalya'da hissedildiğini ifade etti.
Şef Yunus Emre Akkor, Osmanlı döneminde hekimlerin hastanede değil sarayın mutfağında çalıştığını, 20. yüzyıla kadar şifa olan yemeğin bugün bazı durumlarda ölüm sebebi olduğunu belirterek, "Trans yağlar, paketli gıdalar, yapay tatlandırıcılar, hormonlarla yetiştirilmiş meyve ve sebzeler hepsi bizi yavaş yavaş öldürüyor." dedi.
Türkiye'nin Dakar Büyükelçiliği ile Dakar Yunus Emre Enstitüsünün ortaklaşa düzenlediği Türk Mutfağı Haftası etkinlikleri kapsamında Dakar'a davet edilen şef Akkor, burada AA muhabirine gastro diplomasi ve Türk yemek kültürü hakkında açıklamalarda bulundu.
Akkor, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan'ın girişimiyle başlatılan Türk Mutfağı Haftası etkinlikleriyle Türk mutfağını dünyaya tanıtma şansı yakaladıklarını söyledi.
Özellikle yurt dışında düzenlenen mutfak atölyelerinin Türk mutfağının layıkıyla tanıtılmasında büyük rol oynadığının altını çizen Akkor, "Bu tarz etkinliklerle Türk mutfağının kebap ve dönerden ibaret olmadığını gösterme fırsatı buluyoruz. Örneğin Osmanlı mutfağında vegan, vejetaryen ve raw (çiğ) vegan birçok yemeğimiz var ama pek bilinmiyordu. Böylece dünyanın dört bir yanında gerçekten Türk mutfağını tanıtmış oluyoruz." dedi.
Akkor, Osmanlı İmparatorluğu döneminde yemeğe oldukça önem verildiği ve yemeğe bir şifa kaynağı olarak bakıldığını belirterek şöyle devam etti:
"Muhammed bin Mahmud Şirvani, 15. yüzyılda Edirne'deki eski sarayda yaşayan bir hekimbaşı ve saray mutfağında çalışıyor. Hekimler o dönem sarayın içindeki hastanelerde değil doğrudan mutfakta çalışmışlar. Osmanlı döneminde son yüzyıla kadar yazılan bütün yemek kitaplarını bizim gibi yemek meraklıları, şefler değil tabipler yazmıştır. Osmanlı'da yemeğin mutlaka şifa vermesi gerektiğine inanılır, eğer yemekte zararlı bir içerik varsa yanında ikram edilen şerbetlerle bu etki azaltılır. Hipokrat'ın da dediği gibi yediklerimiz ilaçlarımızdır, ilaçlarımız da yediklerimiz. Osmanlı mutfağında da tabipler sayesinde önleyici tıp oldukça gelişmiştir. Bugün gördüğüm ise şu: İnsanlar 20. yüzyıla kadar yiyerek hayatta kalmışlar, 21. yüzyılda ise yiyerek ölüyorlar ve bunu fark etmiyorlar. Trans yağlar, paketli gıdalar, yapay tatlandırıcılar, hormonlarla yetiştirilmiş meyve ve sebzeler hepsi bizi yavaş yavaş öldürüyor."
"Osmanlı mutfak imparatorluğu hala yaşıyor"
Osmanlı mutfağının Avrupa'da birçok mutfağa esin kaynağı olduğunu da kaydeden Akkor, bu etkileşimin en çok İtalya'da hissedildiğini kaydetti.
Akkor, "15. yüzyıl itibarıyla birçok Avrupa ülkesinin Osmanlı mutfağından etkilendiğini görüyoruz. O dönem birçok seyyah ve diplomat, notlarında 15. yüzyıl itibarıyla Osmanlı'dan en çok etkilenen mutfağın İtalya olduğunu yazar, etkileri ilk orada görülmüştür. Bugün sorbe dediğimiz dondurma çeşidi Osmanlı'nın 16. yüzyılda sevilen şerbetleriyle ortaya çıkmıştır. İsveç köftesi, Osmanlı'dan giden bir köfte çeşididir. Bunun gibi birçok örnek vermek mümkün." diye konuştu.
Akkor, bu etkileşim nedeniyle kendisinin de birçok Türk gibi İtalya mutfağını sevdiğini belirtti.
Osmanlı'nın mutfaklardaki etkisinin bugün hala devam ettiğinin altını çizen Akkor, "Ünlü bir Avustralyalı araştırmacı Osmanlı mutfağıyla ilgili şunları söylemiştir: 'Osmanlı İmparatorluğu bugün siyasi ve fiziken yaşamıyor olsa da yemekleriyle, pişirme teknikleriyle ve mutfak malzemeleriyle dünyanın bütün mutfaklarında Osmanlı mutfak imparatorluğu olarak yaşamını sürdürmektedir'." değerlendirmesinde bulundu.